Her şey, doğaya saygıyla başlıyor!


Tohum Derneği Başkanı Musa Kaya… Yerel tohumları, geleceğe taşımayı misyon edinmiş önemli bir derneğin başkanıyla birlikteyim

Ona, özellikle ilaç sektörünün temel maddelerinin kaynağı olan ve herkesin duyduğu ama belki de anlamlandıramadığı ‘’endemik bitkiler’’in ne olduğunu sordum. Neden bu kadar önemliler? Onları korumak için neler yapılmalı? Hepsinin cevabını aldım.

Musa Kaya, bir yandan da, çörekotunun önemini başka bir perspektiften anlattı. Bu mucize tohumun yetiştirilmesinde dikkat edilecek hususlardan söz etti.

Anlayacağınız, geleceğimiz, tohumlarda saklı. Tohumlarımıza sahip çıkmanın anahtarı ise gelecek nesillerin buna hazırlanması.

Aileler olarak hepimize düşen görevin ‘Evlatlarımızı doğa bilinciyle yetiştirmek’ olarak tanımlıyor Musa Kaya.

Ne kadar doğru bir yaklaşım. Hepimize düşen görev belki de çocuklarımızı doğayla daha çok bir araya getirmek. Musa Bey’in söylediği gibi; ”Çocuklarımızın elinde kalem, kağıt ve toprak olmalı…”

Sizi tanıyabilir miyiz?
-İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi mezunuyum. Yüksek lisansım çevre mühendisliği üzerine… 27 yıldır doğal kaynakların yönetimi alanında çalışıyorum. 2014 yılında kurulan Tohum Derneği’nin başkanı olarak görevimi sürdürüyorum. Evli ve iki çocuk babasıyım.

Tohum Derneği’ni hangi ihtiyacı karşılamak için kuruldu?
-Önceliğimiz yerel tohumlarımızı gelecek nesillere taşımak. Misyonumuz, sürdürülebilir doğal kaynak yönetimine entegre çözümler sunmak, eko sistemin muhteşem döngüsünü korumaya yönelik adımlar atmak. Bu misyonu, hem eğitimlerimiz hem de AR-GE faaliyetlerimizle kamu ve özel sektör iş birliğinde de anlamlı bir şekilde sürdürüyoruz.

SÜRDÜRÜLEBİLİR KAYNAK YÖNETİMİYLE GELECEK NESİLLERİN YAŞAM KALİTESİNİ YÜKSELTMEYİ AMAÇLIYORUZ

“Sürdürülebilir doğal kaynak yönetimi” kavramını biraz açar mısınız?
-Her geçen gün dünyada doğal kaynaklar tükeniyor. Bu kaynakların tüketilmesinden dolayı ekosistem de, doğal olarak etkileniyor. Bu etkilenmeyi azaltmaya yönelik tasarlanan bir çevre yönetim sistemi diyebiliriz. Sürdürülebilir kaynak yönetimi sayesinde aslında gelecek nesillerin bir bakıma yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlıyoruz.

Sürekli Anadolu’nun endemik yapısından bahsedilir. Nedir bu endemik bitkiler? Neye yararlar?
-Endemik bitki, bulunduğu bölgeye has olan türün adı. Çok ender olan bitkilere verdiğimiz bir isim. Sadece belirli bölgede veya o bölgenin sınırlarında yetişir. Ülkemiz, özellikle Anadolu bu bakımdan hayli zengin. Mesela siz Adanalısınız, Adana endemik bitkiler bakımında oldukça zengin bir bölge… Çan Çiçeği, Toros Kızılağacı, Köpek Papatyası saymakla bitmez… Endemik bitkilerin tıbbi olanları yağ haline dönüştürülerek alternatif tıpta kullanılıyor. Bir kısmı ise mutfakta yine yağ formunda tercih edilir.

Dünyadaki ilaçların içeriğinin yüzde 25’i bitkilerden oluşuyor. Bitkiler, bu kadar etkin tedavi edici özellikler içeriyorlar mı gerçekten?
-Evet! Dünya Sağlık Örgütü ilaçların yüzde 25’inde tıbbi bitkilerin olduğuna dair bir açıklama yaptı. Örneğin, ülkemizde söğütten elde edilen salisilik asit, aspirin gibi pek çok ilacın etken maddesi olarak biliniyor. Hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız mesleklerini uygulayacağına dair “Hipokrat Yemini’’ ediyor. Hipokrat dahil olmak üzere birçok bilim insanı tarih boyunca, eserlerinde de tıbbi bitkilerin ne derece önemli olduğundan bahsetmiş…

Anadolu’da yetişen hangi bitkiler daha kapsamlı bir öneme sahip?
– Hepsinin değeri birbirinden farklı ve önemli. Tabiatıyla ekonomik değere sahip olsun veya olmasın nesli tehlike altında olan bitkiler daha kapsamlı bir öneme sahip olmalı. Tam da bu yüzden, Anadolu’da yetişen endemik bitki türlerimizin üzerine daha çok titremeliyiz. Nane, kekik, anason, biberiye, rezene, çörek otu, ısırgan, adaçayı, haşhaş, çemen otu, fesleğen, papatya, ıhlamur, defne gibi birçok tıbbi ve aromatik bitkilerin -kültüre alınma kolaylıkları ölçüsünde- ekonomik değerleri her geçen gün artıyor.

Gelelim çörek otuna ve çörek otu yağına… Alameti farikası nedir?
-Çörek otu, kadim, otsu bir bitki! İnsanlık tarihine şahitlik etmiş. Tıbbın hep en ön planda, en iddialı, en gözde bitkilerinden biri olmuş. Anadolu kültüründe, bereketin de simgesi çörek otu. Eski çağlardan beri çörek otundan çıkarılan yağ, sağlık için güzellik için kullanılmış. Kimler yok ki; İbn-i Sina, Kraliçe Nefertiti, Kral Tutankhamun… Günümüzde de ilaç, gıda ve kozmetik ürünlerinde yerini alıyor.

ÇÖREK OTU TOHUMLARININ KORUNMA ALTINA ALINMASI GEREKİYOR

Peki çörek otunun nesiller boyu üretilmesi için nelere dikkat edilmesi gerekiyor?
-Tohumlarının korunma altına alınması gerekiyor. Bu bitkinin sürdürülebilirliğinin sağlanması için, yetiştirilme şekli de bir o kadar önemli. Ekime uygun arazilerin genişletilmesi, bu bitkinin yetiştiriciliğine dair çiftçilere eğitimlerin daha çok verilmesi kritik bir konu…

Derneğinizin, tohumlar özelinde yaptığı çalışmaları anlatabilir misiniz?
-Derneğimiz, ülkemizin zengin biyolojik çeşitliliğinin sürdürülebilir olması için çalışıyor. Generatif (tohum) ve vejetatif (çelik) bitki üretimi için ekim, dikim ve üretim safhalarına mentorluk ediyoruz. Karasal eko-sistemin gelişmesi için proje ve programlar geliştiriyoruz. Toprağımıza, doğamıza, insanımıza fayda sağlamayı amaçlayan bir sivil toplum kuruluşuyuz. ‘’Gelecek Tohumda Saklı’’ diyerek daha iyi bir gelecek için emeğimizi harcıyoruz. Bunun yanı sıra ülkemiz orman alanlarının artmasına ve korunmasına yönelik projelerde gerçekleştiriyoruz.

Bugün sizi okuyan insanlar tohumlarımızın kalıcılığına nasıl katkıda bulunabilirler?
-Özen, muhafaza, bilinç… Makrodan mikroya anlatmak isterim. Flora zenginliğimiz belirlenerek, bunların tohumlarının saklanması gerekli. Ülkemizde, bu bitki türlerinin üretim materyalleri uygun ortamlarda muhafaza edilmeli. Toplum olarak tohumlarımızın bizleri geleceğe taşıyacağı bilincini kazanmalıyız, oluşturmalıyız. Her şey, doğaya saygıyla başlıyor. Evlatlarımıza ekolojik yaşamın önemi anlatılmalı bu bilinç aşılanmalı. “Çocuklarınızla birlikte doğaya çıkın, tohum ekin!” diyorum. Bunun yanında, tohumlarla ilgili ülkemizde önemli farkındalık çalışmaları oluyor, bu çalışmalara katkıda bulanmalarını öneriyorum. Çocuklarımızın elinde kağıt, kalem ve toprak olmalı…

“Şifalı otlar” deyimi beni biraz korkutuyor. Geçmişte, “zakkum, kanseri iyileştiriyor” denince, insanlar bahçelerindeki zakkumları kaynatıp içmiş, aralarından da ölenler olmuştu. Bu şifalı bitkilerin kullanımı konusunda nasıl bir yol izlenmeli?
-Kimi korkutmaz… Şifalı bitkilerin, kulak dolma fikirlerle tüketilmesi başlı başına yanlış. Hekimlerimiz, eczacılarımız var, bilimimiz var. Özellikle bu bitkilerden elde edilen yağların, insan eli değmeden üretilmesi şart. Üretim süreçleri oldukça önemli. Kimyasal ısıl işlem ise kullanılmamalı. Bu yüzden üretimde güvenirlilik ve kalitenin öncelikli olması gerektiğine inanıyorum. Tüketiciler, tohumlardan çıkan doğal yağ seçimi yaparken üzerinde GMP etiketinin olmasına dikkat etmeli…

Tohum Derneği olarak ulaşmak istediğiniz ana hedefler neler?
– Nesli tükenmeye başlayan yerel tohumların sürdürülebilirliğini destekleyerek, bu bölgelerde tarımı bir gelir kaynağı haline getirmeyi sağlamak.

Yorum Bırak