Vezneciler patlaması

BU kaçıncı…

“Tam geçti, şükürler olsun bitti!” derken, bir tane daha, bir tane daha…

 

Dün yine pek çok masum insan öldü…

 

Hayatını kaybeden o insanlardan biri, siz de olabilirdiniz, ben de, oradan geçiyor olabilirdik, tamamen kelle koltukta yaşıyoruz…

 

İlk aklıma gelen de “Ama ramazandayız…” oldu!

 

Ruhum, bu hain saldırının ramazanda olmasına itiraz etti.

 

Çünkü benim için ramazan, barış demek.

 

Bütün kötülüklere ara verip Allah aşkı için, huzur ve sevgi içinde bir arada olmak demek.

 

Ama işte nasıl bir nefretse, bitmiyor…

 

Terör, ramazan-Allah aşkı filan dinlemiyor.

 

Vefat edenlerin eşlerinin ve ana-babalarının fotoğraflarını görmeye dayanamıyorum.

 

Ben onların yüz ifadesine bakarken, acılarını görürken dayanamıyorum, kim bilir onlar bu tarifsiz acıyı yaşarken ne hissediyorlar.

 

Şehitlerimize ve hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralananlara ise acil şifa diliyorum.

 

İnşallah bu son olur da…

 

Huzurlu bir ramazan ve yaz yaşarız…

 

KİM TAKAR 3. KÖPRÜYÜ, 3. HAVAALANINI BU PATLAMA VARKEN

 

İSTANBUL ve Türkiye kan gölüne döndü diye sinirlenmeyin, duble yolları, 3. köprüyü, 3. havaalanını unutup nankörlük etmeyin!” diye içinde bulunduğumuz çaresizliği anlatan sarkastik bir yorum okudum sosyal medyada.

 

Acı acı gülümsedim.

 

Evet, terör ve bu bombalar, ne yazık ki bütün iyi gelişmeleri unutturuyor.

 

Kimse, 3. köprüyü, İzmir’e 5 saat değil de 3.5 saatte gidilebileceğini hatırlamıyor bile.

 

Varsın İzmir’e yine

 

5 saatte gidelim, yeter ki insanlar ölmesin!

 

Çözüm, teröre yenilmek değil.

 

Ama bir türlü yenilemiyor bu terör, ne istihbarat çalışıyor ne önlem alınabiliyor ne de patlamaların önüne geçilebiliyor…

 

Olan, ölüp gidenlere ve ailelere oluyor!

 

AKP’NİN YARIM KADINLARI!

 

CUMHURBAŞKANI Erdoğan, “Annelikten imtina eden, anneliği reddeden kadın eksiktir, yarımdır” dedi ya…

 

Sözcü gazetesi de, “Yıllardır 3 çocuk dayatması yaparak yatak odalarına kadar karışan Erdoğan’ın eksik, yarım dediği kadınlardan kendi partisinde de var!” deyip şu manşeti attı:

 

“AKP’nin yarımları!”

 

Ve çocuğu olmayan 4 kadın siyasetçinin fotoğrafını koydu.

 

AKP Meclis Başkan Vekili

 

Ayşe Nur Bahçekapılı

 

AKP’li eski Bakan

 

Fatma Güldemet Sarı

 

AKP’li Bakan Güldal Akşit

 

AKP Milletvekili Jülide Sarıeroğlu

 

AKP MKYK Üyesi Zeynep Alkış. (Gerçi daha sonra bir açıklama yaparak çocuğunun olduğunu söyledi.)

 

Haberden önce hoşlanmadım. Kimseye “yarım” denmesini istemiyoruz. Onlara da. Ama sonra düşündüm ki, Cumhurbaşkanı kendi partisindeki kadınları düşünmeden konuşuyorsa, o zaman bu doğru manşet!

 

Çünkü kızılması gereken bu haber değil, bu anlayış…

 

Bu anlayışın ne kadar fena olduğunu anlatmak için yapılıyor bu haber.

 

Kaldı ki, bir kadının çocuğunun olmaması kadar normal bir şey yok.

 

Dolayısıyla, o 5 kadının bir kusuru, bir kabahati, bir eksiği, bir yarımlığı da yok!

 

Ama onların hizmet ettiği zihniyet, bunu “eksiklik” olarak görüyor.

 

Kendilerini nasıl hissediyorlar merak ediyorum.

 

“Cumhurbaşkanı başka bir şeyi kastediyor, bizimle alakası yok” mu diyorlar?…

 

Yoksa eziklik duyup

 

“O bize her baktığında bizi yarım olarak görüyor” mu diyorlar?

 

 

KIRMIZI RUJLU FİSUN

 

BİR Fisun geldi geçti bu hayattan…

 

Gencecik, 21 yaşında bir kız.

 

Kırmızı Rujlu Fisun.

 

 

Hayat, onu kanserle sınamaya kalktı. Üstelik parasızlık da diz boyuydu. İki bavulu, bir kedisi ve annesi dışında tek serveti cep telefonuydu.

 

Dördüncü evre kanser hastası olmasına rağmen, telefonunda paylaştığı hayat dolu fotoğraflarla, kırmızı rujuyla, ele avuca sığmaz haliyle ve içten gülüşüyle sosyal medyada fenomen oldu.

 

Binlerce takipçisi vardı.

 

Yataktan kalkamaz hale gelinceye kadar, her sabah uyandığında kırmızı rujunu sürüp selamladı aynadaki yaşam sevincini.

 

Hayat ondan günbegün uzaklaşırken o hayata ne küstü ne de peşini bıraktı.

 

Binlerce kişilik bir ailesi vardı sosyal medyada. Kanserine çare olamadılar ama parasızlık yüzünden tedavisinin yarım kalmasına da izin vermediler.

 

Neredeyse gittiği her yerde ona bir hastane ve doktor buldular.

 

Bugün artık Kırmızı Rujlu Kız yok.

 

Ama giderken bir günlük bıraktı annesine…

 

21 yaşındaki genç bir kızın, kansere ve parasızlığa rağmen kazandığı hayat savaşını anlatıldığı bir günlük.

 

İşte Destek Yayınları da bu günlükten kitap yaptı, yakında piyasada olacak.

 

Destek Yayınları’nın sahibi Yelda Cumalıoğlu özel bir kadın, yine özel bir kadın olan Fisun’un yaşarken en büyük hayali olan bu kitabı gerçekleştirdi.

 

Kendisine teşekkür ediyorum.

 

 

YEMİŞİM MENOPOZUNU!

 

 

“KİM korkar menopozdan!” diye bir yazı yazdım ve bu mesleği bırakmadan her yerde menopoz konuşmaları yapıp bu dönemin kadınlar için her şeyin sonu olmadığını anlatacağım dedim.

 

Taş gibi menopozlular tanıdığımı, onlardan biri olmaya gayret edeceğimi, libidomu ve hayat sevincimi de menopoza feda etmeyeceğimi belirttim.

 

Belirttim ya, birbirinden güzel menopoz mail’leri aldım.

 

Süpersiniz! Şahanesiniz…

 

Yayınlayacağım. Belki yarın, belki yarından da yakın…

 

Yorum Bırak