Yıkalım şu tabuları!

Bugün konuğum uzun zamandır röportaj yapmak için fırsat kolladığım bir isim, Mabel Matiiizzz 🎶🌟🌟
.
O, bir 21. yüzyıl ozanı… Nevi şahsına münhasır, samimiyetiyle cesaretiyle sanatıyla duruşuyla çok özel bir isim…💕
.
Mabel’le, Cihangir’de buluştuk, uzun bi sohbet gerçekleştirdik. Tanıdığım için kendimi şanslı hissettiğim insanlardan biri… Üretkenliğini takdir ediyorum. Öyle üretmek için de üretmiyor. Her şarkısı, her sözü emek verilmiş, sahici, insanın kalbine dokunan sözlerden oluşuyor. Kliplerine de çok özeniyor, üzerine kafa yoruyor. Her biri kısa film tadında… Her şeyin sıradanlığından, aynılığından bıktığımız, hızla tükettiğimiz bu çağda, eşsiz ve insana dokunan eserler üretiyor👏👏👏
.
O, kendi yolunda emin ve cesur adımlar yürüyen, özgürlüğüne müdahale ettirmeyen bir sanatçı. Rahatça ilerlemek adına baskılara boyun eğmeyen biri… ”Hiç konuşmasam, kendimi saklasam belki daha kolay bir kariyerim ve hayatım olurdu. Ama kesinlikle daha mutsuz olurdum. Mış gibi yapmak bana göre değil” diyor✨✨

Herkesin de kendi inş özgürce ifade edebilmesini, aşkını özgürce yaşamasını istiyor. Bu anlamda da Durex’le çok önemli bir farkındalık çalışmasına imza attılar. Hayatın doğal bir parçası olan cinsellik, ülkemizde hala tabu. Cinselliği konuşulabilir kılmak ve tabuları yıkmak için “Dile Getir Aşkı” diyorlar. Mabel de bu farkındalık kampanyası kapsamında, “Severim” isimli bir parça yaptı. Ve yeni neslin önemli sanatçılarından Kardelen’le düet yaptı. Her zaman olduğu gibi muhteşem bir şarkı💫

Toplumsal cinsiyet rollerine meydan okuyan Mabel Matiz, “Cinselliğin konuşulabilir hale gelmesi ve bunun normalleşmesi, bireyi de, toplumu da daha sağlıklı hale getirecek” diyor. 🌐💖 Sonuna kadar katılıyoruummmm
.
Bu benzersiz adamla yaptığım röportajı mutlaka okuyun. Aşkı, müziği ve hayatını konuştuk…

CESUR VE SAMİMİ

Mabel, harikasın! Yaptığın müziği, kendini ifade ediş biçimini, samimiyetini ve cesaretini yıllardır hayranlıkla takip ediyorum. Nevi şahsına münhasır bir tarzın ve sesin var. Herkesin birbirine benzemeye başladığı bu dünyada, sen hep biriciksin. Hep radarımdaydın, seninle röportaj yapmak için fırsat kolluyordum. Yaşasın şimdi karşımdasın!
-Çok teşekkür ederim. Laf olsun diye değil, ben de size bayılıyorum. Sohbet için acayip heyecanlandım.

Öncelikle Durex’le yürüttüğün farkındalık çalışmasını sormak istiyorum. Hayatın doğal bir parçası olan cinsellik, ülkemizde hala tabu. Sen, bu tabuları yıkmak için onlarla gücünü birleştirdin. “Dile Getir Aşkı” farkındalık kampanyası kapsamında, sen de “Severim” isimli bir parça yaptın. Bravo, bravo, bravo… Bu teklif sana geldiğinde ne hissettin?
-Önce şaşırdım, sonra çok hoşuma gitti. Yıllardır müziğimle benzer şeyler söylüyorum. İnsanların kendilerini ifade etmelerini ve tabularından özgürleşmelerini hep çok önemli buldum. Şarkılarımda da bunu anlattım. Bu yüzden, “Bu kampanya benden başkasıyla olmazmış ya!” dedim.

CİNSELLİĞİN KONUŞULABİLİR HALE GELMESİ VE BUNUN NORMALLEŞMESİ, BİREYİ DE TOPLUMU DA DAHA SAĞLIKLI HALE GETİRECEK

Böyle bir konuda, toplumsal bir farkındalık yaratmak için müziğin tercih edilmesi sence ne kadar önemli?
-Çok önemli. Müziğin iyileştirici bir gücü var. Toplum üzerinde çok etkili. Gündelik hayatın her anında bizimle. Sevincimizde, üzüntümüzde müzik dinliyoruz. Eğlenmek, rahatlamak, şifalanmak için içgüdüsel olarak müziğe tutunuyoruz. Bu kampanyadaki gibi bir farkındalık aracı olarak kullanılması, tam da bu yüzden çok doğru bence. Mesajın organik, doğal bir yoldan ulaşmasını sağlıyor. Ve evet, konu cinsellik olunca çok fazla tabu var hâlâ. Cinsellik, genellikle pek konuşulmuyor, bastırılıyor, ayıp addediliyor. Bireyler kendi cinselliklerini keşfetmek, ifade etmek ve yaşamakla ilgili yeterince açık olamıyor. Bu da bir sıkışmışlık yaratıyor. Atanmış toplumsal cinsiyet rolleri, işi daha da zorlaştırıyor. ‘Kadın şöyle olmalı, erkek böyle olmalı’ gibi. ‘Bunları artık aşalım, bu ezberleri bozalım’ demek istedim şarkıda. Her insan kendine özgüdür ve toplum farklılıklardan oluşur. Ben değişim hayal ediyorum. Cinselliğin konuşulabilir hale gelmesi ve bunun normalleşmesi, bireyi de toplumu da daha sağlıklı hale getirecek.

YARGILAYICI VE AYRIMCI TAVRI BIRAKMAMIZ… YÜZYILLAR ÖNCESİNDEN BUGÜNLERE GETİRDİĞİMİZ, ARTIK İŞİMİZE YARAMAYAN EZBER KALIPLARI TERK ETMEMİZ GEREKİYOR! ÖZGÜR VE KUCAKLAYICI BİR BAKIŞA İHTİYACIMIZ VAR

Cinselliğin, sağlıklı ve bilinçli bir şekilde yaşanabilmesi için toplumun hangi noktalarda değişime ihtiyacı olduğunu düşünüyorsun?
-Bir kere yargılayıcı ve ayrımcı tavrı bırakmamız gerekiyor! Cinselliğin de diğer her şey gibi konuşulabilir bir şey olduğunu idrak etmemiz gerekiyor. Yüzyıllar öncesinden bugünlere getirdiğimiz, artık işimize yaramayan ezber kalıpları da terk etmemiz gerekiyor. Yeni, özgür ve kucaklayıcı bir bakışa ihtiyacımız var. Her bireyin ihtiyacı farklı ve kendine özgüdür. Bunlar ne kadar dile getirilir, keşfedilir ve konuşulursa o kadar sağlıklı bir yere gidileceğini düşünüyorum.

HİÇ KONUŞMASAM, KENDİMİ SAKLASAM BELKİ DAHA KOLAY BİR KARİYERİM VE HAYATIM OLURDU. AMA KESİNLİKLE DAHA MUTSUZ OLURDUM. MIŞ GİBİ YAPMAK BANA GÖRE DEĞİL

Baskılardan nasibi alan ama inandığı şeyleri savunmaktan vazgeçmeyen bir sanatçısın. Mış gibi de yapmıyorsun. Bu ne kadar zor özellikle günümüz Türkiye’sinde…
-Hiç konuşmasam, kendimi saklasam belki görece daha kolay bir kariyerim ve hayatım olurdu. Ama kesinlikle daha mutsuz olurdum. Mış gibi yapmak bana göre değil. Bu çocukluğumdan beri böyle. Ben ancak kendim olarak mutlu ve tam olabilirim. Toplumun ya da birilerinin bana dayattığı kalıplarla değil. Öyle hayat geçmez. Ben yine işimi yapıyorum ama bunu yaparken kendi değerlerimden ödün vermiyorum. Ha, zor mu? Evet ama en azından iç huzurum tam.


Aşk ve cinsellik konularında toplumun genel tutumunu göz önüne alırsak; sen, kendini sanatınla özgürce ifade etmeyi başaran isimlerden birisin… Peki bunu yaparken ne tür zorluklar yaşıyorsun? Sana da bedeller ödetmiyorlar mı?
-Elbette bedel ödüyorum. Bazı büyük konserlerim engellendi, iptal edildi. Bunların sadece ufak bir bölümü haber oldu. Haber olmayan, gizliden yürüyen çok fazla mobbing’e maruz kaldım. Ama bunun dramasını yapamayacağım. Yoluma devam ediyorum ben. Dinleyicimle olan bağım her şeyden önemli. Kendimi gerçekleştirmekle ilgiliyim. Sadece bunlara odaklı kalmaya çalışıyorum.

HER ŞEY GEÇER, HAYAT KALIR

Peki devam etme gücünü nereden buluyorsun?
-Sevdiklerime ve müziğin kendisine odaklanıyorum. İlahi olanla bağımı hep bir şekilde güçlü tutmaya çalışıyorum. “Herkes az ya da çok bu yollardan geçmiş, geçiyordur. Hayat, kimse için dümdüz bir çizgiden ibaret değil. O zaman benim farkım ne? Neden üstesinden gelemeyeyim ki?” diyorum kendime. Umudumu hep taze tutuyorum. En fazla birkaç gün depresif takılıyorum, sonra illa ki topluyorum. Ortaçgil’in o şarkısında dediği gibi: “Her şey geçer, hayat kalır”

BU SOSYAL KAMPANYAYI CESUR VE İKONİK BULUYORUM. SÖYLENMEYENİ SÖYLEMİŞ, YAPILMAYANI YAPMIŞ OLDUĞUMUZ İÇİN MUTLUYUM

“Dile Getir Aşkı” kampanyası senin için ne kadar önemli?
-İlk defa, ana akım bir pop sanatçısı, tam olarak bu cümlelerle bu konuda bir farkındalık projesi yapıyor. Bu bile tek başına yeni ve büyük bence. Sanatçıların, göz önünde olan insanların zaman zaman bu inisiyatifleri alabilmesi gerekiyor. Bu adımlar atılmalı. Böyle böyle değişecek diye düşünüyorum. Bu anlamda da bu sosyal projeyi, cesur ve ikonik buluyorum. Söylenmeyeni söylemiş, yapılmayanı yapmış olduğumuz için mutluyum. Adı bile tek başına çok etkileyici. Aşkı, sevgiyi, kendi doğamızı konuşabilmek, konuşulmasına aracı olmak güzel. Umarım birilerine değiyordur.
Kardelen’le birlikte düet yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
-Kardelen’le arkadaşız. Müziğe yaklaşımını sevdiğim bir sanatçı. Şarkıda bir feat fikri ortaya çıkınca yakınlarımdan biriyle olsun istedim. Güzel bir iş çıktı ortaya diye düşünüyorum.

AŞK, BENİM HAYAT DAMARLARIMDAN BİRİ… ŞARKILARIMI YAPARKEN, DOĞRUDAN BAĞLANDIĞIM BİR KANAL

Aşkın, yaratıcılığına ve sanatına katkılar sağladığını düşünüyor musun?
-Aşk, benim hayat damarlarımdan biri. Kesinlikle beni besliyor, değiştiriyor, ben yapıyor. Aşka çok şey borçluyum. Her gün şükrediyorum. Çok ilahi bir kanal. Şarkılarımı yaparken, doğrudan bağlandığım bir kanal. Son albümümü dinleyen bir arkadaşım “Sen aşka aşıksın!” demişti. Duygularımı, şiddetli ve yüksek volümlü yaşamayı seviyorum. Aslında müziğimde, hayatın her alanından bahsederim. Ama aşk şarkılarım daha öne çıktı. Pek çok şarkım bu arada, politiktir de. Farklı okumalara açık şeyler yazmaya çalışıyorum.

SAHİCİ ANLARLA ORTAK İNSANİ NÜANSLARIMIZLA İLGİLİYİM
BUNU YAPARKEN ÇABASIZ OLMAK ÖNEMLİ. O ZAMAN DAHA SAF VE ZAMANSIZ ŞEYLER ÇIKIYOR ORTAYA

Sadece kendi albümlerine şarkı yapmıyorsun. Farklı farklı sanatçılara da şarkılar veriyorsun. Onlar da hit oluyor. Senin sırrın ne? Efsunlu musun?
-Hahaha. Efsun kelimesini çok işitiyorum bu ara:) Sırrım aşkla çalışmak ve çok çalışmak… Azla yetinmemek, gelişimime ciddi mesai harcamak. Ayrıca başkalarını da düşünme ve paylaşma içgüdüsü. Paylaşmanın güzelliğine inanıyorum. Bunun insanı çoğaltan bir şey olduğunu hissediyorum. Prodüktör ve şarkı yazarı tarafımı daha çok öne çıkarmak istiyorum bu yüzden.

Nerden buluyorsun bu sözleri, nasıl bu kadar eşsiz oluyor şarkıların…
-Sahici anlarla ortak insani nüanslarımızla ilgiliyim. Bunları şarkılara aktarmaya çalışıyorum. Bunu yaparken, çabasız olmak önemli. O zaman daha saf ve zamansız bir şey çıkıyor ortaya. Şarkı yazarlığının bence bazı dinamikleri var. Hem melodik hem şairane hem ekonomik, aynı zamanda safiyane ve olabildiğince çabasız olmalı. Bir başak burcu olarak, hepsine ayrı ayrı çok titizleniyorum sanırım.

 

Bir 21. yüzyıl ozanı olduğunu düşünüyor musun?
-Çağımın sesi olmayı tabii ki istiyorum. Ama insanın kendi kendine böyle şeyler atfetmesi gerçekten zor. Hele ki çok büyük ustaların gelip, geçtiği bir coğrafyada. Ben o yolun talebesiyim belki hâlâ. Zaman gösterecek.

Sen bir “hikâye anlatıcısı”sın aslında. Yaşadığımız dönemde, tüm bu baskılar yaşanırken hikâye anlatmak daha mı zorlaştı?

-Evet. Hem anlatmak hem de dinlemek zorlaştı. Dikkatimiz çok hızlı dağılıyor artık. Yine de umudum var.

Yüzün batıya dönük ama ezgilerinde Anadolu tınıları ve sözlerine yer vermeyi tercih ediyorsun…

-Çünkü ben buralıyım. Bu coğrafyanın, havasıyla ezgisiyle büyüdüm. DNA’mda bunlar var. Müziğimde de bunları açığa çıkarmam, bu kültüre dair niş bir şeyleri hissettirmem gerekiyor. Belki üzerine yenilikler ekleyerek, belki daha global bakış açıları katarak. Bir gün dünyaya gideceksem yine bu sayede olur gibi geliyor.

HER BİR KLİPLE MANYAK GİBİ UĞRAŞIYORUZ BEN HER ŞEYİN İÇİNDEYİM

Kliplerinin her biri sanat filmi gibi… Kıyafetler, yüzükler, aksesuarlar, renkler, ışıklar… Tam bir görsel şölen… Nasıl çıkıyor bu klipler ortaya? Ne kadar uğraşıyorsunuz? Sen ne kadar içindesin?
– Her biriyle manyak gibi uğraşıyoruz! Çok iyi anlaştığım, çekirdek bir yaratıcı ekip var. Özellikle Anıl Can, uzun yıllardır her türlü kreatif işte benimle ve katkısı büyük. Benim, her klipte mutlaka bir fikrim olur, onu ortaya atarım. Bazen ondan bir şeyler gelir. Farklı yönetmenlerle çalışmak da ayrıca çok kafa açıcı oluyor. Haftalarca, bazen aylarca üzerine düşünüyoruz. Ben her şeyin içindeyim. Kontrol delisiyim.

NE KADAR KENDİLİĞİNDEN VE SAFİYANE O KADAR SAMİMİ OLUYOR. ÇOK ÇABA GİRİNCE İÇİNE, BAĞLANTI BİRAZ ZAYIFLIYOR

Sırrın ne? Sen nasıl tanımlıyorsun…
-Hislerimi taşkınca, olduğu gibi yaşayıp şarkılarıma yansıtabiliyorum. Bu da insanlarda dolaysız bir karşılık buluyor sanırım. Kendi resimlerini görüyorlar belki. Ne kadar kendiliğinden ve safiyane, o kadar samimi oluyor. Çok çaba girince içine, bağlantı biraz zayıflıyor. Yani bence.

Her şarkınla her klibinle çıtayı biraz daha yükseltiyorsun. “Artık bunun üstüne çıkamam” diye endişelendiğin olmuyor mu?

-Benim her albümden sonra, bir depresif dönemim olur. “Ee şimdi ne yapacağım?” derim. İlk kez kafam bir nebze rahat. Bence her sanatçının zaman zaman girip çıktığı dehlizler bunlar. Çok takılmamak lazım. Hayat da sanat da bir şekilde devam ediyor.

5 YIL DİŞ HEKİMLİĞİ OKUDUM… ANNEM-BABAM ALTIN BİLEZİK OLARAK GÖRÜYORDU
AMA HALA ZAMAN ZAMAN RÜYALARIMA GİRER FAKÜLTE YILLARI… KABUS!

Sen aslında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezunusun. Yani diş hekimisin. Ne oldu da makas değiştirdin?
-Lisede, aklım beş karış havadaydı. Anlık olarak mesleklere heves eder, birkaç ay sonra bir başkasına geçerdim. Son sınıfta okulu ziyarete gelen meslek grupları olmuştu, diş hekimliği orda bir aklıma yattı. Anlık bir hevesti yine. Kazandım, 5 sene okuyup bitirdim, ama hiç de kolay olmadı. Bana kalsa belki yarıda bırakır ve gider müzik okurdum. Ama annem, babam çok umut bağlamıştı, altın bilezik olarak görüyorlardı. Onları kıramadım. Ama hala zaman zaman rüyalarıma girer fakülte yılları… Kabus!

ANNEM TERZİ… BABAM RAHMETLİ, TIR ŞOFÖRÜYDÜ

Peki içindeki sanatçı ruhu ne zaman fark ettin?
– Bir gün bir şeyler olacağını hep seziyordum ama ne bilmiyordum. Edebiyatla müzikle kendimi bildim bileli ilgiliydim. Üniversitenin ilk yıllarında amatör olarak müzik yaptım ve ilk şarkılarımı yazmaya başladım. Sanırım o ara kurtlandım. Kazdıkça bir şeyler çıktı. Bir noktada, beni asıl heyecanlandıran şeyin bu olduğunu anladım.

Ailede ya da çevrende sanatçı var mı?
-Yok. Ama Türkçe müzikle büyüdüm. Ozanlarla ikonik sanatçılarla onların duruş ve hikayeleriyle hep çok ilgilendim. Kendime “sanal bir tedrisat kanalı” oluşturmuştum onlardan.

Anne- baba neci?

-Annem ev hanımı, eskiden bizim kasabada oldukça meşhur bir terziydi. Bizi de hep o giydirdi. Artık dikmiyor. Babam rahmetli, emekli tır şoförüydü. 40 yıldan fazla bir zaman boyunca yurt dışı ağırlıklı seferler yaptı. Hayatı yollarda geçmiş biri.

DİŞ HEKİMİ OLMAKTAN VAZGEÇİNCE BABAM İKİ SENE KONUŞMADI BENİMLE

Annen-baban, diş hekimi olmaktan vazgeçip, müziğe yönelince nasıl bir tepki verdi?
-Ah sorma! İkisi de çok üzüldü, büyük hayal kırıklığı yaşadılar. Büyük imkansızlıklar içinde, bin bir emek vererek okutmuşlardı beni. Umut ve gurur kaynağı olmuştum. Beni ikna etmeye çalıştılar, olmadı. Babam, iki sene falan konuşmadı benle. Annem, o süre boyunca hep arada tampon görevi gördü. Bana gizli gizli destek olmaya devam etti.

Baban ne zaman ikna oldu, müziğin senin hayatın olduğuna?
-İlk ses getiren işim olan 2. albümümle birlikte ikna oldu. Bundan hayatımı kazanabileceğimi anlayınca rahatladı galiba. Bir gün kahvehaneden beni arayıp, kahvedeki tüm arkadaşlarının ‘Gel’ şarkımı çok sevdiğini söylemiş, selamlarını iletmişti. Aşırı mutlu olmuştum.

HAYALPEREST, MÜZİKLE İÇLİ DIŞLI, YUMUŞAK HUYLU BİR ÇOCUKTUM. DİĞER ÇOCUKLARLA VURDULU KIRDILI OYUNLAR OYNAMAK YERİNE GİDİP, ÇİÇEK TOPLAMAK FALAN DAHA BÜYÜLEYİCİ GELİYORDU

Nasıl bir çocukluktu senin ki?
-Farklı bir çocuk olduğumu seziyordum. Ya da bu, bir şekilde hissettiriliyordu. Bir de kekemelik sorunum vardı. Onu telafi etmek için derslere asıldım. Uzun yıllar okul birincilikleri aldım. Hayalperest, müzikle içli dışlı, yumuşak huylu bir çocuktum. Diğer çocuklarla vurdulu kırdılı oyunlar oynamak yerine gidip, çiçek toplamak falan daha büyüleyici geliyordu. Kitaplara ve hikayelere düşkünlüğüm de o zamanlar başlamıştı. Duygusaldım. 8-9 yaşımda duyup çarpıldığım, söylediğim duygusal şarkılara şimdi bakıp şok oluyorum. Nasıl bir bağ kurmuşsam o çocuk yaşta onlarla şimdi ilginç geliyor. Bir deniz kasabasında, yeşillikler içinde büyüdüm. Bir çocuk için çok güzel bir şey. Babamın sürekli yollarda olması hep eksik hissettirirdi. Bizi daha çok annem büyüttü.

KÜÇÜKKEN KEKEMEYDİM… HALA ÇOK SİNİRLENDİĞİMDE YA DA DUYGUYA GİRDİĞİMDE BİRAZ TEKLİYORUM

Kekemelik nedeniyle zorbalığa uğradığın doğru mu?
-İlk yıllarda, çocuk ortamında bir şekilde dalga geçilen bir şeydi. Ama çalışkan ve gözde bir öğrenci olduğum için sanırım bir noktada durdu. Yetişkin yaşlarımda, kekemelikle ilgili terapiler aldım. Epey yol kat ettim. Ama hala çok sinirlendiğimde ya da duyguya girdiğimde, biraz tekliyorum. Terapi ve eğitimler şarkıcılığımı kesinlikle geliştirdi. Eskiden kendimi daha çok kasıyordum.

MABEL MATİZ, KENDİMİ GİZLEMEK İÇİN UYDURDUĞUM BİR İSİMDİ. İLK ŞARKILARIMI İNTERNETE BU İSİMLE KOYMUŞTUM. AİLEM DUYSUN İSTEMİYORDUM. SONRA O ŞARKILAR DUYULDU, İSİM DE MARKAM OLDU

Mabel Matiz ismine nasıl karar verdin? İsim de büyülü bir isim…
-2008’de tamamen kendimi gizlemek için uydurduğum bir isimdi. İlk şarkılarımı internete bu isimle koymuştum. Okulu yeni bitirmiştim, ailem bunları duysun istemiyordum. Sonra o şarkılar duyuldu, isim de markam oldu.

Çok sık röportaj vermiyorsun? Neden?
– Eskiden kalma, abartılı bir çekingenlik. Yeni yeni kendimi anlatmayı, röportaj vermeyi sever hale geldim.

Hayranlarına, gençlere, aşk, ilişkiler ve cinsellik konusunda tavsiyelerin ne olur?
– Yalnızca kendileri olmayı tavsiye edebilirim. Hayat bir tane ve onların. Yargılardan, kalıplardan, etiketlerden uzak, kendilerine en yakın ve özgün şekilde yaşayabilsinler dilerim, aşkı da cinselliği de. İnsanlarla dünyayla iyi ilişki kurabilmenin birincil yolu, öncelikle kendinle iyi bir ilişki kurmaktan geçiyor. Bunu hatırlasınlar isterim.

Bugünkü Mabel Matiz olarak kendini kabul ettirebilmen için ne kadar çaba sarf ettin?

-Herkesten çok çalıştım gibi geliyor. Abartıyorumdur belki.

Konserlerin hep dolu. Dinleyicilerinle seneler içinde nasıl bir bağ kurdun? Onlar senin uzun yol arkadaşların mı?
-Evet. Bazen konserlerde dile getiririm. Çok şanslıyım gerçekten bu yol arkadaşlığı için. Derdimi tasamı dinleyen, benimle beraber söyleyen kalabalıklar var. Çok kıymetli bir bağ. Seneler geçtikçe, ben kendimi açtıkça daha da güçlendi. Gerçek olan hiçbir şeye kayıtsız kalamıyor buranın dinleyicisi. Hep şükrediyorum.

Erdemli, eski Erdemli değil. Tüm Mersin sahil şeridi değişti. Oraya gidince neler hissediyorsun?
-Sahil şeridi çok değişti maalesef. Çok yapılaşma oldu. Deniz de eski deniz değil. Bu çok üzücü. Erdemli’ye gittiğimde hüzün ve mutluluk bir arada oluyor. Eski bir dosta rastlamışım gibi.
Sana Fatih diye seslenen kimler var?
-Annem, liseden üniversiteden arkadaşlarım, akrabalar.


Pek çok şey yaptın müzik kariyerinde. “Daha şunları yapmak isterim” dediğin neler kaldı?

-Tüm dünyanın dinleyeceği şarkılar yazmak istiyorum. Uluslararası kolaborasyonlar hayal ediyorum.
Ben senin suratına baktığımda, hep iyi insan yüzü görüyorum… Sevecen, şefkatli ve adalet duygusu çok gelişmiş…

Öyle misin gerçekten?
-Teşekkür ederim. Niyetim, insan kalabilmek. Ne kadar oluyor Allah bilir…

Tebrik ederim, Mabel Matiz’le sağlıklı cinselliğin önemini vurgulayan bir farkındalık çalışması yürütüyorsunuz. ‘Dile Getir Aşkı’ kampanyası hangi saikle doğdu?
-Durex olarak, sağlıklı, özgür ve eşitlikçi cinselliği savunuyor ve toplumda sağlıklı cinsellik konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Bu amacın önündeki engelleri anlayabilmek adına da pek çok araştırma yaptırıyoruz. Cinsellik algısı ve hayat dinamikleri üzerine… Bu sene, 18-45 yaş arası kadınları ve erkekleri kapsayan bir araştırma yaptırdık. Ve araştırma sonucunda gördük ki ülkemizde cinsellik hala tabu ve hala utanılmadan konuşulamayan bir konu. Biz de kampanya kurgumuzu, marka amacımızla da paralel olarak, bu içgörü üzerine inşa ettik.

Cinsellik algısı ve hayat dinamikleri üzerine araştırma yaptırdık
KATILIMCILARIN YÜZDE 68’İ CİNSELLİĞİN UTANILMADAN KONUŞULABİLMESİ GEREKTİĞİNİ SAVUNURKEN, SADECE YÜZDE 25’İ BASKI ALTINDA HİSSETMEDEN BUNU YAPABİLDİĞİNİ BELİRTTİ

Biraz da araştırma sonuçlarından bahsedebilir misiniz?
– Katılımcıların yüzde 68’i, cinselliğin utanılmadan konuşulabilmesi gerektiğini savunurken, sadece yüzde 25’i baskı altında hissetmeden bunu yapabildiğini belirtti. Ayrıca yüz yüze görüşmelere katılan kişiler, cinsellik konusundaki tabuların, üzerlerinde yarattığı stresten ve sağlıklı cinsellik hakkında farkındalık sahibi olma konusundaki engellerden bahsettiler.

Sonuçlar erkek ve kadınlara göre değişiyor mu?
-Evet. Erkekler, cinsel hayatta, daha aktif ve meraklı olduklarını, cinsellik konusunda daha rahat hissettiklerini ifade ediyorlar. Ama toplum tarafından, erkeklere de biçilen bir rol var ve biçilen bu roller, onlarda da baskı oluşturuyor. Kadınlarsa cinsellik konusunda çok daha çekingen, cinselliklerini partnerlerinin beklentilerine göre şekillendirme ve kendi beklentilerini geri plana atma eğilimindeler.

Bu tabuları yıkmak için sizce yapılması gereken en önemli şey ne?
-Dile getirmek. Bu yüzden de kampanyamıza, “Dile Getir Aşkı” adını verdik. Cinselliğin konuşulabilmesi ve cinselliği yaşamayı tercih eden insanların cinsellikle ilgili taleplerini özgürce ifade edebilmesi, bizce en önemli başlangıç noktası. Bu sayede bireyin hem kendisini keşfedebilmesi hem daha sağlıklı cinsellik yaşayabilmesi hem de partneri ile bağ kurarak, daha tatmin edici bir ilişki yaşaması mümkün olabilir.

Bu konuda toplumsal bir farkındalık yaratmak için müziği tercih etmenizin nedeni neydi?
-Müzik, bizim kültürümüzde konuşulması zor konuların dahi rahatça ifade edilebildiği bir alan. Aşka, cinselliğe ve arzulara dair birçok mesajın cesurca verilebildiği bir araç, şarkılar. Bunun için mesajlarımızı, bu kez müziğin birleştirici ve kapsayıcı gücüyle dile getirmeyi tercih ettik.

Mabel Matiz ismine nasıl karar verdiniz?
-Mesajlarımızı; toplumun hemen her kesimi tarafından sevilen, dinlenen, duruşuyla da Durex ile benzer toplumsal duyarlılığa sahip isimler aracılığıyla iletmemiz gerektiğini düşündük. Bu noktada da milyonlarca kişinin sevgisini ve saygısını kazanmış, müzik dünyasının en güçlü isimlerinden biri olan sevgili Mabel ile yollarımız kesişti. Cinselliğin farklı seslerden oluşan bir harmoni olduğuna da inandığımız için yine yeni dönemin güçlü seslerinden Kardelen’i de projemize dahil ederek mesajımızı bir düetle taçlandırdık.

Doğum kontrolü de çok önemli mesele… Bu konuda da bir araştırmanız var mı? Türkiye genelinde en sık başvurulan doğum kontrol yöntemi nedir?
-Araştırma sonuçlarına göre; prezervatif kullanımı ve geri çekilme, tüketiciler arasında en yaygın doğum kontrol uygulamaları olarak dikkat çekiyor. Katılımcıların yüzde 57’si, prezervatifi en sık kullandığı doğum kontrol metodu olarak belirtirken, onu yüzde 22 ile geri çekilme, yüzde 6 ile doğum kontrol hapı, yüzde 5 ile spiral, yüzde 1 ile ertesi gün hapı izliyor.

Peki toplumun cinsellikle ilgili başvurduğu kaynaklar ne?

-O da başlı başına bir sorun! Yapmış olduğumuz araştırmaya göre; toplumun en az yüzde 75’inin cinsellikle ilgili ilk başvurduğu kaynakların arkadaş, pornografik içerikler, forum siteleri gibi güvenilir olmayan mecralar olduğunu gördük. Bu kaynaklarda, başta cinsel yolla bulaşan hastalıklar olmak üzere, sağlıklı cinsellikle ilgili, güvenilir bilgiler ne yazık ki çok az. Tüm bu nedenlerle doğum kontrolünün yanı sıra cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan korunma anlamında da tüketicilerde farkındalık yaratmayı ve prezervatif kullanımını yaygınlaştırmayı toplum sağlığı açısından kritik önemde görüyoruz.

Yorum Bırak