Yoksa siz çörek otunun faydalarını bilmiyor musunuz?

Pandemi, hepimize daha sağlıklı bir yaşamın önemini hatırlattı. Her birimiz bağışıklık sistemimizin dengeli olması durumunda muhtemel hastalıklarla daha iyi mücadele edebildiğimizi anladık. Bu yüzden de, doğanın bize sunduğu sağlıklı seçenekleri daha çok değerlendirir olduk.

Sadece biz değil, tüm dünyada devam eden trend, doğadan gelen sağlıklı ürünleri hayatımıza dahil etmek oldu.

Tohumlardan elde edilen yağlar da, bunun başında geliyor. Daha güzeli, bu tohum yağlarının elde edildiği bitkilerin birçoğunun Anadolu topraklarında yetişiyor olması…

Gaziantep’in aspiri, Denizli’nin sarı kantaronu, Datça’nın bademi, Çeşme’nin kudret narı, Konya’nın kabak çekirdeği ve rüşeymi, Antalya’nın narı, Osmaniye’nin yer fıstığı, Ege’nin üzümleri ve siyah mucize çörekotu

Özellikle çörek otu, başlı başına doğal bir mucize. O kadar önemli ki, artık, 8 Eylül Çörek Otu Günü olarak kutlanıyor.

Atalarından beri bu işe gönül veren gıda, sağlık ve distribütörlük faaliyetleriyle 135 yıldır varlığını devam ettiren bir ailenin dördüncü kuşak üyesi Taha Büyükhelvacıgil. Onunla özellikle Anadolu tohumlarının yağları üzerine uzmanlaşmış markası Zade Vital’le gerçekleştirdiklerini konuştuk.

20 farklı ülkeye sadece milli değerlerimizin değil, gıda takviyesi ürünlerinin ihraç edilmesini sağlayan ve konuya sadece ticari bakmayarak üniversitelerle iş birliği yapan, ‘sürdürülebilir tarım’ çözümlerinin peşine düşen bir yapının başında Taha Büyükhelvacıgil.

Röportajın ikinci kısmında bu kez bilimsel bir bakış açısıyla konuya yaklaşacağız. Tohum Derneği Başkanı Musa Kaya konuğumuz olacak.

135 YIL ÖNCE BAŞLAYAN VE ARDINDAN DÜNYAYA YAYILAN BU MİRASA LAYIK OLMAYA ÇALIŞIYORUM

135 yıllık bir şirketler grubunun 4. jenerasyon üyesisiniz. Kökleriniz ve köklerinizden gelen derin miras, sizin için ne ifade ediyor?
-Müthiş bir gurur! Benden önceki kuşakların bu güçlü mirası oluşturmak için verdiği çaba ve çalışma azminden besleniyorum. 1888 yılından bu yana bu topraklara, insanlara hizmet ediyoruz. Misyonumuz da: Yeni nesillere katkı sağlamak. Bu, büyük bir mutluluk. Ama aynı zamanda büyük bir sorumluluk. Konya’da 135 yıl önce başlayan ve ardından dünyaya yayılan bu mirasa layık olmaya ve ileriye taşımaya çalışıyorum. 3. ve 4. kuşak beraber çalışmak ise paha biçilmez bir duygu…

YÖNETİM ANLAYIŞIMIZ KATILIMCI

Peki kurumsal bir aile şirketinde çalışmanın zorlukları yok mu?
-Olmaz mı? Bence aile şirketlerinde, iç barışı korumanın en önemli yolu, çözüm odaklı bir kültür oluşturmak ve bunu tüm aile üyelerine benimsetebilmek. Bunu başarabildiğimiz düşünüyorum. Bizim bir ‘Aile Anayasa’mız var. Farklı görüşlere kulak veriyoruz, ifade imkânlarını açık tutuyoruz. Ve yönetim anlayışımız kesinlikle katılımcı. Bu da, pek çok sorunun geride kalmasını sağlıyor.

Tohumlardan elde edilen yağlar konusunda uzmanlaşmış ve kendi alanınızın öncülerinden biri haline gelmiş durumdasınız. Tohumlardan elde edilen yağların özelliği nedir?
-Bizler böyle zengin bir coğrafya da yaşadığımız için çok şanslıyız. Tohum yağları, binlerce yıldır doğanın ve bu toprakların bize sunduğu bir hediye. Biz n’apıyoruz? Tohumların gücünden ilham alarak, geleneksel tohumlarımızı yenilikçi besin desteklerine ve sağlık ürünlerine dönüştürüyoruz. Her farklı bitki, meyve ve tohumdan elde edilen yağ, farklı ihtiyaçlara cevap veriyor. Vücudun hem fizyolojik hem de metabolik fonksiyonları üzerinde kanıtlanmış etkileri bulunuyor, sağlıklı yaşamı destekliyor.

Tohum yağlarının, güzellik ve sağlık için kullanıldığını biliyoruz. Bunlardan en öne çıkanlar hangileri…
-Oooo say say bitmez! Başta, geçmişten bugüne kadim bitki, çörek otumuz. Sonra Gaziantep’in aspiri, Denizli’nin sarı kantaronu, Datça’nın bademi, Çeşme’nin kudret narı, Konya’nın kabak çekirdeği ve rüşeymi, Antalya’nın narı, Osmaniye’nin yer fıstığı, Ege’nin üzümleri ilk etapta öne çıkan sağlıklı bitki, meyve ve tohumlar… Şu anda ABD’de binlerce C vitamini var fakat sadece bizim C vitaminimiz, zeytin yaprağı ekstresi içeriyor.

Anadolu’nun bitkiler konusunda zenginliği tartışılmaz di mi?
-Aynen öyle!

Kaç bin bitki türü var? Ne kadarı endemik?
-Türkiye’de 12 binden fazla bitki türü var. 3 bin 700 tanesi endemik. Ülkemizin bitki zenginliği, Avrupa kıtasının tamamından daha fazla çeşitlilik içeriyor. Ama önümüzde kat edilmesi gereken oldukça uzun bir yol var. Dünya çapında kaynaklarımız tükeniyor, sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlamak kritik. Konu sadece tohumları korumakla maalesef bitmiyor. Çiftçilerin sürdürülebilirliğini sağlamak da önemli…

DÜNYANIN VE TÜRKİYE’NİN ÖNDE GELEN ÜNİVERSİTELERİ VE KURUMLARIYLA İŞ BİRLİĞİ İÇERİSİNDEYİZ

Siz, bu konuda neler yapıyorsunuz?
– Kendi Ar-Ge merkezlerimizde, dünyanın ve Türkiye’nin önde gelen üniversiteleri ve kurumlarıyla iş birliği içerisindeyiz. 1994 yılından itibaren tohumlar üzerinde başlayan Ar-Ge çalışmalarımız, Ege Üniversitesi ARGEFAR (E.Ü. İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma – Uygulama Merkezi) ile devam ediyor. Ek olarak Necmettin Erbakan ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’yle, tohumların geleceği için bir hayal ortaklığımız var. 135 yıllık deneyim ve uzmanlığımızla yaptığımız girişimler, üniversiteler ve akademisyenlerle beraber, daha da gelişti, genişledi…

20 FARKLI ÜLKEYLE TÜRK TOHUMLARININ ŞİFASINI BULUŞTURUYORUZ

Peki topraklarımızda yetişen tohumlardan elde edilen yağları, kaç ülkeye ihraç ediyorsunuz?
– ABD dahil olmak üzere 20 farklı ülkeyle, Türk tohumlarının şifasını buluşturuyoruz. 2017 yılında Şikago’da faaliyete geçirdiğimiz uluslararası operasyonlarımızı yürüttüğümüz şirketimizle, şimdiye kadar 26 Türk bitkisini ABD’ye taşıdık. 2030 yılında hedefimiz ise 100 bitkiyi dünyaya tanıtmak.

Gelelim çörek otuna… Neden önemli çörek otu ve çörek otu yağı?
-Tohumlarından çoğalan ve üzerinde mor çiçekler açan bir bitki. Aslında tıp dilinde “Nigella Sativa” tohumu olarak biliniyor. Tarihi, Mısır Uygarlığı’na kadar dayanıyor. Hipokrat’tan İbn-i Sina’ya kadar pek çok tıp alimi, tedavi amaçlı kullanmış. Yağıyla pek çok çalışma yapılmış. Sağlıklı beslenme programlarından gastronomiye, ilaç endüstrisinden güzellik dünyasına kadar farklı sektörlerde kullanılıyor. Bitki, timol, timokinon gibi çok farklı fitokimyasalları içerisinde barındırıyor. Yani yüksek antioksidan ve antimikrobiyal özelliği olan esansiyel yağ asitlerden bahsediyorum. Soğuk sıkım yöntemiyle elde edilen yağda, tohumdaki bütün faydalar yağa geçiyor. Bizim bu alanda, ilaç standardı olarak bilinen GMP standartlarına sahip olmamız, önemli bir fark oluşturmamızı sağlıyor.

Çoğumuz çörek otunu sadece poğaçalarda kullanılır biliriz. Biraz araştırdığımda, okuduklarıma inanamadım! Modern tıbbın kurucusu Hipokrat, karaciğer için iyi olduğunu söylüyor. Kleopatra güzelliği için kullanıyor. Hatta Hz. Muhammed, “Şu kara taneyi kullanın. Ölümden başka her şeye devadır!’’ diyor. Bir ot, nasıl bu kadar özelliği birden barındırabilir?
-Evet. Siyah inci çörek otunun hikayesinde büyük bir zenginlik ve mucize yatıyor! “Kutsal tohum” olarak adlandırdığımız, insanlık tarihi boyunca geleneksel tıbbın en nadide bitkilerinden çörek otu… Yağının ise birçok farklı hastalıkta destekleyici olarak kullanılabileceğini gösteren yüzlerce laboratuvar çalışması ve klinik araştırma bulunuyor. Anadolu topraklarının bizlere sunduğu bir armağan. İster mutfakta, ister bakım rutininde, isterse sağlıklı besin desteği formunda çörek otu yağı, doğanın iyileştirici gücünü içinde barındırıyor.

Gündelik hayatta siz nasıl faydalanıyorsunuz?
-Ben beslenmeme dikkat eden biriyim. Çörek otu yağımızın yumuşak kapsül formunu, her sabah destekleyici olarak alırım. Zinde kalmak için smoothie ve soğuk içeceklerime eşlik eder. Salatama koymayı ihmal etmem.

ARTIK HER 8 EYLÜL’DE ÇÖREK OTU GÜNÜ’NÜ KUTLUYORUZ

Bir de artık “Çörek Otu Günü” kutlanıyor. Bu fikir nasıl doğdu? Neden başka bir ot değil de, çörek otu…
-Çörek otu yağımız formülüyle başlı başına alameti farikamız… Çörek otunu, dünyada bir marka haline getirmeyi hedefliyoruz. Faaliyete geçtiğimiz ilk günden beri, ürün yelpazemizde de son derece önemli bir yere sahip. Türkiye’de çörek otu yağı pazarını genişleterek sektöre bir rüzgâr getirdik, bu rüzgâr hala esiyor. Pandeminin başında Prof. Dr. Mehmet Öz ve Doç. Dr. Halit Yerebakan’la çörek otu yağının faydaları üzerine bilgilendirici video içerikler çektik. Ardından ekibimle yaptığım bir beyin fırtınası sonrasında bu fikir doğdu. Çörek otunun hasat zamanı Eylül… Hasattan çıkan ilk ürünleri, bu dönemde tüketiciyle buluşturmanın da heyecanı içerisindeyiz. Doğanının mucizesini ve bu dönemi kutlamak istedik. Artık her yıl 8 Eylül’de Çörek Otu Günü’nü kutlayacağız. Ulusal değerimizi, çiftçilerimize verdiğimiz eğitimlerle global arenada yapacağımız farkındalık çalışmalarıyla destekleyeceğiz.

Koronavirüs salgınıyla tüketici alışkanlıkları nasıl değişti?
-Pandemi, bize sağlıklı yaşamın önemini hatırlattı. Kaliteli, hijyenik ve güvenilir üretim değerlendi. Hastalanmadan önce sağlıklı olmanın değerini fark ettik. İnsanlar, doğal besin desteklerine doğru yöneliyor. Bağışıklığı dengeleyen ürünler, açık ara öne geçti. Tüketicilerin yeni nesil yatırımı sağlıklı yaşam. Koronavirüs, sağlığı yeniden tanımladı. Tüketici daha da bilinçlendi, içeriğe ve üretim koşullarına odaklandı. Markaların şeffaflığına ve samimiyete daha önem verdi. Tüketiciye ürünün faydalarını anlatmak yetmiyor, ürünün arkasındaki bilimi açıklamak gerekiyor.

TÜRK TOHUMLARININ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNE ODAKLANDIK

Şirketinizin ana misyonu nedir?
-Daha sağlıklı nesillere, bilim temelli, yenilikçi ürünlerimizle katkı sağlamak. Topluma ve tüm paydaşlarımıza ürünlerimizle sürdürülebilir bir değer yaratmak, Türk tohumlarının sürdürülebilirliğine odaklanmak. Zade Vital, sosyal sorumluluk projesi olarak başladı, bugün sınırlarını aştı. Tutkumuz; doğanın bizlere sunduğu bu armağanları, iyiliğin ve sağlığın izinde mümkün olduğunca fazla insanın ve canlının hayatına dokunarak, onlara ulaştırmaktan geçiyor. Yüzde 65 yerli kaynaklarımızı kullanıyoruz. Tohumlarımızın geleceğini önemsiyoruz. Sağlık alanında “ilaç ithal eden ülkeden, ihraç eden ülke” olmayı amaçlıyoruz.

Sıfır atık ilkesi çerçevesinde, yatırımlarımızla, kaynaklarımızın sürdürülebilir kullanımını destekleyip, geliştirmeye devam ediyoruz. İnsana, çevreye, canlılara ve toprağa olan geleneksel duyarlılığımızla hareket ediyoruz. Doğanın muhteşem döngüsüne kendini iyileştiren gücüne inanıyoruz. Ürün geliştirmek için hayvanlar üzerinde test yapılmasına da kesinlikle karşıyız. Bu bizim kırmızı çizgilerimizden birisi. Bu yaklaşımımız gelecekte de devam edecek…

ÜLKEMİZİN BİTKİLERİNİ DÜNYA ÇAPINDA MARKA HALİNE GETİRMEK ÜZERE ÇALIŞIYORUZ

Türkiye, doğal kaynaklarıyla, gerçekten “hediye” bir ülke mi?
-Hiç şüphesiz… Anadolu topraklarının bereketi, ilk medeniyetlerin yaşadığı dönemlerden bugüne nesilden nesile aktarılan bir efsane… İklimimiz, toprağımız ve ülkemizde yetiştirilen bitki çeşitliliği sadece bizler için değil, tüm dünya için muazzam bir hediye… Tek başına Türkiye, Avrupa kıtasıyla karşılaştırıldığında bile endemik bitkiler bakımından çok çok önde. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre günümüzde kullanılan farmasötik ilaçların, yüzde 25’i tıbbi bitkilerden. Ülkemizde yetişen bitkiler arasında çok sayıda tıbbi bitki de var. Bu zenginlik hepimize bugün ve gelecek için önemli bir güç sağlıyor. Ülkemizin bitkilerini dünya çapında marka haline getirmek üzere çalışıyoruz.

SUSAM YAĞI, NAR ÇEKİRDEĞİ YAĞI, KETEN TOHUMU YAĞI…

‘’İnsanlar güvendikleri bir ürünü farklı alanlarda kullanmayı seviyorlar ve tercih ediyorlar” diyorsunuz… Neleri hem yiyerek tüketiyorlar hem de suratlarına sürüyorlar mesela…
-Ülke olarak deneyim odaklı bir DNA’mız var. Hem tükettiğimiz hem de bakım rutinlerimizde kullandığımız ürünlerde önceliğimiz, genelde doğallıktan yana. Zeytinden elde edilen sızma zeytinyağı, asırlardır gerek mutfakların gerekse bakım rutinlerinin vazgeçilmezi mesela. Son dönemin yükselen yıldızı susam yağı ise lezzeti ve besleyiciliğinin yanında cildin onarımını destekleyici bir doğal destek. Nar çekirdeği yağı, keten tohumu yağı gibi cold press yağlarımız da hem mutfakların hem de bakım rutinlerinin gözdelerinden…

FORTUNE’UN 40 YAŞ ALTI EN BAŞARILI LİDER LİSTESİNDE YER ALDI

En büyük hayaliniz nedir?
-En büyük hayalim, her geçen gün daha fazla Türk bitkisini, yenilikçi formlarda tüm dünyanın sağlıklı yarınlarına armağan edebilmek. Bunun için tüm arkadaşlarımla el ele çalışmaktan mutluluk duyuyorum.

Türkiye’de Fortune’un 40 yaş altı en başarılı lider listesinde yer aldınız. Bu nasıl hissettirdi? Gurur duymuşsunuzdur da, “Yandık daha çok çalışmam lazım!” gibi hissettiniz mi?
-(Gülüyor) Valla, bu listede yer almaktan gurur duydum. Ar-Ge ve inovasyona verdiğimiz önemin taçlandırılması sürdürülebilir bir gelecek için çok anlamlı. Emek vermeden üzerine titremeden başarı elde edilmiyor. Çalışmaya devam devam…

TOHUM DERNEĞİ BAŞKANI MUSA KAYA’NIN RÖPORTAJINI OKUMAK İÇİN👇

Yorum Bırak