YASEMİN BORSCHBERG

Güneş enerjisiyle devriâlem

(Cumartesi)

Sadece beni değil, hepimizi heyecanlandırması gereken bir haber: Dünyanın ilk güneş enerjisiyle uçan uçağı ‘Solar Impulse’, mart ayında projeyi test etmek için dünya turuna başladı.

YASEMIN-BORCHBERG-2

Sekiz etap, yedi ülke ve 20 bin kilometre kat ederek, toplam 255 saat uçtu! Uçarken de 10 uluslararası havacılık rekoru kırdı… Bu proje aslında, temiz bir gelecek için, ‘temiz enerji’nin kullanılabileceğini kanıtlayan önemli bir deney. Umut verici yanı da burası. Türkiye’den Brisa destekliyor. ‘Solar Impulse’ın yaratıcısı ve pilotu Andre Borschberg’in eşi Türk. Tesadüfen de Bodrum’daydı. Ben sordum, o yanıtladı…

Sizi tanıyalım…

– Tabii. Ben Yasemin Borschberg. Ankara’da dünyaya geldim. Beş çocuklu büyük bir ailenin en küçüğüyüm. Babam Ankaralı, annem İstanbullu. Yazlarım hep İstanbul’da, Pendik’te geçti. Güzel hatırlıyorum çocukluğumu…

Eğitim?

– TED Ankara Koleji’ni bitirdim. Sonra Lozan Üniversitesi’nde iş idaresi bölümüne devam ettim. Lisansüstü eğitimimiyse, davranış bilimleri alanında tamamladım. 15 yıldır ‘Dünya Genç İş Adamları Organizasyonu’nda (YPO) iletişim eğitimi veriyorum. İsviçre’de okurken eşimle tanıştık, evlendik.

Ne zamandır İsviçre’de yaşıyorsunuz?

– 71’den beri. Bir dönem Amerika ve Japonya’da da yaşadık. Eşim Andre pilot. Şu anda da dünyanın güneş enerjisiyle çalışan ilk uçağı Solar Impulse’ın pilotu. Üç çocuğumuz var. Büyük kızım Elâ da, babası gibi pilot. Ortanca oğlumuz Deniz, Cenevre’de finans sektöründe çalışıyor. Küçük oğlumuz Teoman ise Şanghay’da.

YASEMIN-BORCHBERG-1

Tek damla petrol harcamadan 

Solar Impulse’ın hayata geçmesinde öncülük eden ve onu bizzat kullanan pilotun eşisiniz. Baştan beri maceranın içindesiniz. Nasıl başladı?

– Her şey eşim Andre’nin hayaliyle başladı. Gece ve gündüz uçabilecek, fosil enerji kullanmayan bir uçak tasarlamak istedi. Bunu da uçak yapımcılarıyla paylaştı. Ama cevap olumsuzdu. Hepsi “Bu, imkânsız bir hayal!” dediler. Ama o yılmadı. Kendi teknik ekibini kurdu ve uçağı kendileri inşa ettiler.

Vayyy müthişmiş!

– Evet. Çok alınteri döküldü ama hayal gerçekleşti. Geçen mart ayında Solar Impulse Abu Dabi’den bir yıl sürecek dünya turuna başladı. Projenin en zor kısmı 3 Temmuz’da gerçekleşti. Andre, beş gün ve beş gece süren yaklaşık 8 bin km’lik uçuşunu Japonya’dan Hawaii’ye uçarak gerçekleştirdi. Hawaii, o günü Solar Impulse günü ilan etti!

Tüm bunlar tek damla petrol kullanmadan mı oluyor?

– Evet. Solar Impulse, sekiz etap, yedi ülke ve 20 bin kilometre kat ederek, toplam 255 saat uçtu. Uçarken de 10 uluslararası havacılık rekoru kırdı…

Projenin amacı ne?

– Etkin ve randımanlı enerji kullanımı sayesinde imkânsızı mümkün kılmak!

Yani dünyaya neyi kanıtlamak istiyorsunuz?

– Gittikçe artan enerji ihtiyacımızı karşılamak için yeni kaynaklar peşinde koşmaktansa, elimizdeki enerji kaynaklarını en verimli şekilde kullanmayı öneriyoruz. Başka bir deyişle, Solar Impulse, salt temiz teknolojilerin kullanıldığı bir dünyanın mümkün olduğunu herkese göstermek istiyor. İzolasyon maddeleri, hafiflik, modern teknolojinin son bulguları… Tüm bunlar, isteyenin emrine amade. Biz havada tek damla fosil enerji kullanmadan okyanusları aşıyorsak, yeryüzünde insanlık, temiz teknolojilerle hayat standartlarından fedakârlık etmeden önemli tasarruflarda bulunabilir. Temiz teknolojilere yatırım, hem işgücüne hem de bilimsel ve sosyal ilerlemeye katkı sağlar. Bu da öngörülü devlet teşviki ve cesaretli işadamları gerektiriyor. Şöyle çarpıcı bir örnek vereyim: Solar Impulse’ı, gece uçarken havada inci kolye gibi aydınlatan led ampullerin tümü, sadece tek bir geleneksel ampul kadar enerji sarf ediyor!

Peki amaç, sadece teknik bir şeyi kanıtlamak mı?

– Hayır, asla! Keşfin tadı, gelecek nesiller için ilham, temiz ve yenilenebilir enerji kullanımının teşviki, gönüllülük ruhu, cesaret, yaratıcılık, gelecek nesiller için kaliteli yaşam gibi hedeflerimiz de var!

Siz bu projenin neresinde yer aldınız?

– 12 yıl önce Andre ve proje ortağı Bertrand Piccard, petrol kullanmadan dünya etrafında uçma hayallerini dile getirir getirmez, gece gündüz bu projeyle yaşamaya başladık. Kendi işimin yanı sıra, projeyi adım adım takip ederek teknik konular haricindeki alanlarda düşünsel katkıda bulundum. Ben Solar Impulse’ın etkisini ve farkındalığını artırmaya dönük özel projelerin içinde yer alıyorum. Aynı zamanda Solar Impulse ekibine, stres yönetimi ve takım ruhu oluşturma aracı olarak yogayı sundum. Ve Andre’nin, projenin en zorlu kısmına fiziksel ve mental hazırlığında eşlik ettim.

SOLAR IMPULSE NEDİR?

Bir devrimdir! Çünkü petrolden bağımsız, tamamen güneş enerjisiyle gece-gündüz uçabilen bir uçaktır. Aynı zamanda, tek pilotlu fütürist bir keşif laboratuvarıdır. Kanat uzunluğu 74 metre olan, son derece estetik, İsviçre titizliğiyle inşa edilmiş bir bilim ve sanat eseridir!

İnsanlık için önemli bir adım

Sadece güneş enerjisiyle uçan bir uçak ne demek?

– Tabiatın cömertliğiyle insan zekâsının birleştiği bir yapım demek… Doğayla bir bütün olmak eşsiz bir şey!

Bu projenin yaygınlaşma ihtimali var mı? Gelecekte güneş enerjisiyle uçan uçaklarla ulaşım mümkün olacak mı? 

– Solar Impulse’ın ilham vereceği projeler ileride belki yolcu da taşıyabilir ama en önemlisi şimdi mesaj taşıyor olması ve temiz ekonominin sonsuz potansiyelini kanıtlaması…

Bizim genç nesillere neyi anlatmamız gerekiyor? – Temiz teknolojilerin etkin ve verimli olduğunu ve bunun farkına varmaları gerektiğini. ‘Future is Clean’ (Gelecek Temizdir) sloganına inanmalarını. Kendi hayatlarının kahramanı olmalarını. Projeye partner olarak gelmeleriyle beni çok sevindiren Brisa grubu bu mesajları Türk gençliğine başarıyla veriyor.

Bu projede sizin için en heyecan verici şey ne?

– Son derece ilginç insanlar tanıyabilmek. Abu Dabi, Umman, Hindistan, Myanmar, Çin, Japonya, Amerika gibi ülkelerde uçağa ve taşıdığımız mesajlara duyulan büyük ilgi. Gençlerin bu projeden ilham alıp kendi hayatlarının kahramanı olmak istemeleri.

Toplam kaç kişilik bir ekip söz konusu?

– 140.

Peki maliyeti nedir böyle bir projenin?

– Orta bütçeli bir Hollywood filminden çok daha az! Projenin 12 yıla yayılan maliyeti, 150 milyon dolar civarında.

8 bin km’lik Pasifik Okyanusu’nu böyle bir uçakla geçmek sizce ne çapta bir macera? Ne tür riskleri var?

– İnsanlık için önemli bir adım. 1927’de Lindbergh’in Atlantik’i tek başına ve hiç durmadan geçmesiyle kıyaslanabilir. Meteorolojiden tutun da, pilotun formda olması, uçağa güvenilirlik, hepsinin bir arada, aynı anda hizalanmış olması lazımdı.

Hiç korku olmuyor mu?

– Titiz hazırlık, cesaret ve güven… Risklerin ve korkunun panzehiri.

Geçtiğiniz ülkelerdeki gençlere ne anlatıyorsunuz, nasıl deneyimler paylaşıyorsunuz?

– Andre’nin, uçağın inşa edildiği sıradaki ekip yönetme tecrübelerini paylaşması hem gençler hem yetişkinler tarafından çok ilgi çekiyor. Beş gün ve beş gece boyunca, her dört saatte bir 20 dakika uyuyarak küçücük kokpitte tek başına keşif uçuşunu, aynı zamanda ‘kendini tanıma yolculuğu’ olarak nitelendiriyor. Uçağı nasıl beş duygusunu birden harekete geçirerek kullandığını, günbatımlarını, güneşin doğuşlarını, okyanusun uçsuz bucaksızlığını anlattığı anlar büyüleyici…

Yorum Bırak