Müjdeler olsun! Asit saldırısı mağduru Berfin ilk ameliyatını oldu


Berfin Özek’i tanıyorsunuz… Eski sevgilisinin asit saldırısına uğramış, yüzünün büyük bölümü yanmıştı. 19 yaşındaki Berfin bir gözünü, burnunu, göz- kapaklarını kaybetti. Diğer gözünü de kaybetmek üzereydi. Ağzı kapanmıyordu. 12 Mayıs’ta Hürriyet Pazar’da yayımlanan röportajımızda “Kendimi hilkat garibesi gibi hissediyorum, insan içine çıkamıyorum” diyordu. Tek isteği gerekli ameliyatları olmaktı ama Sağlık Bakanlığı estetik kabul ettiğinden ödeme yapmıyordu. Sonunda Berfin’in hayali gerçek oldu. Sağlık Bakanlığı’nın girişimiyle, Acıbadem Hastanesi tedaviyi üstlendi ve Profesör Mehmet Mutaf birkaç gün önce Berfin’in ilk ameliyatını gerçekleştirdi. Bu ameliyatlar devam edecek. Ben de izlemeyi sürdüreceğim.

Hocam, çok çok teşekkür ederiz. Sözünüzü tuttunuz ve Berfin’in ameliyatlarının ilkini gerçekleştirdiniz.

– Evet, 12 saatlik bir ameliyattı. Sizinle, tedavi planıyla ilgili daha önce küçük ipuçları paylaşmıştım.

“Belki beş ameliyat olur” demiştiniz, 1.5 yıllık bir tedavi sürecinden söz etmiştiniz.

– Doğru. Birinci ameliyatla ilgili düşündüğümüz her şeyi yaptık. Hatta, üzerine de biraz artılarımız oldu. Bu ilk ameliyattan çok olumlu sonuçlar aldık. Tedavi süresi daha kısa olacak diye düşünüyorum. Neler yaptık özetle anlatayım: Dört gözkapağını yeniden oluşturduk. Çünkü dördünde de problem vardı. Tek gözü görmüyor zaten.

Gözkapakları kapanabilecek mi şimdi?

– Evet. Zaten kapanamadığı için öbür gözünde de görme kaybı riski vardı. O sorunu çözdük.

BERFİN’İN PROFİLİ TEKRAR ORTAYA ÇIKTI

Ağzında da sorun vardı…

– Ağzını kapatamıyor, yemek yiyemiyor, konuşamıyordu. Ağzı ve köşelerini yeniden oluşturduk. Beraberinde birbirine yapışmış olan üst dudak ve burun tabanını ayırdık. Burun deliklerini de yeniden oluşturduk. Şu anda Berfin’in profili tekrar ortaya çıktı diyebilirim.

Ama yüzü çok şiş, davul gibi…

– Bu son derece normal. Hem ödemli hem de yanağında ve boynunda deri altına konmuş silikon aparatlar var. Bir-bir buçuk ay sonra üç katı olacak o şişlikler. Çünkü o silikon aparatları dört günde bir şişirip deriyi bollaştıracağız. Ve sonunda elde ettiğimiz dokuyla ona yeni bir yüz yapacağız.

Ne kadar zorlandınız bu ameliyatta peki?

– Öğlen girdik, gece çıktık. Ekibin tamamı yoruldu ama çıktığımda ben çok mutluydum. Şu anda enfeksiyon riski var. İlk 72 saat kritiktir çünkü. Sıkı takip ediyoruz. Yürümeye başladı. Her şey iyi.

Ne kadar kalması gerekiyor hastanede?

– Bu tür özel vakalarda, hastanede uzun kalmalarını tercih ediyorum. Ama belli bir noktadan sonra hastanede uzun süre kalmanın da bazı handikapları var. Herhalde 4-5 gün sonra çıkartırız hastaneden. Yaraları da bir haftaya iyileşir. Ondan sonra 3-4 günde bize gelir ve doku genişletme işlemini yaparız. Yeni açtığımız üst dudak, alt çene vs. gibi yerlere deri nakilleri yaptık ama istediğimiz örtü bu değil daha. Doku genişletmeden elde edeceğimiz pürüzsüz deriyi oraya çekeceğiz.

İkinci ameliyat peki?

– İki ay sonra diye düşünüyorum. Bence üç tane majör ameliyat olacak. Bir tanesini oldu zaten. Bir tane büyük operasyon daha var önümüzde. Ondan sonraki küçük operasyonlar, bazıları lokal anesteziyle bile olabilecek şeyler. Kalan izlerin giderilmesi, küçük çekmelerin giderilmesi gibi şeyler. Ya da konulan yeni deri örtüsünün daha canlı, daha sağlıklı, daha iyi bir renk dokusuna sahip olması için çeşitli iyileştirme çalışmaları yapılacak.

Bu ameliyatlarla ulaşmak istediğiniz hedef ne? Olabilecek en iyi sonuç ne?

– Berfin, “İnsan içine çıkabilmek istiyorum!” demişti. Kimileri, “Sen niye çıkamayasın? Seni bu hale getirenler çıkamasın!” benzeri yorumlar yazmışlardı. Onları da anlıyorum ama Berfin başka bir şey anlatmak istiyor. “Sokağa çıktığımda insanlar beni işaret etmesin, fısır fısır hakkımda konuşmasın, yüz deformitem yüzünden dışlanmayayım, sıradan, herhangi biri gibi olabileyim!” diyor. Benim amacım bunu sağlamak, onu olabildiğince ‘normal’ bir hale getirmek.

Eski yüzünü geri getirmek mümkün mü?

– Bunu sorarlar: “Ona eski yüzünü tekrar verecek misiniz?” Çok net söyleyeyim, bu tür vakalarda eski yüzünü modellemiyoruz. Çünkü öyle ağır travma ve kayıplar var ki, eski yüze dair ipucu bile kalmamış. Mesela eski burnu mümkün değil. Ama belki daha iyi formlu bir burun da oluşturabiliriz. Mevcut iskelet yapısına en uygun ve en gerçekçi yüzü oluşturmaya çalışıyoruz.

AMELİYATLAR BİTTİĞİNDE YENİ BİR YÜZÜ OLACAK

Sonunda yanağında bıçakla kesilmiş gibi bir iz mi kalacak?

– Evet. Nakledilen dokuların anatomik sınırlardaki birleşim alanlarındaki çizgisel izler gibi şeyler kalacak. Onlar da pek dikkati çekmeyecek. Ama artık bir burnu olacak, şekli bozuk olmayan gözkapakları olacak, dudakları olacak, mimikleri olacak. Kısacası yeni bir yüzü olacak.

Yüz ne kadar önemli?

– Çok önemli. Bizim, birbirimizi görme halimiz. Ruhlarımızın yansıdığı yer. Duygu ve düşüncemizi çoğunlukla mimiklerimizle anlatıyoruz. “Bir bakış yeter, bir gülüş yeter!” diyoruz. Yüzünü kaybeden insanın ruhu, sanki bir kafese hapsoluyor. Ruhu dışarı yansıyamıyor.

“Yüzümle mutluyum” diye bir slogan var…

– Evet. Bir dernek de var. “Yüzümle mutluyum” çok güzel bir slogan. Esas olarak, yüz deformitesi ya da farklı bir yüz yapısı olan bireylerin, rahatsız edici bakışlarla taciz edilmemesi, dışlanmaması anlamını çıkarıyorum ben. Çocuklar mesela birbirine karşı çok acımasız olabiliyorlar. Ama birey oldukça, büyüdükçe bu tavrı terk etmemiz lazım. Yüzü yanmış ya da doğumsal bir anomali yüzünden yüzü biraz farklı olan bireylere dönüp dönüp bakmamak, süzmemek lazım. Ama “Benim farklılığımı görmezden gelmek zorundasınız!” gibi bir dayatma olamaz çünkü herkes, her şeyi görüyor. Nasıl çok değişik bir saç modeline dönüp bakıyorsak, yüzü farklı olanlara da gayri ihtiyari dönüp bakıyoruz. Bununla ilgili yurtdışında çok güzel bir ölçü var.

Nedir o ölçü?

– Diyor ki, “Biliyorum, farklıyım. O yüzden bana bakmanı anlıyorum. Bakabilirsin. İki kere de bakabilirsin. Ama iki kereden fazla bakma lütfen!” İşte çocuklarımıza bunu öğretmemiz gerekiyor. Toplumun genelinde bir farkındalık yaratmak istiyorsak, bu anlayışı hayata geçirmeliyiz. Değinmek istediğim bir husus daha var.

Nedir o?

– Tedavisi mümkün bir anomaliyi ya da kaza/yanık/kanser sonrası oluşmuş bir deformiteyi tedavi etmek mümkünken, onunla dolaşıp insanlar bakınca da tepki göstermek noktasında Türk toplumuna kızmak olmaz. Bir de “Yüzümle mutluyum” cümlesini çocuklar adına kurmamak lazım.

EĞİTİMLE İLGİLİ DESTEĞE İHTİYACI VAR

Biraz açar mısınız?

– Biliyorsunuz birey hakları, çocuk hakları gibi kavramlar var. Belli bir yaşta tedavi olma şansı varken “Yüzümle mutluyum” felsefesini aşılayarak, çocuk adına karar verip onun tedavi yaşını geçirmemek lazım. Çünkü ileride istenilen sonucu alamayabiliriz. Mesela üç aylıkken dudak-burun tabanı onarımı yapıyoruz. Dokuz ay- bir yaşında da damak onarımı yapıyoruz. Eğer bu gecikirse, örneğin iki yaşından sonra yapılırsa, çocukta konuşma ve telaffuz bozukluğu kalıyor. “Yüzümle mutluyum”, toplumda farkındalık yaratmak için muhteşem bir cümle ama eğer bu cümlenin ardına saklanıp çocuk adına bazı şeylere karar verir, tedaviyi ötelersek kötü. Çocuğun düzelme şansı varken, tüm toplumu tedavi etmeye kalkmak bence çok ümitsiz bir proje!

Sizinle son konuştuğumuzdan beri kaç kişiyi ameliyat ettiniz? Nasıl bir temponuz var?

– Berfin’in 12 saat süren ameliyatından sonra dün dokuz saatlik bir ameliyata girdik, bugün 7-7.5 saatlik bir ameliyatımız var. Haftanın dört günü bu tempoyla devam. Sosyal sorumluluk noktasında seçiyorum operasyonları. Ameliyat sonrasında aktif bir birey olma potansiyeli taşıyan hastaları tercih ediyorum. Topluma fayda sağlayabilecek kişileri… Berfin de onlardan biri. Liseyi bitirmiş. Bu olay olmuş, üniversiteye gidememiş. Tedavi sürecinden sonra başlayabilir, iyi bir eğitim alabilir. Asit saldırıları konusunda profesyonel konuşmacı olabilir, tüm dünyada konferanslar verebilir. Tedavi ihtiyaçlarını gerek devlet, gerek bizler zaten üstlendik ve yürütüyoruz. Ama eğitimiyle ilgili desteğe ihtiyacı var.

BERFİN KIZ ÇOCUKLARINA ROL MODEL OLABİLİR

Örneğin Selin Ciğerci 100 bin lira destekte bulunmak istediğini söylemişti…

– O parayı Berfin için bir eğitim kurumuna yatırsın. Tedavisi bittikten sonra eğitimine devam etsin. Asit saldırısı yaşamış tüm bireylerin toplum içinde yer almasına yardımcı olmamız lazım. Berfin’le bir başlangıç olabilir. Kız çocukları için çok iyi bir rol model olacağını düşünüyorum, iyi bir eğitimci de olabilir. İstihdam edilmek, hayata katılmak, hayata katkı sağlamak… Ancak ondan sonra herkes vücuduyla, yüzüyle mutlu olabilir.

Berfin’in ameliyatı neden Bodrum’da oldu?

– Çünkü ben burada yaşıyorum. Bu 1.5-2 ay doku iyileştirme süreci olduğu için 2-3 günde bir Berfin’i görmem lazım. Benimle aynı şehirde olması gerekiyordu. Dünyanın en iyi ameliyatını bile yapsanız, ameliyat sonrası takiplerini layıkıyla yapmazsanız hastanız da siz de çok şey kaybedersiniz.

‘ASİDE ULAŞMAK, İSTEDİĞİM RUJ RENGİNE ULAŞMAKTAN DAHA KOLAY!’

Asit saldırılarını önlemek için ne tür önlemler alınmalı?

– Bir asit saldırısı mağdurunun kampanya afişi var. Yanık hali bile güzel ama gözünü ve burnunun yarısını kaybetmiş bir kadın. Onun farkındalık kampanyasıyla ilgili şöyle bir cümlesi var: “Aside ulaşmak, istediğim ruj rengini bulmaktan daha kolay!” Sadece Türkiye’de değil, dünyanın bazı başka ülkelerinde de durum böyle.

Çok fena…

– Asit ve benzeri tahripkâr kimyasalların satışının, devlet tarafından silah gibi denetlenmesi lazım. Çünkü bunlar tabancadan daha az tehlikeli değil. Bizim de artık bu insanlık dışı saldırılarla ilgili olarak töre, örf, karasevda, “Kendini kontrol edememiş”, “Sevmiş çocuk işte, n’apalım!” gibi cümleler kurmaktan vazgeçmemiz gerekiyor. Asla onur, haysiyet, namus meselesi gibi görmememiz gerekiyor. İnsanlık suçudur, nokta! Bir insana yapılabilecek en kötü şeylerden biridir, nokta! Çok çok ağır cezai müeyyidelerinin olması gerekiyor, nokta! Özellikle erkek çocuklarını eğitmemiz lazım. Bu kadar yıllık meslek hayatımda erkeğe bir kadın tarafından yapılmış tek bir asit saldırısı gördüm.

Yorum Bırak