Ona hep “Biraz kilo mu aldın?” dediler. DEMEYİNİZ! Bazı konularla ilgili, fikriniz sorulmadan, konuşmamaya özen gösteriniz!

Hepimiz yapıyoruz… Fikrimiz sorulmadan, karşımızdakine akıl veriyoruz, tavsiye veriyoruz. Güya onun iyiliği için! Ama işte bazen de onların ruhunda onarılmaz yaralar açıyoruz. Yapmamamız lazım.

Alya, bir gün bana, “Sorulmadan verilen nasihat, nasihat değil… Eleştiri!” demişti. Haklı! İnsanların hayatlarına burnumuzu sokmamamız lazım. Onları yargılamamız lazım. Değerli fikirlerimizi, onlar bize sormadığı müddetçe, kendimize saklamamız lazım. Tut çeneni! Deme bir şey! O yüzden Beril Ateşoğlu ve Eray Kıray’ın “DEMEYİNİZ” projesi, anlamlı ve doğru bir yere parmak basıyor. Tebrik ederim.

Huzurlarınızda Beril. Onunla mini bir röportaj yaptım…

HEPİMİZE AYNA TUTAN PROJE: DEMEYİNİZ!!

Kimsin, nesin Beril Ateşoğlu… Seni tanıyalım…
-Doğma büyüme Ankaralıyım. Ama 13 senedir iş sebebiyle İstanbul’da yaşıyorum. Sinema sektöründe çalışıyorum. Mesleğimi çok seviyorum. Önceden bana çok büyük görünen 30’lu yaşlarımdayım. Tadını çıkarıyorum, harika yaşlarmış gerçekten! 40’ları düşündüğümde daha da heyecanlanıyorum! Ne olduğumu hala tam bilemiyorum ama ne olmadığımı biliyorum. Seneler önce kendime şöyle bir söz vermiştim: Ben hiçbir şeyin “ist”i olmayacağım. “İdealist, realist, narsist…” Hala daha değişmeyen nadir kararlarımdan. Yaşadığım hayattan memnunum, bu da beni keyifli ve hafif biri yapıyor olabilir. Cesurum ama korkularımla baş etmekte çok iyi değilim. Yaratıcı tarafım güçlü. Çok düşünürüm. Fantezi dünyam geniş. Kendi kendime çok sohbet ederim ama biraz tembelim. İroniyi severim.

PROJE, BU GÜZEL FOTOĞRAFLARI ÇEKEN SANATÇI ARKADAŞIM ERAY KIRAY’LA BİR SOHBETTE ORTAYA ÇIKTI

Eray Kıray ve Beril Ateşoğlu

Fotoğraflar da, verdiğiniz mesajlar da çok anlamlı… Nerden çıktı bu fikir?
-Teşekkürler. Mutlu ve sakin bir ailede yetiştim. Belki de bu yüzden sorgulamaktan ve farklı yerlerden bakabilmekten hiç çekinmedim. Ailem verdiğim bütün kararlara saygı duyar. Bu durum, felsefeyle olan ilişkimi çok besledi. Felsefe, iletişim ve yazmak hayatımda en çok yer kaplayan şeyler. Bu üç unsur birleşince, bir de insan 30’larına gelince kendi üslubunun daha rahat arkasında durabiliyormuş. Proje, bütün o güzel fotoğrafları çeken sanatçı arkadaşım Eray Kıray’la bir sohbette ortaya çıktı. Ama arkasını sorarsan, 30 küsur senelik birikim ve sorgulama…

DÜŞÜNMEDEN SÖYLEDİĞİNİZ ONLARCA SÖZ, TAHMİN ETMEDİĞİNİZ YARALAR AÇIYOR!

“Düşünmeden söylediğiniz onlarca söz, tahmin etmediğiniz yaralar açıyor. Hayatına, haline bakmadan, sormadan, anlamadan, düşünmeden dediler… Demeyiniz!’’ Instagram profiline girer girmez bu cümle çıkıyor karşımıza… Neden burnumuzu sokuyoruz birbirimizin hayatlarına?
-Bu soruyu ben de çok sordum. Günün sonunda sevdiğim bir sözle açıklayabildim. “Herkes kendi kapısının önünü temizlese, sokaklar pırıl pırıl olur.” Kendi kapımızın önünü temizlemektense başkalarının kapı önlerini eleştirmek daha kolay. Bu temizliğe zaman ayırmak insanlara hep zor gelmiştir. İkinci bir sebebi de sosyal varlıklarız, konuşmayı çok seviyoruz ama ne konuştuğumuzu bilmiyoruz. İletişim kurmak biraz hafife alınıyor. Aslında, zannedildiği kadar kolay değil. Kelimeleri yan yana koyan herkes iletişim kuruyor diyemeyiz. Kurulan cümlelerin sorumluluğu olduğunu unutuyoruz ve maalesef kimse bize sağlıklı bir iletişimin nasıl kurulacağını da öğretmiyor. Konuşurken bireysel sınırları gözle göremezsiniz, o sınırlar, kişinin erdemleri doğrultusunda oluşur. İnsanların cümle yapılarında, düşünce sistemlerine dair ipuçları bile bulabilirsiniz. Herkesin kendine has bir cümle yapısı vardır. Tabi bunları fark edebilmek için önce iletişimi, konuşmayı önemsemek gerekiyor. Gerekli önemi verseydik bu kadar hoyratça konuşamazdık bence.

FİKRİMİZ SORULMADAN ELEŞTİRMEYİ VE TAVSİYE VERMEYİ ZEKA VE İYİ NİYET GÖSTERGESİ ZANNEDİYORUZ!

Hepimiz bu hataya düşüyoruz: Fikrimiz sorulmadan yorum yapıyoruz. Hatta bazen sırf bir şeyler söylemiş olmak için! Oysa karşımızdakini yaralıyoruz! Bunu farkında bile değiliz…
-Kesinlikle! “Sorduk mu?” sorusu, çok doğru bir soru bana kalırsa. Biz, ortada bir soru yokken eleştirmeyi, tavsiye vermeyi zeka ve iyi niyet göstergesi zannediyoruz. Bana kalırsa problem “gören”indir. Ve gören, gördüğü problemin sorumluluğunu almalıdır. Bunu neden bir problem olarak gördüğünü, önce kendisine sormalıdır. Mesela birilerine “Biraz kilo ver!” demek. Bu, bunu söyleyen insan için bir problem demek ki. Ama söylediği kişi için bu bir problem mi? Bilemiyoruz… Problem olsa bile, bizden bir çözüm önerisi istemediği sürece, bizim konuşmaya hakkımız yok. İnsanların ağzına, nasıl durduk yere, sormadan yemek sokuşturamazsak, akıllarına da cümlelerimizi sokuşturamayız! Sağlıklı bir iletişim için karşılıklı “rıza göstermek” çok önemli…

ANA KRİTERİM SAMİMİYET

Paylaşımlara nasıl karar veriyorsun?
-Eray’la beraber fotoğrafları çekiyoruz ve bir havuz oluşturuyoruz. Bazen fotoğrafları çekerken altına ne yazacağımı, biliyor oluyorum. Bazen de yazıyı yazıyorum, sonra fotoğraf bakmaya başlıyorum. Bazen de fotoğrafı görünce, aklıma bir şeyler geliyor. Metinleri yazmak çok kolay olmuyor. Hem kısa hem etkileyici olmasını istiyorum. İçime sinmeyen bir konuyu yazmak için asla kendimi zorlamıyorum. Esas kriterim samimiyet.

1 ay gibi kısa bir sürede, yaklaşık 20 bin kişiye ulaştınız… Böyle bi ilgi bekliyor muydun?
-Dürüst olmak gerekirse, benim tek bir beklentim vardı; o da bunu yapabilmek. Herhangi bir sayıya ulaşmak gibi bir hedef, koymamıştım. Ama şimdi anlıyorum ki, sadece benim değil, birçok insanın ihtiyacı varmış. Bu arada ben, aykırı görünebilecek fikirlerimle yaşamaya çok alışkınım. Bu kadar insanın hak veriyor olması, pek beklediğim bir şey değildi! Paylaştıkça aslında zannettiğim kadar aykırı olmadığını ve doğru anlaşıldığını görmek hala daha bir şaşkınlık yaratıyor bende, şimdilik bu güzel şaşkınlığın tadını çıkarıyorum.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Çünkü ona “E sende evlat edinirsin nolacak, güçlü bir kadınsın!” Dediler. Demeyiniz! Sizce bunu ve daha nice olasılığı düşünmemiş olabilir mi? Ve hala daha her an güçlü kalabilir mi? Sizi bu süper kahraman ile tanıştıralım, belki sonrasında cümleleriniz değişir. Ceren! 33 yaşında 8 ay boyunca kanser ile mücadele etti. Geçirdiği 2 ameliyat sonrası çocuk sahibi olamayacağını öğrendi. Onun süper gücü ,yaşadığı her şeye rağmen gülebilmesi , işittiği kırıcı önerilere karşılık demeyiniz diyebilmesi! Bir çok insan “DEMEYİNİZ” diyemediği için işittikleriyle baş etmeye çalışıyor. Her zaman bir şey söylemenize gerek yok, bazen insanların acılarına sessizce saygı duymak yeter. Seni seviyoruz Ceren!❤️

Demeyin! (@demeyin_iz)’in paylaştığı bir gönderi ()

BU CÜMLELERİ İŞİTMEK KADAR, SÖYLEMEKTEN DE ÇEKİNİR HALE GELMELİYİZ!

Etkileşimler arttıkça bir şey fark etmeye başladım: İnsanlar, DEMEYİNİZ projesinde yer alan cümlelerin, kendilerini ne kadar rahatsız ettiğini söylüyorlar. Bu tabii ki çok kıymetli. Ama odağı, biraz daha içe dönük hale getirmeyi hedefliyorum. Sonuçta bu cümleler sadece başkalarının ağzından değil, bizim de ağzımızdan çıkıyor. İşitmek kadar, söylemekten de çekinir hale gelmek ve iletişimin öneminin altını çizmek ne de güzel olur. Ne düşünürsek onu söyleriz, ne söylersek onu işitiriz, ne işitirsek onu yaşarız ve ne yaşarsak onu düşünürüz!

HAYALİM: OKULLARDA İLETİŞİM DERSİ VERİLMESİ!

Hayalim: Okullarda iletişim dersi verilmesi! Duygu ve fikirle, iletişimin nasıl anlamlandırılabileceğini, yönetilebileceğini, dönüştürülebileceğini ve sonrasında nasıl sağlıklı bir iletişim kurulabileceğini. Bunu öğrenmek, herkesin hakkı olmalı. Bizler, bunu el yordamıyla öğrenmemeliyiz. Hayalimdeki “hayat bilgisi” dersi böyle!

Yorum Bırak