KAN, TER, GÖZYAŞI OLMADAN HİÇBİR KADINA DÜNYADA EKMEK YOK Kİ!

Dün söz verdiğim gibi @nilhanonal röportajıyla huzurlarınızdayım. Bir sene önce sahnede onu izlemiştim.
Tavrı, konuşma biçimi, samimiyeti…
Beni çok etkilemişti.
“Ne kadar farklı bir CEO!” demiştim kendi kendime.
Çünkü biliyoruz; CEO’ların çoğu birbirine benzer.
Giyimleri, duruşları, kontrollü halleri, cümle seçişleri…
Hatta gülümsemeleri bile aynı kalıptandır sanki.
Ama Hepsiburada CEO’su Nilhan Onal Gökçetekin öyle değildi.
Başka bir şey vardı onda…
Kafası farklı çalışıyordu.
Enerjisi başka, cüreti başka, vizyonu bambaşkaydı.
Cesaretinin kaynağı içtenlikti; kendini saklamıyordu.
O anda içimden “Bu kadınla mutlaka röportaj yapmalıyım!” demiştim.
Bugüne kısmetmiş…
Karşımda; dev global şirketlerde yıllarını geçirmiş, Japonya’da erkek egemen odaların dinamiğini değiştirmiş, 16 yaşında çalışmaya başlayıp 18 yaşında ilk şirketini kurmuş, sonra da, ‘Ülkeme hizmet edeceğim’ deyip geri dönen bir lider vardı.
Kesinlikle bir CEO’dan çok daha fazlası…
Kadınların ekonomik özgürlüğüne takıntılı derecede inanan biri
Kadın girişimcilere yürekten inanan, onları sonuna kadar destekleyen biri

“Bir kadının hayatı değişirse, 40 hayat değişir” derken gözünün içi parlıyor.
Çocuklarına bile, “Her yaz çalışacaksınız” diye öğüt verecek kadar çalışmayı, üretmeyi, emeği kutsayan biri.

Kısacası…
Nilhan, ezber bozan bir lider.
Eş seçimine dair söyledikleri ise tokat gibi, net, sahici.
Bayıldım, siz de mutlakla göz atın!

Nilhan’a bu samimi röportaj için teşekkür ederim🙏💕
Kendisini ve bütün Hepsiburada ekibini, kadın girişimcilere verdikleri aralıksız destek için de yürekten tebrik ediyorum.
@nilhanonal @hepsiburada marka adı geçtiği için mecburen #reklam

Eş seçerken dikkat et. Çok egosantrik bir adam olmasın, seni aşağı çeker. O kadar çeker ki mesleğinde yükselemezsin bile! Onunla uğraşmakla geçer ömrün!
Benim, benden çok daha zeki arkadaşlarım vardı. Benden daha başarılı olabilirlerdi. Olamadılar. Tek neden “yanlış eş seçimi” diyemem ama inan ki çok etkili. Taş koyar sana yanlış eş, kendi potansiyelini bile gerçekleştiremezsin!

BİR NOKTADA ÜLKEME DÖNÜP HİZMET ETMEK İSTEDİM

Ve karşımda kimselere benzemeyen, kafası farklı çalışan, müthiş enerjik, cesur, çılgın ve vizyoner CEO Nilhan Onal Gökçetekin…

Ooo çok hoşuma gitti. Ne güzel bunları senden duymak…

Az bile söyledim… Hayal ettiğin konum bu muydu?

Evet. 30 yıllık kariyerimin 20 küsür yılı yurt dışında, global blue chip şirketlerle geçti. Amazon’un tüm dünyada farklı bölgelerde, farklı işlerini yönettim. Ama ben devlet okullarında okudum Ayşe. Ve bir noktada ülkeme dönüp, hizmet etmek istiyordum.
Gelip burada, benim için anlam ifade eden bir iş yapmak istiyordum. Hepsiburada, işte bu hayallerimi bir kutuya koydu.

GİRİŞİMCİ KADINLARIN HAYATLARININ NASIL DEĞİŞTİĞİNİ GÖRÜNCE MUTLULUKTAN ERİYORUM

“Türkiye tuhaf bir dönemden geçiyor. Deli miyim niye geldim buraya?” demedin yani…

Yok demedim. Hatta geldiğimin ertesi ayı, deprem oldu. “İyi ki gelmişim!” dedim. Çünkü yurt dışında yaşayanlar bilir; böyle özel dönemlerde daha da çok burada olmak istiyorsun. Uzaktayken, acı çekiyorsun. Çünkü yardım edemiyorsun. Biz buradan 1000 kişiyle deprem yerine gittik. Bunu yapabilmek bile çok güzeldi.

“Daha yapacak çok şey var!” diyor musun?

Demez miyim? Türkiye için var. Kadınlar için var. Müthiş bir pozitif etkisi var bu işin. Birlikte yol aldığımız girişimci kadınların hayatlarının nasıl değiştiğini görünce mutluluktan eriyorum. Kocaları artık onlarla birlikte evde çalışıyor. Aile çok önemli. Beraber üretmek çok önemli. Tüm bunlara tanık olunca, gece yastığa başımızı koyduğumda ne diyorum: “Bugün de iyi bir şey yaptık. Çok şükür bir kadına, bir insana daha dokunduk.”

HEPSİBURADA, DNA’SI İYİ BİR ŞİRKET ÇÜNKÜ BİR KADIN TARAFINDAN KURULDU

Sence, sen ne kattın bu şirkete?

3.5 yıl oldu geleli. Hepsiburada, zaten DNA’sı iyi bir şirket. Çünkü bir kadın tarafından kuruldu.
Ben, yurt dışında bu işin nasıl yapıldığıyla ilgili ilgili teknik bilgiyi getirdim. İkincisi, kazanma inancını. Üçüncüsü, ben “Hayır”ı asla kabul etmem.
Özel hayatımda da, iş hayatımda da. Bu felsefeyi de getirdim. Şimdi çalışanlarımı ben ikna edemiyorum. Benim “Hayır” cevabımı kabul etmiyorlar. O kadar hoşuma gidiyor ki. Çok iyi bir takımız biz.

Ve kadınlar çoğunlukta mı bu takımda?

Evet. Müthiş bir şey. İnanılmaz bir lüks. Multitasking açısından, sahiplenme açısından.
Hız ve yaratıcılık açısından…

SENİ BİR SONRAKİ SEVİYEYE ÇIKARACAK EŞİ SEÇ!

Gelelim kadın lider olmanın zorluklarına… Sen buralara kan, ter, gözyaşıyla mı geldin?

Kan, ter gözyaşı olmadan hiçbir kadına, dünyada ekmek yok ki! Tamam eğitim, yaptığın işi sevmek, doğru yerde doğru zamanda olmak, bunların hepsi önemli faktörler. Şans da önemli… Fakat her şey, mücadele gerektiriyor. Ve bu, sadece Türkiye’ye özgü değil. Japonya en zorlandığım yerdi. Çünkü tamamen erkek egemen. Buna rağmen, orada bir kargo işi kurdum. Hiçbir şey kolay olmuyor. Her şeyin bir bedeli var. Ödüyorsun. Tabii ki birtakım şeylerden fedakarlık ediyorsun. Eşim kariyerimde bana çok destekti.

Geçen yıl, seni sahnede dinlemiştim. “Kariyerinizde yükselmek istiyorsanız eşinizi ona göre seçmelisiniz!” demiştin. Açalım mı bunu biraz…

Valla Ayşe, genç kadın arkadaşlarımız, partner seçiminde istedikleri kişiyle beraber olabilirler. Ama çocuk yetiştirecekleri, hayatlarını paylaşacakları kişinin, onları bir sonraki seviyeye çıkaracak insan olması lazım. Beraber yükselebileceğin insanı da hissediyorsun. Eşim tam olarak bu insan, iyi ki var! İyi bir iş kadınıysam onun sayesinde, iyi bir lider, iyi bir anne, iyi bir eşsem onun sayesinde…

YANLIŞ EŞ TAŞ KOYAR YOLUNA KENDİ POTANSİYELİNİ BİLE GERÇEKLEŞTİREMEZSİN!

Peki sen de onu yükselttin mi?

Yükselttiğimi düşünüyorum. Özellikle de moral, motivasyon olarak. Tamamlamak önemli. Biz birbirimizi tamamlıyoruz. Hayat, geçici. Pek çok şey geçici. Yaptığımız işlerin anlamlı, değerli bir tarafı olursa, kendimizi daha iyi hissedeceğimizi düşünenlerdenim. Eşim de bu felsefede biri.
O yüzden genç kadın arkadaşlarıma sürekli söylüyorum: “Eş seçerken dikkat edin.
Çok egosantrik bir adam olmasın, sizi aşağı çeker.
O kadar çeker ki, sen mesleğinde yükselemezsin bile! Onunla uğraşmakla geçer ömrün!” Benim, benden çok daha zeki arkadaşlarım vardı. Benden daha başarılı olabilirlerdi. Olamadılar. Tek neden “yanlış eş seçimi” diyemem ama inan ki çok etkili. Taş koyar yoluna, kendi potansiyelini bile gerçekleştiremezsin!

KADIN GİRİŞİMCİLERİN BAŞARISI YAPTIĞIM İŞE ANLAM KATIYOR

Hepsiburada bayağa feminist bir kurum. Senin bir davan var…

Ne güzel söyledin! Evet, benim burada kadın girişimcilerle ilgili bir davam var. Başarıları çok hoşuma gidiyor. Yaptığım işe anlam katıyor. Çocuklarım da beni destekliyor Ayşe. Ben hafta sonu, kadın girişimci ürünleriyle uğraşıyorum. Onlarla görüntülü konuşuyorum. Reklamlarına bakıyorum. Fikir veriyorum, güç veriyorum. Çocuklarım gık demiyor. Küçükken bu kadar yoğun çalışmam, sorun oluyordu. Şimdi olmuyor, beni anlıyorlar. İkisi de çok feminist oldu. İkisi de sosyal faydaya inanıyor kadın haklarıyla ilgileniyor…

Sen, çocuklarınıza yapabileceğiniz en büyük iyiliğin, küçük yaştan itibaren yazları onları bir yerlerde çalışmak için yönlendirmek olduğunu söylemiştin…

Kesinlikle! Kızlarım her yaz çalışıyor. Bugün Allah’a şükür bir yerlere geldiysem, bunun en büyük sebebi, benim de iş hayatına erken yaşta girmemdir. 16 yaşından beri çalışıyorum.

16 YAŞINDA ÇALIŞMAYA BAŞLADIM 18 YAŞINDA İLK ŞİRKETİMİ KURDUM

Neydi ilk işin?

Fuarlarda, kongrelerde tercümanlık yapıyordum. Boğaziçi Uluslararası ilişkiler mezunuyum. Devlet okulunda liseyi bitirdim. Babam belediyede yöneticiydi, annem ev hanımı. Parlak ve azimli bir öğrenciydim. İş hayatının ne kadar gerekli olduğunu da çok erken yaşta öğrendim. Mesela, yabancıların Türkiye’de karşılaşabildiği sorunları bugün iyi anlama sebeplerinden biri, gençken yaptığım işler. 16 yaşındayken, İskandinav ülkesinden gelen bir iş adamını, Diyarbakırlı bir tüccarla, ticaret yapsınlar diye, ortak bir noktada buluşturmaya çalışırdım. Ve başarırdım. Hatta
o dönem, bir otobüs üreticisiyle tanıştım. Yedek parça alım işini bana verdi.

Nasıl yani?

Baktı güvenilirim, iyi pazarlık ediyorum, işi verdi. Sonra bir tekstilciyle tanıştım. Ortak olduk, tekstil şirketimi kurdum. Şaka gibi, 18 yaşındaydım. Makine getirdik, ithal ettik, sattık. Allah razı olsun, kendisinden ticaret öğrendim.

25 YIL ÖNCE DİJİTALLEŞMEYİ BU ÜLKEDE BİZ BAŞLATTIK

Peki ayıptır sorması, kurumsal hayata neden girdin?

Ticaret kariyerim gayet iyi gidiyordu. Para da kazanıyordum. Ama dünya vizyonumun yeterince geniş olmadığını hissetmeye başladım. Önce Finlandiya’lı bir şirkette çalıştım. Sonra sırasıyla global devler geldi.

Hepsiburada’yı sadece bir alışveriş platformu olarak konumlamıyorsunuz…

Tabii ki hayır. Biz çok daha fazlasıyız. 25 yıl önce dijitalleşmeyi biz başlattık. Bugün Türkiye’den e-ihracat varsa ve bu seviyedeyse, sebebi Hepsiburada. 400 bin üye iş yerimiz var. Zaten Türkiye’deki neredeyse bütün KOBİ’lerler üyemiz. 100 bin tanesine aktif satış yaptırıyoruz. En önemli özelliğimiz, biz dijital ticareti öğretiyoruz. Dijital için fotoğraf nasıl çekilir, reklamı nasıl yapılır? Bak burada stüdyomuzu gördün. Bütün iş ortaklarımıza açık. Gelip videosunu çektiriyor, dijital reklamını yapıyoruz. İstiyoruz ki herkes kazansın!

67 BİN KADIN GİRİŞİMCİDEYİZ

Bir de “Yol Arkadaşın Burada” programınız var…

Evet. Bu yeni programda mentorluk da var. Hukukçu, tasarımcı, kısacası alanında çok iyi olan uzmanlarla çalışma fırsatı buluyorlar. Ücretsiz olarak eğitimlerden faydalanıyorlar. İsterlerse finansman da sağlıyoruz. Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü Programı’mız da devam ediyor.
Biz şu anda 67 bin kadın girişimcideyiz.
Bundan da çok gurur duyuyoruz.

Kadın girişimcilerle kurduğunuz ilişki çok güçlü…

Hepsiburada bir kadın girişimci şirketi. Dünyamız bu. Kalbimiz. Biz bunu ağa yayıyoruz…

Kadın girişimciler de evrim geçirdi değil mi?

Evet, eskiden üç aşağı beş yukarı aynı ürünleri getiriyorlardı. Şimdi çok yaratıcı fikirlerle geliyorlar. Biz de yol gösteriyoruz. Data gösteriyoruz. Diyoruz ki, “Bu senenin koşan SKU’lar ve koşan ürünleri bunlar. Siz bunun biraz daha premiumunu, biraz daha farklı fiyatlısını yapın.”

BİR KADININ EKONOMİK ÖZGÜRLÜĞE KAVUŞMASININ, TAM 40 KİŞİYE POZİTİF FAYDASI VAR

Sen kadın gücüne gerçekten inanan bir lidersin…

Hem de nasıl! Kadının ekonomik özgürlüğüne kavuşması o kadar önemli ki. Bunu bizimle de yapması şartı değil. Yeter ki yapsın! Bir kadının ekonomik özgürlüğe kavuşmasının, tam 40 kişiye pozitif faydası var. Bizim bir araştırmamız var. Kadın arı gibi çalışıyor ama yeni bir araba almıyor, yeni bir Rolex almıyor. Hatta, pahalı hiçbir ürün almıyor. Ne mi yapıyor? Sürekli işine yatırım yapıyor. Sürekli ailesinden, akrabasından, çevresinden bir kişiye daha ekmek sağlıyor…
Ne müthiş di mi?

DAHA UCUZUNU BULURSAN GETİR FARKI BİZDEN!

Black Friday, Amerikan çılgınlığı. Siz onu “Efsane Kasım” olarak değiştirdiniz… Neden?

Çünkü Türkiye, Black Friday’e (Kara Cuma) ve birbirini çiğnemeye uygun değil. Bu bizim karakterimizde, ruhumuzda yok. Biz çok daha işbirlikçi bir ruha sahibiz. Mağazalarda ya da pazar tezgahlarında dikkat et, iki kadın son ürüne bakıyorsa, birbirlerine sorar: “Alacak mısınız?” O yüzden bizde öyle Amerika’daki gibi, birbirinin kafasını ezen insan görüntüleri olmaz. Hepsiburada bunu fark ettiği için, tasarruf odaklı, kadının kazanacağı, KOBİ’nin kazanacağı, müşterinin kazanacağı bir model ortaya koydu. Biz altı ay Efsane Kasım’a hazırlanıyoruz. Kasım aylarında, müşterilerimize milyarlarca lira tasarruf sağlıyoruz. Zaten “Daha ucuzunu bulursan getir farkı bizden” diyoruz.

ÇOCUKLARIM KÜÇÜKKEN ÇOK VİCDAN AZABI ÇEKTİM

Nasıl bir anne olarak tanımlarsın kendini?

Anne tarafım, çok kısıtlı bir zamana sıkıştı. Çocuklarım küçükken bu yüzden çok vicdan azabı hissettim. Küçük kızım da bunu çok yüzüme vurdu. Hatta, bir Babalar Günü’nde hiç unutmuyorum, şiirini, bana bakarak okudu. Ama şimdi geldiğimiz noktada, sivil toplum örgütlerine düzenli olarak harçlıklarıyla destek olan, ikinci el giyinen, sosyal faydaya inanan, gezegenin geleceğini düşünen, feminist kızlarım var. Şimdi, “İyi ki bazı seçimleri doğru yapabilmişim” diyorum. Yeteri kadar onlarla birlikte olamıyorum diye, kariyerime uzun dönem ara vermeyi düşünmüştüm. Kocam arkamda durup, “Yapma!” dedi. “Sen işini seviyorsun, bu şekilde mutlu oluyorsun. Suçluluk hissetme, sen iyi bir annesin. Emzirdin, baktın, seyahatlere onları da yanında götürdün.” Gerçekten de iş seyahatlerine annem ve çocuklarla gidiyordum. Mümkün olduğunca onları hiçbir şeyden eksik bırakmamaya çalıştım. Şimdi diyebiliyorum ki, kadın olarak hayattaki tek görevimiz, bence çocuklarımıza bakmak değil. Bizim çocuklarımızın dışında da dünyada çok çocuk ve kadın var bize ihtiyacı olan… #reklam

Yorum Bırak