Muhteşem bir film geliyor: BERGEN

Bergen’i izledim.
Mehmet Binay ve M. Caner Alper’in son filmi. Hani hepimizin merakla beklediği film.
Kadın cinayetleri hakkında 600 tane haber yapsanız, yazsanız, çizseniz bu kadar etkili olmaz!!!!
Yönetmenleri, oyuncuları, senaristleri, yapımcıları, emeği geçen herkesi tebrik ederim.
On numara iş!!!
Saygıyla eğiliyorum.

Ajitasyon yok bir kere.
Ağlıyorsunuz da ağlak bir film değil.
En kolayı, “Acıların Kadını Bergen”i iyice zavallı ve aciz gösterip, acılarından prim toplamaktı.
Öyle yapmamışlar.
Güçlü bir kadın izliyoruz.
Ezik biri değil.
Buna da kocaman bir alkış.

Muazzam bir şarkıcı var karşımızda…
Konservatuvarı birincilikle kazanmış, klasik müzikten arabeske kadar her dalda şarkı söyleyebilen başarılı bir sanatçı.
İşte filmde, yaşadığı trajediler yüzünden, gerçek hayatta gözden kaçırılan bu yeteneğine de vurgu yapılıyor.

Farah Zeynep Abdullah olağanüstü!
Oyunculuğunu başka bir çıtaya taşımış.
Dev olmuş, dev!
Ağzın açık izliyorsun.
“Bu ne ya!” oluyorsun. Bergen’i oynamamış, Bergen olmuş!
Bütün şarkıları kendisi seslendiriyor.
İnanılmaz bir sesi ve yorumu var.
Piyasada “şarkıcıyım” diye gezinen pek çok insana, taş çıkarır!
Alkış, alkış, alkış!

Erdal Beşikçioğlu da efsane!
“Ya benimsin ya kara toprağın!” diyen iğrenç erkeği/aşağılık kadın katilini şahane oynamış.
Çok iyi bir seçim.
Tilbe Saran da öyle.
Nergis Öztürk de.
Döktürmüşler yani.
Üst seviye bir oyunculuk mu deniyor? Tam öyle.

Yıldız Bayazıt-Sema Kaygusuz ikilisi çok ölçülü bir senaryo kaleme almış.
İsteselerdi, Bergen’in acılarını sömürürlerdi.
Bize damardan acı zerk ederlerdi.
Öyle yapmamışlar.
Onlara da kocaman bir alkış!
Çözümün, “İstanbul Sözleşmesi” olduğuna dair vurgu yapılmış filmde, bunu da çok değerli buldum.

Bergen’in, Bergen olabildiği tek yer şarkı söylediği sahne.
Zaten filmin bir yerinde, “Dayak yedim utandım… Gözümü kaybettim utandım… Ben bir tek şarkı söylerken utanmadım!” diyor.
Çok içimi acıttı bu cümle.


Bu film, Bergen’in biyografisinden öte, günümüzde hala yankılanmaya devam eden bir isyanın sesi.
Ne yazık ki bugün de güncelliğini koruyan bir hikâye…
O yüzden bütün bu emeği, çabayı çok değerli buluyorum.
Bu konuda daha pek çok film yapılmalı.

.
Bergen’den günümüze ne yazık ki değişen pek bir şey yok.
Kadınların ismi değişiyor, hikâyeleri değişiyor ama kadına yönelik her türlü şiddet devam ediyor.
Kadınlar hala yakılıyor, kesiliyoryüzlerine asit atılıyor, tecavüze uğrayıp öldürülüyor.
Ama kadın katilleri asla hak ettikleri cezayı almıyor!

Henüz 29 yaşındayken öldürüldü Bergen!
Onu hayattan silen adam belli…
Suçu belli…
Kadın katili…
Ama Türkiye’de sadece 7 ay cezaevinde yatıp, çıktı…
O kadar!
“Seni mezarında bile rahat bırakmayacağım!” dedi.
O yüzden Bergen’in Mersin’deki mezarı bir kafes içinde…
Halis Serbest, 7 ayda serbest!
“Ben cezamı çektim!” gibi laflar söylüyor, söyleyebiliyor.
Çünkü yaşadığımız ülkenin adalet sistemi buna izin veriyor!
Yazıklar olsun.

Yorum Bırak