Meslektaşı tarafından 75 yerinden bıçaklanarak öldürülen Doktor Kaan Erol davası 18 Kasım’a ertelendi

Söz vermiştim, fikri takip yapacağım, gelişmeleri sizinle paylaşacağım diye….

Meslektaşı Yavuz Sümter tarafından 75 yerinden bıçaklanarak öldürülen Dr. Kaan Erol’un mahkemesi vardı, geçen hafta. Sanık, ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor biliyorsunuz. Mahkeme oldu, ama herhangi bir karara bağlanmadı. Dava 18 KASIM’A ERTELENDİ. Ben, annesi Nilay Erol’a sordum…

EVLADIMIZIN KATİLİNİN MESNETSİZ İDDİA VE İFTİRALARINA SAATLERCE KATLANMAK ZORUNDA KALDIK!

Geçtiğimiz günlerde, 75 yerinden bıçaklanarak hunharca öldürülen oğlunuz Kaan’ın mahkemesi vardı. Duruşma ertelendi. Anlatır mısınız neler oldu?
-Mahkeme, sanığın savunmasıyla başladı. Katilin yani… O canavarın… Fiziki olarak mahkeme salonunda değildi… Hapisten bağlandı… SEGBİS üzerinden görüntülü bağlandığı için, bizi görüyor muydu bilmiyorum ama ben bir dakika bile gözlerimi caninin üzerinden ayırmadım. İnsanın siniri bozacak kadar sakin ve soğukkanlıydı. Çocuğumu işkence ederek öldürürken de aynı soğukkanlılıkta mıydı, bunu düşünmek beni kahretti… Konferans verir gibiydi. Savunması saatlerce sürdü… Anlayacağınız, evladımızı 75 yerinden bıçaklayan bir katilin, mesnetsiz iddia ve iftiralarına biz, saatlerce katlanmak zorunda kaldık! Tekrar tekrar aynı şeyleri söyledi. Aynı palavraları sıktı. Konuştu, konuştu… Öğleden sonraya da sarktı savunması… Nihayet bittiğinde, tanıklarından sadece birkaçını dinleyebildik. Vakit kalmadı çünkü… Mahkeme, diğer tanıkların da dinlenmesi ve sanığın akıl sağlığı durumunun belirlenmesi, “ara kararı”yla, 18 Kasım 2020 tarihine ertelendi…

Siz neler hissettiniz?
-11 aydır bu anı bekliyorum. O mahlukla yüzleşmeyi istiyordum. Gözümün içene baka baka söylesin istiyordum yaptığı alçaklığı, çocuğumu nasıl öldürebildiğini, nasıl paramparça edebildiğini, çığlıklarına rağmen bir insanı katletmenin, eziyet ederek öldürmenin nasıl bir duygu olduğunu anlatmasını istiyordum. Tabi bunu yapabilecek yüzü varsa… Ben utanır kafasını kaldıramaz sanıyordum! Nasıl yanılmışım… Karşımda, kanlı canlı, gayet rahat, konferans veriyor edasıyla konuşan bir “oyuncu”yu görmek hem çok canımı acıttı hem de inanılmaz iğrenç geldi. Benim oğlum, bu kötü yaratık yüzünden canından oldu! Bu pislik oğlumu katletti! Bu hakkı kendinde nasıl buldu? Benim aklım havsalam almıyor… Ağzından çıkan her kelime, her cümle bıçak darbesi gibi saplandı bana. Bir an önce cezasını bulsun istiyorum! Her günü, cehennem azabı gibi yaşasın istiyorum! Kaan’ımızı kaybettiğimiz günden itibaren hep bunu diliyorum. Cezasını aldığı anda, ben çocuğumun yasını, acısını yaşayabileceğim… İçim çok acıyor. Ama inanır mısınız “Canım çok yanıyor” bile diyemiyorum, utanıyorum bunu söylemeye. Çünkü biliyorum ki çocuğum, benim şu ana kadar yaşadığım acının çok çok ötesinde bir acı yaşadı!

ADALETİN YERİNİ BULMASI İNANCIYLA, MAHKEMEYE OLAN SAYGIMDAN DUDAKLARIMI ISIRARAK OĞLUM İÇİN KENDİMİ TUTTUM. YOKSA İÇİMDEN NELER NELER GEÇTİ…

Doktor Kaan Erol ve annesi Nilay Erol

Herhangi bir pişmanlık belirtisi?
-Asla! En ufak bir pişmanlık belirtisi göstermeden, kendi yazdığı senaryo doğrultusunda, ipe sapa gelmez konuşmalar yaptı. Ekrandan da olsa karşımdaydı. Adaletin yerini bulması inancıyla mahkemeye olan saygımdan dudaklarımı ısırarak oğlum için kendimi tuttum. Yoksa içimden neler neler geçti…

Esas olarak ne anlattı?
-Kaan’la hiç husumeti yokmuş. Böyle başladı savunmasına. O arada çocukluğuna ve geçmişine değindi. Sınav süreçlerini anlattı. Ne kadar sıkıntılı zamanlar yaşadığını ifade etti. Kendini o kadar acındırdı ki, sanki sadece o, zorluk çekmişti hayatta… Sanki zorluk çekmiş olmak, böylesine insanlık dışı bir cinayeti işlemesini açıklıyor!!!! Sanki diğer doktor adaylarına okudukları okullar, girdikleri bölümler hediye edildi, piyangodan çıktı! Gerçekten anlamsız şeyler… Sonra yavaş yavaş hastane günlerine geldi. Kendisine hastanede, 3 ay süresince devamlı mobbing uygulandığını iddia etti.

CİNAYETİ İTİRAF ETTİ

Tıp mesleğinin hiyerarşik düzen içerisindeki çalışma döngüsünden mi şikayet etti?
-Evet. Oysa benim oğlum da, tüm doktorlar da, katilin, angarya olarak nitelediği tüm o işleri, asistanlıklarının ilk başlarından itibaren yapıyorlar, yaptılar. Tabii ki zorlanıyorlar. Ama asla hata kabul etmeyen bu meslekte, kendilerini geliştirebilmeleri için, daha iyi bir doktor olabilmeleri için bunlar gerekiyor. O eğitimin bir parçası tüm bunlar. Tanıklar tarafından da böyle olduğu ifade edildi zaten. Ama katil, muhtemelen, gelir gelmez hastaneye başhekim falan olmayı bekliyordu ki, verilen işler, ona angarya gelmiş! Anlattıklarından bunlar çıkıyor.

Peki, tanıklar ne dedi?
-Katilin, aldığı talimatları zamanında ve eksiksiz yerine getirme konusunda zafiyet gösterdiğini söylediler. Yapılan uyarıları, mesleki ilerleme ve gelişmeye yönelik bir olanak gibi algılamamış. Öfkeye dönüştürüp, çevresine düşmanca duygular beslemiş. Hakim de sonunda “Madem bu kadar bittin tükendin, neden yetkili mercilere şikayette bulunmadın?” diye sordu. “Vakit bulamadım!” dedi!

Peki, cinayet günüyle ilgili olarak ne dedi?
-Saatlerce aynı lafları evirip çevirdikten sonra, 3 buçuk saatin sonunda, cinayet gününe geldi. Hakim, “Neden sabah değil de gece 04:00’de gittin?” diye sordu. “Gece uyurken, konuşmalısın diye kafamın içinde sesler duydum!” dedi. Hastaneye gittiğini, yanında götürdüğü suç aletleriyle de Kaan’ı öldürdüğünü itiraf etti.

ADALETİN VE TÜRK MİLLETİNİN AKLIYLA ALAY EDİYOR

“3 aydır bulunduğu hastanede, nöbet sistemi sebebiyle toplasanız kaç kez bir arada çalıştılar. Zaten bu süreçte, Kaan, 3 hafta kanuni olarak izinliydi ve hastanede bile değildi. Toplasan bir ay bile, birebir çalışmaya denk gelmediği oğlumu ona uyguladığı ‘mobbing’ sebebiyle katlettiğine nasıl inanmamızı bekliyor! Adaletin ve Türk milletinin aklıyla alay ediyor…”

AKLİ DENGESİ GAYET YERİNDE, HERHANGİ BİR HASTALIĞININ OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM
Sizce şizofren mi?
-Ben onun herhangi bir hastalığı olduğunu düşünmüyorum. Aksine bu korkunç cinayet; katilin, bu vahşeti son derece zekice planladığını, tasarlandığını ve soğukkanlılıkla gerçekleştirdiğini gösteriyor. Ben tabii ki bu konunun uzmanı değilim ama katilin savunmasıyla ne yapmak istediğini kavrayabilecek ortalama bir zekamın olduğunu düşünüyorum. Bence onu tanımlayan tek bir sıfat var. Şeytani derecede kötü bir ruh. Eminin şeytan bile “Bu da kim böyle” demiştir. Sonuçta dava, katilin akıl sağlığının yerinde olup olmadığının adli tıp kurumunca belirlenmesi ve kalan tanıkların dinlenebilmesi için ertelendi.

Adaletin yerini bulacağına inanıyor musunuz?
-Evet, tüm benliğimle inanıyorum. Benim şu an tek nefes alabilme sebebim, adaletin yerini bulacağına dair inancım. Başka türlüsünü düşünmek, benim için nefes almayı bırakmak demek. Kamuoyu vicdanının bu vahşeti unutacağını sanmıyorum. Türkiye’nin dört bir yanından aldığımız destek mesajları ve acımızı paylaşanlar sayesinde bunu görüyorum. Bu acılı süreçte, yanımızda olan herkese teşekkür ediyorum.

Yorum Bırak

10 + thirteen =