57. Hafta: Mide küçültme ameliyatı değil beyin küçültme ameliyatı!

57. Yarım Kalan Hayatlar’ın konuğu Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Bora Koç

Son dönemde bir mide küçültme ameliyatı belası çıktı başımıza! İhtiyacı olan da, olmayan da, koşulları uygun olan da, olmayan da bu ameliyatları oluyor.

Kilo sorununa altın bir “çözüm” olarak sunuluyor. Hooop, millet ameliyat masasına yatıyor, midesini küçültüyor, Ünlüler, bu işin gönüllü tanıtımını yapıyor. Özendirici oluyor. Doktorlar, hastaneler bunu rant kapısı gibi görüyor.

İş, çığırından çıkmış durumda!


FOTOĞRAFLAR: EMRE YUNUSOĞLU

Peki gerçekten bu kadar kolay mı? Herkes bu ameliyatları yapabilir mi? Bu ameliyatı olmanın şartı yok mu? Peki sonrasında takibi yok mu? Türkiye’de bu ameliyatların takibi yapılıyor mu? Peki ya ameliyat olanlar ne kadar sağlıklı bilgiler veriyorlar, “Artık ne yesem kilo almıyorum!” diyorlar, doğru mu bunlar?

Bu iş, kilolardan kurtulmanın yolu olarak sunuluyor…

Öyle mi gerçekten?

Ameliyatın gereken insanlara faydalı olduğu muhakkak ama gerçekten doğru şartlar oluştuğunda yapılıyor mu ve sonrasında hastalar takip ediliyor mu? İşte bu kısımlar muallak…

“Yarım Kalan Hayatlar” kapsamında, İstanbul Obezite Akademisi Başkanı, Doçent Doktor Bora Koç’un kapısı çaldım. Bence çığır açan şeyler anlattı. Obezitenin bir davranış bozukluğu olduğunu, meselenin midede değil, beyinde olduğunu…

Bu ameliyatların ne tür sonuçları oluyor? Hastalar nasıl tepkiler veriyor? Tüp mide ameliyatları konusunda ilk kez bir hekimin bu kadar cesur konuştuğuna tanık oldum…

Gelin hep birlikte okuyalım…

Mide küçültme ameliyatları aldı başını gitti. Geçtiğimiz günlerde de bir aktör kaybetti. Bu iş sanki çığırından çıktı. Doktorların da suçu var mı?

-Olmaz mı? Hastanelerin de, doktorların da suçu var. Hastaları teşvik ediyorlar, ameliyata zorluyorlar. Ne yazık ki mide küçültme ameliyatları, bir rant kapısı haline geldi. Oysa, obezite cerrahisi dünyada 35 yıldır uygulanıyor, Türkiye’de de 10-15 yıllık bir geçmişi var. Doğru düzgün uygulanırsa hiçbir sorun yok. Bu arada bizim yaptığımız sadece tüp mide ameliyatı değil. Bir sürü ameliyat var. Ama en çok tüp mide ameliyatı popüler…

Neden?

-Çünkü kolay. Cerrah, hiçbir eğitim almadan bu ameliyatı yapabiliyor. El becerisi gerektirmiyor. Safra kesesi ameliyatıyla aynı yapılabilirlikte. O yüzden Youtube’dan izleyip yapanlar bile var…

Yok artık!

– Ama var yapılıyor! Bu ameliyatları yapanların bir kısmı İngilizce dahi bilmiyor. Belli ki ekrana bakıp öğrenmiş, belli ki dünyayı takip etmiyor, literatürden habersiz. Oysa, her sene dünyada obezite kongresi yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde Dubai’de gerçekleştirildi, Türkiye’den katılan 8-10 doktorduk. Anlatmaya çalıştığım şu: İngilizce bilmeyenler oradan buradan bakarak öğreniyor. Ama her gelen hastaya da tüp mide ameliyatı yapmamak gerekiyor, onu da bilemiyorlar. Mesela diyabeti olana, diyabeti de ortadan kaldırıcı bir cerrahi yöntem uygulamanız gerekiyor, ama işte böyle bir şey yok, herkese aynı tüp mide ameliyatı yapılıyor! Dünyada popüler olan 6 farklı ameliyat türü var bu konuda. Bizde ise sadece bir tek ameliyat revaçta. Yüzde 90 tüp mide. Neden? Dediğim gibi çünkü kolay. Ve hastanen ittirmesi, doktorun zorlamasıyla ünlü insanlara yapıldı ve popüler oldu. Şimdi herkes aynı ameliyattan istiyor…

Peki tüp mide ameliyatının moda olması neden tehlikeli?

– Çünkü özendirici oluyor. İşin daha da kötüsü, ameliyat olan insanlar çıkıp, “Bakın, midemi küçülttüm. Çikolata yesem bile kilo almıyorum!” diyor. Bu kadar yanlış bir mesaj olamaz! Böyle deyince insanları özendiriyorlar. Özendirince de bu ameliyatlar rant kapısı oluyor. Hastaneler ve doktor da bu durumdan faydalanıyor, endikasyon dışı ameliyat yapmaya başlıyorlar…

Peki bir ölçüsü yok mu bu işin?

– Var. Bilim bunu sınıflandırmış. Demiş ki, “Obezite cerrahisiyle, metabolik cerrahiyi ayrı tutacaksın!” Metabolik cerrahi, kilodan bağımsız, metabolik hastalıklara maruz kişilere yapılan cerrahi türü. Yani diyabet, hipertansiyon, uyku, apne sendromu, hiper lipidemi gibi kan yağlarının yüksek olması… Onların ameliyatı zaten farklı. Eğer sen onlara zayıflama ameliyatı yaparsan, onları kaybediyorsun zaten. Onlar farklı bir ameliyat olmak zorunda. Ama diyabeti olanlara da bu ameliyat yapılıyor…

Peki ayırt etmeden herkese aynı şeyin yapılması nasıl bir sonuç doğuruyor?

– O hastanın midesini küçültüp, metabolik olarak ona bir katkı sağlamadığın zaman, ileride yine sorun yaşamaya başlıyor. Yani her türlü hastalığı bir torbaya sokup hep bu mide küçültme ameliyatını yapıyorlar. İlk zamanlar her şey yolunda gibi görünüyor. Biz, o ilk yıla “balayı yılı” diyoruz. Hasta, her şeyi yiyecek ve kilo almayacak zannediyor. Oysa, öyle değil. O kadar basit değil. Bir yıl sonra kilo almaya başlıyor. Ve tekrar hooop eski haline dönüyor…

Bir tek bu sorun mu var?

– Hayır. Bu hastalar ameliyat sonrası takip edilmesi gereken hastalar. Ama yapılmıyor. Bu alanda da bir başı boşluk söz konusu. “Takip” ne demek? Bir kere bunun tanımlanması lazım. Takip, “Bana 3 ayda bir kan testini gönder” gibi bir şey değil. Bu yeterli değil. Bakın, obezite hem fiziksel hem sosyal hem de psikolojik bir hastalık. Biz, ameliyatla sadece fiziksel ayağını tedavi ediyoruz…

Sosyal ve psikolojik ayağı hala duruyor…

– Aynen! Yani davranış bozukluğu hala duruyor. Zaten hastalık, midede değil, beyinde! Obez insan, yemek yediği için obez olmuyor. Hepimiz yemek yiyoruz ama obez değiliz. Onlar obez oldukları için yemek yiyorlar! Şöyle anlatayım; birinin davranış bozukluğu var diyelim, onun kompanse etmek için uyuşturucu kullanıyor. Diğeri kafasındaki karmaşayı çözmek için alkole yöneliyor, alkolik oluyor. Obez bireyler de, kafalarındaki o içsel karmaşaya çözüm bulabilmek için yemeğe yöneliyorlar ve obez oluyorlar. Yani bir bağımlılık durumu söz konusu. Bana hep şunu diyorlar, “Doktor Bey, ben yemek yemeyi çok seviyorum!” Ben de diyorum ki, “Hayır, ben sizden daha çok seviyorum. Ben, yemek yiyorum. Siz ise bir davranış bozukluğunuzu ortadan kaldırmak için yemekleri kullanıyorsunuz! Nasıl mı anlıyorum bunu? Çünkü ben sizi, yemek yiyemez duruma getirdiğim zaman siz deliriyorsunuz. Saldırıyorsunuz. Karakteriniz bile değişiyor…”

HASTA ZANNEDİYOR Kİ, “AMELİYATTAN SONRA HEP ZAYIF KALACAĞIM!”

BU DOĞRU DEĞİL!

Siz, hekimlerin yeteri kadar bilgilendirmediğini mi söylüyorsunuz?

-Evet! Hasta zannediyor ki, “Ameliyat olacağım, zayıflayacağım ve ömrümün sonuna kadar zayıf ve mutlu kalacağım!” Bir de o zayıflamış sanatçıları görüyor, onlar da “Her şey şahane, ben her şeyi yiyebiliyorum!” diye anlatıyor, ki doğru değil, e hasta da eksik ve yanlış bilgilendiği için, “Gideyim ben de olayım bari bu ameliyatı. Ömrümün sonuna kadar zayıf kalayım” diyor. Oysa bu ameliyatlar sadece kilo vermeyi sağlıyor. Başka hiçbir şey sağlamıyor…

Bir yıl sonra ameliyatın etkisi geçiyor mu?

-Siz, ideal kiloya geldiğiniz zaman vücut diğer refleksi çalıştırıyor. Daha aşağı inmesin diye, kilonuzu yukarı çekmeye çalışıyor. E ameliyatın da etkisi geçmiş oluyor. Hasta, haliyle yavaş yavaş eski haline dönüyor. Hasta şunu bilmeli: “Bu, bir zayıflama yöntemi. Obezite tedavisi değil!” Yani bu ameliyatla, fiziksel rehabilitasyonu sağlıyorsunuz. Eğer hastayı psikolojik olarak da tedavi edemezsiniz, geri aynı noktaya döner. Ama sadece doktorların değil, herkesin suçu. Ameliyat olup, “Ben çikolata yiyorum ve zayıflıyorum!” diyen ünlülerin, bunu haber yapan medyanın, iyice bilgilenmeden, “E bari gidip bu ameliyatı olayım!” diyen vatandaşın, “Ama çok talep var, napalım!” diyen doktorların, bu işi rant kapısı gören hastanelerin…

DONDURMALI BAKLAVAYI MİKSERLE ERİTİP İÇENLER VAR

Ameliyat olduktan sonra, “Madem belli bir miktar sıvı içmem lazım, o çikolatayı eritip içeyim!’ diyenler mi var gerçekten…

-Evet.

Olabilir mi böyle bir şey ya…

-Valla oluyor! Çünkü küçük bir hacmin var. O kadar sıvı içmen gerekiyor. Baklavayı eritiyor mesela, dondurmayla mikserden geçiriyor onu içiyor! Niye? “Çünkü ben halsizim!” diyor. Aslında halsiz değil. Uyuşturucusu -yani şekeri- bitti, yoksunluk sendromu yaşıyor. O da şeker seviyesini böyle yükseltmek istiyor.

MİDE KÜÇÜLTME AMELİYATINI OLUP ALKOLİK OLANLAR, CİNSİYET DEĞİŞTİRENLER VAR, TÜRBANLIYKEN AÇILANLAR VE EŞLERİNİ BOŞAYANLAR ÇOK…

Bir de psikolojik olarak hazır olmadan, ameliyata girenler var, öyle mi?

-Evet.

Bu ne tür sonuçlar doğuruyor?

-Tükenmişlik sendromu yaşayanlar var, alkolik olanlar var, cinsiyet değiştirenler var, türbanlıyken olup açılanlar var…

Nasıl yani?

-Mesela çok dindar birini ameliyat ettim. “Hocam, bana yardım et” dedi. “Ne oldu?” dedim. “Ameliyattan sonra bana bir haller oldu, içkiye başladım. Cuma’yı kaçırmayan ben, Perşembe akşamı o kadar çok içmişim ki, Cuma’da yere düştüm!” dedi.

Nasıl olabilir böyle bir şey?

– Bağımlılık yer değiştiriyor. Yemek yediğimiz zaman serotonin hormonu salgılıyoruz ve mutlu oluyoruz. Uyuduğumuzda melatonin salgılıyoruz, o da bize mutluluk veriyor. Endorfin de mutluluk hormonu. Endorfin’i de eroin, kokain, içki ve cinsel yaşam veriyor.

Bir şey elinden alınınca, onun yerine öbürünü mü koyuyor?

-Evet! Artık yiyemediği için, bağımlılık başka bir yere kayıyor. Bu ameliyatlardan sonra; kişi, sosyal olarak da travma yaşıyor. Bazıları hiç kilo veremiyor, “Rezil olacağım aileme. Yemek yemezsem, alkolik olacağım, bari yemek yiyeyim!” diyor. Alkolik olmamasının çözümü ona göre, kiloları geri almak… Mesela dün akşam yine yakın zamanda ameliyat olan bir hastamın eşi aradı. “Hocam” dedi, “Yardımınıza ihtiyacım var. Hatice’yi zapt edemiyoruz, iki çocuğumuz var ve benden boşanmak istiyor!” “Neden?” dedim. “Beni artık istemiyormuş. Bu ameliyattan sonra böyle şeyler söylemeye başladı. N’apacağımı bilmiyorum” dedi.

Neden oluyor peki bunlar?

-Özgüveni geliyor. Kadınlığının farkına varıyor. Zaten bu ameliyatlardan sonra çok fazla var boşanan var. Daha önce tahammül ederken, “Şimdi niye edeyim?” diyor. Çünkü ona da aslında yemek yiyerek tahammül ediyordu! Sonra teşhircilik gelişiyor. Bütün ameliyatı olanlarda teşhircilik gözleniyor…

Nasıl yani?

-Biz bedeninizi bir kere sergiliyorsak, bu ameliyatları olanlar günde 10 kere sergilemek istiyorlar…

E çünkü o kadar çekmiş ki şişmanlıktan, zayıflayınca bedenini herkese göstermek istiyor…

-Evet ama bunun da bir seviyesi var. Türbanlıyken, vücudumu göstereceğim diye saçları boyatıp, mini etekle çıktığınız zaman olmuyor. Bir yerde durmanız gerekiyor. Bir de inanılmaz suç işlemeye meyilli oluyorlar…

Hocam, amma olumsuz şey söylediniz!

-Ben size bütün gerçekleri anlatıyorum. Ama sakın yanlış anlaşılmasın, bu ameliyatlar yapılsın ya da yapılmasını asla tartışmıyorum. Dünya bunu tartışmış, bitirmiş! Morbid obezleri ameliyat edeceksiniz. Etmezseniz, 5 yıl sonra arkanızı dönüp baktığınızda ameliyat etmedikleriniz kalp krizinden ya da başka hastalıklardan ölüyor… Ameliyat, tabii ki yapılmalı. Ama şartları oluştuktan sonra yapılmalı. Ve ameliyat sonrası önemli. Hatta ameliyattan daha önemli. Takip şart…

SORUN MİDEDE DEĞİL… BEYİNDE! OBEZİTE, BİR DAVRANIŞ BOZUKLUĞU

Sorun midede değil, beyinde değil mi?

-Evet, çünkü bu bir davranış bozukluğu! Eskiden yeme bozuklukları dendi mi, “blumia” ve “anoreksiya nevroza” sayardık. Hani manken hastalığı. O çok zayıflayan hastalar. Şimdi üçüncü bir şey: Obezite. Bu da bir davranış bozukluğu. Ameliyatla, bu davranış bozukluğunu tedavi edemezsiniz. Davranış bozukluğu ilaçla da tedavi edilmez. Bu iş, profesyonelleşmiş psikoterapi süreçleriyle ve psikologlarla yapılır.Tıpkı alkol bağımlılığı gibi bir şey yeme bozukluğu…

O zaman mideyi küçültmenin bir faydası yok…

-Evet. Çünkü beyni küçülteceksiniz, mideyi değil! Ben zaten söylüyorum: Bu mide küçültme ameliyatı değil, beyin küçültme ameliyatı diye… Obeziteyi, sadece kontrol altında tutulabilir bu ameliyat. Hasta diyor ki, “Ben ameliyat olacağım bitecek!” Hayır, o safra kesesi ameliyatı.” Safra kesesi alırız, biter. Burnuda lezyon vardır, alırız biter. Obezite ise kanser gibi. “Bitti” diye bir şey yok. Her zaman nüksetme şansı var. Ama tekrar tekrar altını çizmek istiyorum, “Ameliyat yapalım yapmayalım mı”yı tartışmak komik. Yapalım ama gereken insana yapalım. Ve obezitenin aslında bir davranış bozukluğu olduğunu unutmayalım…

İSTANBUL OBEZİTE DERNEĞİ NASIL KURULDU?

-2013’de Okmeydanı’nda hastanede ameliyat yapıyordum. Hastalar bir yıl sonra geliyorlardı, “Hocam ben yine kilo aldım!” diye. Açıyordum dosyasını, düzgün de yapmışız, filmleri çekilmiş her şey tamam. “Bu iş böyle olmayacak. Ben tek tek bu hastaları dinlemek ve anlamak istiyorum!” dedim ve bir dernek kurduk.

Bir yıl sonra gerçekten bütün kilolar geri alınmaya mı başlanıyor?

-Alanlar var. Hiç veremeyenler de var.

Nasıl olur?

-Küçük hacimli yüksek kalori alıyorlar! Mesela çikolata yiyorlar. Dünyada hiçbir ameliyat yok ki, siz, çikolata yiyeceksiniz ve o ameliyat sizi zayıflatacak! Hastanın şunu anlaması gerekiyor: “Ben bu ameliyatı olacağım ama bazı şeyleri hayatımın sonuna kadar yiyemeyeceğim!”

E o zaman niye oluyorum ben bu ameliyatı…

-Olma! Başta söylüyorum. Kurallara uymayacaksan asla olma diyorum…

Bazı şeylerin tadına bile bakamayacak mı?

-Hayır, bakmayacak! Çünkü reseptörler yanar! Bağımlılık yeniden devreye girer. Sonra da doz yetmez, obezite geri gelir! O yüzden yemeyeceksiniz!

Peki nelerden uzak durmak gerekiyor…

-Bir liste veriyoruz. “Pilav, makarna, çikolata, şerbetli tatlı, gazlı içecekler kesinlikle uzak duraçasınız!” diyoruz. “Bunlardan vazgeçemeyeceksen, bu ameliyatı olma… Yazıktır, değmez!”

Ömür boyu mu yemeyecek?

-İki yıl asla! 2 yılda tatları unutuyor beyin. 2 yıl sonra kontrollü veriyoruz. Ameliyattan önce, karşı koyamayacağı şeylerin bir listesini istiyoruz. Tabii o 2 yıl sonra unutuyor doldurduğu şeyleri. Bizse nelere karşı koyamayacağını biliyoruz. Mesela makarnayı işaretlemiş ameliyat olmadan 2 yıl önce. “Çikolata yemek ister misin?” diyorum, “Hayır!” diyor. “Git biraz çikolata ye bu hafta” diyorum. 2 yıl sonra ama… Sonra bana diyor ki “Hocam ne iğrenç bir şeymiş bu yahu!” O zaman diyorum ki, “Tamam yeme bozukluğu ve ağız tadı!” değişmiş. Ondan sonra gazlı içecek veriyorum. Diyor ki, “Onu da içemedim! Çok tatlı geldi!” Ondan sonra makarnaya geliyorum. Diyor ki, “Hocam, onu yerim ben!” O zaman diyorum ki, “Makarnayı ömrünün sonuna kadar hayatından çıkarmak zorundasın! Bir kez bile yersen, dozunu tutturamayıp yine obez olacaksın! Ve öyle bir evre gelecek ki artık sen diğerlerini de yemeye başlayacaksın o yüzden hayatından tamamen çıkarman gerekiyor!”

Çıkarmasa ne olur?

-Yüzde 100 tekrar kilo alır ve ameliyat olduğu kilonun da üstüne çıkar!

Ameliyattan 2 yıl sonra da görüşmeler devam ediyor yani…

-Elbette! Bizde eksik olan bu takip işte! Biz, sırf bu yüzden İstanbul Obezite Derneği’ni kurduk. Ve bütüncül tedavi anlayışını yerleştirmek için çalışmaya başladık…

Yorum Bırak