Hey kadınlar! Ne duruyorsunuz?…Siz de girişimci olun


OLEEEEEEY! Bugün o gün. Kadın girişimcileri yazdığım gün. Hep fena şeyler okuyoruz.
Cumaları da biraz içimiz açılsın istiyorum, yürünmeyen yollarda yürüyen kadınları okuyalım. Onlar bana hikâyelerini anlatsın, ben sizinle paylaşayım, size de, okuyan başkalarına da ilham olsunlar.
Çok büyük işler yapmaları, dağları devirmeleri, milyon dolarlık şirketlerin başında bulunmaları gerekmiyor.
Enteresan fikirleri olsun yeter.
Fark yaratsınlar yeter.
Bugün beni etkileyen iki kadınla karşınızdayım.
Hepsiburada’nın sitesinde gördüm onları. Aradım, buluştuk ve röportaj yaptık.
Ferhan Akdereli ve Hatice Esra Yıldız.
Ferhan mıknatıslı takı imalatçısı. Başörtüsü için de mıknatıs üretiyor. İğne yerine mıknatıs kullanan kadınlar var. Bana ilginç ve yeni geldi. Yurtdışında da çok rağbet görüyor.
Hatice de öldürücü güzel, zeytin ağacından tahtalar yapıyor, egedeneve markasıyla daha bir sürü şey yapıyor ama tahtalarına âşık oldum.
Bu iki kadın girişimciyle huzurlarınızdayım bugün…

KADIN GİRİŞİMCİLERE HEPSİBURADA’DAN BÜYÜK DESTEK

Bu arada, Hepsiburada şahane bir şey yapıyor.

“Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü” programıyla kadınların güçlenmesini sağlıyor. Tıpkı Ferhan ve Hatice’ye yaptığı gibi. Onlara özgüven veriyor. Destek oluyor. Veeeee girişimci kadınların ekonomiye daha fazla katılımını sağlıyor. Bunu müthiş buluyorum. Kadınların sürekli ikinci sınıf oldukları bir ülkede, biraz da pozitif ayrımcılık yapılsın. Kadın gücü takdir görsün. Teşekkürler Hepsiburada’ya!
Onların sayesinde, girişimci kadınların işleri daha hızlı büyüyor, markalarına güç katıyorlar. Bu programı da KAGİDER ile birlikte uyguluyorlar.
KAGİDER’e de bir teşekkür.

HATİCE ESRA YILDIZ
ZEYTİN AĞACINI SOFRAMIZA GETİRDİ!

– Gazetecilik okudum. İyi bir gazeteci olmayı umarken, bambaşka sektörlerde, bambaşka işlerde çalıştım. İstanbul’u hep çok sevdim ama bir eksiklik vardı. O eksiklik, benim hayatımda mıydı, İstanbul zaten herkese öyle mi hissettiriyordu bilmiyorum…

– Sürekli koşturmaca, kalabalık, kariyer ve para kaygısı, stres… Daha yolun başındayken yorulmuştum. Ve sonra bir mucize oldu… Ani bir kararla Akçay’a taşınıp en yakın arkadaşımla evlendim! İstanbul ve ona ait tüm iyi ve kötü şeyleri geride bıraktım…

– Başlangıç oldukça zordu. Küçük sahil kasabası hayali göründüğü kadar romantik değildi. Her şeyden önce etraftaki herkes ununu elemiş, eleğini asmış emeklilerdi. Ben ve eşim, 20’li yaşlarımızı henüz bitirmiştik ve “Bu yaşta burada ne işiniz var?” bakışından kurtulamıyorduk…

– Ama zaman geçtikte, hayal ettiğim her şey gerçek olmaya başladı. Bahçesinde sebze yetiştireceğim bir ev, sokaktan sahiplenilmiş kocaman bir köpek ve kedi, pazardan alışveriş yapmak, yazları günü plajda geçirmek, zeytinyağlı yemekler… Her şey doğadandı, doğaldı ve olması gerektiği gibiydi…

– Keşfetmekle bitmeyen bir ot deryasının içindeydim, en güzel Ezine peynirini, en düşük asitli yağı, en lezzetli yeşil zeytini bulabiliyordum ve bunları paylaşmak istedim. İşte “egedeneve” böyle başladı…

– Doğal olanı keşfedişim ve onu paylaşmak isteyişimle. Amacım, Kazdağları’na özgü ne varsa, internet sitemiz aracılığıyla tüm Türkiye’yle paylaşmaktı.

– Sonra bir gün zeytin ağacıyla tanıştım. Aslında hep kapımın önünde, gözümün önündeydi ama onu tanımamıştım. Zeytin ağacı yüzlerce yıl yaşayabiliyor. Kutsal kitaplarda adı geçiyor ve budandıkça gençleşiyordu. Antibakteriyeldi, mikrop barındırmıyordu, eşsiz bir dokusu ve parlak bir yüzeyi vardı, bu yüzey, kendi yağıyla birleştiğinde yıllarca kullanılabilecek eşyalara dönüşebiliyordu.

– Tüm bunlar bilinirken her yıl yüzlerce, belki binlerce zeytin ağacı, yol ve inşaat çalışmaları yüzünden kesiliyor. Çoğunlukla yakacak olarak kullanılıp, küle dönüyor. Belki onları yanmaktan kurtarabilir, başka bir formda yeniden yaşamalarını sağlayabilirim diye düşündüm. Oduncudan birkaç zeytin ağacı kütüğü alıp marangoza götürdüm ve dilimlettim. Evimin bahçesinde yüzeyleri parıldayıncaya kadar zımparaladıktan sonra yüzeyine zeytinyağı sürerek kurumaya bıraktım. Kurudukça yağladım, rengi koyulaşıp kızıl kahveye dönüştü…

– Başlangıçta bunu bir iş olarak düşünmemiştim, ama sosyal medyada o kadar çok ilgi gördü ki, ek ürün olarak siteye koymak zorunda kaldım. Kesme tahtaları, kaseler derken, bir atölye şart oldu. Kendi atölyemde üretim yapmaya başladım.

– Bugün mutfak gereçlerinden mobilya dekorasyon ürünlerine 350 çeşit ürünümüz var. Bu ürünlerimizi hem kendi internet sitemizde hem de hepsiburada.com’da tüketicilerle buluşturuyoruz. Sadece Türkiye’de değil, Tunus, İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerin mutfaklarında da kullanılıyor bizim tahtalar. Kadınlara, kadın girişimcilere şapka çıkarıyorum. Herkesi de teşvik ediyorum, “Hadi, siz ne duruyorsunuz?” diye…

YAŞASIN GİRİŞİMCİ KADINLAR!


Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU

“Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü Programı” nedir?
– İyi bir şeydir.

Kimler katılabilir?
– Girişimini e-ticaret platformuna taşımak isteyenler, e- ticarette büyütmek isteyenler ve girişim fikri olan bütün kadınlar. Yani siz! Hepsiburada Pazar Yeri’nde kadınlara bir sürü olanak sağlanıyor. Kendilerine sağlanan bu olanaklarla işlerini kuruyor ve büyütüyorlar. Girişimci kadınlardan ürün satın alan Hepsiburada müşterileri de girişimci kadınları desteklemiş oluyor! Herkes kazançlı çıkıyor yani!

Hepsiburada girişimci kadınlara ne sağlıyor?
– Baştan anlaşalım. Pozitif ayrımcılık yapıyor. İyi ki de yapıyor. Zaten kadınların hayatı kâbus bu ülkede. Birileri de pozitif ayrımcılık yapsın. Helal!

Kadınlar online mağaza açarken hiçbir ücret ödemiyor.

Sattıkları ürünler üzerinden, erkek mağaza sahiplerine oranla daha düşük komisyon ödüyorlar.

Online kampanya, banner, promosyon gibi görünürlüğü artıran, dolayısıyla satışı yükselten desteklerden daha fazla yararlandırılıyorlar!

Sattıkları ürünleri müşterilere gönderirken daha düşük kargo bedeli ödüyorlar!

Hepsiburada’nın aylık 65 milyon ziyaret alan ana sayfasında reklam yapma desteğine sahip oluyorlar.
Ne güzel değil mi? O kadar baştan çıkarıcı ki, ben de gazeteciliğin yanında her an girişimci olabilirim…

FERHAN AKDERELİ
BAŞÖRTÜSÜ MIKNATISI ÜRETTİ!

Girişimci olmaya nasıl karar verdin? Seni ne dürttü?
– Eşim! Bir gün, “Baksana” dedi, “Girişimci kadınları eğiten bir seminer varmış!” Ben de merak ettim, katıldım. Oradaki o güzel ortamı, konuşmacı kadınların giriştikleri ilginç işleri, onların özgüvenini, aktardıkları olumlu ve olumsuz tecrübeleri dinleyince, heyecanlandım. “Tamam ya” dedim, “Ben de deneyeceğim!”

Harikasın…
– Teşekkür ederim. 49 yaşındaydım, iki çocuğum var, “Olsun, ne tutar ki beni!” dedim. Cesaret ettim, daldım. Bence bütün kadınlar cesaret etmeli…

Mıknatıslı takı, broş imal etmek nereden aklına geldi?
– Girişimci olmak istiyorum ya, büyük bir şevkle internette araştırma yapmaya başladım. Nasıl bir iş kursam? Epey bir baktım… Yurtdışında mıknatıslı takıların çok farklı alanlarda kullanıldığını gördüm. Broşlar mesela çok yaygın kullanılıyordu. Dedim ki, “Bu, iyi bir iş. Ben buna yoğunlaşayım. Çünkü iğne kumaşa zarar verir, mıknatıs vermez. Pratik de!” Gerçekten de çok ilgi gördü…

Peki başörtüsünde iğne yerine mıknatıs kullanmak nereden esti?
– Bir konuya kafayı takınca, insan sürekli onu düşünüyor ve aklına bir sürü fikir geliyor. Ürünü biraz daha geliştirerek broştan sonra, eşarp mıknatısını da üretmeye başladım…

Hangi ihtiyacı karşılıyor?
– Bir kere iğne deliği oluşturmuyor. Sonra eşarbın dört yönünü de kullanabiliyorsunuz. Bu sayede, eşarbın uzun süre kullanımı bütçeye katkı oluşturuyor. Bir de iğnenin çenede oluşturduğu sabit sıkılık, mıknatısta yok. O yüzden konuşma ya da yeme esnasında, mıknatısı, fermuar gibi aşağı yukarı doğru kaydırabiliyorsunuz. Hayatı kolaylaştırıyor!

Çok rağbet görüyor mu?
– Türkiye’de henüz yeterince tanınmıyor. Ama ben gayretliyim. Kadınlar zevkine göre her yerde kullanabiliyor bu mıknatısı. Kıyafetlinde, şapkalarında, çantalarında, fularlarında, hatta deniz kenarında pareolarda bile kulananlar var…

Hangi ülkelerden sipariş alıyorsun?
– Önce Avusturya’dan aldım. Sonra gerisi geldi: Singapur, Malezya, Endonezya, Almanya ve Fransa…

Girişimcilik maceranda en büyük destek kimden geldi?
– Eşim beni imalatta destekledi. Büyük oğlum yabancı dil konusunda destek oldu, küçük oğlum ise teknolojiyle ilgili konularda daha hızlı ilerlememe vesile oldu!

Ne tür hayallerin var?
– Hayalimin ilk kısmını gerçekleştirdim. Şimdi ki hedefim, şirketimi büyütmek. Bu hedefime ulaşabilmek için de yurtdışında fuarlara, organizasyonlara katılacağım. Yurtiçinde ise, üst grup marka ve zincir mağazalarla çalışmak istiyorum. Kendime güveniyorum. Size bir şey söyleyeyim mi, kadınların altından kalkamayacağı hiçbir şey yokmuş!

Yorum Bırak