O meşhur popoyu nasıl yaptığını sordum. “Çalış senin de olur!” dedi

Yalan yok, kadın fişek gibi! Bir ateş topu fırladı sahneye. Şov müthişti. Ağzın açık kalıyor. Güzel bir şeyi nasıl tanımlayabileceğini bilmediğinde, “Görsel şölen” dersin ya, işte öyle bir şeydi. Kostümler de yıkılıyordu. Demek ki boşuna dünya starı denmiyor. Yok bizde henüz böyleleri. Bu turun adı da ‘It’s my birthday’. 50’sine girdi ya, bunu dünyayla birlikte kutlamak istemiş. Herkes on binlerce fotoğraf çekti ve konser bitti. Sıra röportaja geldi…

JLO röportajı bana hayat dersi oldu: İçgüdülerine güven Ayşe! Salt İletişim’in kurucusu İlkin Karataş aradı birkaç hafta önce. “Sana bomba bir haberim var, Jennifer Lopez geliyor. Röportajı senin yapmanı istiyoruz!”

İçimdeki ses ya da içgüdü, ne derseniz deyin… “Girme bu işe!” dedi. Ben tereddüt edince İlkin, “Kızım, tek röportaj diyorum, 45 dakika baş başa olacaksınız!” dedi.

Normalde ayılıp bayılmam gerekirdi. Ama içgüdüm engelledi, yükselemedim işte.

Önce röportaj Moskova’da olacaktı, sonra Antalya’ya kaydı. O arada basında haberleri çıkmaya başladı: “Ayakta 7 bin lira, localar 50 bin Euro!” Bu haberler de soğuttu beni işten. Bana tuhaf geliyor bu kadar büyük paralar vermek. Niye verirsin o kadar parayı? Tek bir açıklaması var: “Ben oradaydım!” diyebilmek. Türkçesi, parasını ödeyerek hava basmak!
*

Konserden önce aradım. “Beni affedin. Bodrum’dan İstanbul’a, oradan Antalya’ya uçmak içimden gelmiyor. Zaten 45 dakika konuşabileceğimize de inanmıyorum. JLo’yu görmek için can atan bir sürü gazeteci vardır, n’olur onları davet edin!” “Mahvoluruz, ölürüz, biteriz!” dediler, kıramadım. Bir de Alya faktörü var. “Nasıl gitmemeyi düşünebilirsin ki? O müthiş bir dünya starı. Yaşayan efsane. Latin ruhuyla. Batı eğitiminin sentezi. İnanılmaz bir dansçı ve şarkıcı. Müziğiyle de çığır açtı. Öyle dans edebilmek için de bir hayat boyu emek vermek gerekiyor!” dedi durdu. Kadının müthiş olduğundan hiç şüphem yok ama ah işte o içimdeki ses… Sonunda bu kadar itiraza dayanamadım, atladım gittim.

Regnum Carya. O da ne!
Bütün otel Rus ve Kazak dolu.
Kadınlar daracık, parıltılı, mini elbiseler giymiş. Ayaklarında kafam kadar topuklular. Gecenin starı JLo ama hepsi ondan daha star!

Otelin yönetim kurulu başkanı Ali Safa Öztürk’le biraz sohbet ediyoruz. 35 yaşında genç bir işadamı. 13 yaşında İngiltere’ye yatılı okumaya gidiyor, 15 sene kalıyor. Sonra dönüp bir şirket kuruyor, Regnum ismini veriyor. Latince ‘kraliyet’ demekmiş.

Çok kibar, iyi eğitimli bir adam. Aynı zamanda Opet Yönetim Kurulu üyesi ve Antalyaspor’un da başkanı. Hayali Antalya’yı marka yapmakmış. Oteline pek çok sanatçı getiriyor. Geçen sene Dua Lipa, Rita Ora, Tom Jones ve Anne Marie gelmiş. Bu sene de James Arthur, Jason Derulo ve JLo.

Otelinde G20 zirvesi de yapılmış, acayip gururluydu. Diyecek bir şey yok. Otelde kalanlar memnun, hem tatil yapacaklar hem konser izleyecekler. Otelin sahibi memnun, JLo memnun. İzleyiciler memnun. 7 bin liralıklar memnun, 50 bin Euro bayılanlar memnun. Bir tek ruhu huzursuz olan benim.

*

Neyse, konser alanına geçtik.

2 bin kişilikmiş. Ortada ayaktakiler, etrafta localara kurulanlar… Şampanyalar içiliyor. Kadınlar güzel. Adamlar purolu. Bu kadar parayı ödedikleri için pek gururlular. Öyle bir atmosfer.

Herkesin elinde cep telefonu. Hepimizin elinin uzantısı. Vay anam vay, binlerce selfie! Canlı yayın! Story! Herkes artık kendi medya organının sahibi ya, bir yayıncı havaları ki sormayın. Her şey sanki, “O kadar parayı ödedim ve ordaydım!” demek için.

Kucaklarda çocuklar da gördüm. Epeyce. 500 çocuk varmış otelde. Onların bir kısmı uyku öncesi geldi, anneleri fotoğraflarını çekti, sonra gittiler. Normal bir konser kalabalığı değildi yani.

Bizim davetliler locasında da şu isimler vardı: Erkan Kolçak Köstendil, Cansu Tosun, Meryem Uzerli, Pelin Akil, Anıl Altan, Enis Arıkan, Aslı Kızmaz, Dilan Çıtas Tatlıses, Sinan Özedincik ve Güneri Cıvaoğlu.
*
Sonra konser başladı. Yalan yok, kadın fişek gibi! Bir ateş topu fırladı sahneye. Gerçekten şov müthişti. Yerçekimini yok sayan hareketler yaptı. Ağzın açık kalıyor. Erkek dansçılar da olağanüstüydü. Neredeyse çoğu siyahtı. Vücutlar bomba. Işık oyunları nefisti. Güzel bir şeyi nasıl tanımlayabileceğini bilmediğinde, “Görsel şölen” dersin ya, işte öyle bir şeydi.

Kostümler de yıkılıyordu. JLo’nun kondisyonu sıkıymış gerçekten. Demek ki boşuna dünya starı denmiyor. Yok bizde henüz böyleleri. Bu turun adı da ‘It’s my birthday’. 50’sine girdi ya, bunu dünyayla birlikte kutlamak istemiş. Tel Aviv ve Moskova’dan sonra Antalya… Oradaki konserler 50 bin kişilik. Burası çocuklar çekilince, bine düştü.

Bana ne oluyorsa, ben JLo için üzülmeye başladım. Kadın sahnede kendini paralıyor, onlar kendi fotoğraflarını çekiyorlar. Ama herkes memnun görünüyordu. Sadece enerji yoktu.

*

Sahnede bir tanrıça gibi duruyor. Mitolojik bir figür gibi…

Bütün kıvrımlarıyla kadınlığı temsil ediyor. Ve o popo… Sıkı, kaslı bir Latin poposu. Şovun ve JLo markasının en önemli unsurlarından biri! Sahnede işveli, cilveli, dişi bir kadın vardı. Saçları uçuşan, poposunu sallayan, fazlasıyla dişi bir kadın. Las Vegas’ta izleyebileceğiniz bir şov gibiydi.

Herkes on binlerce fotoğraf çekti, insanlar konseri telefonlarının arkasından izledi ve her şey bitti. Bis mis de olmadı, ışıklar yandı, evli evine, köylü köyüne…

*

Röportaj başka bir mekânda. Etrafta koruma ordusu. İçeri girebilmek için bekliyorum. Önce otel sahibi ve ailesi birlikte fotoğraf çektirdi. Sonra galiba aile yakınları, ya da çok para verenler, bilmiyorum. JLo, devlet başkanı gibi ayakta duruyor, sen yanına gidip fotoğraf çektiriyorsun.

Sıra bana geldi.

Çok kısa konuşabildik. Size JLo’dan geçen enerjiyi şöyle anlatabilirim: Sahnedeki tanrıça yoktu. Dişi, seksi kadın da yoktu. Poposu da yoktu. Çok güçlü bir kadın vardı. Vücuttan çok beyin duruyordu karşımda. Beni çok şaşırttı bu. Ben zannettim hep işveli biri, sahnedeki gibi. Hayır. Tamamen güçlü, dominant bir kadın. Saçları da sahnedeki gibi açık değildi, atkuyruğu yapmıştı. Yan tarafta da çocukları duruyor, “Annemizin işi bitse de gitsek, sıkıldık!” gibi bir yüz ifadesiyle.

Ben de bu sorduklarımla yetinmek zorunda kaldım. Sizi öpüyorum, iyi bayramlar diliyorum. Ve içgüdünüzün sesinden şaşmayın diyorum.

FORMUNUN SIRRI NE?
Sır mır yok. Sağlıklı yaşamak. Sevdiğin işi yapmak. Kendime bakıyorum, herkes bakmalı. Güneşten hep uzak durdum, çok içki tüketmedim, çok sigara içmedim. Ve sürekli spor yapıyorum.

50’Lİ YAŞLAR…
20’lerinde her şeyi bildiğini sanıyorsun. 30’larında hiçbir şey bilmediğini anlıyorsun. 40’larında kendinden biraz emin oluyorsun. 50’lerde şahane bir dönem başlıyor. Kendini iyi tanıyorsun.

YA GELİNLİĞİ?
Yakında evleniyorum ama gelinliği seçemedim. Düğün de bir başka büyük prodüksiyon, tıpkı bir dünya turu yapmak gibi. O yüzden bu turu bitirip diğerine geçeceğiz.

ZİRVEYE ÇIKMAK DEĞİL, ZİRVEDE KALMAK DAHA ZOR



Veee Jennifer Lopez karşımda. Wow! O ne şovdu öyle. Vahşi bir hayvan güzelliğindeydiniz. İnsanüstü bir enerji. Çok çok tebrik ederim.

– Teşekkür ederim.

İnsan sahneden inince ne hissediyor? Boşalmış bir naylon torbaya mı dönüyorsunuz, yoksa tam tersine, uzaya uçmaya hazır bir roket gibi mi oluyorsunuz?
– (Gülüyor) 3-4 saat adrenalin tavan oluyor. Sonra her şey normale dönüyor. Uyuyorum genelde.

Her gittiğiniz ülkede acayip ilgi görüyorsunuz. Şımarmamayı nasıl başarıyorsunuz?
– Böyle bir lüksüm yok. Bu benim işim. Çok severek yapıyorum. Bütün ruhumu koyuyorum. Sahnedeyken seyircinin enerjisini alıyorum. O sevgiyi, heyecanı hissediyorum. Bu beni daha da uçuruyor. Hep çalışmak gerekiyor. Hep devam etmek gerekiyor. Bu arada biz bir ekibiz, önde beni görüyorsunuz ama çok büyük bir prodüksiyon bu. Tek kişiyle olacak iş değil.

Sizin sırrınız ne? Sadece dans mı, ses mi?
– Hepsi bir bütün. Samimiyetim de insanları etkiliyor galiba.

Türkiye’de çok güzel vakit geçiriyoruz

Yaşayan bir efsanesiniz. JLo olmak mı zor, JLo olarak kalmak mı?
– Kalmak. Tırmandığınız yerde kalabilmek, bir şekilde insanların ilgisini hep canlı ve sıcak tutmak emek isteyen bir şey. Ama ben hayallerimin peşinden gitmiş ve çoğunu gerçekleştirmiş biriyim. Bunun için de şükrediyorum. Devam etmem ve insanlara ilham vermem lazım. İnsanlara sürekli hayatta istedikleri her şeyi olabileceklerini anlatıyorum. Çünkü bende oldu. Gerçekten isterseniz, elde edemeyeceğiniz hiçbir şey yok.

Kadınlar için bir rol modelsiniz. Çok seksi ve dişisiniz. 70’inizde de böyle olur musunuz?
– (Gülüyor) Umarım.

Türkiye deyince aklınıza ne geliyor?
– 2011’deki konser turnem. O zaman çocuklar dört yaşındaydı. Şimdi 11 oldular. Çok güzel vakit geçirmiştik, şimdi de öyle oldu. Herkes çok misafirperver.

Konser sırasında çocuklar ne yaptı?
– Kızım sahne arkasındaydı. Oğlum yarı yola kadar geldi, “Hava çok sıcak. Ben şimdiden yoruldum. Odaya döneceğim” dedi.

Bu gece seyirciyi nasıl buldunuz?
– Moskova’da, Tel Aviv’de 40-50 bin kişi izledi. Bu gece küçük bir seyirci kitlesi vardı. Özel şov gibiydi. İkisi de benim için tamamdır. Fark etmiyor, ben işimi yapıyorum. Ve en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. İnsanları eğlendirebiliyorsam ne âlâ…

Bütün kadınlar sizinki gibi popo istiyor…
– Herkesin olabilir. Çalışın, sizin de olsun.

SAHNE KIYAFETLERİ

Ben parlak şeyler seviyorum. Önce şovu ortaya çıkarıyoruz. Nasıl bir atmosfer hâkim olacak, bölümler ve geçişler nasıl ilerleyecek, hangi şarkılar, danslar… Sonra kıyafetlere karar veriyoruz. Açılış büyük bir doğumgünü kutlaması gibi bu şovda. Buna nasıl bir kıyafet uyar onu düşünüyoruz ve Donatella Versace’yi arayıp “Böyle bir sahne planladık, nasıl bir kıyafet uyar” diyoruz. Dokuz farklı kıyafet giydim bu gece.

Yorum Bırak