MEHMET ASLAN

Özgecan’ın herkesi ÅŸaşırtan babası Mehmet Aslan: Kalbime ateÅŸ düştü ben yandım

Kahrolduk. İçimiz oyuldu. Hayatta devam edemez hale geldik. Özgecan cinayetinden sonra. Hepimiz, kendimizi onun yerine koyduk. Hepimizin başına gelebilirdi. Her anne-babanın içi titredi. Çünkü kurban, kendi kızları da olabilirdi. Vahşice katledilişini bütün hücrelerimizde hissettik. Ağladık. Öfke duyduk. İsyan ettik.

İstedik ki katilleri en ağır cezaları alsın. “Yok tahrikti, yok iyi haldi!” diye indirim yapılmasın. Sesimiz çıktığı kadar bağırdık. Sokaklara taÅŸtık. Alışılmışın dışında bir davranıştı Hızını alamayanlar idam cezasının yeniden konulmasını istedi. “Hadım edilmeli” diyenler çıktı. “Hapishanede zaten Hanya’yı Konya’yı görecekler!” diyenler de oldu. Kısasa kısas isteyenler… Bütün bu sesler, tepkiler yükselirken… Bir kiÅŸi hep metanetini, sükûnetini ve asaletini korudu: Özgecan’ın babası Mehmet Aslan. SaÄŸduyulu ve merhametli konuÅŸmaları herkesi ÅŸaşırttı. Canını almışlar senden… Kendi deyimiyle, kanadını koparmışlar meleÄŸinin… VahÅŸice kıymışlar kızına… Yine de sen, o kızın babası olarak, “Sevmekten baÅŸka çıkar yolumuz yok!” diyorsun, diyebiliyorsun. Öyle dedi. Çıktığı her programı izledim. Bir ÅŸekilde hep ‘insanlık dersi’ verdi.

MEHMET-ASLAN-1

Bütün idamcılara inat, “Herkes barış içinde yaÅŸasın!” dedi. BaÅŸka bir dünyadan gibiydi. Tanımak istedim. KardeÅŸini, YaÅŸasın Aslan’ı aradım. O da bana, aile olarak günlerinin, evlerinin altındaki taziye çadırında geçtiÄŸini, akÅŸamları hastanenin Acil’ine taşındıklarını anlattı. Çünkü her gece aileden farklı birinin ya tansiyonu çıkıyor ya kalbi sıkışıyordu. Tarifsiz acılar yaşıyorlardı. Farklı bir aile. Çok kibarlar. KonuÅŸmak isteyen, görüş almak isteyen hiç kimseye “Git kardeÅŸim başımızdan, bizim acımız var!” demediler. Aslan Ailesi’nin kökleri Horasan’dan geliyor. Elazığ’a yerleÅŸiyorlar, oradan da Mersin’e geçiyorlar. Mehmet Aslan orada büyüyor, yetiÅŸiyor. Tıpkı babası gibi, o da hayatının her döneminde lafı dinlenen, saygın, kendini iyi ifade edebilen biri. Lise mezunu. Grafik tasarımcısı. KardeÅŸi şöyle anlatıyor: “Uzun yıllar matbaacılık yaptı. Kapak tasarlardı, kartvizit basardı… Fakat bir gece iÅŸyerine girip, bütün baskı makinelerini çaldılar. Sonra iÅŸini evden yapmaya baÅŸladı. İnanır mısınız, eve de hırsız girdi. O günden beri düzenli bir iÅŸi yok. Kendine ait bir evi yok. Annemle birlikte oturuyorlar. EÅŸi bir kargo ÅŸirketinde çalışıyor…” Özgecan’ın babasıyla iliÅŸkisi çok özel. Psikoloji okumasında katkısı var, diÄŸer kızının konservatuvarda müzik eÄŸitimi almasında da… Biz “Özgecan” diyoruz, aslında aile de çevrelerindeki herkes de onu Özge diye çağırıyor. Ayrıntıya girmeyin, abim bilmiyor!

Mehmet Bey, düşünerek konuÅŸuyor, tane tane. Benden sadece iki yaÅŸ büyük, 47 yaşında. Ama sanki ruhu daha yaÅŸlı. O, bende, bu dünyaya defalarca gelip gitmiÅŸ çok tekamül etmiÅŸ bir ruh intibaı yarattı. Derin ve katmanlı konuÅŸuyor. Hatta baÅŸka türlü konuÅŸamıyor. Farklı bir bilgelik seviyesinde. Tasavvufa ilgisi de hemen anlaşılıyor. İçim acıdı, üç günde sakalları beyazlamış. Ama beni asıl sarsan, kardeÅŸi YaÅŸasın Aslan’ın, “Sizden bir ÅŸey rica ediyorum” demesi oldu. “Tabii dinliyorum” dedim. “Abimle konuÅŸurken lütfen Özge’nin başına gelenlerin ayrıntısına girmeyin, çünkü bilmiyor!” “Nasıl yani?” oldum. Aile, kızlarının bir cinayete kurban gittiÄŸini biliyor ama bizim bildiÄŸimiz ayrıntılardan haberdar deÄŸiller. Çünkü eve gazete sokmuyorlar, internetten takip etmesine izin vermiyorlar. Kimse de Mehmet Aslan’ın karşısına geçip, Özge’nin son anlarını, maruz kaldığı iÅŸkenceleri ona anlatmıyor! Bunu öğrenince çok fena oldum, ben de hiçbir ÅŸekilde o konulara girmedim. Belki bu röportajı da okumayacak.

Özge’yi tespit etmeye amca YaÅŸasın Bey girmiÅŸ. AÄŸlayarak anlattı: “Abim çok istedi kızını son bir kez görmeyi ama ben izin vermedim. ‘Yüzü iyi halde deÄŸil’ dedim. ‘Özge’yi hep gülerken hatırla abi’ dedim. Çünkü kızını o halde görseydi, hayatına devam edemeyecekti…” YaÅŸasın Aslan, bana bilmediÄŸimiz iÅŸkence detayları anlattı. Çok çok fena. MüthiÅŸ bir dayanışma içindeler. YaÅŸasın Bey diyor ki,: “Abimin metaneti bize de destek veriyor. Onun saÄŸduyusu karşısında biz de  taÅŸkınlık yapamıyoruz. Abim hep böyleydi, çocukluÄŸundan beri farklıydı…” Gelin bu acılı babaya, kalbi güzel insana, Mehmet Aslan’a kulak verelim…

Üniversitede psikoloji okuyan Özgecan’ın dolabında Kanadalı rock ÅŸarkıcısı Avril Lavigne’in fotoÄŸrafları asılı. Kitaplığındaysa, Freud’dan Nietzsche’ye, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Hakan Günday’a, Halil Cibran’dan Adam Fawer’a pek çok yazarın kitabı var.

Nasıl söylenir, ne denir bilmiyorum. Başınız saÄŸ olsun. Allah sabır versin…

-Sağ olun, eksik olmayın.

Kızınızın yaÅŸadığı vahÅŸet bir an olsun bizim bile aklımızdan çıkmıyor. Kim bilir siz ne haldesiniz…

-İyi olmak mümkün deÄŸil tabii ama yine de şükürler olsun. Bedensel olarak birtakım sıkıntılarımız var, sürekli ailemizden birileri hastaneye kaldırılıyor. Özge’nin gidiÅŸinden beri her akÅŸam böyle, gündüz taziye çadırındayız, gece hastanenin Acil’inde. Ama yaÅŸadığımız bu acıya raÄŸmen, yine de aklımız yerinde.

İYİ BİR İNSAN OLMAK İÇİN 30 YIL ÇABALADIM

Bütün Türkiye söylediklerinize ve size hayran kaldı. Büyük bir vahÅŸetle karşı karşıya kaldınız ama “Sevmekten baÅŸka çıkar yolumuz yok!” dediniz. Herkesin ÅŸaÅŸkınlıktan dili tutuldu. Nasıl böyle sakin kalabiliyorsunuz?

-Şimdi efendim, bu vahim olay yıllar önce yaşansaydı, ben de alışık olduğunuz tepkiyi gösterirdim. Yani aklım devre dışı kalırdı, içimde hangi duyguları beslemişsem, büyütmüşsem onlar açığa çıkardı. Ama demek ki yıllar içinde ben değişebilmişim, acımı dışa vurma biçimim de değişmiş.

 MEHMET-ASLAN-3

Yıllar içinde ne oldu?

-Çabaladım. İyi bir insan olmak için çabaladım. Benimki bir iddia değildi, 30 yıllık bir çaba. Bu uğurda, 30 yıldır uğraş veriyorum. Egomu, mümkün mertebe sıfırlayabilmeye çalışıyorum. Egomun beslendiği bütün kanalları zayıflatmak için uğraşıyorum. Ama tabii bu söylediklerim kolay olmuyor. İnsan değişmek istese bile değişemiyor. Değişimin nasıl olacağını anlaması bile 15-20 yılını alıyor.

Çocuğu böyle vahşi bir şekilde katledilmiş bir baba olarak bu kadar merhametli konuşmanızın açıklaması ne olabilir? Siz bize ders mi vermek istiyorsunuz?

-EstaÄŸfurullah! Benim içimde ne varsa, dilimde de o var. Dilimde ne varsa içimde olan da o…

O katiller karşınızda olsa yine bu sükûnetinizi koruyabilir miydiniz?

-Böyle bir empati kurmak istemiyorum. Sizin bu sorduğunuz soruyu ben de kendime sordum. Onları affetmek gibi bir düşüncem yok. Cezalarını çekmelerini istiyorum.

Fakat “Zulmetmeyin!” diyorsunuz, “Sadece cezalarını çeksinler!” Siz, bu noktaya nasıl gelebildiniz? MüthiÅŸ bir aÅŸmışlık bu! Acıyla yanan bir insan, yavrusunun katillerine karşı nasıl bu kadar duyarlı olabilir?

-Åžimdi efendim, netice itibariyle dünyayı savaÅŸ alanına çeviren, insanı mutsuzluÄŸa iten ‘nefsi.’ Yıllarca mücadele ettim ben nefsimle. Hep güzellikleri aradım. İnsanlara saygımda, sevgimle, hürmetimde kusur etmedim. En zor durumlarda dahi ‘bilinçli sessizliÄŸi’ seçtim.

Bu sayede mi kendinizi hırstan ve intikam duygusundan arındırabildiniz?

-Evet. Şöyle izah edeyim: Bir insan, toprağa bir tohum eker. O tohumun bir fidan, bir gül, bir ağaç olabilmesi ve meyve verebilmesi için zaman gerekir. Ama o tohumu ekmezsen, o neticeye ulaşamazsın. Bu, istemektir. Ama tek başına istemek de yetmez. Sulayacaksın, çapalayacaksın, çabalayacaksın, bakımını yapacaksın. Güneş görecek ve belli bir zaman geçecek. Meyveye ancak o zaman kavuşabilirsin. Aynı şey insanlar için de geçerli. İnsan, değişmek istiyorsa, iyiye, güzele yönelmek istiyorsa, kalbine sevgi tohumu ekmeli.

MEHMET-ASLAN-4

SENİ DEĞİŞTİRECEK KİŞİ, GELİR, BULUR!

Baba Mehmet Aslan’ın üç günde üzüntüden sakalları beyazlamış.

Peki kendi başına bunu gerçekleştirebilmesi mümkün mü?

-İnsan deÄŸiÅŸmeyi istiyorsa, bir arayışa giriyor ama illaki bir yol gösterenin olması gerekiyor. Bu yol, mürÅŸitsiz olmaz. Kendi başına arayarak bulunmaz. Seni deÄŸiÅŸtirecek olan kiÅŸi, gelir seni bulur ve topraÄŸa ekilen tohum gibi senin kalbine güzel bir düşünce eker. Sen de o güzel düşünceye us verirsin. Yani toprakta su, kalbinde us dengesi var. Sonra da en önemlisi sabır. Bekliyorsun. E güneÅŸ de lazım. Buradaki güneÅŸ,  kalbine o güzel tohumu eken kiÅŸi zaten. GüneÅŸ, mürÅŸitin kendisi. MürÅŸitler hurÅŸitlere benzer. HurÅŸit, güneÅŸ demektir. O güneÅŸ, sizin deÄŸiÅŸim ve dönüşüm süreci içerisindeki yaptığınız bütün eksiklikleri, hataları, kusurları size bir bir anlatır. Yani kısaca, buna ‘ariflik mektebi’ deniyor. Ariflik mektebine gitmeyen kiÅŸi asla içindeki o sevgi cevherini iÅŸleyemez.

ÖLÜM BİR SON DEĞİL FARKLI BİR ENERJİ BOYUTUNA GEÇMEK

Diyorsunuz ki, “Teslim olursak, içimizdeki bütün güzellikler ortaya çıkacak. Savaşırsak nefsimiz kazanacak.” Tam ne demek istiyorsunuz? Nefsin kazanması ne anlama geliyor? Katiller nefislerine yenik mi düşüyorlar? Kızınızı öldürürken de mi yenik düştüler?

-Tabii ki. Sadece katiller deÄŸil ki. O belki, en son hali… En son aÅŸama bir canlıyı öldürmek. Bir canlıya kıyabilmek… ÇiçeÄŸi koparan da aÄŸacı kesen de katil…

MÜRŞİT SİZE KAPIYI GÖSTERİR, SİZ GİDERSİNİZ

Mehmet Bey, nasıl oluyor da bir sürü sorunun üzerine çıkmış bir ruhani lider gibi konuşabiliyorsunuz?

-EstaÄŸfurullah efendim, haÅŸa, öyle biri deÄŸilim. Kendi çapımda inandığım ÅŸeyler bunlar. Bütün kutsal dinlerin ve öğretilerin çok temel bir prensibi var. Her iyiliÄŸin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde de bir iyilik var. Biliyorsunuz, bizim dinimizde de hayır ve ÅŸer Allah’tan gelir. Hayrın, gerçekte hayır mı yoksa ÅŸer mi, ÅŸerrin gerçekte ÅŸer mi yoksa hayır mı olduÄŸu sonradan ortaya çıkar. Hepimizin kalbinde rahman ve ÅŸeytan var. Yani ‘nefis.’ Rahman, her canlıya Allah’ın nurunu yayar. Ego ise hayatımızın yüzde 90’ını kapsar. Bundan kurtulmanın yolu da bütün uluların, evliyaların, ermiÅŸlerin, derviÅŸlerin yaptığı gibi her ÅŸeyin azına raÄŸbet etmektir. Az yemek yerler, az uyurlar, az konuÅŸurlar. Çünkü nefis, dokunmaktan, güzel tatlardan, hoÅŸuna giden sözler duymaktan, güzel kokular koklamaktan, yani beÅŸ duyu organımıza hitap eden güzel duyulardan hoÅŸlanır…

Egoyu besleyen de bu kanallar mı?

-Evet. Bu kanalların her birini isteyerek bilinçli bir şekilde azaltırsanız, egonuz zayıflar ve içinizde depremler başlar. Çünkü o da savaşıyor, o da karşı çıkıyor. İşte birçok kez bu savaşı yaptım. Hepsinde de kaybettim. Ne zaman ki teslim oldum, şu gördüğünüz adam oldum. Çünkü nefisle yapılan mücadelenin hiçbir tanesini insanoğlu kazanamaz. Ben de kazanamadım.

‘Teslim olmak’ ne demek?

-Allah, ayet-i kerimede buyuruyor zaten. “Allah’ım” dedim, “Beni nefsimin eline bırakma. Benim gücüm yetmiyor. Ben fakirim, ben acizim. Bilen sensin, âlim sensin, sığınacak yerim yok. Yol gösterecek kimsem yok. Sen, bana yardım et. Sen, ilmimi arttır. Taşıyamayacağım yükü bana yükleme…”

Peki nefsimizden kurtulmayı beceremezsek ne olacak? “Analar babalar aÄŸlayacak, meleklerin kanatları koparılacak” derken, “Tecavüzler, cinayetler bitmeyecek” mi demek istediniz?

-Zaten kainat yaratıldığından beri, iyiyle kötünün bir savaşı var dünyada. Dünya bu ikilemden meydana geliyor.

Mehmet Bey, siz kendinizi nerede bu kadar geliştirdiniz? Neler okudunuz, kimden feyz aldınız?

-Lise mezunuyum. İnanç farklı bir eğitim. Üç üniversite bitirmiş olsaydım da bu şekilde eğitilememiş olabilirdim.

Siz kendinizi geliÅŸtirdiniz yani…

-Efendim, irfani mektebine gidip, bir mürÅŸitten el almayan, bir mürÅŸide baÄŸlanmayan, sıtkı sadakat ile her ÅŸeye şükretmeyen, sabretmeyen, yanmayan bunu yapamaz! BaÅŸaramaz. MürÅŸit olmadan olmaz. Bu kadar anlattığım ÅŸeyin özü bu. MürÅŸit olmadan olmaz. Siz kendiniz kapıyı bulamazsınız. MürÅŸit size kapıyı gösterir, siz gidersiniz. MürÅŸit sizinle de gelmez. O sadece yolu gösterir. Siz gidersiniz. Söz konusu olan sizin ruhunuz, sizin tekamül seviyenizdir. Ruhsal tekamülünüzün yükselebilmesi için o yolda siz, her bir düşünceyi, her bir acıyı deneyimlemek zorundasınız. YaÅŸayacaksınız, düşeceksiniz, kalkacaksınız, canınız yanacak, ciÄŸeriniz parçalanacak, her gün aÄŸlayacaksınız ama yine de “Her halimize şükürler olsun!” diyeceksiniz. Allah’ın hiçbir ÅŸeye ihtiyacı yok. Onun bizden istediÄŸi tek ÅŸey, samimiyet.

MEHMET-ASLAN-10

ÖLÜM BİR SON DEĞİL, FORM DEĞİŞTİRMEK

Siz hep mi böyleydiniz?

-Efendim hep böyleydim. 7-8 yaÅŸlarındayken de “Allah’ım ben kimim?” derdim. Tebrizli Åžems’in hikâyesini biliyorsunuz deÄŸil mi? Babası, Tebrizli Åžems için çok üzülüyormuÅŸ, “OÄŸlum ben haline çok üzülüyorum, sen niye böylesin!” dermiÅŸ. O da cevap verirmiÅŸ: “Baba. Ben bunun için doÄŸdum. Sen diÄŸer çocukların için üzül!” Demem o ki, ördek suya girdiÄŸi zaman boÄŸulmaz. Fıtratında vardır. Kartal doÄŸduÄŸunda uçma içgüdüsü vardır. Uçmak için uÄŸraÅŸmaz. Çabalamaz. Sadece kanatlarını açar. DoÄŸuÅŸtan hazırdır. Uçar…

Siz kendinizi geliştirmek için birtakım yerlere gittiniz mi?

-Evet. İsmini ÅŸu anda size veremeyeceÄŸim, benim nazarımda güzel bir gönül ehli olan, bir Allah dostuyla tanıştım. Ben zaten belli bir arayış içinde olduÄŸum için, iÅŸin doÄŸrusu ben onu ararken, o beni buldu. Akıllı ya da zeki biri deÄŸilim. Ama bunun akıl ve zekâyla da alakası yok. Bu, nasiple ilgili bir ÅŸey. Bu arada ölüm bir son deÄŸil. Farklı bir enerji boyutuna girmek ve form deÄŸiÅŸtirmek…

Peki size yol gösteren bu Allah dostu hâlâ hayatta mı?

-Hayır, vefat etti. Kendisinin yazmış olduğu eşi benzeri bulunmayan kitapları var bende. Tüm insanlığa mal olabilmesi için onları bastırmayı düşünüyorum.

MEHMET-ASLAN-5 

ÖZGE’NİN BİR ÅžEYLERİ DEĞİŞTİRECEĞİ KESİN

Kızınızın psikolog olmak istemesinde sizin payınız ne kadar?

-Çok. Kızım da benim gibi herkesle, her şeyle empati yapardı.

Ne kadar yakındınız Özgecan’la?

-Çok yakındık. Her gün sohbet ederdim. Bir baÅŸlardık, en az 2-3 saat konuÅŸurduk. Çok soru sorardı. Küçükken de öyleydi. Her ÅŸeyi öğrenmek isterdi. “Babacım, ben ne zaman senin gibi her ÅŸeyi bileceÄŸim” derdi. Ben de “Vakti geldiÄŸinde ben her ÅŸeyi sana tek tek anlatacağım. Ve sen dünyanın en iyi psikoloÄŸu olacaksın” diyordum.

Ne iş yapıyorsunuz?

-Grafik tasarımcısıydım…

 MEHMET-ASLAN-6

ÇOK HIRSLIYDI, PES ETMEMEYİ BİLİRDİ

Beste’nin ismini de siz mi koydunuz?

-Evet. Kızlarımın ismini ben koydum. Özge ve Beste. Müzikle ilgili biri olduğum için, diğer kızımın adını Beste koydum. O da musikiyle ilgilenebilsin diye, nitekim konservatuvarda okuyor. Onlar, çok yakın iki kardeşti.

Bizler, sanki bizim başımıza gelmezmiş gibi davranıyoruz. Hep başkasının, komşunun başına gelirmiş gibi.

-Ben de öyle hissediyordum. Aklımın ucundan geçmezdi. İnsan ölümü ne kendisine ne ailesinden birine ne de sevdiklerine yakıştırabiliyor. Ama illa ki her nefis, ölümü tadacak.

Biber gazı neden varmış çantasında?

-Bildiğiniz gibi ortam iyi değil. Annesi, olur ya bazen geç kalabiliyordu, bazen arkadaşlarıyla kafeteryada bir şeyler yiyip içebiliyorlardı, tedbirli olsun diye taşımasını istemiş. Ama bir işe yaramadı.

 Özge’nin kiÅŸiliÄŸinin en belirgin özelliÄŸi neydi?

-Çok hırslı ve çok çalışkandı. Pes etmemeyi bilirdi. İnsanın, dış dünyasında bir hedefi, iç dünyasında da muazzam bir hayalinin olması gerekiyor. O da öyleydi. Ben, “Hayal et, gerçek olsun!” cümlesini ilk duyduÄŸumda çok ÅŸaşırmıştım çünkü biz küçükken hayal ettiÄŸimizde, çevreden bize, “BoÅŸ boÅŸ hayaller kurma!” derlerdi. Ben kızlarıma öyle bir ÅŸey söylemedim.

 O gün yanında telefon olsa sonuç farklı olabilir miydi? Öyle şeyler geçiyor mu insanın aklından?

-Bakın, her ÅŸey Allah’ın takdiri. Ben inanıyorum ki, bunca yıl yaÅŸadığım tecrübeler, bu ilahi tecelliye hazırlıktı. Sanki ben bu acıya dayanabilmek için eÄŸitildim. Ve neticede, söylenecek söz yok. Bundan sonraki söz sadece sahibine söylenecek. Ama tabii ki hayretler içinde kalıyorum. Bu olayda, tesadüf olamayacak kadar ilahi bir tasarım var.

Nasıl yani?

-Normalde telefonunun yanında olması gerekiyor, deÄŸil. O arkadaşıyla birlikte vakit geçirdikten sonra hep duraÄŸa giderlermiÅŸ, önce Özge binermiÅŸ. Bu sefer, tersi olmuÅŸ…

MEHMET-ASLAN-7KARŞIMDA OLSA ÇOK SEVDİĞİMİ SÖYLERDİM

Peki kızınızın yaşadığı felaket, diğer kızların hayatını kurtarabilir mi? Böyle bir umudunuz var mı?

-Var olmaz mı? Tabii ki her insanın kaderi kendine özeldir. Ama Özge’nin bir ÅŸeyleri deÄŸiÅŸtireceÄŸi de kesin. Belki kadına ÅŸiddet konusunda daha duyarlı olacağız, toplu taşıma araçlarına kameralar konacak, idam tartışmaları belli miktarda caydırıcılık yaratacak, belki birbirimize daha merhametli yaklaÅŸacağız. Küçücük bir kelebeÄŸin kanat çırpışı bile on binlerce kilometre ötede bir kasırganın oluÅŸmasını tetikleyebiliyorsa, Özge de belki bu ülkede bir sürü ÅŸeyin deÄŸiÅŸmesine sebep olabilecek. İnÅŸallah da olur.

Sabahları uyandığınızda sanki bu olay hiç yaşanmamış gibi geliyor mu bir anlığına?

-Evet… Ama sonra birdenbire hatırlıyorum.

Peki karşınızda olsa ne söylemek isterdiniz?

-Onu çok sevdiÄŸimi…

30 YIL BOYUNCA BU OLAY İÇİN HAZIRLANMIŞIM

İdama neden karşısınız? İnsan, ideolojik olarak idama karşı olabilir, bunu anlıyorum ama kendi çocuÄŸu söz konusu olduÄŸunda akan sular durur…

-Efendim netice itibariyle, benim kalbime ateş düştü, ben yandım. Evet, ilahi adalet tecelli edecek, buna da inanıyorum. Ama çözüm idam değil. İdam caydırıcı olabilir belki ama benim kızımın üzerinden tartışılması da beni rahatsız ediyor.

 MEHMET-ASLAN-8

ALLAH KENDİSİ İÇİN YARATMIŞ

Günlerdir, binlerce kişi taziye çadırına akın ediyor, Aslan ailesine başsağlığı diliyor.

Siz, Özgecan’ın ‘görevli’ olduÄŸunu mu düşünüyorsunuz? Kadın cinayetlerine önlem alınmasını saÄŸlamak için…

-Onu Allah biliyor. Güzel bir insan Erzurum’dan aradı ve dedi ki, “Allah, Azrail’i bir küçük çocuÄŸun canını almak için göndermiÅŸ. Azrail vazifesini yapmış ama çok üzülmüş. Çünkü çocuk çok güzel ve masummuÅŸ. Allah’a sormuÅŸ neden o çocuÄŸun canını aldırdın bana diye. Allah da demiÅŸ ki, ormana git, bana bir aÄŸaç kes getir. Azrail gitmiÅŸ, gezmiÅŸ, bir gonca gülle geri gelmiÅŸ. Allah sormuÅŸ, ormanda onca yaÅŸlı, kuru, aÄŸaç, dal varken neden bu gonca gülü getirdin. Azrail cevap vermiÅŸ, “Yarabbül Âlemin. Çünkü senin bahçene güzellik yaraşır!” Erzurum’dan baÅŸsaÄŸlığı dileyen kiÅŸi, “Evladım” dedi “Allah, Özge’yi kendisi için yaratmış. O bir melek. Geldi, görevini yaptı ve gitti…”

Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

-Bu vahÅŸi olaydan sonra bütün Türkiye bir oldu. BaÅŸka hangi güç bunu baÅŸarabilirdi ki? Sahip olduÄŸu inanca göre, bu Allah’ın hikmetidir.

Eşiniz onların cani olduğunu söyledi. Size göre daha az bağışlayıcı konuştu. Doğuran başka bir acı mı yaşıyor?

-Doğrudur. Annelerdeki sevgi yoğunluğu, duygu yoğunluğu biraz daha fazla olabiliyor. Buna da saygı duyuyorum.

Bir yerde dediniz ki, “Benim meleÄŸimin kanatlarını koparttılar. Yarın sizin meleÄŸinizin de kanatlarını kopartmaya gelecekler. Herkes kalbindeki sesi iyi dinlesin. Bana, yıllarca neler olabileceÄŸini anlattılar ama ben anlamadım. Gözlerim kör, kulaklarım sağır, dünyanın peÅŸinde koÅŸtum durdum…” Bu cümlelerle anlatmak istediÄŸiniz neydi?

-Şimdi efendim, yaklaşık 30 yıldır, gönül dostum, hatta manevi babam dediğim o değerli insanla birçok rüyamı paylaştım. Sadece rüya değil, birtakım duru görüler, duyu dışı birtakım görüntüler. Her şeyi farklı bir yoğunlukta yaşıyorum. Doğuştan sevgi donanımınız olabiliyor ama bilgi ve tecrübe sahibi olabilmek için zaman gerekiyor. Bende de onlar olmadığı için, gördüklerimi yorumlayamıyordum. Ama artık anlıyorum ki, o 30 yıl boyunca, bu olay için hazırlanmışım.

 MEHMET-ASLAN-9

BİRÇOK İNSAN EMPATİ KURDU

“Bunu yapan insanlar sadece adalet karşısına çıkıp cezalarını çeksinler…” dediniz. Yeni iÅŸkence miÅŸkence görmesinler, tecavüze uÄŸramasınlar… Bu, nasıl bir yüce gönüllülük? İnsanlar hadım etmekten, idamdan söz ederken, siz “Allah onların analarına babalarına da yardımcı olsun” diyebildiniz…

-Birçok güzel insan, kendini bizim yerimize koydu ve bizimle empati kurdu. Çektiğimiz acıyı, kendi yüreklerinde hissederek, içimizdeki yangını söndürmek için koşarak yanımıza geldi. Hepsinin önünde saygıyla, hürmetle eğiliyorum. Ben de o kişilerin annesinin babasının yerine koydum kendimi. Evet, ben de böyle bir empati yaptım.

Fotoğraflar: Muhsin AKGÜN

Yorum Bırak

eighteen + ten =