Sevginin en büyük düşmanı nefret değil korku
Nilgün Yerli’yi 29 Nisan’da Zorlu Center’da ben de izlemek istiyorum.
Kendi hikâyesini anlattığı tek kiÅŸilik oyunu ‘Yerli Yersiz’de… Heyecanla bekliyorum. Nilgün Yerli cesur bir kadın, cesur olduÄŸu için de özgür bir kadın. Bize de onun formülünü veriyor. “Cesur olmadan özgür olabilmek hayal!” diyor. O, Hollanda’da yaÅŸayan bir tiyatro oyuncusu. 30 yıldır Hollanda’da yaşıyor. Bugüne kadar sekiz tiyatro oyunu yazmış. Yazmakla kalmamış yönetip, oynamış da. Avrupa’nın çeÅŸitli ÅŸehirlerinde tiyatroseverlerle buluÅŸmuÅŸ, gelecek hafta da İstanbul’da olacak, sonra Türkiye turnesine çıkacak. Önyargılara sahip kültürler arasında köprü olmayı hedefliyor. O, mozaik insanlardan biri. Dedesi imam ama 15 yaşında anne baba ölünce rahibeler tarafından büyütülmüş. Manastırda namaz kılarak annesinin ruhuyla iletiÅŸimini sürdürmüş. Bilgi’den öğrencim İnan Kırdemir görüştü kendisiyle, sizin de bu harika kadını tanımanızı istedim.
Hikâyeniz nerede, nasıl başladı?
-KırÅŸehir’de. MüfettiÅŸ bir babayla ev hanımı bir annenin kızıyım. 80’lerin başında Türk öğretmenlerin yurtdışına atanmasıyla babamın tayini Hollanda’ya çıktı…
Mutlu oldunuz mu?
-Hem de nasıl! EÅŸekten inip, uçaÄŸa bindim desem yeridir. Ama bu mutluluk uzun sürmedi…
Neden?
-Hollanda’da bir trafik kazasında annemi ve babamı kaybettim. 15 yaşındaydım…
Çok fenaymış…
-Evet. Teyzem, daha iyi bir gelecek için Hollanda’da yaÅŸamamı uygun gördü. Ama reÅŸit deÄŸildim ve bakılmakla yükümlüydüm. Hollanda devleti duruma el koydu: Ya bakıcı bir ailenin ya da rahibelerin yanında yaÅŸayacaktım. B şıkkı oldu. Rahibelerle büyüdüm.
Peki bu, olumsuz bir ÅŸey mi oldu?
-Hayır. Büyükbabam imamdı. Onun sayesinde bütün dinlere saygı duymasını öğrendim. Hep namaz kıldım, rahmetli annemle iletişimimi öyle sağladım. Her namaz kılışımda, rahibelerin sonsuz bir sükûnet ve saygıyla beni izlemeleri, bence dünyadaki bütün hislerin en kutsalıydı.
Vicdan, kalpsiz arınmaz, akılsız da korunmaz
Annem toprak filozofuydu. Ona göre yaşamın sırrı doğadaydı. Doğanın kusursuz işleyişinin temeli sevgi ve iyilik. Ben, doğa sayesinde kalbimin sesini duymayı keşfettim. Ama kalbimi dinlemekten, aklımın dilini kesmiştim. Oysa vicdan kalpsiz arınmaz, akılsız da korunmaz. Annemden vicdanımı temizlemeyi, rahibelerden vicdanımı korumayı öğrendim.
HAYATI DA KENDİMİZİ DE ÇOK CİDDİYE ALMAYALIM
9 yaşındaki oÄŸlunuz size sormuÅŸ, tanrı mı bizi yarattı, biz mi tanrıyı… Nasıl cevap verdiniz?
-Tanrı, benim için güneÅŸ, rüzgâr, deniz. Rüzgârı hayal ederken, fırtınayı hesaba katmıyoruz. Denizi düşlerken de, bir gün bir tsunaminin her yeri yıkıp geçebileceÄŸinin farkında deÄŸiliz. OÄŸluma tanrıyı güneÅŸte, rüzgârda, denizde bulabileceÄŸini anlatmaya çalıştım. Tsunaminin, tanrı olabileceÄŸi ihtimali korkuttu onu önce. Tanrı’dan korktu! Ben de kendine bir tanrı yaratmasını söyledim. Bir hafta sonra müthiÅŸ bir heyecanla tanrıyı bulduÄŸunu söyledi. Tanrı 9 yaşındaki bir çocuÄŸa, yani oÄŸluma göre, fotoÄŸrafı olmayan, çizilemeyen zamandı…
Oooo çok etkileyici bu anlattıklarınız…
-Ben oğluma hayatı da kendisini de çok ciddiye almaması gerektiğini anlatıyorum. Diyorum ki, kafayı takman gereken tek şey sorumlulukların. Benim sorumluluğum öncelikle iyi bir oyuncu, iyi bir anne ve iyi bir insan olmak. Gerisi umrumda değil.
AŞK, HER RENGİ HER SESİ BİRLEŞTİRECEK YEGÂNE DUYGU
Peki aÅŸk?
-Ben sürekli âşık bir kadınım. Bir aÄŸaca âşık olup, yönümü deÄŸiÅŸtirebiliyorum. Sırf âşık olduÄŸum için Çin’den 170 kiloluk bir taÅŸ getirdim. Dünyaya ait her ÅŸeyi tanımak istiyorum. EÅŸimi de aÅŸkla keÅŸfettim. Evlenirken 5 farklı dinde nikâh kıydık. Düğünümüzde imam da vardı, rahip de. Bu yüzden aÅŸk, her rengi, her teni, her sesi birleÅŸtirebilecek yegâne duygu bence.
Mutluluğun sırrı özgürlük, özgürlüğün sırrı cesaret
Siz Hollanda’da tanınan bir tiyatrocusunuz. Bugüne kadar sekiz tiyatro oyunu yazdınız. Yazmakla kalmadınız, yönetip oynadınız da. Oyunlarınız ve oyunculuÄŸunuz Hollanda Kraliyet Tiyatrosu tarafından tescilli. Ama ekonomi mezunusunuz…
-Evet. Hayalim iÅŸ kadını olmaktı ama sayılara bir türlü ısınamadım. Bir gün hocamın, “Nilgün, bence kendine daha sanatsal, yaratıcı bir alan seçmelisin” demesiyle tiyatro kursuna yazıldım. Türklerin yoÄŸunlukta olduÄŸu bir ÅŸirketten önyargılar üzerine bir oyun teklifi geldi. Gösteri çok beÄŸenildi. 93’te ‘Turkish Delight’ adlı tiyatro grubumuzu kurduk. Avrupa’da önyargı hâlâ önemsenen, ciddi bir mesele. Önyargılarla baÅŸlayan tiyatro maceram gazeteciliÄŸe ve yazarlığa kadar uzandı. Yazıp yönettiÄŸim sekiz tiyatro oyunu, sekiz kitap, sayamadığım kadar çok köşe yazısı biriktirdim. Galiba yaÅŸadıklarım, acılarım, yolculuklarım içimden taÅŸtı ve soluÄŸu sahnede aldım.
Nasıl bu kadar başarılı olabildiniz?
-Benim tek yeteneğim korkusuzluğum. Cesurum ben. Mutluluğun sırrı özgürlükte, özgürlüğün sırrıysa cesarette. Kendi doğrularınıza inanırken, başka doğruları görebilme cesaretiniz yoksa, bu korkaklıktır. Şu an dünyada olan tam da bu. Formülü basit. Vejetaryen bir arkadaşınızla yemeğe çıkıyorsanız, et yememeyi göze alacaksınız. Sahnede birbirimizi farkımızla sevmeyi hatırlatmak istiyorum. Bu yüzden beni izlemeye gelen herkese tanıdık geliyorum. Ve beni izlemek hoşlarına gidiyor.
İlk aşkım Türk olduğum için terk etti
Hollanda’da bir Türk olarak var olmak kolay mı oldu, zor mu?
– E baÅŸta çok zor oldu. İlk aÅŸkım mesela Türk olduÄŸum için baÅŸlayamadan bitti. Çocuk, İtalyan olduÄŸumu düşünmüş. Oysa, etkilemek için ona kazak bile örmüştüm! Kazağı aldı ama aÅŸkımı bıraktı. Biz birbirimizi Kürt, Alevi, dinci, laik diye kutuplaÅŸtırırken, Avrupa’da adam seni sırf Türk olduÄŸun için kafadan çürük elma sepetine atıyor. Bu ülkede yaÅŸayan herkesin birbirini sevmesi için mutlaka bir sene gidip Almanya’da, Hollanda’da ya da Kamboçya’da yaÅŸaması gerekiyor. Döndüklerinde Türkiye’nin taşını toprağını öpücüklere boÄŸacaklarından eminim.
Bu röportajı okuyacakların aklında en en çok ne kalmasını istersiniz?
-29 Nisan’da, Zorlu Center’da gösterim var. Tek kiÅŸilik oyunum ‘Yerli Yersiz’, bir kere bu kalsın. Bir de ÅŸu: Benim için en deÄŸerli hayat bilgilerinden biri: Sevginin en büyük düşmanının nefret olduÄŸunu sanıyordum. Yanılmışım! Sevginin baÅŸ düşmanı korku. BoÅŸuna İstiklal Marşımız “Korkma!” diye baÅŸlamıyor. Ben kendimi kanıtladıysam, korkmadığım için kanıtlayabildim. Bu röportajı okuyanlar da korkmasın. Hem de hiçbir ÅŸeyden…