LEMAN SAM

Tanrım, başıma gelen bütün iyilikler senden, bütün müsibetler benim salaklığımdan!

Bir tweet attı, ortalık karıştı.

Neydi o tweet?
“Nepal’de Hindu tanrıçası için yüzlerce hayvan katletmiÅŸlerdi. Cezasız mı kalacaktı? Bugün binlercesi öldü, tanrıçaları kabul etsin artık…”
Bütün hafta herkes o tweet’i ve Leman Sam’ı konuÅŸtu.
Nasıl bu kadar acımasız olabilirdi?
Yazık değil miydi depremde ölen o zavallı Nepallilere?
Dini bir ritüelde kurban edilen hayvanlarla, depremde ölen o insanları nasıl bir mantıkla kıyaslayabiliyordu?
Nasıl oh olsun diyebiliyordu?
Öyle mi diyordu?
Yoksa baÅŸka bir ÅŸey mi kastediyordu?
Her kafadan bir ses çıktı.
Kızanlar, eleÅŸtirenler, hakaret edenler, hatta linç edenler…
Cüppeli Ahmet Hoca’yla, Nihat DoÄŸan’la kıyaslandı…
“Ne farkı var onlardan?” dendi.
Ama o, geri adım atmadı.
“Yanlış anlaşıldım” demedi, özür dilemedi.
Sanırım röportaj yapmak için, onu aramayan da kalmadı.
Beni niye kabul etti?
Onunla bir veteriner anımız var.
Yıllar evvel kedim çok hastaydı, panik içinde veterinere yetiÅŸtirmiÅŸtim, ben iki gözüm, iki çeÅŸme aÄŸlarken karşılaÅŸtık, bana akıl fikir verdi, yol yordam gösterdi, sanırım hayvanlara karşı benim de ne kadar duyarlı olduÄŸumu biliyor…
“Herhalde dilimden anlar!” diye düşündü.
“Tamam gel Cihangir Kaktüs’e orada konuÅŸalım” dedi, “Hem orada kediler de var…”
Gittim ve konuÅŸtuk…

LEMAN-SAM-2015-8Siz, benim rol modellerimden birisiniz! Benim gözümde hümanist, adalet duygusu olan, içindeki iyiliÄŸi yüzüne ve ÅŸarkılarına vuran bir sanatçısınız. Ama Nepal depremi üzerine “Ohhh iyi oldu!” manasında bir tweet attınız. Bunu nasıl yaptınız?

-Başıma gelenlerin sebebi o 140 karakter! Kabul ediyorum, ben derdimi biraz sert anlattım. Kastımı aÅŸtım. Bu, benim kaçıncı ‘linç’im bilmiyorum. Herhalde beÅŸinci filan. Yenilen pehlivan güreÅŸe doymazmış ya, ben de doyamıyorum. Bu sefer de böyle bir ÅŸey geldi başıma.

Böyle mi düşünüyorsunuz gerçekten… O kadar insanın ölmesi iyi mi oldu? 

-Bu toplum, ünlülerin karınlarından konuşmasına ve tribünlere oynamasına alışmış. Birileri, hissettiği bir şeyi açık açık söylerse hemen yaftalıyorlar.

Nasıl yani? Gerçekten böyle mi hissediyorsunuz: “Ne kadar hayvan öldüyse, o kadar insan ölsün!” mü?

-Hayır, asla! Zaten ölsün de değil.

Göze göz, kana kan, diÅŸe diÅŸ deÄŸil yani…

-Hayır, ne münasebet! Bana bu tweet’im üzerine Van ve Marmara depreminde olanları hatırlattılar. Tabii ki aynı ÅŸey deÄŸil…

Kastımı aştım!

O zaman doğrusunu anlatın. Siz, ne demek istediniz?

-Bana ateist diyorlar. Oysa deÄŸilim. Yaradana da adaletine de inanıyorum. Ben, kendi başıma gelen bazı müsibetlerde bile, “Tanrım n’aptım da bu geldi başıma!” diyorum. Sık sık böyle bir muhasebe yapıyorum. Bakın, ben Nepal’e gittim. Gördüklerimden sonra, bir daha gitmem. Birçok yerde, hayvanların maruz kaldığı zulmü gördüm. Aklıma geldikçe aÄŸlamak istiyorum. Çocuklar, hayvanlar ve aÄŸaçlar, benim yumuÅŸak karnım. Zannediyorlar ki, ben hayvanları seviyorum ama insan düşmanıyım. Böyle bir ÅŸey olabilir mi? Ama insanların hayvanlara yaptığı zulüm, benim içimde bastırılması güç bir öfke oluÅŸturuyor. Bu öfkeyi de hiçbir ÅŸekilde boÅŸaltamıyorum. Bu olayda olduÄŸu gibi bazen taşıyor, bir tweet’e yansıyor. Evet, biraz daha yumuÅŸak yazabilirdim. Ama böyle oldu.

LEMAN-SAM-2015-7
Kastını aÅŸtı o zaman…

-Kastını aÅŸtı evet! Yoksa, “Oh olsun!” deme ihtimalim olabilir mi? Asla! Fakat bir günde, 250 bin hayvanı katlettikleri de gözümün önünden gitmiyor. Öyle bir ritüelleri var. Tanrıçaları için mandaları, keçileri, kuÅŸları, bir sürü hayvanı kesiyorlar, öldürüyorlar. O fotoÄŸrafı internette gördüğümde yüreÄŸime bir ateÅŸ düştü.  İçimden dedim ki, “Bu, cezasız kalmaz!”

Ben de iflah olmaz bir hayvanseverim ama bir depremin, hayvan katlinin karşılığı olduÄŸunu düşünmek bana fena geliyor…

-DoÄŸru, olabilir. Ben de “Oh olsun! İyi ki öldüler!” demedim. Sadece can almak, benim kabul edemediÄŸim bir ÅŸey…

Siz, depremleri, Allah’ın ÅŸu veya bu ÅŸekilde ayarladığına mı inanıyorsunuz? Yani ceza olarak gerçekleÅŸtirildiÄŸini mi düşünüyorsunuz, fay kırılması filan hikâye mi?

-Hayır ama başımıza gelen birtakım ÅŸeylerin bununla bir alakası olabilir mi acaba diyorum. Biz o kadar ilginç bir milletiz ki, “Gezme ceylan bu daÄŸlarda, seni avlarlar!” deyip, bir güzel ceylan avlıyoruz! “Turnam benim, git sılaya benden haber götür” diyoruz ama o turnayı da vuruyoruz! O zaman da avcılar, yanlışlıkla avda birbirlerini vurdukları zaman ben üzülmüyorum. Sadece depremlerde deÄŸil, bu gibi ÅŸeylerde de insanın ayağının bir ÅŸekilde bir yere takıldığını düşünüyorum. İlahi adalet sistemi devreye giriyor gibi geliyor.

Åžimdi böyle derseniz, Özgecan’ın vahÅŸice katledilmesini nasıl açıklıyorsunuz?

-Hiç bilemiyorum. Kurunun yanında yaÅŸ da yanıyor olabilir. Ben aslında, “Acaba?” diyorum. “Kesinlikle böyledir!” demiyorum. ‘Acaba’larım var. İnsanların cevaplayamadıkları sorular var. Bu da benim cevaplayamadığım sorulardan biri. Ama ben, tanrının, “Öldürmeyeceksin!” dediÄŸine çok inanıyorum. Bu emri yerine getirmek gerekir. Elektrik süpürgesini kullanmaya baÅŸlamadan önce yakın gözlüğümü takıp yeri kontrol ediyorum, acaba göremediÄŸim karıncalar var mı diye. Aklım çıkar karıncaların ya da birtakım böceklerin ölümüne sebep olursam. Köydeki evimin verandasında karınca var, o yüzden yıkayamıyorum bile. Kimin onları yok etmeye hakkı var ki?

LEMAN-SAM-2015-5
O kadar duyarlısınız…

-Bence duyarlıdan öteyim AyÅŸe’cim! Açık bir yara gibi yaşıyorum ben. Hassasiyetlerim ve cevaplayamadığım ÅŸeyler var. Bunlardan biri de bu…

Allah korusun sizin ya da ailenizden birinin başına bir felaket gelse, bir kusurunuz olduÄŸu için Allah’ın gazabına uÄŸradığınızı mı düşüneceksiniz? 

-Bunun kesin cevabını bilmiyorum ama olabilir böyle düşünüyorum.

İyi de bir sürü kadın engelli çocuk doÄŸruyor… Onların hepsinin bir sebebi mi var? Bir kusur mu iÅŸledi onlar? Çok acımasız bir bakış açısı deÄŸil mi bu?

-Ben insanı, ‘eÅŸrefi beÅŸer’ görmüyorum. Yani bütün yaratılmışların en ÅŸereflisi deÄŸil! Ben, bütün canlıların yaÅŸam hakkına inanıyorum.

İnsanların da hayvanların canını alma haklarının olmadığını söylüyorsunuz…

-Evet. Bence yok.

O zaman aslında kastını aÅŸmamış söyledikleriniz! Siz inanıyorsunuz yazdığınız o tweet’e…

-Ben bugüne kadar yazdığım hiçbir ÅŸey için, “Yok öyle demek istememiÅŸtim” demedim. Hep arkasında dururum. Beni anlamak isteyenler anladılar zaten. 140 karakter olduÄŸu için o kastını aÅŸmış olabilir. Daha iyi, daha anlaşılır yazabilirdim. Daha yumuÅŸatarak belki..

Peki insanların ÅŸu iddialarına nasıl cevap veriyorsunuz o zaman? Cüppeli Ahmet Hoca’yla Leman Sam arasında ne fark var?

-Ne alakası var! Nasıl aynı ÅŸeyi savunmuÅŸ olabiliriz? Ben, “O insanların ölmesi müstehaktır” demiyorum, yine tekrarlıyorum, “Acaba ölüm sebepleri bu yüzden mi?” demek istiyorum.

Hezeyanla yazmış olabilir misiniz?

-Tabii ki hezeyanla yazdım. Normalde ben ünlüyüm ya, çok dikkatli olup, yumuÅŸatarak yazmam lazım deÄŸil mi? Ama ben öyle biri deÄŸilim, lafı evirip çeviremiyorum. Sert konuÅŸuyorum. Ben de böyle deÄŸildim, ipek gibi bir insandım. Beni insanlar bu kadar hırçınlaÅŸtırdı. Evet kabul ediyorum, hırçınım ben…

“Hayvanlar benim için çok deÄŸerli. Hezeyan içinde yazdım. Kastımı aÅŸtım. Yanlış anlaşıldım” deseydiniz, kapanır giderdi…

-İyi de o da bana yakışmazdı! Ben tükürdüğünü yalayan biri deÄŸilim. Yazdıysam yazdım. BeÄŸensinler, beÄŸenmesinler. Beni anlamak isteyenler geçmiÅŸteki tweet’lerime baksalar ne kadar merhametli olduÄŸumu görürler. Bu kadar büyüyeceÄŸini de tahmin etmedim.

Siz, insanların topluca öldürülmesine sevinen biri olamazsınız zaten…

 -Elbette olamam! Bir çiçeÄŸi bile kopartamıyorum artık. Sadece can üzerinden konuÅŸuyorum. Petshop’lara da karşıyım. Can üzerinden ticaret yapılmasına da. Adaletli olmayan bir biçimde güçlüyüz diye hayvanlara bu kadar acı çektirmeye hakkımız yok. Bu gözlerim neler gördü benim. Bazı insanlar, “İşkenceyle yapılan hayvan fotoÄŸraflarını koymayın, içimiz kalkıyor” diyorlar. E haklılar tabii. Bunlara gözünüzü kapatırsanız, mutlu mesut yaÅŸarsınız. Yapamıyorum, içim yanıyor.

LEMAN-SAM-2015-3
Siz, bu noktaya nasıl geldiniz?

-Bir tinercinin, bir köpeÄŸe tecavüz ederken, direnen köpeÄŸin gırtlağını nasıl kestiÄŸini gördüğümde! Bazen intihar etmek istiyorum. Atayım kendimi üçüncü kattan aÅŸağıya diyorum. Böyle bir noktaya geldiÄŸiniz zaman istemeden de olsa aÄŸzınızdan böyle ÅŸeyler dökülüyor. Ama bunları herkesin anlamasını beklemiyorum. Aslında hayvanseverlik deÄŸil bu, adalet duygusu. Hepimizde adalet duygusu olmalı. Sebebi ne olursa olsun, hiçbir canlıya eziyet etmeyeceksin, öyle bir hakkın yok! İlla et mi yiyeceksin? O zaman eziyet etmeden kes hayvanı. Mezbahaya götürürken, kamyona koymak için neden bir de ayaklarını kırıyorsun? Bunu niye yapıyorsun? O hayvana eziyet etmekten zevk mi alıyorsun? Sadece Türkiye’de deÄŸil, dünyanın her yerinde hayvanlara yapmadıklarını bırakmıyor insanoÄŸlu. Kanada’da dünya kadar fok öldürdüler. İsviçre’de at yiyorlar. Türkmenistan’da da öyle. Åžu hayvanların, bitkilerin, aÄŸaçların insanlardan neler çektiÄŸini bir bilseniz… Gerçekten çok zalimiz!

Hayvanları insanlardan daha çok seviyor olabilir misiniz?

 -Daha çok sevmek zorunda bırakıldım.

O neden?

-Ben çok iyi tanıyorum hayvanları, masumiyetlerini, vefalarını. Hayat boyu onlardan hiç zarar görmedim. Beni sadece sevdiler. Koşulsuz sevdiler. Hiç yemek vermesem de bir yudum sevgi için beni sevdiler. Yılan bile besledim ben. Bana yumurtalarını elleten yılanım vardı. Çocukluğumdan beri her çeşit hayvan besledim.

Ailede kimin hayvanlarla arası iyiydi? Bir rol modeliniz var mıydı?

 -Hayır. Annem ve babam ayrıydı. Beni büyükannem büyüttü. O da biraz yaÅŸlıca olduÄŸu için, evde hayvan besleme ihtimalim yoktu. Kimseden böyle bir ÅŸey görmedim. KendiliÄŸinden geliÅŸti. Ama hayvanseverlikten ziyade canlıların yaÅŸam hakkına inanıyorum. İster hayvan, ister aÄŸaç olsun…

Ruh sağlığım bozuluyor

Kurban Bayramları sizin için zulüm o zaman…

-Hem de nasıl! Kaçıyorum buradan. Herkesin inancına saygılıyım. Ama hayvan kesiliyorsa, hamile hayvanlara dokunmasınlar bari… Hamile hayvanları kesiyorlar, bebek çıkıyor karınlarından! En azından bunu yapmasınlar. Yıllarca evimin önündeki sokaklardan kan aktı. YokuÅŸtan aÅŸağıya. YaÄŸmur akar ya, öyle, sel gibi kan aktığını hatırlıyorum. Ben böyle bir ÅŸeyi görmek istemiyorum. Benim ruh saÄŸlığımı bozuyor ve buna kimsenin hakkı yok. Onların ibadet için hayvan kesme hakları varsa, benim de bunun adam gibi yapılmasını isteme hakkım olmalı.

Et yiyenleri acımasız mı buluyorsunuz?

-Hayır, ne münasebet. Ne sizden ne etten rahatsız olurum. Önümde herkes istediği her şeyi yiyebilir. Ben peynir ekmeğimi yerim. Böyle faşizan bakmıyorum.

“Benim için IŞİD ile bıçağını masum bir hayvanın boÄŸazına dayayan aynı duygudadır” diye bir tweet’iniz de var…

 -Evet. Ama dinden söz etmedim… Åžunu anlatmaya çalıştım: IŞİD’dekilerin insan boÄŸazını bu kadar kolay kesebilmelerini, bu kesme eylemine ve kan görmeye çok alışkın olmalarına baÄŸladım. Birçok insan bunu yapamaz. Ama mesela çok sık hayvan kesen biri, düşmanını‘katli vaciptir’ olarak görebilir. Her gün Türkiye’de birbirini doÄŸramıyor mu insanlar? Kadınların boÄŸazını kesmiyorlar mı? Onlar da bu gruba dahil. Bu ülkede, “Erkeksin, hadi yap!” diye kuÅŸların kafasını koparttırırlar. İtiraf etmeliyim, ruh saÄŸlığım da çok iyi olmayabilir. Bunları yazarken çok saÄŸlıklı bir beyinle yazmamış olabilirim. Ama ben, bunun özür dilenmesi gereken bir ÅŸey olduÄŸunu düşünmüyorum.

Sokakta baktığım kedilerimi zehirlediler

Siz Akatlar’da yaşıyordunuz en son…

-Evet, daha fazla yaşayamadım. Benim dilimin kemiği yok, şimdi yine bir şeyler söyleyeceğim, yine linç edileceğim.

Hayvanlarınızı mı istemediler?

-İstemediler ne kelime… Zehirlediler! Arkamdan sokakta baktığım kedileri öldürdüler! Kaçtım oradan. Cihangir daha uygar. Buraya geldim. Küçücük bir evde yaşıyorum, kızımın evinde. Yine hayvanlarımla. Benim hiç öyle cins bir hayvanım olmadı. Hep sokaktan topladıklarım. Hayatım boyunca ya felçli, ya trafik kazalı, kör, sakat, topal baktım. Çok sevdiÄŸim bir kızım vardı, kedi kızım, 2013’ün kasımında kaybettim. Hâlâ yasını tutuyorum, o acıyı atlatamadım. Dalyan’da bir evim var. Orada birlikte çok mutluyduk diye artık oraya da gidemiyorum.

LEMAN-SAM-2015-4
Babam da unuttu beni, annem de…

Çok mu üzdü insanlar sizi, çok kazık yediniz mi?

-ÇocukluÄŸumdan itibaren baÅŸlayan bir sevgisizlik durumu var. Anne-baba sevgisi görmedim ben. İkisi de ben altı yaşındayken, baÅŸkalarıyla evleniyorlar. Birbirlerini sevmemiÅŸler. Ayrılmaları normal de… Beni ortada bırakmaları deÄŸil!

Siz bu yüzden mi babaanneyle büyüdünüz?

-Evet. İnsanlar ayrılabilir. Ben de kocamdan ayrıldım ama çocuklarımın başından hiç ayrılmadım! Hayatımın on yılını sadece onlara hediye ettim. Ne gezdim ne giyindim. Sevgilim bile olmadı. Ama benim kendi hayatım öyle geliÅŸmedi iÅŸte. Babam da unuttu beni, annem de. O yüzden aile nedir bilmiyorum. Zor bir hayat geçirdim. Yalnızlıklar yaÅŸadım. İnsan ilk flörtüyle evlenmez, ben maalesef evlendim. Kızlarımın babası. Yanlış bir evlilikti. 11 küsur yıl evli kaldık. Mecburiyetten. Baskıcı biriydi. Psikopat da diyebilirim aslında. Yüzünü bile unuttum. Büyük kızımla galiba görüşüyor, bilmiyorum. Ama Åževval görüşmüyor. Ondan sonra da ekonomik sıkıntı yaÅŸadım, kızlarımı nasıl büyüteceÄŸim diye…

Amazon gibi kadınsınız! Her ÅŸeyi tek başınıza halletmiÅŸsiniz…

 -Evet. Ben kendimi bir aÄŸaca benzetiyorum. Genç kızken, rüzgârlardan eÄŸilen, ha kırıldı ha kırılacak biriyken direndim. YavaÅŸ yavaÅŸ kökleri derinlere inen saÄŸlam bir aÄŸaca dönüştüm ve dallarım da kabuklarım da kalınlaÅŸtı. Onun için beni artık hiçbir ÅŸey yıkamaz, anca keserlerse…

LEMAN-SAM-2015-1

Ateist, Yahudi, Ermeni Aklınıza ne gelirse oldum ben!

Müzik peki? Hayatınıza müzik ne zaman girdi?

-Kendimi bildim bileli vardı ama hep baskı altında tutuldum. Önce babam, sonra kocam, sonrasında Günay. Hepsi önüme çıktılar. Hayatımdaki üç erkek de daima önümü kesti. Ama engel olamadılar gördüğünüz gibi. Günay mesela Evita’da oynamama engel oldu…

Neden?

-Bencillik. Menfaat. Erkek egosu. Bir sürü şey. Ama ben bu konuda da karmaya inanıyorum!

Nasıl yani? Size böyle davranan erkekler, mutlu olmadılar mı? Allah’larından buldular mı?

– Yemin ediyorum buldular. Buna seviniyor muyum? Hayır! Ama buldular!

O zaman sizin de belli mutsuzluklarınız varsa siz de Allah’tan buldunuz…

-Onu diyorum iÅŸte. Başıma gelen her sıkıntıda aklıma bu gelmiÅŸtir. Ve şöyle bir duam vardır: “Tanrım, başıma gelen bütün iyilikler senden, bütün müsibetler benim salaklığımdan!” Åžimdi de diyecekler ki, “Ne tanrısı, seni gidi ateist!” Ben, ateist oldum, Yahudi oldum, Ermeni oldum, Yunanlı oldum. Aklınıza ne geliyorsa hepsini oldum.

Bu duyarlılıkla nasıl yaşıyorsunuz? 

-Zor yaşıyorum işte! Benim aslında ölmem gerekiyordu ama çok dayanıklı olduğum için hayattayım.

MASKELERİN ARKASINI GÖRÜYORUM BEN

Bana “Neden bir can yoldaşı istemiyorsun hayatında?” diye soruyorlar. Son bir Alman sevgilim vardı. Ama artık “Nerede kaldın, seni merak ettim” denilmesine bile tahammülüm kalmamış! Ona cevap verecek takatim bile yok. Belki de insan yorgunuyum ne bileyim! Benim yaşıma gelince göreceksiniz, insan, maskelerin arkasını görür hale geliyor. O yüzden hiçbir ÅŸekilde kandıramıyorlar sizi.

Hâlâ ünlü olmadan önceki arkadaşlarımla görüşüyorum

Siz nasıl yaşıyorsunuz? 

-Çok sosyal olduğum söylenemez. Derinliği olmayan kimseyle görüşmüyorum. Çünkü benim az zamanım kaldı. Çok genç değilim. Ve kalan zamanımı, gereksiz insanlara ayırmak istemiyorum.

Siz 50 gibi duruyorsunuz…

-Görüntü hiçbir şeydir, biliyorsunuz.

LEMAN-SAM-2015-6


İçiniz mi yoruldu?

-Hayır, içim de yorgun deÄŸil. İnsanlar der ya, “Benim içimde bir çocuk var ama ben 50 yaşındayım!” Bende tam tersi. ÇocukluÄŸumdan itibaren içimde bir yetiÅŸkin vardı. EÄŸer o yetiÅŸkinin sözlerini dinleseydim, hiç böyle hatalar yapmazdım. O, bana hep doÄŸruyu söyledi ama ben dinlemedim. Ben canlılara biçilmiÅŸ ömrün üçte ikisini tamamladım. Kalan üçte birini de seçtiÄŸim insanlarla geçirmek istiyorum.

Kimler onlar?

-Ünlü olmadan önce kaç arkadaşım varsa, hâlâ onlarla görüşüyorum. Beni ‘hiçbir ÅŸey’ken tanımış, sevmiÅŸ insanlarla. Evde sadece temizlik yapıp çocuklarıma bakarken tanıdığım o sahici arkadaÅŸlarımla. Sektörden de herkesle selamlaşırım, aram iyidir ama kimseyle fazla samimi deÄŸilim.

Bitkilerle, hayvanlarla konuÅŸur musunuz?

-Tabii çiçeklerle de aÄŸaçlarla da konuÅŸurum. Kendimi bildim bileli aÄŸaçlara sarılırım. Çok iyi enerji alıyorum onlardan. Ben aslında biraz ÅŸaman gibi yaşıyorum. Toprakla, aÄŸaçlarla, hayvanlarla daha bir sıkı fıkı. Buraya gelmeden, çok güzel bir armut aÄŸacına sarıldım. Kulağımı ve yanağımı dayadım. Bir beyefendi geçti o sırada yanımdan, “Kediniz mi kaçtı aÄŸaca?” dedi. “Yoo” dedim. “Ne oldu o zaman?” dedi. “Sarılıyorum aÄŸaca” dedim. “Niye?” dedi. “Çok güzel bir enerji alıyorum” dedim. “Gerçekten mi, ben de yapayım o zaman” dedi. Bir kiÅŸiyi bile kendime benzetirsem ne âlâ!

Yorum Bırak

13 + seven =