Birinci olduğumu öğrendiğimde havalara uçtum… Çünkü bu benim ilk ödülüm

Veee huzurlarınızda Ecem Arıcasoy…
 O işini tutkuyla yapan, hayallerinin peşinden koşan bi genç…
.
Ecem, bu yıl 22.’si düzenlenen, Türkiye’nin opera alanındaki en köklü yarışmalarından Siemens Türkiye Opera Yarışması’nın birincisi… Çok başarılı bi müzik kariyeri var, müthiş öz güvenli veeee yaptığı işe aşkla bağlı… En büyük hayaliyse dünya çapında bir soprano olmak.
.

Kazanan gençler, müzik kariyerlerinde yeni kapılar açana Siemens Türkiye Opera Yarışması, Ecem’e de Bologna International Opera Academy Masterclass 2023’te eğitim alma fırsatı sağladı. Bir de 3 bin euro para ödülü kazandırdı.

“Hataları düzelte düzelte en sonunda birinciliğe ulaştım. Bundan sonra da daha da iyi olacağına eminim” diyen Ecem, opera eğitimi alan öğrencilere de “Bol bol okusunlar. Kültür çok önemli. Yeni diller öğrensinler, şarkı söyledikleri dilleri bilsinler. Araştırsınlar. Yaptıkları iş için içlerinde tutku olsun ki hiç durmadan ileriye gidebilsinler” tavsiyelerinde bulunuyor.

Genç yeteneğimiz Ecem Arıcasoy’la başbaşayız bırakıyorum..

BOLOGNA INTERNATIONAL OPERA ACADEMY MASTERCLASS 2023’TE EĞİTİM FIRSATI VE 3 BİN EURO PARA ÖDÜLÜNÜN SAHİBİ OLDU

Ecem Bravoooo! Türkiye’nin opera alanındaki köklü yarışmalarından Siemens Türkiye Opera Yarışması’nın bu seneki birincisisin. Bologna International Opera Academy Masterclass 2023’te eğitim fırsatı ve 3 bin euro para ödülünün sahibi oldun. Neler hissediyorsun?
-Çoook mutluyum. Hatta, havalara uçtum! Çünkü bu, benim ilk ödülüm. O yüzden çok özel. Akademide, bizim camiadan önemli insanlarla çalışabileceğim için heyecanlıyım ama bir yönden de içim rahat. Çünkü 3 buçuk sene Bologna’da yaşadım. Yabancılık çekmeyeceğim yani.

Seni tanıyabilir miyiz? Eğitim? Hedefin?
-27 yaşındayım. Bu yıl, mart ayında mezun oldum. Dünya çapında bir soprano olmak, en büyük hayalim.

Nasıl bir aileye doğdun? Ailede klasik müzik, keman ya da operayla ilgili birileri var mıydı?
-Annem öğretmen, babam mühendis. Ailemde profesyonel anlamda sanatla uğraşan yok. Fakat herkeste farklı bir sanatsal yetenek var. Annem çok güzel resim yapar mesela. Babam da müthiş şiirler yazar. Hatta emekli olduğunda kitap çıkarmayı düşünüyor, yazdığı şiirlerden.

MÜZİK HAYATIMDA HEP VARDI. İLK SOLO PERFORMANSIM 3 YAŞINDAYKEN

Müzik yolculuğun, keman ve opera aşkın nasıl başladı?
-Valla küçüklüğümden beri hep vardı müzik aslında. İlk solo performansım 3 yaşındayken! Ve çok tuhaf, hatırlıyorum o anı, asla korkmamıştım aksine hoşuma gitmişti. Sonra keman çalmaya başladım. Kemana olan ilgim de hep vardı, nasıl başladığını hatırlamıyorum bile. Sonrasında başka şeylere özendim, mesela eczacı olmak istedim. Bayağı bayağı sayısalcıydım hatta, iyi de gidiyordu. Üniversite sınavına bir ay kala, bir şeyler dank etti kafama. Çünkü bütün vaktimi müzik odasında geçiriyordum lisedeyken. “Ne eczacılığı ya” dedim, müzik okumaya karar verdim. O zaman için kemancıydım ve çok geç bir yaştaydım konservatuar için. Bu sebeple müzik öğretmenliği okumaya karar verdim.

Opera var mıydı o dönem hayatında?
-Hayır. Üniversitede de kemancı olarak hayatıma devam ettim, sonra üçüncü senemde ilk şan hocamla tanıştım: Muhip Şanal. O zaman başladı işte opera aşkım. Hocam da sağ olsun beni asla geri çevirmeden, her boş vaktinde çalıştırdı. Bir sene içinde de zaten profesyonel olarak bu işi yapma kararı aldım. Ve konservatuar okumak için İtalya’ya gittim.

Seni büyülüyor mu yaptığın iş?
-Hem de nasıl! İnanılmaz bir tutku… En çok heyecanlandığım şey aslında sahnede olduğum sırada hipnotize olmuşluk hissi ve alkışlarla uyanış. Çünkü adrenalin ve içinde olunan rol birleşince başka bir dünyaya giriyoruz aslında. Müthiş bir his, daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum.

Nerelerde eğitim aldın?
-Dokuz Eylül Üniversitesi Müzik Öğretmenliği ve Conservatorio di Musica Giovan Battista Martini Opera bölümü mezunuyum.

Bu yarışma senin gibi genç yeteneklere, dünyanın kapılarını açıyor. Gerçi, sen daha önce de açıldın. Ben aslında şunu sormak istiyorum: Bu tür yarışmaların, genç müzisyenler açısından önemi ne? Teşvik edilmiş mi oluyorlar? Onaylandıklarını mı hissediyorlar?
-Çevre edinmek ve değerli müzisyenlerin bizleri duyması çok önemli, kariyerimize başlayabilmemiz için. Bu işin maddi boyutu da var tabii. Para ödülü de önemli çünkü uluslararası bir kariyer hedefleniyorsa, para kazanabilmek için çok para harcanması gereken bir iş bu. Yarışmalara, seçmelere bol bol katılmak gerekiyor ve maalesef başvuru ücretleri çok yüksek. O sebeple de genç sanatçılar için çok önemli bir destek para ödülü. Tabii duygusal anlamda da çok önemli, bir şeyler kazanmış olmak, başarmış olmak, onaylanmış olmak. Öz güven bizim işimizde çok önemli ve buna da katkısı muazzam.

Bu birincilik seni gelecek planların açısından nasıl etkiliyor?
-Birinci olmasaydım da gelecek planlarım aynı olurdu sanırım. Yurt dışıyla bağlantımı hala koparmadım zaten. Bir şeyler elde edebilmek için çabalamaya devam. Ama böyle bir yarışmada birinci olmuş olmak, karşısına çıkacağım insanlar için dikkate değer bir şey tabii ki. Şansımı artırdığına eminim.

Peki yarışma deneyimi sana ne kattı?
-İlk ödülüm ama ilk yarışmam değil Siemens Opera Yarışması. Her seferinde insan, farkında olmadan yaptığı sadece o an ortaya çıkabilen bir şeyler buluyor sesinde, vücudunda. Sonuçta sınıfta arkadaşlarla söylemekle aynı şey değil. Hataları düzelte düzelte en sonunda birinciliğe ulaştım. Bundan sonra da daha da iyi olacağına eminim tabii.

GENÇ SANATÇILARI ULUSLARARASI SAHNELERE TAŞIYOR BU TÜR YARIŞMALAR O YÜZDEN ÇOK DEĞERLİ!!!

1998 yılından bu yana düzenlenen Siemens Türkiye Opera Yarışması, Siemens’in sanata, özellikle klasik müziğe katkıları için neler söyleyeceksin?
-Siemens senelerdir bu yarışma aracılığıyla benim gibi genç sanatçıları uluslararası sahnelere taşıyor. Türk gençleri için çok çok önemli bir şey bu çünkü bir Avrupa vatandaşının bir yerlere gidip bir şeyler başarması bizimkiyle aynı değil maalesef, imkanlardan ötürü.

Opera ülkemizde hak ettiği ilgiyi görüyor mu?
-Operanın Türkiye’de ciddi bir dinleyici kitlesi var aslında. Sadece biraz uğraşmak, önceden okumak falan gerekiyor ki ne yaptığımız anlaşılsın. O yüzden de herkese ulaşamıyor olabilir.

Ülkemizde opera eğitimi alan başka öğrenciler de yetişiyor. Onlara tavsiyen ne olur?
-Biraz klasik olacak belki ama bol bol okusunlar. Kültür çok önemli. Yeni diller öğrensinler, şarkı söyledikleri dilleri bilsinler. Araştırsınlar. Yaptıkları iş için içlerinde tutku olsun ki hiç durmadan ileriye gidebilsinler.

Arkadaşların arasında operaya ilgisi olanlar var mı?
-Çok var diyemem ama opera sanatçısı olmam ilgi çekici ve güzel geliyor insanlara.

Operaya ilgi, merak, saygı, takdir konusunda Türkiye’yle İtalya’yı kıyaslar mısın? Aradaki farklar neler?
-Kendi kültürleri olmasına rağmen çok çok fark olduğunu söyleyemem. İtalya’da genç kesime çok hitap eden bir şey değil opera. En büyük fark işleyiş ve yatırım da bence. İtalya’da tiyatrolar özel olduğu için her prodüksiyonda farklı insanlar oluyor. Sadece ses sanatçıları için demiyorum. Rejisöründen orkestra şefine herkes farklı. Farklı bakış açıları, farklı yorumlar… İnsanlar da farklılıkları görebilmek için tekrar tekrar izliyor aslında. Bu işi, hayatta tutan bu bence. Yoksa eserler senelerdir var olan eserler, tabii yeni bestelenmediyse. Bana göre yeni şeyler her zaman daha çok merak uyandırır.

KENDİMİ SINIRLANDIRMADAN HAYAL KURUYORUM ULAŞABİLECEĞİM EN ÜST NOKTAYA ULAŞMAK İSTİYORUM

Ecem nasıl bir gelecek hayal ediyorsun? En çok başarmak istediğin şey ne?
-Kendimi sınırlandırmadan hayal kuruyorum ve ulaşabileceğim en üst noktaya ulaşmak istiyorum aslında. Net bir şey söyleyemem. Ama şunu söyleyebilirim ki hem kendimin hem anne ve babamın hem de hocam Prof. Güzin Gürel’in emeklerinin karşılığını en iyi şekilde vermek istiyorum.

Dövmeni kapatman mı gerekiyor yarışmalarda? Dövmeli opera sanatçısı olamıyor mu?
-Dövmeli opera sanatçısı var tabii, hem de çok. Ama yine de kapatmam gerekiyor çünkü dövme çok kişisel bir şey ve sahnede başka bir kişiyi izleyiciye sunmanız gerekiyor. Bunu yaparken, kendi duygularımızdan kopmuyoruz tabii ama görüntü olarak ne kadar nötr olursak, o kadar inanılabilirliğimiz artıyor diye düşünüyorum. Ama tabi sanatçıların dövmelerini beğenip kapatmamalarını isteyen prodüksiyonlar da çok var. “Kesinlikle olmaz” denemez yani.

Yorum Bırak