Rutubet ile küf solunum yolları ve alerjik hastalıkları artırıyor

Isı yalıtımının dünyaya ve aile bütçesine etkisini Miktat Kadıoğlu’nun muhteşem anlatımıyla gayet iyi anlıyorsunuz. Olayın, bir de sağlık boyutunun olması konuyu bir kat daha önemli hale getiriyor.
.
Prof. Dr. Bülent Karadağ Marmara Üniversitesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı. Bülent Hoca, ısı yalıtımı yapılmayan evlerde sıcaklık değişimlerinden oluşan ‘Nem‘ ve buna bağlı ortaya çıkan ‘Küf‘ün büyük bi sorun olduğunu söylüyor. Hatta, bunu şöyle ifade ediyor : ‘Duvarı nem insanı küf yıkar!’
.
Prof. Dr. Bülent Karadağ ve ekibi, yalıtımlı ve yalıtımsız evleri araştırmalarının merkezine koymuş durumda. Bu kapsamda, sensörler yerleştirilmiş iki ev dışında, kapsamı da genişletmişler. 10 farklı ilde, yarısı yalıtımlı, yarısı yalıtımsız evlerde oturan 800 aileye ulaşmışlar. Küf oluşumları ve solunum yolları şikayetlerini ilgilendiren sorular sorulmuşlar. Sonuçlar kaygı verici. Alerjik astım veya alerjik nezle görülme oranları, küflü evlerde yüzde 43, küf sorunu olmayan yalıtımlı evlerde ise yüzde 22 olarak çıkmış.
.
Anlayacağınız, solunum yolu enfeksiyonuna yakalanma riski yalıtımsız evlerde iki kat fazla!!!
‘Biz dünyada ilk defa, ısı yalıtımı ve sağlık arasındaki ilişkiye dair, uzun dönemli bir gözleme dayalı, geniş kapsamlı araştırma yaptık‘ diyor Bülent Hoca.
.
Ekibiyle birlikte araştırma sonuçlarından bilimsel yayınlar çıkarıyorlar ve bunları kongreler aracılığıyla dünyayla paylaşıyorlar. Böylelikle, Dalmaçyalı ve İTÜ’yle birlikte hayata geçirdikleri projenin başka ülkelerde yapılacak benzer çalışmalara dayanak olacağını düşünüyorlar.
.
Son bölümde de, bu kadar faydasını ve önemini konuştuktan sonra, doğru yalıtım nedir? Nasıl yapılır? Nelere dikkat edilmelidir? Sorularının cevaplarını öğreneceğiz…

Bülent Hocam, Mikdat Hoca’yla evlerdeki termal konfor kavramı üzerinde konuştuk. Bu termal konforun, sağlık tarafında karşılığı nedir?
– Termal konfor, iç ortamda rahat çalışma/yaşama için “uygun ısı koşulları” anlamına geliyor. Soğuk, nemli hava, bu bakımdan termal konforu engelliyor. Başta solunum yolu rahatsızlıkları olmak üzere hastalıklara elverişli bir zemin oluşturuyor.

O zaman, “Isı yalıtımının sağlıkla da yakın bir ilişkisi var… Toz taneleri, virüsler, bakteriler, mantarlar, kimyasal etkileşim, kuru ve aşırı nemli iç mekan koşulları altında gelişiyor” diyebilir miyiz?
-Biz de araştırmamızda sizin sorunuza cevap aradık. Yanıt, maalesef evet! Ev içindeki bölümlerde, ısı farkının olması neme yol açar. Nemli ortam da küf için elverişli hale gelir. Benim alanım açısından küf oluşumunu araştırmak gerekiyordu. Nitekim beklendiği üzere ısı yalıtımı olmayan evde, küf gelişimi saptandı. Bu küf örneğini laboratuvarda incelediğimizde ise evlerde en sık gördüğümüz Penicillium tipi bir küf mantarı saptadık. Bunun solunum hastalıklarını artırdığını biliyoruz. Bu iki ev örneği, bunu görme açısından çok önemli bir veri sağladı.

Türkiye’de iklim koşullarını göz önünde bulundurduğunuzda, ısı yalıtımsız evler, yaratılan bu sağlıksız koşullar nedeniyle özellikle hangi hastalıkları tetikliyor?
-Biz araştırmamız kapsamında, yarısı ısı yalıtımlı olmak üzere 800 evde, hane halkıyla uluslararası standartta bir anket yaptık. 10 farklı ilde yer alıyordu katılımcılar. Onlara binalarında küf oluşumu ve özellikle solunum yolları sorunlarıyla ilgili sorular sorduk. Sağlık açısından en dikkati çeken özellik; yalıtımsız evde beklendiği gibi küf oluşmasıydı. Küf oluşumu ciddi anlamda bir risk olarak karşımıza çıktı. Yalıtım oranları binaların yaşı artıkça düşmekte ve bununla orantılı olarak küf oranı da hızlı bir şekilde artmakta. Türkiye çapında yaptığımız anket çalışmasının sonuçlarına baktığımızda, en çok gördüğümüz şu: Isı yalıtımsız evde yaşamak kesinlikle sağlığı bozuyor, küf oluşumunu artırıyor. Küf oluşumu artığında da solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma riski 2 kat artıyor. Astım, KOAH gibi kronik akciğer hastalıklarına, yine yüzde 50’lere varan oranla rastlayabiliyoruz. Geçirdiğimiz pandemi sürecindeki COVID-19 hastalığına yakalanma olasılığınız, küf yokken yüzde 22’yken, küflü evde yaşadığınızda yüzde 32’ye çıkıyor. Yani bir buçuk kat daha riskli hale geliyor. Bir başka deyişle yüzde 30-40 daha fazla Covid’e yakalanma riski ölçtük. Alerjik astım veya alerjik nezle ise küflü evlerde yüzde 43’ken, küf sorunu olmayan evlerde yüzde 22.

Türkiye’de iklim farklılıklarını göz önünde bulundurduğunuzda, özellikle hangi bölgelerde ısı yalıtımının insan sağlığı için daha kritik bir önem taşıdığını düşünüyorsunuz? Hangi bölgelerde acil bir planlamayla ısı yalıtımı konusunda aksiyona geçilmesi gerekiyor?
-Benim görüşüme göre, önce ülkemizde sıcaklık değişimlerinin en fazla yaşandığı, gece-gündüz farkının en yüksek seyrettiği illerden başlamak gerekiyor. Ayrıca nem oranı yüksek olan bölgeler de ciddi bir risk altında. Siz içeriyi ısıtıp, ısıyı burada uzun süre koruyamayınca, ısı değişimi zikzaklar çiziyor ve ortaya çıkan bu nemin de küf oluşum etkisini artırdığını gözlemliyoruz.

Bu proje özellikle hangi açılardan anlamlı ve önemli? Bu araştırmanın farkındalığa nasıl bir katkısı olacağını düşünüyorsunuz?
-Biz dünyada ilk defa, ısı yalıtımı ve sağlık arasındaki ilişkiye dair, uzun dönemli bir gözleme dayalı, geniş kapsamlı bir araştırma yaptık. Araştırmamızın sonuçlarını da farklı bilimsel kongrelerde paylaşıyoruz ve yayınlayacağız. Bunun bilim dünyasına örnek teşkil edeceğini, başka ülkelerde de benzer araştırmalara dayanak oluşturacağını düşünüyor ve umuyoruz. Öte yandan ülke ve hane ekonomilerine katkısından söz edebiliyor, yüzde 60’a varan tasarrufu ölçebiliyoruz. Ama sağlığa etkisini nasıl ölçeceğiz? Bu maliyetlere acil başvurular, yaşanılan solunum hastalıkları, KOAH, ilaç ve iş gücü kaybını eklediğimizde, bu maliyetler belki de çok daha fazla olacak. Bu konuya dikkat çekmek açısından da bir katkıda bulunduğumuzu düşünüyorum.

Rutubetin insan sağlığı üzerindeki etkileri epey ciddi o zaman…
-Evet. “Duvarı nem, insanı gam yıkar” atasözümüze ek olarak “Duvarı nem, insanı küf yıkar” ifadesi de bu çalışma sonucunda doğdu. Rutubet ile küf, özellikle solunum yolları ve alerjik hastalıkları önemli ölçüde artırıyor. Bu nedenle de acile başvurular ve antibiyotik kullanımında belirgin derecede artış var.

Rutubetli bir evde dikkat edilmesi gereken konular nelerdir?
-Öncelikle koruyucu tıp açısından rutubetli evde küf oluşumunun önlenmesi, yani yalıtımın kontrol edilerek uygun standartlarda yapılması şart. Bu yüzden evinizde yalıtımınız var mı ve uygun mu diye kontrol edilmesi lazım. Küf saptanırsa, durumun acil olduğu da unutulmamalı!


Siz, bu projede İTÜ’yle ve Mikdat Hoca’yla omuz omuza çalışıyorsunuz…

-Evet. Çalışma kapsamında, tüm ölçümlerden Mikdat Hoca’mın önderliğindeki İTÜ ekibiyle birlikte, anlık haberdar oluyor ve sonuçları birlikte değerlendiriyoruz. Deneysel ev modelinde yarattığımız değişiklikler ve bunların iç ortam termal konfora etkisi konusunda da birlikte hareket ediyoruz. Ölçtüğümüz değerler doğrultusunda da ideal ev ortamı nasıl olmalı çalışmalarımızı, ekip olarak birlikte sürdürüyoruz.

Yalıtımın sağlık üzerindeki etkilerini ölçmeyi amaçlayan bu projede Marmara Üniversitesi olarak sizin katkınız ne olacak?
-Marmara Üniversitesi olarak, anketteki soruların uluslararası standartlarda hazırlanmasından sonuçların değerlendirilmesine kadar her aşamada yer aldık. Toplumda farkındalık yaratmak için sonuçların kamuoyuyla paylaşılmasında da görev alıyoruz. Ayrıca bu bilgiler doğrultusunda, hazırlamakta olduğumuz formlarla polikliniklerimize başvuran hastaların ev ortamları üzerinde çalışmalara başlamak üzereyiz.

Bülent Hocam, sizi yakalamışken şunu da sorayım: Covid meselesini atlattık derken, şimdi de bir türlü geçmeyen gripler ve influenzalarla karşı karşıya kaldık. Ne olacak, bu solunum yolları hastalıklarından kurtulamayacak mıyız?
-İnfeksiyonlar ve insanoğlu arasındaki mücadele binlerce yıldır sürüyor. Şimdiye kadar tıptaki gelişmelerle ezici bir üstünlük sağladık. Ancak virüsler, bu konuda ayrıcalıklı. Çünkü birkaç virüs dışında, bu mikrop türüne karşı etkin silahımız yok. Virüsler fazla saldırgan seyretmediğinde, hastalıkları atlatabiliyoruz. Ama kuş gribi, domuz gribi, COVID gibi durumlarda çaresiz kaldık. Önümüzdeki yıllarda, yeni virüsler ve salgınlar kapımızda olabilir. Bu tip salgınlara hazırlıklı olmak zorundayız.

Yorum Bırak