‘Neşeli Oda’nın 24 kahramanı


ONLAR şahane bir şey yapıyor.
Siz de yapın.
“Neşeli Oda” hepimize model olsun.
Sadece “klavye kahramanı” değil onlar, sadece sosyal medyada görüş bildirmiyorlar, harekete geçiriyorlar, organize oluyorlar ve bir şeyleri değiştirmek için çabalıyorlar.
Ve değiştiriyorlar.
O yüzden de alkışı hak ediyorlar!
“Neşeli Oda”, 24 arkadaşın bir araya gelmesiyle kuruldu.
Birtakım etkinlikler düzenliyorlar, mesela 19 Aralık’ta Shargrilla’da bir yılbaşı partisi, biletler 100 lira, tüm gelir olduğu gibi Kanserli Çocuklara Umut Vakfı’na gidiyor.
Biletleri online da alabiliyorsunuz.
Sonra da bu 24 kafadar, KAÇUV’un kanserli çocukların kaldığı Aile Evleri’nin giderlerini karşılıyor, mikroskop alıyor, görüntüleme cihazı alıyor, onkoloji servisinin duvarlarını grafitiyle süslüyor. Onlar, geleceğimizin çocuklarda olduğunu düşünüyor.
Ve o kanserli çocukları neşelendirmek, motive etmek için uğraşıyorlar.
Siz de sevdiklerinizle bir araya gelin ve kendinize bir vakıf, bir STK seçin, gidin, nasıl destek olabileceğinizi sorun ve harekete geçin…

– Sizi tanıyalım…
Ben Gülşah Birinci. Tekstilciyim. “Neşeli Oda”nın 24 gönüllüsünden biriyim.

– “Neşeli Oda” nedir?
Kanser tedavisi gören çocukların yüzünü güldürmeyi amaçlayan bir sosyal sorumluluk projesi. 24 arkadaşız. Biz, hepimiz gönüllüyüz. Hepimizin bambaşka işleri var aslında. Ama hepimiz iyiliğe, iyiliğin bulaşıcı olduğuna inanıyoruz. “Birlikten güç doğar” diyoruz. Aramızda doktor var, ev kadını var, insan kaynakları uzmanı var, avukat var, oyuncu var. Bundan bir yıl önce dedik ki, “Toplumsal fayda için bir şeyler yapalım!” Ve kanserli çocuklar için kolları sıvadık…

– Müthiş bir şey yapmışsınız! Peki bu fikir aklınıza nereden geldi?
Sohbetlerimizde hep, “Bir sürü şey kötüye gidiyor. Hep bir karamsarlık, umutsuzluk var. Bir şeyler yapmalıyız. Sadece sosyal medyada paylaşım yapmak yetmez! Elimizi taşın altına koymalıyız. Sosyal fayda sağlamalıyız. İyi de neresinden tutsak diyorduk!” Sonra kendi çapımızda küçük bir sivil toplum örgütü gibi çalışmaya karar verdik. İyi ama kime, neye destek olacaktık? Eziyet gören hayvanlara mı? Şiddet gören kadınlara mı? Tek tek aramızda tartışmaya başladık. Sonunda çocuklara destek olmaya karar verdik. KAÇUV’a gittik.

– Kanserli Çocuklara Umut Vakfı’na…
Evet. “Biz sizin için n’apabiliriz? Vakfınıza nasıl destek olabiliriz” dedik. Onlar da “Bizim Çapa’da ‘aile evimiz’ var. Maddi olarak dezavantajlı ailelerin kaldığı evler. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden evlatlarını getiriyorlar, ya Çapa’da ya Cerrahpaşa’da tedavi görüyor o çocuklar. Ve bizim onlara tuttuğumuz evde kalıyorlar. Küçük bir pansiyon gibi. O evin giderlerine katkıda bulunabilirsiniz!” dediler.

– Bağışlarla mı ayakta duruyor o ev?
Evet. Elektriği, suyu, doğalgazı, mutfak masrafları hep bağışlarla karşılanıyor. Biz de geçen sene Conrad’da bir yılbaşı partisi yaptık. “50 bin lira bile toplasak kârdır” dedik. İnanılmaz bir şey oldu, 600 davetli geldi ve tam 140 bin lira para topladık. İnanılmaz sevindik. Ve çok bereketli oldu o para. Çapa’daki kanserli çocukların aile evinin ihtiyaçlarını karşıladık. Sonra Çocuk Onkoloji Servisi’nin duvarlarını grafitiyle süsledik. Hastaneye mikroskop bağışladık…

– Şahaneymiş…
Bitmedi! Damar görüntüleme makinesi de aldık. Küçük de olsa, toplumsal bir fayda sağlayabildiğimiz için çok mutlu olduk. Şimdi sıra bu seneki partimizde. 19 Aralık’ta Shangrilla Otel’inde olacak. Herkesi partimize davet ediyoruz.

– Mekanizma nasıl işliyor?
Çok basit. Bizim partimize katılmak isteyen herkes, bizden bilet alabiliyor ve 100 lirayı KAÇUV’un hesabına yatırıyor. Biletler online da alınabiliyor. Bizim parayla işimiz yok. Tüm bağışlar vakfa yapılıyor. Yani paralar doğrudan oraya gidiyor. Geçen yıl, sağ olsun, Kutsi sahne aldı. Bu sene de çeşitli sanatçılarımız var. Güzel, neşeli ve iyilik dolu bir parti olacak.

– Bu yıl elde edilen gelirle neler yapılacak?
KAÇUV’in Anadolu yakasındaki ikinci kanserli aile evine destek olacağız.

– Ne güzel! Siz sadece oturup bir şeylerin düzelmesini beklemiyorsunuz, çözümün bir parçası olmaya çalışıyorsunuz…
Evet ve herkese tavsiye ederiz. Siz de birkaç insan, birkaç arkadaş bir araya gelin. Dilediğiniz bir STK’yı seçin ve destek olun. Sevgi ve iyilik çok hızlı yayılıyor. İyiliğin ve sevginin gücüne inanalım. Biz geçen sene 600 kişinin geleceğini rüyamızda görsek inanmazdık. Ama geldi. Niyetiniz iyiyse, inanılmaz kitlelere ulaşıyorsunuz. Biz aldığımız o güzel enerjiyle devam ediyoruz…

AH CAFER YARKENT DE GİTTİ!

NASIL üzüldüm anlatamam.
Ve inanamadım.
Henüz 60’larının sonundaydı.
Pankreas kanseriymiş, bilmiyordum. Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine ve bütün sevenlerine de sabır…
O şahane bir Egeliydi.
Bir zeytin âşığıydı.
Zeytin ağacı üzerine saatlerce konuşabilirdi.
Ben onu hep Hürriyet’in koridorlarda ıslık çalan haliyle hatırlayacağım. Sonra bilgisayarın başına geçişi ve nefis sayfalar yapışıyla…
Neşeli, enerjik, modern, yenilikçi ve vizyoner bir gazeteciydi.
Bana çok destek oldu, onun tatlılığını, sevecenliğini unutmama imkân yok.
1968’de Yeni Asır’da gazeteciliğe başladı Cafer Yarkent. Magazin sayfa sekreteri, birinci sayfa sekreteri, sorumlu yazıişleri müdürlüğü, makalelerden sorumlu müdürlük görevlerinde bulundu. Sonra Yeni Asır’da ARGE bölümünün başında birçok teknolojik gelişmelere önderlik etti. Yeni Asır gazetesinin bilgisayarla hazırlanması konusunda eğitim aldı. 1985’te Sabah gazetesinin teknik altyapısını hazırlayan ekibin yönetmenliğini yaptı. Bir yıl sonra İstanbul Hürriyet gazetesine yine ekibiyle birlikte yazı işlerinde bilgisayarla gazete hazırlama kursları vererek, editoryal olarak Hürriyet gazetesini bilgisayarla hazırlanır hale getirdi. O yıllar içinde, laptop olarak bilinen taşınabilir dizüstü bilgisayarları Türkiye’de ilk kez gazete ortamında uyumunu sağlayan ve kullanılır hale getiren kişiydi.
Çok ileri görüşlü ve vizyonerdi.
Gazeteleri bugünkü teknolojiyle tanıştıran insanlardan biri o.
Ona çok şey borçluyuz.
Nur içinde yatsın.
O tatlı gülüşünüzü hiç unutmayacağız Cafer Bey.

Yorum Bırak