İyilik bulaşıcıdır bulaştı!

 Yaşasın! Şahane bir haber aldım. Çok çok sevindim. Demin Gaye Dağdelen aradı. Gaye ve oğlu Sayhan, 57. ‘Yarım Kalan Hayatlar’dı, bir ay önce haberlerini yaptım.
Hatırlayacaksınız, Sayhan, 14 yaşındayken ayrılmak isteyen kız arkadaşına sevgisini kanıtlamak için 4. kattan atladı. Betona çarptı. Beyin kanaması geçirdi. Konuşma merkezi zedelendi. Artık yürüyemiyor, konuşamıyor. Onunla birlikte annesinin de hayatı bitti. Tam 9 senedir ana-oğul hayata tutunmak için mücadele veriyorlar. Çok zor şartlarda yaşıyorlar. En büyük sorunlarından biri de ulaşımdı.
Ben ‘Yarım Kalan Hayatlar’da bunları anlatmıştım. Dr. Bora Koç, ‘Yarım Kalan Hayatlar’ kapsamında bu ana-oğula destek olmuştu.
Şimdi daha da güzel bir şey oldu…
İyilik bulaştı!

Sayhan’ın hikâyesini okuyup etkilenen Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın ricasıyla “Sayhan’ın ulaşım probleminin çözülmesi için” konuya sahip çıkıldı ve İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener’e ricada bulunuldu.
Ve bu anne-oğula, sıkıntılarını gidermek için bir otomobil alındı. Ve otomobil kendilerine teslim edildi. Müthiş bir şey bu! Gazeteci olarak yaptığınız bir haberin güzelliklere vesile olması mutluluk verici. Bu anne-oğula destek veren, yüzlerine gülümseme yayılmasına sebep olan herkese milyon teşekkür!

HAMİŞ: Gönül ister ki bütün engelli ailelerin hayatı kolaylaştırılsın. Ama birinin bile sorununu çözmek alkışlanması gereken bir şeydir! Bize düşen elimizden geldiğince bu sayıyı çoğaltmaktır.

HAMİŞ 2: “Bunlar seçim yatırımları, Mahmut Özgener İzmir Büyükşehir AKP adayı ya!” diyenler de oldu. Ben manasız ve kötücül buluyorum bu çıkışları. O yüzden de “Derdiniz ne! Ne istiyorsunuz, kadın arabayı geri mi versin?! Bu iyiliği yapan CHP olduğunda yazmadık mı şimdiye kadar? Siyaset üstü bir insanlık bu benim için… Ben iyiliğin peşindeyim, kimin yaptığının değil!” diye cevap verdim… Haksız mıyım?

ZORUNLU AÇIKLAMA

MESLEK hayatım boyunca pek çok gerçek dışı ithamla karşı karşıya kaldım. Bu, en iğrenciydi. Benimle ilgili bu iftirayı çıkaran, iftiraya iftira ekleyen, köpürten herkes şerefsizdir! Bugüne kadar susmamın nedeni gazetemin açıklamayı kendisinin yapmak istemesi. Açıklama dün birinci sayfadan duyuruldu ve yapıldı.

Ben açık bir kadınım. Her konuda şeffaf oldum. 26 yıldır Hürriyet’te çalışıyorum. İşimi de hep tutkuyla yaptım. Herhangi bir röportajdan para aldığımı, para istediğimi söyleyecek bir babayiğit varsa gelsin karşıma, yüzüme söylesin. Ya da çıksın medyaya söylesin, “Evet verdim!” diye. Bu yapılan aşağılık bir şey, isim vermeden muallak bir şekilde gazetede yayınlanan her röportajda para alışverişinin olduğunun ima edilmesi… O zaman açıkla! Söyleyeni de getir karşıma! Düşmanlığın, kıskançlığın, alt oymanın bu kadarı fazla! Bir de gazetem bana iyi bir maaş ödüyor, niye böyle bir şeye ihtiyaç duyayım? Benim menajerim filan da yok, ben şarkıcı mıyım? Neresinden tutarsan tut elinde kalacak bir iftira. Benim alnım açık. Gizli saklı bir şeyim yok. Saklayamam da zaten. Her şeyi anlatırım ben. Evet, markalarla işbirliği yapılmıştır. Sadece bizde değil, tüm dünyada projeler geliştiriliyor. Üstelik sadece ben değil, pek çok yazar dahil olmuştur. Her şey kurumun bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir ve Hürriyet’in işidir…

HAMİŞ: En acı bulduğum da, ben kazıkları en çok kendi meslektaşlarımdan yedim! Nasıl bitmez tükenmez bir kıskançlıktır bu! “İnsanlar neden gazete okumuyor eskisi kadar?” diyoruz, biz iyi haberler yapıp, yaratıcı işler yapıp genç nesle de okutacağımıza birbirimizi yiyoruz!

HAMİŞ 2: Ayrıca ‘Yarım Kalan Hayatlar’ kapsamında bu kadar insana destek olduk. Bu da bir marifet değil, gazetecinin görevi aynı zamanda gücünü sosyal fayda için kullanması. Yıllarca ben elimden geleni yaptım. Bana iftira atanlar, ahkâm kesenler benim yaptığım sosyal faydanın binde birini yapmış mı? Madem yeri geldi, bunu da yazıyorum: ‘Yarım Kalan Hayatlar’ kapsamında Doğan Ailesi de o kadar yardıma muhtaç insana destek oldu ki… Benim haber yaptığım, ihtiyacı olan, iki engelli çocuğu olan aileye ev aldılar, para ve kira yardımında bulundular. Ve asla bunların açıklanmasını istemediler. Ama utanmadan Aydın Doğan’ın bile adını karıştırdılar. Yok efendim ben açıktan para almışım da Aydın Bey, “Madem öyle yarısını bize versin” demiş! Rezillik bu…

Yorum Bırak