Alkışlar Fenerbahçe’ye

YAŞASIN ya! Olağanüstü bir maç. Olağanüstü bir sonuç. Fenerbahçe’nin THY Euroleague Final Four şampiyonluğu bizi bizden aldı.
Demek ki, ne kadar ihtiyacımız var…
Ülkede olan bin türlü fenalıktan ve Fenerbahçeli olarak futboldaki başarısızlıklardan sonra, basketboldaki heyecan dalgasıyla mutluluktan öldük. Ben yani. Bir göbek atmadığım kaldı.
Fenerbahçe basketbol takımını kutluyorum, tebrik ediyorum. Bir Fenerbahçeli olarak, şimdilik basketboldaki başarıyla yetiniyoruz ama diyoruz ki, darısı futbolun başına… Takımının şampiyonluğunu, İzmir Marşı’yla kutsayan muhteşem Fenerbahçe seyircisini de alkışlıyorum. Siz büyüksünüz!!!

SEVİYORUZ, SAYGI DUYUYORUZ! OBRADOVİC

VE Obradovic… 9 kere şampiyon olmuş müthiş bir adam. Hırslı, sonuna kadar kovalayan ve koparan ama tevazuyu da asla elden bırakmayan, yumruk havaya yapmayan, maçtan sonra diğer antrenörü tebrik eden, payeyi basketbolculara ve Aziz Yıldırım’a veren… Şahane yani! Müthiş heyecan verici, ilham verici… Adam gibi adam. Duruşu yeter. Seviyoruz ve saygı duyuyoruz…

5.5 YAŞINDA CİNSEL İSTİSMARA UĞRAYAN KIZIN BİTMEYEN ÇİLESİ

NASIL bir ülkede yaşıyoruz Allah’ım!
Gerçekten Allah’a emanetiz!
Çünkü bazen öyle vakalarla karşılaşıyoruz ki… Adalet sistemimiz mağduru, kadını, küçüğü, çocuğu, çaresizi korumuyor. Hele, herhangi bir arkası yoksa, garibansa, gürültüye gitmesi neredeyse garanti.

Alın, geçen gün yazdığım 5.5 yaşındaki kız çocuğunun başına gelen cinsel istismar vakası. 16 yaşındaki teyze oğlunun kendisine kötü şeyler yaptığını söylüyor. Ne cinsellik biliyor ne istismar! O sadece canının acıdığını biliyor. Annesine poposunu gösteriyor. Ve kendisine nasıl bir fenalık yaşatıldığını tarif ediyor.
Anne, dava açıyor. Yerel mahkeme tutukluyor. Fakat sanığın babası, iktidarla ilişkili siyasi bir figür. Ve ne oluyorsa, yerel mahkemenin verdiği 12 yıllık ceza bozuluyor ve istismarcı beraat ediyor. Şu anda da serbest, aramızda dolaşıyor.
Yerel mahkeme yine kararında ısrar ediyor. Ama sanık avukatı yeniden itiraz edince, istismarcı hâlâ serbest.
Yerel mahkemeyi tebrik ediyorum! Kararında ısrar ettiği ve geri adım atmadığı için. Bir istismarcının cezasını çekmesi için elinden geleni yaptığı için…
Siz, o yavruyu düşünün. Şimdi nasıl bir korku içindedir. Annesine soruyormuş zaten “Bir daha aynı şeyler olacak mı?” diye…

Siz o anneyi düşünün. İnsan böyle bir durumda davacı olduğuna pişman olmaz mı?
Bu mu istenen, kimse yaşadığı kötülüğe karşı ses çıkaramasın mı? Bir insan siyasi figürse, o da oğlu da yırtabilir mi? Bu mu?
Ben böyle olmadığına inanmak istiyorum, inşallah adalet sistemimiz de beni haklı çıkarır!

OLEY! OLEY! OLEY!

SADECE ilkellikleri, gerilikleri, haksızlıkları değil, güzel şeyleri de paylaşıyorum. İşte o güzel şeylerden biri…
İstanbul Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesi tarihi karara imza attı.
Hatırlayacaksınız, Bağdat Caddesi’ndeki tecavüz hepimizi dehşete düşüren bir olaydı. Hepimiz yazdık çizdik. Hani gece yarısı, Bağdat Caddesi’nden evine giden 19 yaşındaki üniversiteli genç kız, Cengiz Ay isimli aşağılık yaratık tarafından bıçak tehdidiyle tecavüze uğramış ve gasp edilmişti.
Kamera görüntülerinden iki çocuk babası sapığın eşkali tespit edildi, yakalandı ve tutuklandı. 45 yıl hapis cezası aldı. Mahkeme heyeti tecavüzcünün, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçunu da işlediğini belirterek, hakkında suç duyurusunda bulundu. Açılan ikinci davada, “toplumda travma ve hak yoksunluğu sonucunu doğurduğu” gerekçesiyle cezası 12 yıl daha arttı. Mahkeme kararında şu tarihi ifadelere yer verildi: “Mağdurun bir kadın olarak özgürce, dilediği saatte, istediği eylemi yapabilme özgürlüğünü kısıtlayarak, toplumda güvensizlik, korku ortamının oluşmasına sebebiyet vermiştir. Sanığın mağdurda ve toplumda doğurduğu depresyon, travma, maddi, manevi ve fiziki hak yoksunluğu sonucunun oluşması nazara alınarak alt sınırdan uzaklaşılarak hüküm kurulmuştur.”
Kısacası 45’in üstüne bir daha 12 yıl ceza aldı!
İstanbul Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesi’ni kutluyorum. Bu ülkede yaşayan bir kadın ve bir kız çocuğu annesi olarak gönülden teşekkür ediyorum.

SÖZCÜ VE FETÖ DAM ÜSTÜNDE PELİKAN!

İŞTE budur! Bomboş kâğıdı 380 bin kişi satın aldı. Gerçekten sosyolojik bir olaydı. Halk, Sözcü’nün FETÖ’cü olmadığına inandığını gösterdi. Zarif ve kibar bir şekilde. Gerçekten de Sözcü gazetesini FETÖ’cülükle suçlamak dam üstünde saksağan ya da pelikan, vur beline kazmayı… Yani saçma! Akla, mantığa uymayan bir operasyon! Hepimiz biliyoruz ki, asıl problem muhalif olmak. Amaç, şu veya bu şekilde muhalefeti yok etmek. İki gerekçe var; biri teröre destek, ikinci FETÖ. Dikkat! Her an, herkes bu ikisinden biriyle suçlanabilir…

ÜRÜN YERLEŞTİRME BANA UYMAZ

INSTAGRAM hesabım, benim kendime ait bir alan. İnanılmaz eğlendiğim, geyik yapığım, kafamı boşalttığım, makyajsız fotoğraflarımı, özel hayatımı paylaştığım, günün her anı insanlarla iletişimde olduğum bir alan. Orada ben gazeteci filan değilim. Ya da sadece gazeteci değilim. Anneyim, gezginim, ev kadınıyım, alıveriş manyağıyım, depresyondayım, umredeyim, Varanasi’deyim, Mumbai’de ev-otelimdeyim, ergen annesiyim, sevgiliyim, her pazartesi diyete giren ve bozanım, spor yapanım… Bin türlü halim var benim. Türkçesi, sadece gazeteci Ayşe Arman değilim. Her şeyim.
Ve sosyal medya, hepimizin her rengini yansıtıyor. Ben kimseye Instagram’ımla ilgili hesap vermek zorunda hissetmiyorum kendimi. Sevdiğim, fayda gördüğüm şeyleri paylaşırım, duyururum, överim, hoşuma gitmeyen şeyleri de yererim, bunu bir hizmet olarak addediyorum. Ürün de yerleştirmem, böyle bir numara yapmaya gerek yok çünkü. Ben şeffaf, açık kadınım, sevdiğim şeyi cart diye koyarım. Öyle de yapmaya devam edeceğim. Nokta.

Yorum Bırak