MUSTAFA ALABORA

Mustafa Alabora’nın ‘İşi Gücü YaÅŸamak’

Nasıl da güzel bir adam Mustafa Alabora! Boylu poslu, yakışıklı, yeÅŸil gözlü, hep genç, hep yeni…

Bu yıl, duayen oyuncunun 50’nci sanat yılı. ‘İşim Gücüm YaÅŸamak’ adlı bir kitabı çıktı. Akıp giden, bir nehir söyleÅŸi. Sevecen Tunç imzalı. Yazarı da kutluyorum, ÅŸahane iÅŸ çıkarmış. Evlere ÅŸenlik bir kitap, evlere ÅŸenlik bir hayat. Yok, yok. Nasıl renkli, nasıl janjanlı… Eski İstanbul, YeÅŸilçam, BeyoÄŸlu…  Münir Özkul’lar, İsmail Dümbüllü’ler, Ahmet Arif’ler, Melih Cevdet Anday’lar, Yıldız Kenter’ler, Nejat Uygur’lar, Erol Günaydın’lar, Müjdat Gezen’ler, Halil Ergün’ler, Haldun Dormen’ler…  Ve daha nice, farklı ekolden gelmiÅŸ deÄŸerli insan… Selahattin Pınar’la Todori’de buluÅŸuyorsunuz, Zeki Müren’le tekne turuna çıkıyorsunuz… “EÄŸer sizde biraz akıl varsa, bu insanları tanımanın sizi zenginleÅŸtirmemesi mümkün deÄŸil” diyor Mustafa Alabora. Bence en muhteÅŸemi onunla meyhaneye gitmek. Ve kafa çekmek. En kısa zamanda yine kulaklarımı dikip, hayran hayran bütün hikâyelerini dinlemek istiyorum. Tabii ki rakı eÅŸliÄŸinde…

MUSTAFA-ALABORA-66

İşim Gücüm YaÅŸamak’ okuduÄŸum en canlı, en kıpır kıpır nehir söyleÅŸilerden biri… Hangi vesileyle çıktı bu kitap?

-Senin kayınpederin yıllardır zorluyordu beni! Haldun Dormen… Anılarımı yazmanın ÅŸart olduÄŸunu söylüyordu. Üşeniyordum. Ama sonra Heyamola Yayınları’ndan teklif gelince, Sevecen Tunç ile bu nehir söyleÅŸiyi kabul ettim.

Kolay mı oldu, zor mu?

-Valla kolay oldu. Sevecen’le haftada bir-iki buluÅŸtuk. Sohbet ettik. Çok da güzel toparladı sohbetimizi.

Hep geleceğe, ileriye bakan bir insansınız. Geçmişe yaptığınız bu yolculuk sizi nasıl etkiledi?

-İnsanın anıları, hoÅŸ ÅŸeyler. Bizim İsmet Ay’ın annesinin güzel bir lafı vardır: “Anılar, hatıralar, yaÅŸlıların bastonudur!” der. DoÄŸru. İnsan, anılarını konuÅŸtukça heyecanlanıyor, hoÅŸuna gidiyor. Ama anlatırken bazen zorlanıyor. Çünkü yaÅŸamak, doÄŸal bir ÅŸey ama anlatmak deÄŸil. İnsan yaÅŸarken gerçekten yaşıyor, çok da düşünmüyor. Ama aradan zaman geçip, yaÅŸadıklarını anlatmaya baÅŸlayınca, düşünmeye de baÅŸlıyor. Tabii o zaman sansürleme de. Ben elimden geldiÄŸi kadar sansürlemedim. Kimseyi kırmak, üzmek için de anlatmadım, sadece kendi geçmiÅŸimle birlikte Türkiye’nin sosyolojisine, yapısal deÄŸiÅŸimine, politik hayatına bir parçacık kendi açımdan baktım…

MEHMETALI-ALIBORA-2015-1
YENİ KALMAYI SEVİYORUM

50 yıldır bir işi yapıyor olmak nasıl bir duygu? O işin duayeni mi oluyor insan?

-Bizim meslekte bence uzmanlık diye bir ÅŸey yok. Çünkü her rol, yeni bir bir macera. Yani istersen yüz senedir oyunculuk yap, asla yeni oyunun ustası olamazsın! Bizde bir laf vardır, derler ki, “Bizim mesleÄŸin ilk 20 senesi zordur!” Yani çaylaklıktan kurtulabilmek için

20 YIL GEÇMESİ GEREK…

Peki 50 yıl yaptığınız bir işte, hiç eskimemeyi nasıl başardınız? Siz hep genç, hep diri ve yenisiniz. Sırrı ne?

-Herhalde biraz beslenmeme dikkat etmem, her gün yürüyor olmam, çok uzun yıllar spor yapmış olmam ve yeni kalmayı önemsemem… Seviyorum yeni kalmayı. Yeni kalmak ne demek? Sana öğretilen her ÅŸeyi yeniden gözden geçirmek demek. Ben her ÅŸeyi, her gün yeniden gözden geçirmeye çalışıyorum. O yüzden de beynimi zorluyorum.

Gelecek sene 70 oluyorsunuz. Şaka gibi! Ve hiç yaşlanmıyorsunuz. Nasıl beceriyorsunuz?

-Vücudumu da yürüyerek zorluyorum. Belki ikisini birden zorladığım için genç kalıyorum.

MEHMETALI-ALIBORA-2015-7Sizin sabah yürüyüşleriniz meşhur. Evden çıkıyorsunuz ve yola vuruyorsunuz kendinizi.  Kaç saat yürüyorsunuz?

-Bazen bir buçuk, bazen iki saat yürüyorum. Ortalama 7 kilometre. Cihangir’den çıkıyorum Balat’a, Sultanahmet’e, NiÅŸantaşı’na, BeÅŸiktaÅŸ’a, Ortaköy’e… Bu yürüyüşlerde ahbaplarım oluÅŸtu. Bir yerden bir hafta geçmezsem, merak ediyorlar. “Abi neredeydin bir haftadır” diye hesap soruyorlar. Simitçisi, çaycısı, kestanecisi… Böyle hoÅŸluklar yaşıyorum. Mesela Sultanahmet’te meyve suyu satan esnaf var. Her seferinde meyve suyu ikram etmeden geçirmez beni oradan. Gülhane Parkı’nın önünde bir lokanta var, illa her seferinde çay içmemi ister. Ama bir türlü içemem, çünkü kesmek istemem yürümeyi.

O esnada aklınızdan neler geçiyor?

-Sürekli tırtırlıyorum. Yani olayları, gündemi, gözlemlerimi, öğretilenleri yeniden gözden geçiriyorum. Benim için beyin duşu yürümek. Bir karar alacaksam, ertesi gün yürüyüş sırasına bırakırım mesela.

Yürüyüşü çekip alsak hayatınızdan ne olur?

-Ay yapmayın onu bana! Hatta kendinize de… Çünkü çevreye rahatsızlık veririm o zaman. Çünkü ben biraz -sevmediÄŸim huylarımdan biridir- çabuk parlayan, sinirlenen bir adamım. Yürüyerek sinirimi de terbiye ediyorum. EÄŸer yürümeyi elimden alırsanız, çevreye verdiÄŸim zarardan dolayı siz bütün çevremden özür dilemek zorunda kalırsınız!

Oyunculuğu çekip alsak ne olur?

-Bak o olur. İşim gücüm yaÅŸamak olur… Åžikâyetçi de olmam!

MEHMETALI-ALIBORA-2015-5
FARKLI GÖRÜŞLER DÜNYAYI GÜZELLEŞTİRİR

Hiç uyum sorunu yaşadığınız olmaz mı?

-Olmaz çünkü insanlara sosyal seviyeleri, kültürel birikimleri, ekonomik durumları açısından bakmam. Bunu yansıttığım için de herkesle aynıyım. Ben deÄŸiÅŸemem ki. Ne kimseye yaÄŸ çekerim ne de küçümserim. Ben hep böyleyim, aynıyım, onun için de uyum sorunu çekmem. Fikirler yüzünden ayrılık olabilir ama. Demokrasi de böyledir. Bir tuval var, resim yapıyorsunuz, resmin çok çeÅŸitli olması, renklerin olması, resmin daha güzel olmasını saÄŸlar. İnsanlara da böyle bakmak lazım. Farklı görüşler dünyayı güzelleÅŸtirir. İlle de herkes benim gibi düşünmek zorunda deÄŸil, herkes sizin gibi düşünmek zorunda da deÄŸil. Hatta bir ülkede yüzde 99.9 size oy verdi, bir kiÅŸi vermedi. İşte demokrasi, sizin o bir kiÅŸiyi korumanız demektir. O bir kiÅŸinin fikir özgürlüğünü, istediÄŸini söylemesini saÄŸlamanız demektir. Türkiye’de maalesef bu gerçekleÅŸemiyor.

Bir erkek yakışıklı ve karizmatikse… Kadınlardan çekmiÅŸ midir, çektirmiÅŸ midir?

-Bilmiyorum. Ben yakışıklı mıyım, onu da bilmiyorum. Eski flörtlerimin hiçbirinin benden nefret ettiğini sanmam. Eğer siz insanlarla iyi iletişim kurmayı, onlara iyi davranmayı, empati yapmayı hayatınızın orta yerine oturtmuşsanız, bu, kadın-erkek ilişkilerinize de yansır. Erkek olduğunuz için kendinizi üstün göremezsiniz. Benim kadın olsun, erkek olsun hiçbir insanı küçük görmem mümkün değil!

Yüz binlerce anı var kitapta… Hem dönem çok zengin, hem mesleÄŸiniz, hem kiÅŸiliÄŸiniz… Siz kendi hayatınızı nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz? Nasıl bir yaÅŸamınız oldu?

-Güzel bir hayat yaÅŸadım. Çok renkli. Aydın Boysan der ki: “Bir daha dünyaya gelsem, tıpatıp aynı hayatı yaÅŸamak isterim!” Ben de aynısını yaÅŸamak isterim. Ama dünyaya bir daha gelmek istemem o ayrı.

Neden?

-(Gülüyor) Çünkü yorucu!

MEHMETALI-ALIBORA-2015-6
BABAYA AÅžK ÅžARKISI

Dayınız Selahattin Pınar’ın muhteÅŸem bir ÅŸarkısı ve o ÅŸarkının ÅŸaşırtıcı bir hikâyesi var. Anlatır mısınız?

-Dayım, dedemle kavga ediyor. Dedem kovuyor dayımı, çünkü oÄŸlunun Hariciyeci olmasını istiyor. Kendisi İstanbul’un son kadısı. Aynı zamanda Denizli mebusu. OÄŸlunun bestekâr olmasını ne kendisine ne de ona yakıştırabiliyor. Dayım da diyor ki, “Yaptığım iÅŸi ve beni küçümsüyorsun. Ama bir gün benim ismimle anılacaksın baba!” Bir hafta sonra dedem ölüyor. Dayım da onun anısına, ‘Gecenin Matemi’ ÅŸarkısını besteliyor. Bir sevgiliye yapılmış gibi durur oysa babasına yapmıştır. Sözleri insanın ruhuna iÅŸler: “Gecenin matemini aÅŸkıma örtüp sarayım/ Gittin artık, ben seni nerede bulup yalvarayım/ Åžimdi ben tıpkı ÅŸifasız kanayan bir yarayım/ Gittin artık seni ben nerede bulup yalvarayım… ”

HEP EZİLENDEN YANA DURDUM

Siz hızlı bir solcuydunuz. Hâlâ öyle misiniz?

-Ben her zaman, hayatım boyunca emekten ve emekçiden yana durdum. Ezilenlerin yanında oldum. Hâlâ öyleyim.

Sizin için EkÅŸi Sözlük’te “Sosyeteye ve zenginlere solculuÄŸu aşılamakla görevliydiler Halil Ergün’le!” diye bir madde var, nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

-Yanlış yazmışlar! Öyle deÄŸil. Bize görevi şöyle verdiler: “Siz artık solculuktan vazgeçmiÅŸ gibi yapıp, kılığınızı, kıyafetinizi ve yaÅŸam tarzınızı deÄŸiÅŸtireceksiniz!” Mesele buydu. Parasal destek için böyle bir yol izledik. Bu ÅŸekilde para toplamak riski azaltıyordu. Oysa, biz hep aynıydık!

MEHMETALI-ALIBORA-2015-4
GEÇMİŞE ÖZLEM DUYMUYORUM 

Müthiş renkli hikayeler var kitapta, bize çok janjanlı geliyor. Size nasıl geliyor? Geçmişe bir özlem duyuyor musunuz?

-Janjanlı lafını güzel bulmuÅŸsun. Evet öyle bir hayattı ve tabii içinde büyük sıkıntılar da vardı. Ama bütün bunlar galiba insanı zenginleÅŸtiren bir ÅŸey haline geliyor. Shakespeare’in “Kral Lear”ında soytarının dediÄŸi laf geldi ÅŸimdi aklıma: “İnsan akıllanmadan yaÅŸlanmamalı!” Akıllanıp da yaÅŸlananlar daha sevecen, daha halden anlayan oluyorlar. Kimseyi ötekileÅŸtirmiyorlar. Bir olgunluÄŸa kavuÅŸuyorlar. Ben de onlardan biriyim galiba. Seviyorum bu yaşımı, bu halimi. Bu nedenle geçmiÅŸe özlem duymuyorum.

POYRAZ KARAYEL

Poyraz Karayel’de oynuyorsunuz, ekiple aranız nasıl?

-Çok iyi. Çocuklar hepsi çok iyi oyuncular. Yönetmenler de inanılmaz iyi. Kameramanlar, foto direktörleri, makyaj, kostüm, set çalışanları, ışıkçılar herkes harika. Senarist zaten muhteşem bir adam. Bir de entelektüel biri, belli o. Pamuklara sarıyorlar sette beni. Bazen utanıyorum. Onlara burdan da teşekkür ederim.

MEHMETALI-ALIBORA-2015-8ZENGİNLEŞTİREN İNSANLAR

Haldun Dormen, Müjdat Gezen, Halil Ergün, İsmail Dümbüllü, Münir Özkul, Nejat Uygur, Erol Günaydın ve daha niceleriyle bir dönemi paylaşmak ne ifade ediyor?

-İnsanın hayatını çok zenginleÅŸtiriyor. Bu saydığın insanların hepsi farklı ekollerden gelmiÅŸ, deÄŸiÅŸik oyunculuk biçimleri olan insanlar. Yıldız Kenter’i, Melih Cevdet Anday’ı, Ahmet Arif’i de katmak lazım. Bütün bu toplamın, eÄŸer sizde biraz akıl varsa, sizi zenginleÅŸtirmemesi mümkün deÄŸil!

Şimdiki oyuncularla sizin dönemin farkı ne?

-Her zaman dünya ileri gider. Oyuncular da, oyunculuk da geliÅŸir. Bundan sonrakiler de, onlardan iyi olacaktır. Ben hep dünyaya öyle bakarım. Åžimdi oyuncuların bir ÅŸansları var televizyon. Biz. çok parasızlık çektik. Åžimdi para kazabiliyorlar ve ben onlar adına çok mutluyum. Ama gençlere bir tavsiyem var: Para kazandıklarında lütfen yatırım yapsınlar çünkü bir gün yaÅŸlanırlar ve oynayamayabilirler, o yüzden ÅŸimdiden geleceÄŸe yönelik yatırım yapsınlar. Oyuncu kendini göstermek isteyen bir yaratık. Bu anlaşılır bir ÅŸey. Yeter ki şımarmasın! Bir de çok iyi biliyorum ki, gerek benim öğrencilerimden gerek baÅŸka genç oyuncu arkadaÅŸlarım diziden kazandıkları parayla tiyatro yapanlar var. Hatta benim sevgili öğrencim Åževket Çoruh, Kadıköy’de tiyatro binası almış. “Arka Sokaklar”dan kazandığı bütün para ile. Ne kadar hoÅŸ bir ÅŸey. Gurur duydum.

Kadınlardan en çok ne öğrendiniz?

-Fedakarlığı, sabrı, zerafeti, analığın ne kadar müthiş bir şey olduğun. Ve onlar olmazsa dünyanın ne kadar çekilmez bir yer olacağını öğrendim!

MEHMETALI-ALIBORA-2015-7HİÇ BİTMESİN İSTERİM

Hayatınıza deÄŸen “hanım eteÄŸi” yani sevgiliniz Banu ZeytinoÄŸlu sizin için ne ifade ediyor? -Aslında onun eteÄŸi ruhuma deÄŸiyor! Banu benim en büyük ÅŸansım, benim hayatımı gerçekten zenginleÅŸtirdi. Ben de ona umarım iyi geliyorumdur. Biz ikimiz birlikte çok mutluyuz. Biliyor musun ben Banu’yu düşününce seviniyorum. Bana onu düşünmek bile mutluluk veriyor, ÅŸu anda ÅŸunu yapıyordur, ÅŸu anda bunu yapıyordur. Benim için çok deÄŸerli bir iliÅŸki yaşıyorum ve hiç bitmesin isterim.

Yorum Bırak

20 − eleven =