İyi uyku herkesin hakkı

Veeee uyku röportajlarının sonuna geldikkk…
.
Bu bölümde, yine değerli konuklarım var. 0-4 Yaş Uyku danışmanı Pınar Sibirsky… (Bir önceki postta itirazlarınızı okudum ama Sinirsky de bebeklerde uyku eğitimine dikkat çekiyor. Hassasiyetinizi anlıyorum fakat konuştuğum uzmanların hiçbiri bebeklere/ çocuklara ağlata ağlata uyku eğitimi verin demiyor. Sadece yalnız uyumayı öğrenmelerinin kişisel gelişimleri için önemine değiniyor)
.
KBB. Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Sezim Şafak
.
Veeee Dr. Dyt. Çağatay Demir….
.
Uyku konusunda farkındalık yaratmaya çalışan tüm Yataş Uyku Kurulu’na kocaman bi teşekkür. Uyku konusunu tüm yönleriyle anlatmaya çalıştılar. Ben de öğrendiklerimi elimden geldiğince sizlerle paylaştım.
.
Ben bu gece 23:00’da uyurum! Betul Mardin’e yıllarca ‘Onbirella’ diyorlarmış. Şahane di mi? 11’de yat, 7’de mis gibi kalk!!! Ben de onu örnek alıyorum. Uykunuza sahip çıkın ve sağlıcakla kalın….

UYUYAN BİR BEBEKLE HAYAT ÇOK DAHA KEYİFLİ VE VERİMLİ!

Uyku, çok değerli bir şey de biz onun kıymetini bilmiyor muyuz?
-Gerçekten de öyle! Bilmiyoruz. Kimi zaman, hamilelik döneminde aileler, bebek alışverişine, cinsiyet belirleme partilerine veya hastane odası dekorasyonuna, “Bebeğim doğduğunda acaba onu nasıl uyutacağım?” sorusuna harcadıkları zamandan çok daha fazlasını harcayabiliyorlar. Üzücü tabii. Ve bu, bütçe meselesi de değil. Sadece bilinç meselesi. Bilseler ki, bebekleri aylarca uyumadığında, kendileri de onunla birlikte gece boyunca uykusuz kaldıklarında, gözleri ne odasındaki süslü duvar kağıtlarını görecek ne de diş buğdayı partisinin dekorasyonunu… Oysa ki uyuyan bir bebekle hayat çok daha keyifli ve verimli!

“UYUSUN DA BÜYÜSÜN” DİYEREK SÖYLEDİĞİMİZ NİNNİLER O KADAR ANLAMLI Kİ…

Peki uykunun önemini bir de sizden dinleyelim…
-Bir insan, hayatı boyunca yaşayacağı en hızlı büyümeyi, hayatının ilk senesinde yaşıyor. Ortalama 3,5 kg doğan bir bebeği düşünün… 12 aylık olduğunda, kilosu 10’u geçmiş oluyor. Yani 1 yılda mevcut kilosunu yaklaşık üçe katlıyor. Hayatın hiçbir döneminde bu hızda bir büyüme söz konusu değil. Bu büyümenin ise 2 temel kaynağı var: Beslenme ve Uyku. “Uyusun da Büyüsün” diyerek söylediğimiz ninniler bu açıdan o kadar anlamlı ki…

BEBEKLER GÜNDE NE KADAR SÜRE UYUMALI?

Bebekler günde ne kadar süre uyumalı?
-Bebeğin ayına göre, gün içerisinde ihtiyacı olan uyku süresi de değişiyor. Bebek büyüdükçe, günlük uyku ihtiyacı azalıyor. Örneğin yeni doğan bir bebeğin günlük uyku ihtiyacı 18 saati bulurken, 6 aylık olduğunda yaklaşık 15 saat, 1 yaşına geldiğinde günde yaklaşık 13-14 saat, 3 yaşında ise 11-12 saatlere kadar inebiliyor. Tabii bu süreleri tek seferde blok bir uyku olarak uyumuyor bebekler, gündüz uykuları ve gece uykusu olarak ayrılıyor.

Bebekler, kesintisiz uyur mu? Ya da kesintisiz uykuya kaç yaşında başlamalı?
-0-3 ay arasındaki bebekler genellikle geceleri kesintisiz uyuyamazlar. Gaz sıkıntısı, beslenme ihtiyacı, reflü gibi nedenlerle, gece uykuları sık sık bölünebilir. Ancak 4 aydan sonra ebeveynler, artık bebeklerinin geceleri kesintisiz uyuması için harekete geçebilirler. “Kesintisiz” ile kastım, doktorlarının önerdiği adette gece beslenmesini uyurken yapmak kaydıyla, gece 10-12 saat arasında kesintisiz uykudur. Bu ideal sürelere ulaşmak için, ebeveynlerin dikkat etmesi gereken noktalar, bebeğin ayına uygun uyanık kalabilme sürelerini bilerek, doğru saatlerde uykuya yatırmak. Uyku öncesinde bebeklerini rahatlatacak rutinler oluşturmak ve belki ki en önemlisi, bebeklerine emerek veya sallanarak değil, biz yetişkinler gibi yatağa uyanık yatıp yatakta uykuya dalmayı öğretmek olacaktır.

BEBEKLİKTE DOĞRU UYKU ALIŞKANLIKLARI KAZANDIRABİLİRSEK ÇOCUK YILLARINDA BU SAĞLIKLI UYKU DÜZENİNİ SÜRDÜRMEK ÇOK DAHA KOLAY OLACAK

3-4 yaşlarında hala kesintisiz uykuya geçemeyen çocuklar var?
-3-4 değil, 10 yaşında hala kesintisiz uyuyamayan, odasında yalnız uykuya dalamayan, gece uyanıp ebeveyn yatağında uykusuna devam eden çocuklarımız var! Oysa ki bebeklik döneminde doğru uyku alışkanlıkları kazandırabilirsek çocuklara, ilerleyen aylarda ve yıllarda da bu sağlıklı uyku düzenini sürdürmek çok daha kolay olacaktır. Çocuğun kendini bildiğinden beri alışkın olduğu şey olacaktır akşamları erken yatmak veya kendi yatağında uykuya dalmak.

Çocuklar kesintisiz, kaliteli bir uyku uyumazsa neler oluyor?
-O kadar çok şey oluyor ki… Bağışıklık sistemleri zayıflıyor örneğin, hastalıklara çok daha açık oluyorlar. İştahları azalıyor. Uyku düzeni iyileştirildikten sonra birçok annenin bana, “Bebeğim artık çok daha iştahla yemek yiyor” dediği çok olmuştur. Uykusuz bebek ve çocuklar için “Benim çocuğum huysuz” dendiğini çok gözlemliyorum. Aileler danışmanlıklarımızın öncesinde bana bu cümleyi çok sık kurarlar. Ben de onlara çocuklarının huysuz değil, sadece uykusuz olduğunu söylerim. Ve gerçekten de uyku eğitimin sonunda bebekleri gece boyu kensintisiz uyumaya başladığında bu söylediğimin doğru olduğunu görürler. İşte burada beni çok üzen bir nokta, birçok bebek ve çocuk ne yazık ki yalnızca ihtiyaçları olan uyku onlara sağlanmadığı için (evet çünkü bu bakım verenlerin görevidir) “huysuz” sıfatına maruz kalıyor. Bunu çok büyük bir haksızlık olarak görüyorum ve yetişkinlikte dahi bu tür negatif yorumların onları etkileyeceğini biliyorum.

UYKU KONUSUNDA HATAYI BEBEKLİK DÖNEMİNDE YAPIYORUZ

Biz uyku konusunda hatayı en başında mı yapıyoruz? Bebeklere uyku eğitimi verilmeli mi?
-Evet! Özellikle de ilk aylarda. Ama birçok zaman fark etmeden yapıyoruz bu hataları. Bir aylık bebeğimizin beslenme sonrasında gazını çıkartırken kucağımızda uyuya kaldığını görüp seviniyoruz mesela. Başlıyoruz kucakta zıplatarak uyutmaya. 3 kilo iken kolay olan bu uyutma şekli, bebeğimiz 18 aylık ve 15 kg olduğunda, artık hiç de o kadar keyif verici olmuyor. Uyutma esnasındaki bu zorluğun yanında, gece uyanmalarında da aynı desteğe ihtiyaç duyuyor bebek. Başka bir uyuma yolu bilmiyor ki, öğretmemişiz… O zaman ne oluyor? Ebeveyn gece 5-6 kez uyanıp kucağında zıplatıyor bebeğini. Aylarca yapıyor bunu belki. Sonunda ne sinir kalıyor ne sabır, ne enerji! Hal böyle olunca danışmanlıklarımızın öncesinde ağlayarak anlatıyor anneler bana yaşadıkları zorlukları. Evet, bunlar çözülebilir sorunlar, ancak çözmek için aylarca veya yıllarca bu uykusuzluğa katlanmaya, aile içerisindeki tüm ilişkileri zedelemeye, sabrın sonuna dayanmaya gerek var mı?

Bir de, “Geç yatırayım, yorulsun daha uzun uyusun!” algısı var. Bu doğru mu?
-“Doğru bilinen yanlışlar arasında ilk sıraya neyi koyarsınız” derseniz, tam da bunu koyarım. 0-2 yaş arasındaki bebeklerin, akşam uykusuna 18:30-20:00 arasında, 2-4 yaş arasındaki çocukların ise 20:00-21:00 arasında geçmiş olmaları gerekir. Geç ve yorgun yatan bebeklerin, uykuya geçişi çok daha zor olur. Gece sık uyanırlar ve sabah 5 gibi güne başlarlar. Yani aslında doğru olan, bu inanışın tersidir. Bir bebeğin kesintisiz bir gece uykusu uyuması ve sabah daha geç kalkması için akşam erken yatması gerekir. Sabah erken uyanma (06:00 öncesi) problemiyle bana danışan ailelere ilk önerim, her zaman akşam yatış saatini 18:30’a çekmeleri olur.

SEVMEK İSTEYEN UYANIKLIK SAATLERİNDE GELSİN

Karşılaştığınız, ebeveyn hataları neler?
-Sağlıklı uyku konusunda kendilerini yeterince bilgilendirmemiş olmaları. Bilgiye erişimin bu kadar kolay olduğu bir dönemde, bir bebeğin hala öğlen 12’de uyanıp gece 24:00-01:00 gibi uykuya dalıyor olmasını, uyku konusunun üzerine yeterince eğilinmemiş olması olarak düşünüyorum. Bunun haricinde, özellikle anneler çevrelerinden gelen yorumları çok fazla önemseyerek kimi zaman bebeklerinin uyku düzenini, onu sevmek isteyen kişilerin akşam misafirliğe geliş saatine göre ayarlıyorlar. Bunu da kabul edemiyorum. Bebeğin ihtiyacından daha büyük bir önceliğimiz olmamalı, sevmek isteyen uyanıklık saatlerinde gelsin.

KOLAY UYKUYA DALABİLMELERİ İÇİN SIRASI BELLİ RAHATLATICI AKTİVİTELER YAPARAK ONLARI UYKUYA HAZIRLAMAK GEREKİYOR

Bebekleri uykuya nasıl hazırlamalıyız? Uyku ritüelleri nasıl olmalı?
-Bebekleri hareketli bir aktiviteden alıp, hemen yatağa koymak uykuya dalışlarını zorlaştırır. Daha kolay uykuya dalabilmeleri için hem gündüz hem de gece uykularından önce sırası belli rahatlatıcı aktiviteler yaparak onları uykuya hazırlamak gerekir. Uyku öncesi rutinleri, bebeğin yaşına göre değişmekle birlikte ılık bir banyo, diş fırçalamak, ninni, kitap okumak, pijama giymek ve perde kapatmak uyku öncesi için örnek rutinler olabilir.

Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi AYŞE SEZİM ŞAFAK

YATAĞA GİRDİĞİMİZDE BİLE, ELİMİZDE TELEFON OLUYOR. SONRA DA UYUYAMAMAKTAN ŞİKÂYET EDİYORUZ!

Uykunun önemi konusunda toplum olarak yeterli bilgiye sahip miyiz?
-Maalesef değiliz! Geçirdiğimiz zorlu pandemi sürecinde; sağlıklı yaşamın, beslenme ve egzersiz kadar uyku kalitesine bağlı olduğunu deneyimledik. Herkes, ruhsal ve bedensel sağlığı için, ideal günlük uyku süre ve zamanlarını bilmeli, uyku kalitesini arttırmaya çalışmalı. Zamana ihtiyacımız olduğunda ilk uykumuzdan kısıyoruz. Tablet, telefon, televizyon ekranlarına takılıp kalıyoruz. Yatağa girdiğimizde bile, elimizde telefon oluyor. Sonra da uyuyamamaktan şikâyet ediyoruz!

KALİTELİ BİR UYKUYLA BEYNİMİZE FORMAT ATILIR

Uyku neden önemli mi?
-Uyku sırasında beyin dalgalarımız, organlarımızın çalışma hızı, vücut ısımız, kalp ritmimiz, hormonlarımız hepsi uyanık halimize göre farklılık gösterir. Bebeklerde büyüme hormonu uykuda gece saatlerinde salgılanır. “Uyusun da büyüsün” ninnisi buradan gelir. O yüzden bebeklerin ve çocukların uyku süreleri, yetişkinlere göre daha uzundur. Yetişkin dönemde ise yoğun bir günün ardından kaliteli bir uykuyla beynimize adeta format atılır. “Her gecenin bir sabahı” umudu böyle olur. Bedenimiz dinlenir. Ruhsal ve bedensel iyi olma hali yakalanma olasılığı maksimumda olur.

HORLAMA UYKU ESNASINDA KALİTELİ NEFES ALAMAMANIN EN HAFİF FORMUDUR

Horlama nedir?
-Özellikle sırt üstü pozisyonda yumuşak damak ve küçük dilin titreşimiyle oluşan sestir. Kişiden kişiye altta yatan sebep değişebilir. Burun tıkanıklığı yapan sebepler, kilo alma, kısa boyunlu dar bir çene ve ağız yapısına sahip olmaktır. Ama unutmamak gerekir ki tüm bu sebepler olmasa dahi, yorgunluk, sigara, alkol tüketimi, yaşlanma, yumuşak damak ve etrafı kasların gerginliğini azalması da horlama yapabilir.

Uyku şikayetlerinin başında horlama geliyor. Horlayan biri kaliteli uyuyamıyor değil mi?
-Tabii ki uyuyamıyor! Çünkü horlama, uyku esnasında kaliteli nefes alamamanın en hafif formu. İyi nefes alamadığınız için hücrelerin oksijenlenmesi azalıyor. Saatlerce uyusanız da yorgun uyanıyorsunuz. Bu da bütün gününüzü etkiliyor.

Peki horlama nasıl önlenir?
-Horlama, fizyolojik sebeplerle de olur. Yani herkes horlayabilir. Önemli olan bu horlamanın sıklığı ve şiddeti. İdeal kiloda olma, sigara tüketmeme önemli. Burun ve boğaz anatomisinin ayrıntılı değerlendirilmesi icap eder. İhtiyaç varsa, cerrahiyle üst hava yolu açıklığının sağlanması gerekir.

Peki uyku apnesi nedir?
-On saniyeden daha uzun süre solunum durmasına, apne diyoruz. Üç temel sebebi mevcut: Tıkayıcı (obstruktif), merkezi (beyindeki solunum merkezine bağlı) ve ikisini birden gördüğümüz mix tür uyku apnesi.

Uyku apnesi en çok hangi yaş aralığında görülür?
-Her yaşta görülebilse de en sık 40-65 yaş arası orta yaş ve kilolu erkeklerde görülür. Kadınlarda ise menopoz sonrası daha sık görülür. Çocuklarda da en sık üst havayolunun tam gelişmediği bebeklik dönemi ve geniz eti bademcik gibi havayolunu tıkayan durumlarda uyku apnesiyle karşılaşırız.

Nasıl hisseder uyku apnesi olan kişi?
-Sabah yorgun ve dinlenmemiş olarak kalkar. Gün boyu, uykululuk hali mevcuttur. Hafıza ve konsantrasyon sorunları yaşar. Kaza yapma olasılığı işte ve trafikte oldukça artmıştır. Uzun vadede ise kalp ritim bozuklukları hipertansiyon, kalp krizi riski artar, depresyon ve mide yanması gibi ciddi sistemik hastalıklara neden olur.

UYKU APNELİ VE UYKU BOZUKLUĞU OLAN BİREYLER COVID-19’U DAHA ŞİDDETLİ GEÇİRİYOR

Covid-19 ve uyku apnesi ilişkisi nedir?
-Uyku apneli ve uyku bozukluğu olan bireylerde, bağışıklık sisteminin daha zayıf olduğu ve Covid-19’u daha şiddetli geçirdiği yapılan çalışmalarla kanıtlandı. Derin uykuda salgılanan büyüme hormonu ve bağışıklık sistemini destekleyen diğer hormonların salgılanma dengesi bozulur. Hem daha kolay hasta olurlar hem de daha zor iyileşirler.

Uyku apnesinde teşhis ve tedavi nasıl olur?
-Teşhisi, polisomnografi dediğimiz test ile olur. Uyku sırasında beyin dalgalarının, göz hareketlerinin, kas gerginliğinin ölçümü yapılır. Beraberinde kalp ritmi, oksijen seviyeleri, solunum sıklığı da belirlenir. Elde edilen sonuca göre de tedavi yöntemi belirlenir. Genel olarak hastanın kilo kontrolünün sağlanması, alkol sigara ve uyku ilacı gibi sedatif ilaçları bırakması, üst havayolunu daraltan bir durumun olup olmadığı tespiti için ayrıntılı kulak burun boğaz muayenesi, yan yatış gereklidir. Hafif ve orta şiddetteki apnede, cerrahi başarılı iken, ağır apnede, “cpap” dediğimiz hastaya pozitif basınçlı oksijen veren cihaz kullanımı esastır.

Dr. Diyetisyen Çağatay Demir

UYKUNUN KIYMETİNİN DAHA İYİ ANLAŞILMASI İÇİN UĞRAŞIYORUZ

Siz uyku için neler söyleyeceksiniz?
-Uyku, kimileri için son derece dertsizdir. Kişi, kafasını yatağa koyar, koyduğu gibi uyur. Sabaha kadar da deliksiz bir uyku çeker. Hatta, sabah kalkacağı saat için alarm bile kurmayıp tam zamanında uyanır. Bu kişiler genellikle bomba gibi güne başlar, dinlenmiş ve enerjilerini toplamışlardır. Ancak kabul edelim, bu insanlar azınlıktadır. Çoğu kişi, uyuması gereken saatlerde uyumaz ve/veya uyuyamaz. Uyku süresi gereğinden çok uzun veya kısadır. Geceleri, birkaç sefer uyanabilir. Sabah zor kalkar, yorgundur ve bel-sırt ağrıları yaşayabilir. İnsanlar, uyku kalitesi ve süresinin, hayatlarındaki etkisini bilirlerse uykunun kıymetinin daha iyi anlayacaklar. Biz de bunun için uğraşıyoruz.

UYKU, “TAMAMEN AKTİVİTESİZLİK HALİ” DEMEK DEĞİL. HATTA, BÖYLE BİR TANIM HATALI!

Uyku, sizce beslenmek kadar önemli mi mesela?
-Evet. Uyku, insan yaşamında beslenme, nefes alma, boşaltım kadar önemli bir fizyolojik gereksinim. Bu nedenle uyku, bireyin yaşam kalitesi ve iyilik durumunu etkileyen, sağlığın önemli bir değişkeni olarak görülüyor. Uyku; bilincin geçici kaybolması, organik faaliyetlerin özellikle sinir duyusunun ve istemli kas hareketlerinin azalmasıyla ortaya çıkan, normal, geçici, periyodik ve psikofizyolojik bir durum. İnsan yaşamının yaklaşık üçte birinin uykuyla geçmesine karşın, uykunun henüz net olarak açıklanmamış, karışık bir fizyolojik süreç olduğu belirtiliyor. Yani uyku hali, “Tamamen aktivitesizlik hali” demek değil. Hatta, böyle bir tanım hatalı! Uyku sırasında birçok hayvan türünün vücudundaki yapım işlemleri, yıkım işlemlerine göre daha hızlı. Yani vücudumuza, bir sonraki gün ya da genel olarak ömrümüz boyunca lazım olacak çok sayıda kimyasal madde, genellikle uyku döngüleri sırasında üretiliyor. Ayrıca bu süreçte büyüme faaliyeti gerçekleştiriliyor ve savunma, sinir, kas ve iskelet sistemlerinin yeni güne hazırlanması sağlanıyor. Uyku sırasında adeta bir “temizlik” yapılıyor. Tüm bunlar uykunun neden kritik derecede önemli olduğunu anlamamıza yarayan faktörlerin sadece ufak bir kısmı.

Uyku ve kilo kontrolü arasında nasıl bir bağlantı var?
-Uyku ve kilo kontrolü arasındaki ilişki uzun zamandır biliniyor. İyi bir gece uykusunun sağlığa olan faydalarının yanı sıra, kilo vermeye ve ideal kiloyu korumaya da yardımcı olduğu sık sık dile getiriliyor. Yıllar boyunca araştırmacılar, 6 saatten az uyuyan yetişkinlerin -ve 10 saatten az uyuyan çocukların- fazla kilolu olma riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtmişler. Günümüzde sürdürülen çalışmalar, uyku ve kilo kontrolü arasındaki bu bağlantının aslında sanıldığından da güçlü olduğunu ortaya koyuyor.

GÜNCEL ARAŞTIRMALARIN SONUCU

  • Uyku azlığı, açlığı kontrol eden hormonları etkileyebilir. 2004’te yürütülen küçük çaplı bir çalışmada, az uykuya maruz kalan genç erkeklerin, açlık hormonu adı verilen ve iştahı arttıran “ghrelin” seviyelerinin arttığı, tokluk hormonu “leptin” seviyelerinin azaldığı rapor edilmiş.
  • Geç saatlere kadar ayakta kalan insanların, geceyi uyuyarak geçiren insanlara göre yemek için çok daha fazla zamanları olduğundan gün içinde daha fazla kalori aldıkları belirtilmiş.
  • Japon işçilerle yapılan bir çalışma; 6 saatten az uyuyan işçilerin dışarıda yemeye, düzensiz saat aralıklarıyla yemeye ve 6 saatten fazla uyuyan insanlara kıyasla daha fazla atıştırmaya meyilli olduklarını ortaya koymuş.
  • Yeterli uyku alamayan insanlar gün içinde daha yorgun oluyor. Bu da fiziksel aktivite için isteksizliğe sebep oluyor. Dolayısıyla bu kişilerin daha az aktif oldukları ve daha kolay kilo aldıkları biliniyor.
  • Laboratuvar çalışmalarında az uyuyan kişilerin vücut ısılarının daha düşük olduğu belirlenmiş. Bu düşüş, enerji harcamasının azalmasına sebep olabiliyor.

UYKUSUZLUK SAĞLIKLI BESLENME VE EGZERSİZ DÜZENİNE SADIK KALMAYI ZORLAŞTIRIR

Kilo vermek için sağlıklı beslenme ve spor yeterli değil mi?
-Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin sağlanabilmesi için uykuya ihtiyacımız var. Uykusuzluk hali, özellikle kronikleştiğinde yorgunluk, baş ağrısı, gündüz uyku hali ve depresyon durumlarını tetikleyebilir. Bu durumlar da sağlıklı beslenme ve egzersiz düzenine sadık kalmayı zorlaştırır.

KALİTESİZ UYKU UYUMANIN SONUCU DUYGUSAL BESLENME

Kötü uyku, iştahımızı mı açıyor?
-Evet. Az uyuyan kişiler, daha fazla uyumaya başladıkları zaman daha sağlıklı yemeye, daha az karbonhidrat ile daha az yağ tüketmeye başlıyorlar. Bunun nedenlerinden biri; az uyku uyuyan kişilerin, günlerinin geç saatlere kadar devam etmesi ve doğal olarak vücudun o saatlerde de yemeğe ihtiyaç duyması. Bir diğer sebep ise, uykusuzluğun getirdiği huzursuz ruh hali ve yorgun bedenin kendini daha iyi hissetmek için yemeklere başvurması. Yani kalitesiz uyku uyumanın sonucu duygusal beslenme…

Az uyuyan çocuklarda, obezite olasılığı fazla öyleyse…
– Evet. Dünya genelinde çocukluk döneminde aşırı kiloluluk ve obezite sıklığı, 2010’da yüzde 6.7’ye yükseldi. 2020 yılında yüzde 9.1’e ulaştığı düşünülmekte. Uyku sorunları ve az uyuma özellikle okul öncesi dönemdeki çocuklar arasında yaygın olarak görülüyor. ABD Ulusal Uyku Kurumu, okul öncesi dönemdeki çocukların, gece 10-13 saat arasında uyku uyumasını öneriyor. Son zamanlarda bilimsel çalışmalar, çocuklarda uyku yoksunluğu ve obezite arasındaki ilişkiye odaklandı. Çocukluk çağında uyku yoksunluğunun fazla kiloluluk ve obezite için bir risk faktörü olduğunu gösterdi. Uyku konusundaki bilincin artması çok çok önemli. Toplumun sağlık çıktılarında iyileşme sağlayacağı çok açık!

NÖROLOJİ UZMANI PROF. DR. HAKAN KAYNAK RÖPORTAJI👇👇

KLİNİK PSİKOLOG/ PSİKOTERAPİST FUNDEM ECE RÖPORTAJI 👇👇

 

Yorum Bırak