Bu tarihi fırsatı değerlendirirsek bir ülke oluruz, değerlendiremezsek Suriye oluruz!

DÜN başlayan güvenlik politikaları uzmanı Mete Yarar’la yararlı söyleşimiz bugün de devam ediyor…

Bu darbe girişiminin önlenmesi tesadüflere mi bağlıydı?

– Plan, yalnızca sizin kurguladığınız düzenle gitmez. Sizin etkileyemediğiniz başka faktörler de devreye girer. Mesela Sayın Cumhurbaşkanı, “Sokağa çıkın!” demeyebilirdi ya da Sayın Cumhurbaşkanı, o otelden geç çıkmış olsaydı, bunu hiç söylemeyecekti! Çünkü bugün hayatta olmayacaktı. Hande Fırat, Cumhurbaşkanı’na “Cebinizden görüntülü bağlanalım” demeseydi ne olacaktı? Birtakım tesadüfi gelişmeler tabii ki söz konusu. Bir şey daha var…

Nedir o?

– Fark ettiniz mi bilmiyorum, Sayın Cumhurbaşkanı da, Başbakan da sabit yerden konuşmuyordu. Arabanın içindeydiler. Tehlikenin farkındalardı ve devamlı hareket ediyorlardı. Senaryo olsa, bir yerde sabit durursun ve televizyonları yanına çağırırsın. Onlar öyle yapamadılar. Araçtan araca gittiler. Deniz Kuvvetleri Komutanı, tek başına bir sivil aracın içinde sabaha kadar İstanbul’u dolaşmış mesela yakalanmamak için…

Balyoz davaları sırasında, ordudaki tasfiyelerle bu darbeci subaylar şu an bulundukları mevkilere geldiler, yetkili konuma geçtiler ve bugünü beklediler… Peki bunda hükümetin eksik analiz hatası yok mu?

– Olmaz mı? Sayın İlker Başbuğ elindeki raporu, dönemin başbakanına yani Tayyip Bey’e gösterdiğinde, “Bu adamlar bize eylem yapmak istiyorlar. İsimleri bunlar, bunlar… Ama planları daha büyük. Asıl hedef Türkiye demokrasisi!” dediğinde ve tek tek o zamanki polis müfettişlerinin ve savcıların isimlerini verdiğinde, “Çok büyütüyorsun İlker!” tavrıyla karşılaştı. Ama sonra televizyona çıktı ve “İlker Paşa haklıymış!” dedi. Ne var ki, çoktan mevzilenmişlerdi. Onca subay insanların önünde yargısız infaz edilirken ve onur intiharları yaşanırken herkesin gözü kapalıydı. Bu suça, 78 milyonun hepsi ortak. Hepiniz oradaydınız Ahmet Kaya’nın hikâyesinde olduğu gibi. “Hepinizin gözünün önünde oldu bu olaylar!” Bu ülkenin yazarlarının, aydınlarının, siyasetçilerinin gözünün önünde… Ve o zaman asker bas bas bağırıyordu, “Darbeci örgüt bunlar!” diye. Ama herkes işine, hayatına devam etti. Şimdi diyorlar ki, “Fethullahçıların kümelendiğini asker nasıl olur da fark etmedi?” Fark etmez olur mu ama bunu söyleyenlerin hepsi tutuklandı! Ve senin kılın kıpırdamadı! Şimdi hangi yüzle, “Aaa nasıl olur da bilmezler!” diyorsun…

ASKER ASKERE KURŞUN SIKMAZ

Bundan sonra ordunun ruh hali ne olacak? İtibarı çok sarsılmadı mı? Hangi çocuk artık asker olmak ister?

– Uzun zamandır bu sıkıntıyı yaşıyoruz zaten. Bakın, Türkiye’de bir barış dönemi ordusu yok. Tam tersine, üç cephede birden savaşan bir ordumuz var. Hem PKK’yla hem IŞİD’le hem de FETÖ’yle savaşıyor. Ama artık bir F-16 kaldırıldığında, “Hedef Kuzey Irak’taki bir yer mi, yoksa Ankara’da bir yer mi?” şüphesinin duyulduğu bir ordudan söz ediyoruz. Hadi gelin de çıkın bu işin içinden! Fakat ben o yakalanan adamların asker olduğunu şiddetle reddediyorum. Kendi silah arkadaşlarını kurşun sıkarak öldürenler asla asker olamaz!

Siz toplumun bu işin içinden birlik-beraberlik sonucuyla çıkacağını düşünüyor musunuz?

– O kadar tarihi bir fırsat doğdu ki. Bu tarihi fırsatı değerlendirirsek bir ülke oluruz, değerlendiremezsek Suriye oluruz! Halk, baksın ve tercihini yapsın. Hâlâ “Suriye olmak istiyoruz” diyenlere ne diyebilirsiniz ki?

KAFASI KESİLEN ASKER YOK

Bir askerin kafasının kesildiği söylendi, ne diyorsunuz?

– Bir kere kafa kesme filan olmadı. Onu söyleyeyim. Böyle bir olay asla yok. İstanbul’da ya da başka bir yerde başı kesilmiş bir asker yok. Kayıtlarda yok. Köprüden atılan da yok. Hepsi dezenformasyon. O kafası kesilerek öldü denilen askerin, güya fotoğrafını yayınladılar, o asker yaşıyor ve iki yıl önce ordudan terhis olmuş. Geçmişte de bir sürü fotoğraf koyuldu, bunların bir kısmının Suriye’de çekildiği anlaşıldı. Her tarafından kan akan çocuk görüntüleri var, bu görüntü mesela bundan iki sene önce trafik kazası sonucu yaralanan bir askerin hastaneye kaldırılma görüntüleri…

Bu kime yarıyor?

– Bakın herkes “Bitti mi? Tehlike var mı?” diye soruyor ya, ben de diyorum ki, bundan sonraki süreç, Türkiye’de içsavaş çıkarma sürecidir. Sokağa çıkacak grupları provoke etmeye çalışacaklar. Bugünden itibaren herkes buna hazırlıklı olsun. Sosyal medyadaki kutuplaşma da sağduyulu davranılmazsa tavan yapacak. Dikkatli olmamız, önümüze alıp düşünmemiz gerekiyor…

BU DARBENİN ÖNLENMESİNDE BİRİNCİ ÖNEMİ KİME VERİYORSUNUZ?

1- Sayın Genel Kurmay Başkanı’nın direnmesi ve bunun altına imza atmaması. Komuta kademesinin buna uymaması.

2- Sayın Cumhurbaşkanı’nın halkı meydanlara çağırması ve halkın da bu çağrıya uyup direnmesi.

3- Özel Kuvvetler Komutanı gibi bazı birimlerin, çatışmayı ve ölmeyi göze alarak bu cuntacılarla birebir çatışması.

4- Basının Türkiye’ye bilgi akışını kesmeden vererek cuntacıların gerçek yüzünü göstermesi. Bunu birinci maddeye de alabilirsiniz. O kadar önemli

TSK RÜŞTÜNÜ İSPATLADI DARBE NİYETİ OLMADIĞINI GÖSTERDİ

TÜRK Silahlı Kuvvetleri bir süredir darbeci olarak gösterilmeye çalışılıyordu. Şimdi bu darbe girişimi sırasında rüştünü ispatladı. Darbe yapmaya niyeti olmadığını çok net gösterdi. Aynı şekilde AK Parti’ye sıcak bakmayan bütün siyasi gruplar da seçim dışında bir alternatif tanımadıklarını kanıtlamış oldular. Evet, bu olay çok kötü bir olay. Ama Türk toplumu açısından ders çıkarılması gereken bir sonuca ulaştı. Aslında ne olursa olsun Türkiye halkının demokrasiye inancının ne kadar kuvvetli olduğunu gösterdi. Çok güzel bir tarih yazılabilir bundan sonra. İnşallah da öyle olacak…

O YÜZDEN DE GÖZLERİNİ KARARTARAK DARBEYE GİRİŞTİLER / Mete Yarar – Birinci bölüm

Yorum Bırak