52. Hafta: Günlerden Hakan bebek


HAKAN bebek, 54. Yarım Kalan Hayatlar.

Evet, ülkede feci şeyler oluyor.

Evet, her geçen gün bu korkunç darbe girişimi hakkında yeni bir şeyler ortaya çıkıyor, ülke olarak çok zorlu bir süreçten geçiyoruz.

Ama Hakan Bebek’in ailesi de öyle.

Yasemin ve Hasan Demir çaresizlikten dibe vurmuş vaziyetteler.

Minik Hakan’ın ailesi her şeye rağmen onun için canla başla mücadele ediyor.

SEREBRAL PALSİ

Biricik oğulları, doğum sonrası sarılık oluyor ardından havale geçiriyor, sonuç: Serebral Palsi.

Beyni hasar gördüğü için de…

Başını tutamıyor, oturamıyor, yürüyemiyor, parmaklarını bile hareket ettiremiyor. Motor fonksiyonlarının hiçbiri yok. Yutma da yok, karnından besleniyor. Konuşamıyor da…

Fakat bilinci açık.

Küçük, tatlı bir melek o. Annesini-babasını tanıyor. Onlara tepki veriyor, gülüyor. Yabancı görünce, “Hayrola?” diyor gözleriyle. Bir şeylere dokunmak istiyor ama işte olmuyor, kasılıp kalıveriyor…

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de işitme engelliydi. Biraz olsun sesleri duyabilsin diye bayramdan önce ameliyat oldu. Belki de birkaç sözcük öğrenebilir

“Anne”, “Baba” diyebilir diye.

Yasemin ve Hasan’ın tesellisi bu…

DESTEK OLMAK GEREKİYOR

Çoğumuz anne-babayız ama ben böyle hikâyelerde kendimi sorguluyorum, “Benimki de annelik mi?” diye. Asıl anne Yasemin.

Hakan bebek için yaptığı fedakârlığın haddi hesabı yok.

Üstelik fena halde maddi sıkıntı içindeler. Baba, Sarıyer-Beşiktaş arası yolcu taşıyan motorlarda çalışıyor.

Yani akıl alır gibi değil yaşadıkları zorluklar…

Şu son işitme ameliyatında bile, kafasını tutamıyor diye, yatalak diye SGK’dan yararlanamadı Hakan bebek.

Baba gitti yine borç para buldu.

Bir taraftan bankalara, eşe dosta, işyerine dünya kadar borcu var.

Çok üzücü bir hikâye, biliyorum.Ama ağlamak bir işe yaramıyor. Onlara destek olmak gerekiyor.

CEYDA DÜVENCİ’NİN DE BOĞUŞTUĞU SORUN

Ben bir etkinlikte tanıştım bu aileyle.

Hakan bebeğin Serebral Palsi olduğunu öğrenince içim cız etti. Ceyda Düvenci’den biliyordum Serebrlal Palsi’yi, tüm Türkiye onun sayesinde öğrendi.

Bu işin çok maliyetli olduğunu da Ceyda’dan öğrenmiştim, Türkiye’deki pek çok tedavinin yetersiz olduğunu da…

Hakan bebeğin ailesi benden destek rica etmişti.

Ben de bundan sonra yapacağım ilk Yarım Kalan Hayatlar’da onlara destek olma sözü vermiştim.

Aradan bir zaman geçti, “Söz verdi, destek olmadı. Şöyle yalancı, şöyle riyakâr” gibi yazılar çıktı sosyal medyada.

Uzun süre bu mesleği yapınca efsunlu oluyorsunuz. Bu arada aile, “O yazılarda bizim dahlimiz yok!” dedi, üzüntülerini bildirdi.

Yarım Kalan Hayatlar’ın ne zaman gerçekleşebildiğini ben de bilmiyorum, keşke bilebilsem, keşke daha fazla yapabilsem…

İşte bugün o gün…

Ben mil biriktirerek Miles and Smiles Kredi Kartı’yla gittiğim bir seyahati anlattım, Garanti Bankası da Hakan bebeğin ailesine destek olacak…

Siz de önümüzdeki günlerde o seyahati hurriyet.com.tr/Kelebek/Yarım Kalan Hayatlar’da okuyabilirsiniz…

HAMİŞ: Siz de destek olmak istiyorsanız [email protected]’ye mail atın lütfen…

KARI-KOCA BİRBİRİMİZİN OMZUNDA AĞLIYORUZ

Gelin Hakan bebeğin hikâyesini babası Hasan Demir’in ağzından dinleyim:

“Eşim 24, ben 32 yaşındayım. 2011’de aşkla evlendik, hâlâ aşığız birbirimize. Oğlumuz iki yıl sonra doğdu. Her şey yolundaydı. Ama birkaç gün sonra yeni doğan sarılığı başladı, ardından havale geçirdi, bir hafta yoğun bakımda kaldı, o ara beyni hasar görmüş.Doktor, oğlumuzun hiçbir zaman ayağa kalkamayacağını, eliyle bir şeyi tutamayacağını ve normal bir çocuk olamayacağını söyledi. Eşim, o an yere yıkıldı. Ben donup kalmıştım… Uzun süre, doktorlarla bu işin düzelebileceğini konuştuk. Bankaya yapabildiğim kadar borç yaparak bunların önüne geçmek istedim. Borç tavan oldu tabii. İşin kötüsü, beslenmede de zorluklar başladı. Yutamıyordu. Bazı tedavilere başladık, onlar da sigortanın karşılamadığı tedaviler: Yutma terapisi, refleksloji, ozon tedavisi…

“Bizim kimsemiz yok, karı-koca birbirimize destek olmaya çalışıyoruz. Ama bir an geliyor tükeniyorsunuz.”

HORTUMLA BESLENİYOR

Hakan’ın yedikleri nefes borusundan gidiyor ve ciğerlerine zarar veriyordu. Ameliyat oldu. O günden beri midesinden hortumla besleniyor.Bizim kimsemiz yok, karı-koca birbirimize destek olmaya çalışıyoruz. Ama bir an geliyor tükeniyorsunuz. Şu an öyle bir durumdayız.Bir dönem “Bir bebek daha yapın. Göbek bağındaki kandan Hakan’a nakil yapılsın!” dendi.

Sabancı ONKİM Kök Hücre Araştırma Merkezi’nde Prof. Oktay Kadafıyçı ilgilendi. Ama ne yazık ki, o da vefat etti. Artık Amerika’ya filan götürmek istemiyoruz, o hayalden de vazgeçmek zorunda kaldık.“Kendinizi paralamayın, kaderinize razı olun!” diyenler var, olur mu öyle şey, evladımız o, tabii ki mücadele edeceğiz.

Ama rutin terapilere bile yetişemiyoruz. Bütçemizi çok aşıyor. Oturduğumuz evde Hakan nefes alamıyor çünkü çok rutubetli ama değiştirecek imkânımız da yok. Pek çok sorunla cebelleşiyoruz. Ama Rabbimizin mucizelerine inanıyoruz.Evet, oğlumuz hiçbir zaman ayağa kalkamayacak. Ama yaşasın diye, daha da kötüye gitmesin diye elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. O uyuduğunda da karı-koca birbirimizin omzundan ağlamaya…”

Yorum Bırak

four × 3 =