Nermin Bezmen: Kadına şiddete ve her türlü sapıklığa isyan ediyorum


NERMİN Bezmen isyan ediyor.

Ama isyan etmekte haksız mı? Son romanı ‘Havva’nın Cezası’ bir isyan romanı. O, bu ülkede yaşanan ve gün geçtikçe artma eğilimi gösteren kadına erkek şiddeti, çocuğa tecavüz, cinayet, çocuk gelinler, cinsel istismar gibi sorunlara karşı var gücüyle haykırıyor. Toplumsal ayıplarımızı, acı ve yaralarımızı yüzümüze çarpıyor. Ona ‘Havva’nın Cezası’nı sordum…

DAYANAMADIM İSYAN ROMANI YAZDIM

– ‘Havva’nın Cezası’ insana tokat gibi çarpan bir roman. Nedir bu?

Bir isyan romanı! “Tokat” duygusu yaratıyorsa tamamdır, yapmak istediğimi başarmışım demektir. Çünkü ben gerçekten de üstü örtülen, sümen altı edilen, mazeret bulunan, kimilerince de “Çok üzüyor beni!” ya da “İçimi acıtıyor, dinleyemiyorum, okuyamıyorum!” diye bir kenara itelenen toplumsal ayıplarımızı, acı ve yaralarımızı tokat gibi çarpmak ve silkelemek istedim insanlarımızı. Bizzat bu suçu işleyenler kadar sessiz kalanlar, duyduğunda üzülüp sonra kavgasını vermeye korkanlar da aynı derece suçlu! Toplumumuzda genel bir kabulcülük, aymazlık, aldırmazlık ve sinmişlik aldı başını yürüdü. Buna daha fazla kayıtsız kalamadım.

– Yani bu bir manifesto mu?

Evet. Çünkü haberleri okudukça yüreğim yanıyor. Ağlıyorum, dağlara, denizlere haykırmak istiyorum. Ülkemde yaşananlara kırgınım, kızgınım. Ve bütün bu negatif duyguyu, kurbanlar adına müşterek haykırış olacak bir romana dönüştürmek istedim. Gittikçe benimsenen, şiddeti yükselen ve neredeyse milli hasletmiş, gelenekmiş, marifetmiş gibi sunulan bütün çirkinliklere, sefih ve sefil anlayışa, sahte din maskesi altında düşük ahlâk savunuculuğuna, kaba sabalığa, adiliğe; estetik, incelik, zarafet yoksunu maganda anlayışa tahammülsüzlüğümün manifestosu ‘Havva’nın Cezası’. Kız ve erkek çocuklarının, kadınların, zorbalıkla ruhlarının, düşlerinin ve bedenlerinin istismarına; şiddete, tecavüze, enseste, pedofiliye maruz bırakılmasına; çocuk gelin verilip kuma satılmasına; sonra da bunlara “gelenek”, “görenek”, “din” kisvesi altında mazeret bulunmasına isyanımdır bu roman!

HAVVA BÜTÜN KURBANLARIN SEMBOLÜ

– Havva kim?

Romanın on iki yaşındaki kahramanı. Ama Havva sadece kızların değil; bütün bu kurbanların, kız ve erkek çocuklarının, kadınların ve aynı zamanda ırzına geçilen tabiatın sembolü. Ama Havva’nın diğer kurbanlardan bir farkı var. Altıncı hissi çok kuvvetli. Olacakları seziyor ve görüyor. Kendisine yaşatılan acıların karşısında minicik bedeninin ve yaşının çaresizliğiyle Allah’a sığınıyor bir tek. Ve O’nun bütün kötüleri cezalandırmak üzere cehennemi yeryüzüne indireceğine inanıyor ve bekliyor. Bu ona güç ve cesaret veriyor.

KADINLAR BU KADAR ZULÜM GÖRÜRKEN AŞK YAZAMAZ OLDUM

– Amerika’da yaşamanız da durumu değiştirmiyor. İnsan ülkesini yüreğinde mi hissediyor?

Elbette! Türkiye benim vatanım. Bu toprakların suyuyla, havasıyla; burada, göklerin altında, denizlerin koynunda büyüdüm. Ülkemi çok seviyorum. Acı çekmemin sebebi
bu sevgi…

– İnsan ülkesinde kadınlar bu kadar zulüm görürken aşktan bahsedemez mi oluyor?

Aynen öyle oluyor! Uzun müddettir aşk, sevgi sözcükleri yazamaz; sanatı, yazıyı, güzel duyguları paylaşamaz oldum. Güzelliklerden bahsedip insanlara umut vermeye, acısı olanları teselliye zamanım, gücüm, keyfim yetmez oldu. Güzel bir duyguyu, keyifli bir anı paylaşmak ayıp gibi gelmeye başladı. Ama bu konuda yalnız olmadığımı biliyorum. Duyarlı insanlar sahip oldukları iyi ve güzel şeyleri yazıp konuşursa şanssız olanlara, acı çekenlere nispet yapıyormuş duygusuna kapılıyorlar. Onları umursamıyormuş gibi görünmekten, bilinmekten korkuyorlar. Nasıl getirdiler bizi bu hale? Nasıl aldılar güzel duygularımızı elimizden? Bireyselliğimizi, düşünme, yorumlama, sorgulama yetilerimizi, farkındalığımızı, sanatı, yazıp çizmeyi… Nefreti, kini, düşmanlığı, cehaleti, vahşeti, tecavüzü, sübyancılığı, cinayeti, şiddeti ektiler. Ne orman kaldı ülkede ne ağaç. Bedeni, ruhu, hayatı tehlikede olmayan ne çocuk kaldı, ne kadın, ne genç…

ŞİDDETE KARŞI EN BÜYÜK GÜÇ KADINLARIN KENDİSİ

– Peki tüm bu şiddetin, vahşetin önüne nasıl geçilebilir sizce?

En büyük güç, kadınların kendisi. Kadınlar düşleri, düşünceleri, ruhları, seçimleri, bedenleri üzerinde bireysel sahipliklerinin farkına vararak yetiştirilmeli. Bunu da yapacak olan yine anneler! Bizde genellikle kendisi ezilmiş, horlanmış anneler, kızlarını veya gelinlerini aynı sistemin içine terk ediverirler. “Biz başka türlü mü gördük?” denir. Halbuki özellikle kendisi hırpalanmış kadınlar, kız çocuklarını aynı kaderi yaşamamaları; erkek çocuklarını da bir gün bir başkasının kızına aynı acıyı yaşatmamaları üzerine yetiştirmeli…

– Kitabın sonu da enteresan. Size böyle bir sonu ne yazdırdı?

İsyanımı tedavi edecek, bugün ülkemizde çaresini sağlayamadığım için Havva ve temsil ettiği kurbanlar adına bir ceza düşündüm aşağılık sapıklar için. Aslında biraz da Havva yazdırdı bana. Öyle olsun istedi.

Yorum Bırak