YAĞMUR ÜNAL

Ben YaÄŸmur… Türkan Åžoray’ın annesiyim!

(Pazar)

Nasıl bir duruluk! Güzellik! Ve alçak gönüllülük… Zarif, kibar, bilgili ve müthiÅŸ cazibeli bir kadın. O, bir sosyolog.  Koç’ta sosyoloji eÄŸitimi almış, üzerine New York’ta medya iletiÅŸimi okumuÅŸ.Her ÅŸeyi kontrol altına alabilen bir hali var. Sakin, paniÄŸe kapılmıyor, telaÅŸlanmıyor, hep tatlı tatlı gülümsüyor ve iÅŸleri hallediveriyor. YaÄŸmur Ünal. Hepimizin sevgilisi Türkan Åžoray’ın kızı. Büyümüş 30 yaşına gelmiÅŸ. Onlar, birbirini tamamlayan bir anne-kız. Türkan Åžoray çok evhamlı, o yüzden YaÄŸmur soÄŸukkanlı olmuÅŸ. Bir nevi, ‘annesinin annesi’ olmuÅŸ. Åžimdi de yapımcılığını YaÄŸmur’un üstlendiÄŸi filmi, Türkan Åžoray yönetiyor, YaÄŸmur da, annesini kırmayıp büyük ÅŸehirden kasabaya taşınan pavyonun öyküsünün anlatıldığı filmde konsomatrislerden birini canlandırıyor.

Processed with VSCOcam with s3 preset

Onur Ünlü’nün senaryosunu yazdığı film bir komedi… Bu ay çekimleri baÅŸlıyor… Herkesin, biraz daha görünür olmaya çalıştığı bir dünyada, kendisine altın tepside sunulan oyunculuk tekliflerini elinin tersiyle itmesi, yapımcılıktan heyecan duyması, ünlü olmak için kendini paralamaması, hatta geride durmayı tercih etmesi bana ilginç geldi… Yolu açık olsun… Fethi Karaduman‘a da bu güzel fotoÄŸraflar için teÅŸekkür ederim.

Processed with VSCOcam with s2 preset

Kendini nasıl hissediyorsun? Tamam mı? Başardın mı? Okullarını bitirdin. Kendini kanıtlamış biri gibi hissediyor musun?

-Yok canım! Ne kanıtlaması? İnsan, “Tamam ben kendimi kanıtladım” derse, hayatı biter!

Hayatla meselen bitmedi yani…

-Nerdeee? Bitmiyor tabii. Biri biterse, diğeri başlıyor.

Meşhur birinin çocuğu olmak ne kadar zor? Ne kadar baskı yaratıyor?

-Bu benim gerçeğim, şikâyet edecek halim yok. Ama zor. Özellikle de küçük yaşlarda. Çünkü henüz kendini bulmamış oluyorsun. Ve bitmez tükenmez önyargılarla boğuşuyorsun.

Neydi onlar?

-Tabii kimse yüzüme bir ÅŸey söylemiyordu ama şımarık, kendini beÄŸenmiÅŸ, sığ, bol paralı, boÅŸ gezenin boÅŸ kalfası diye bakıyorlardı. Ne okuduÄŸumu, ne çalıştığımı bilmiyorlardı. ‘Ünlü kadının boÅŸ kızı‘ deyip geçiyorlardı. Derim kalınlaÅŸtı artık .

Processed with VSCOcam with s2 preset

Bu seni ne kadar rahatsız ediyor?

-Küçükken üzülüyorsun, “Ben o deÄŸilim!” diye haykırmak istiyorsun. Ama büyüyünce çok da umurunda olmuyor. Çünkü ne yaparsan yap onlar istediklerini düşünecek zaten. Gerçi hâlâ tamamen kulaklarımı kapatabilmiÅŸ deÄŸilim ama derim kalınlaÅŸtı. Bu arada, “Ay canım benim!” diyerek, beni kendi çocuÄŸu gibi sevenler de oldu tabii. Çünkü onlar, Türkan Åžoray’ı ailelerinden biri gibi görüyorlardı, ben de otomatikman çocukları, torunları oldum.

Peki ne okudun, nerelerde okudun?

-Koç Üniversitesi’nde sosyoloji okudum. Üstüne New York’ta medya master’ı yaptım. Okul bitti, New York’ta iki sene daha kaldım. Mindshare’de çalıştım. Sonra televizyona 40 bölümlük bir program yaptım: ‘Çılgın Teyzeler.’ MüthiÅŸ bir ekiple dünyayı dolaÅŸtım. Dokuz ülke. Vietnam, Kamboçya, Endonezya, Hindistan, Afrika, Arjantin, Dominik Cumhuriyeti… Zaten ondan sonra da kendi ÅŸirketimi ‘Vadi Film’i kurdum. Vadi de ablamın oÄŸlunun adı. UÄŸur getirsin diye…

Processed with VSCOcam with s2 preset

ANNEM TÜRKİYE’NİN SEVGİLİSİ

Duygusal olarak insanları çok etkilemiÅŸ biri annen… Türkiye’nin ‘Al Yazmalı’sı o. Her kuÅŸaktan, her nesilden, her sınıftan insanın yakalandığı biri. Ne zaman onun kızı olduÄŸunu fark ettin?

  -Küçükken anlayamıyordum, “Herkes nereden tanıyor benim annemi?” diye ÅŸaşırıyordum. 5-6 yaÅŸlarında anladım ki, annem sadece benim deÄŸil, bütün Türkiye’nin sevgilisi.

İÇ HUZURUM İÇİN SAKLANDIM

Türkan Åžoray’ın çocuÄŸu olmak sadece bir ‘hediye’ mi? Bir ‘ceza’ bölümü yok mu?

-Bir kere baÅŸtan anlaÅŸalım, muhteÅŸem bir kadının çocuÄŸuyum. İnsanlar, çocuklarıyla gurur duyar, ben annemle duyuyorum. Ona bayılıyorum. Ve sadece annem bana takık deÄŸil, ben de ona takığım. Biz birbirimizi tamamlayan bir ikiliyiz. O hep evhamlı oldu, böyle bir özelliÄŸi var, içi titriyor bana, aklı çıkıyor. O ne kadar evhamlıysa, ben de çocukluÄŸumdan beri o kadar soÄŸukkanlıyım. Mecburen. Ben annemin, annesi oldum. “Ben YaÄŸmur, Türkan Åžoray’ın annesiyim” durumları yani! Annemin çok önde biri olması, bende saklanma ihtiyacı yarattı. Bendeki tezahürü bu oldu. Hep arka planda kalma, kendi dünyama çekilme ihtiyacı hissettim.

Neden?

-Galiba iç dengem, iç huzurum bozulmasın diye…

Ruhunun nesiyle örtüşmüyor ön planda olmak?

-Ruhum kaldırmıyor! O gereksiz itiş kakışlar, milletin birbiri hakkında atıp tutması, dedikodular, ayak oyunları beni yoruyor. Ön planda olmayı seçince, pakette bunlar da geliyor! O zaman bütün iç denizlerim dalgalanıyor. Hoşlanmıyorum. Benim kendimi korumam, saklanmam gerekiyor.

Bir sürü oyunculuk teklifi gelmiÅŸtir sana…

-Ooooo, gelmez mi? Gelenlerin çoÄŸunu okumadan reddettim. Son dönemde bir iki ÅŸeye, “Acaba mı?” dedim ama sonra yine vazgeçtim.

Ama ÅŸimdi annenin yönettiÄŸi bu filmde oynuyorsun…

-Evet ama annemi kırmamak için. Ortak bir anımız olsun diye. Beni yapımcılık daha çok heyecanlandırıyor. Tüm filmi planlayan beyin olmak istiyorum. Anneme yönetmenlik teklifini de ben götürdüm.

Processed with VSCOcam with s2 preset

Bende “Beni yak, kendini yak” durumları var

Sen kişiliğini nasıl tanımlarsın? 

-Teraziyim. Dengesiz dengeli. Bir de yükselenim Akrep, Akrep’ten gelen, “Beni yak, kendini yak” durumları var. Karmaşığım biraz. Kafam hep dolu. Leylayım yani. Geçen gün, o kadar dalmışım ki düşüncelere, bardağı tuttuÄŸumu unuttum. Ihlamur içerken bıraktım, üstüme başıma döküldü, yandım. Çok düşünürüm, o yüzden zor uyurum. En hoÅŸuma giden, gerçek dostlarım çok farklı ortamlardan. Birbiriyle hiç alakası olmayan, aynı yerlere de gitmeyecek tipler. Sosyal biriyim ama davet sevmem. Mümkün olduÄŸunca de gitmem.

BoÅŸ adamlarla iÅŸim yok

Nasıl erkeklerden hoşlanıyorsun?

-Benim için birlikte gülebilmek, eğlenebilmek önemli. Bir de tabii kafanın çalışması lazım. Boş adamlarla işimiz yok. Kasıntı olmasın. Kibirli olmasın. Görgüsüz, bilgisiz olmasın. Cimri olmasın.

Esmer, sarışın?

-Karizması olsun yeter.

En uzun ilişkin ne kadar sürdü?

– İki buçuk sene.

Seninle beraber olunca, bir yerlere girince, flaşlar milaşlar mı patlıyor? Erkeklerin tavrı ne oluyor? Sırf bu yüzden sana yaklaşan oluyor mu?

-Öyle bir adamla beraber olmam!

Sen nerede eÄŸleniyorsun?

-BeyoÄŸlu, Karaköy, Galata daha ben. Son zamanlarda Soho House’a çok gittim.

Processed with VSCOcam with s2 preset

Annem gazetelerden kupür kesip saklar 

Filmin hikâyesi nedir? Nereden çıktı?

-Eski ekibim, annemle tanışmak istedi. Bizim eve geldiler, balkonda oturuyoruz. Yapmak isteyip yapamadığı filmler var mı, onları konuşuyoruz. Annemin de bir özelliği var, kupür biriktirir.

Nasıl yani?

-Hep gazetelerden haber keser. Saklar, dosyalar. “Bundan ne güzel senaryo olur!” der. O arada bize, ÅŸehirdeki bir pavyonun küçük bir kasabaya taşınmasıyla ilgili bir haber gösterdi . Minik bir haberdi. İlginç gelmiÅŸ ona. Çünkü ortalık karışmış. Aslında ne kadar önyargılı bir toplum olduÄŸumuzu konuÅŸtuk. Ertesi gün, “Ya anne” dedim, “Dün anlattıkların çok güzeldi, bunu film yapsak…” Kalktım Onur Ünlü’ye gittim.

Tanıyor muydun?

-Hayır. Ama filmlerine bayılıyorum. Hayal dünyasının geniÅŸliÄŸine ölüyorum. ‘Sen Aydınlatırsın Geceyi’ ÅŸahaneydi. En son, ‘İtirazım Var’ da çok çarpıcıydı. Gittim, “Böyle böyle bir ÅŸey var aklımda” dedim. “Bundan bir ÅŸey kurar mısınız? Anneme de yönetmenlik teklif edeceÄŸim. Bizimle çalışır mısınız?” Kabul etti. MüthiÅŸ güzel bir senaryo yazdı. Hikâyeyi, dokuz yaşında bir çocuÄŸun gözünden anlatıyor. Yakında çekimlere baÅŸlıyoruz. Bu filmdeki oyunculuÄŸum, pastanın süsü.

Annenin yönetmeliğini nasıl buluyorsun?

-Annemin çok iyi bir gözü var. Bir de çok iyi bir hikâye anlatıcısı. Normalde de öyledir, biri bir ÅŸey anlatır, cazip gelmez, annem anlatır, “Ay ne harika!” dersin.

Kaç film yönetti annen bugüne kadar?

-Dört. Bu film için de çok heyecanlı. Onur Ünlü de çok güzel bir dünya kurmuÅŸ. Zamansız ve mekânsız bir film bu. Cep telefonu yok, günümüze gönderme sıfır. 90’lar olabilir, 80’ler olabilir ama bir dönem filmi deÄŸil. Ve tabii komedi…

Processed with VSCOcam with s2 preset

Paris’te lokantada bir Fransız anneme “Siz star mısınız?” diye sordu

Üç yaşından itibaren babasız büyümek mutlaka etkilemiÅŸtir seni… 

-Mutlaka. Ama ben baÅŸka türlüsünü bilmiyorum ki. Babalı büyümekle, babasız büyümeyi kıyaslayacak durumda deÄŸilim. Åžimdi arkadaÅŸ gibi olduk ama mutlaka bilinçaltımda babayla yaÅŸamamış olmanın etkileri vardır. Küçükken her hafta sonu görüşüyorduk. Bazen de tatillerde. Neden sürekli birlikte yaÅŸamadığımızı anlayamıyordum. Annem anlatıyor, bazı geceler, “Ben babama gideceÄŸim” diye aÄŸlarmışım. Zaten boÅŸandıklarını da okulda bir arkadaşım söyledi. Eve gelip anneme sordum, “DoÄŸru” dedi. O günü hiç unutmam mesela.

Bu durum erkeklerle iliÅŸkini etkiliyor mu?

-Belki de etkiliyordur. Ben kolay güvenemem mesela, teslim olamam, hep temkinliyim.

Annenle baban ne kadar benziyor?

-Benzemiyorlar. Zıt karakter onlar. Ama birbirlerine çok âşık olmuÅŸlar. İnsanın aÅŸk çocuÄŸu olduÄŸunu bilmesi güzel bir ÅŸey…

Rüçhan Adlı’yla aÅŸkını biliyor musunuz? 

– Bilmez miyim? Kitaplara konu olmuÅŸ bir aÅŸk. Ama tabii bana Elizabeth Taylor’un aÅŸkı filan gibi geliyor.

Sen de annene takıntılı mısın?

-Hem de nasıl! “Of” dese, ne oldu, neyin var, neden ofluyorsun, bir ÅŸey mi var?

Hastalığı yüzünden mi?

-Bir dönem cushing’i vardı, ÅŸimdi yok. Ben hastalığa deÄŸil, üzgün olmasına takığım. Hep iyi olsun istiyorum. Canı sıkılmasın, yüzü asılmasın, dalıp gitmesin…

Processed with VSCOcam with s3 preset

Annen üç yıl onsuz New York’ta yaÅŸamana nasıl dayandı? 

-Çok üzülüyordu tabii. Her gece, geç de gelsem mutlaka, “Yataktayım ÅŸu anda. İyi geceler. Seni seviyorum” diye mesaj atıyordum ki, sabah okusun ve güne iyi baÅŸlasın. 30 yaşındayım, hâlâ eve gelene kadar beni bekliyor.

Peki 30 yaşında bir kadının hâlâ annesiyle yaşaması normal mi? 

-Tabii, tabii! Çok rahat bizim ev. Alt kat bana ait zaten. Özgürüm.

Eve sevgili getirebiliyorsun yani! Annen itiraz etmez mi?

-Annem bütün sevgililerimi tanıyordu. Sorun yok.

Sevgilin var mı şu anda?

-Yok.

Olsa ve sen sevgilinin evine taşınmak istesen, anne bunalıma girer mi?

-Girmez. Bu tür kararları bana bırakır. Sadece lokasyon bildirmemi ve ses vermemi istiyor. Sürekli konuÅŸuruz. Tatildeysem, her sabah: “Günaydın.” Uçak yere basar basmaz: “İndim.” Ve her defasında, bunu sanki bir mucizeymiÅŸ gibi karşılıyor. “İndim” diyorum ya, “Ay harika!” diyor. Uçağın inmiÅŸ olmasına çok ÅŸaşırıyor, büyük bir ÅŸey olarak deÄŸerlendiriyor. Bunu çok tatlı ve komik buluyorum.

Processed with VSCOcam with s2 preset

BaÅŸka neleri seni eÄŸlendiriyor?

-Ankara’ya uçuyorum, arkamdan su dökülüyor mesela. Oysa, altı üstü bir günlüğüne iÅŸ için gidiyorum. Bir gün bir arkadaşım benimle birlikte evden çıktı, bu tantanayı anlayamadı ama annem öyle. MüthiÅŸ doÄŸal, müthiÅŸ gerçek, baÅŸka bir dünyanın insanı gibi.

Annen gerçekten ‘gönülsüz bir star’ mı? Şöhret, hiç umurunda olmamış mı?

-Bir anlamda evet. Star olacağım diye kendini parçalamamış. Onun doÄŸasında var bu. Nasıl anlatabileceÄŸimi bilemiyorum, olmak istemese de olurmuÅŸ. Mesela Paris’e gitmiÅŸtik birlikte. O lokantaya daha önce hiç gitmemiÅŸiz, kimseyi tanımıyoruz, etmiyoruz. Annem kendi halinde masada otururken bir adam geldi ve “Siz star mısınız?” dedi. O bir ışık herhalde. Farklı bir aura o…

Sende de olduğunu düşünüyor musun?

-Bendeki star ışığı gibi bir şey değil ama herhalde bir auram var.

Peki bu kadar büyük star, normal hayata nasıl adapte olmuş? Çocuğunun arkasından su döken birine nasıl dönüşmüş?

-Çünkü çok sevmiş anneliği. Hatta bayılmış! Kendini inanılmaz mutlu hissetmiş. Ona iyi gelmiş.

Processed with VSCOcam with s3 preset

Irmak’la babamın dedikodusunu yaparız

Ablam Irmak’la aramızda 7 yaÅŸ var. Bir zamanlar alakamız yoktu, ÅŸimdi kenetlendik. Ve tam bir abla-kardeÅŸ olduk. Babamızın genleri  baskın, çok benziyoruz birbirimize. Bazen babamın dedikodusunu yaparız, komiktir çünkü. Bir ara Kıbrıs’taydı, gittik onu ziyaret ettik. Irmak’la annemin arası da iyi, çocukken birlikte epey vakit geçirmiÅŸler. Severler birbirlerini. “Türkan Anne” der.

Processed with VSCOcam with s2 preset

ARTIK BİR ÇOCUĞUN OLSA!

Annen şimdi senin için ne hayal ediyor?

-Onda hiç öyle evleneyim, çocuk yapayım gibi ÅŸeyler yoktu. Hep “önce okulun, iÅŸin” diyordu. Åžu sıralar, 30’a geldim ya, “Ay senin bir çocuÄŸun olsa!” demeye baÅŸladı.

Sende başladı mı peki 30 yaş sendromu?

-Hayır, hiç.

“Etrafımdakiler evleniyor, ben geç kalıyorum…”

-Yok canım. Evlilik hiçbir zaman ilk hedefim olmadı, zamanı gelince evlenirim.

Peki çocuk doÄŸurma isteÄŸi… Biyolojik saat, gonglar filan?

-Henüz gonglar yok. Çanlar da çalmıyor. Acelem de yok. Ama tabii ki bir gün çocuk sahibi olmak isterim.

Baban seni beğensin diye çok uğraştın mı? 

-Hem de nasıl! Küçükken en ufak laf ettiÄŸinde hemen üzülürdüm. Ama babam da beni özgür bıraktı. “Ne istiyorsan onu yap!” dedi. Londra’da yaÅŸarken, Saint Martins’de oyunculuk dersleri almıştım ama sanat terapisi ÅŸeklinde. O dersler enteresan oluyor. KiÅŸiliÄŸin ortaya çıkıyor. Gerçi ben hiçbir zaman oyuncu olmak istemedim. Annem bir filmde birlikte çalışmamızı istiyordu, o da oluyor iÅŸte.

Neden oyunculuk seni baştan çıkarmıyor?

-Belki de psikolojik bir durumdur. Anneden kaynaklı. Göz önünde olmayı istememek. Huzur istemek. Ben zaten kendi içinde, iniÅŸli çıkışlı bir tipim. Fırtınalar kopuyor ruhumda. Dışarısı da dalgalı olursa böyle tutunamazmışım gibi mi hissettim de kapattım kendimi, bilemiyorum. Çünkü oyuncu olunca gerçekten çok göz önünde oluyorsun. Bir de sürekli annemle beni kıyaslayacaklardı, ne gereÄŸi var…

Processed with VSCOcam with s3 preset

O SENİN İÇİN AĞLASIN!

Erkeklerle ilişkinde nerede hata yapıyorsun? 

-Hata deÄŸil ama kolay teslim olmuyorum. Kolay güvenmiyorum. Belki de annem küçüklükten beri böyle yetiÅŸtirdiÄŸi için. KomÅŸunun oÄŸlu Can vardı; 3 yaşında. ÇocuÄŸu sevgimle boÄŸarmışım, devamlı tepesindeymiÅŸ. “Caaaan! Nerdesin” diye aÄŸlarmışım! Annem de, “Sus! O senin için aÄŸlasın!” dermiÅŸ.

Temkinli ve dikkatlisin öyle mi?

-Hem nasıl! En ufak bir ÅŸey olduÄŸunda, tilki gibi kulaklarımı dikiyorum. Hemen böyle geri çekilmeler filan…

Belki de sondur ona göre yaşa!

Sol bileÄŸinde Türkan yazıyor. Bir art direktör yazmış. Kolunda ise Latince ‘Ultima Forsan…’ ‘Belki de sondur‘ anlamına geliyor. Saatlerin ve kilise çanlarının içinde yazarmış eskiden. ‘Belki de sondur, ona göre yaÅŸa!‘ manasında. Bir de bileÄŸinde, alt alta üç daire var. Meteorolojide, ‘SaÄŸanak, duraksız yaÄŸmur‘ anlamına gelirmiÅŸ. Bu genç kadın da kendini öyle tanımlıyor zaten…

Yorum Bırak

twenty + 4 =