‘Kocam kafama dört defa vurdu’,‘Karıma Åžiddet uyguladıysam beni assınlar’
(Pazar)
Kübra Eken…
Bütün Türkiye’nin dilindeki kadın Kübra Eken, ilk kez konuÅŸtu: Kocam, arkadan dört defa kafama vurdu, beyin kanaması geçirdim. suçlanan eÅŸ Neptün Eken ise tepkili: Ben Kübra’dan ölesiye nefret ediyor olsam bile sırf bir buçuk günlük çocuÄŸumuz sütsüz kalmasın diye kafasına vurmam! Biri doÄŸruyu söylemiyor ama kim? Bütün Türkiye’nin konuÅŸtuÄŸu kadın. “5 dil bilen spikere koca dayağı” haberinin kahramanı. 32 yaşında beyin kanaması geçiriyor ve felç oluyor. Bir tarafı artık tutmuyor. Kübra olayı şöyle anlatıyor, “Kocam, arkadan 4 defa kafama vurdu, beyin kanaması geçirdim. Felç oldum!” O öyle diyor ama kocası Neptün asla kabul etmiyor. “Karıma vurduysam beni assınlar!” diyor. O, ise epidüral sezaryenin beyin kanamasına yol açtığını söylüyor. Aileler de birbirine girmiÅŸ durumda.
Her iki aile de, birbirleri tarafından darp edildiklerini iddia ediyor. Aynı olayları farklı ÅŸekillerde anlatıp, birbirlerini suçluyorlar. İş, biraz da ailelerin savaşına dönmüş halde. Çocuk, orada mı kalsın, burada mı? Kız tarafı mı çocuÄŸu almak istemiyor, erkek tarafı mı kaçırıyor? Beyin kanamasına, koca dayağı mı yol açtı, epidüral sezaryen mi? Kübra, papaÄŸan gibi annesinin ona ezberlettiklerini mi söylüyor, yoksa kendi bilinciyle mi konuÅŸuyor? Hastanede Kübra bir komplikasyon yaşıyor ve kalbi duruyor, iki aile yine birbirine suçluyor. Hatta kız tarafı, kocayı kızlarına öldürmeye çalışmakla suçluyor. Erkek ise, “Kızın annesinin saçmalıkları yüzünden ölüp gidecekti!” diyor. Ortada her iki tarafın iddiaları var. Bir de Adli Tıp’tan alındığı söylenen bir rapor. Ve o rapora göre, beyindeki kanama epidüral sezaryenden kaynaklanamaz. Çünkü bir darbe sonucu oluÅŸmuÅŸ ve kafatasında kırıklar var. Ve bu arada, küçük Alara büyüyor. Annesinden uzakta. Erkek tarafının iddiasına göre, kızın ailesi çocuÄŸu almak istemiyor. Kız tarafının iddiasına göre ise, adam çocuÄŸu kaçırıyor, annesine göstermek istiyor. Ben Neptün Eken’e çocuÄŸunu göstermediÄŸi söyleyince, “Olur mu öyle ÅŸey! Alın Alara’yı siz götürün. Size güvenirim” dedi. Ama ertesi gün aradığımda, böyle bir buluÅŸma gerçekleÅŸemedi, çünkü ÅŸehir dışına çıkmışlardı. “Pedagog ve psikolog eÅŸliÄŸinde daha ileri bir tarihte yapalım lütfen” dedi.
KÜBRA’NIN BİLİNCİ TAMAMEN AÇIK
Çengelköy’deki eve girerken heyecanlıyım. Kübra’yla tanışacağım. Ve hatta bilinçli olup olmadığını anlayacağım. Ailesinin koruması altında, Kübra’yı çok yakın arkadaÅŸları dışında görebilen yok. Salonun ortasında bir hastane yatağıyla birlikte rehabilitasyon merkezi kurmuÅŸlar. İçinde de, gözleri parlayan bir kadın yatıyor. İlgili bakıyor, meraklı bakıyor ve kesinlikle bilinçli bakıyor! Hayat dolu, cıvıl, cıvıl. Sadece Neptün Eken adı geçince sessizleÅŸiyor. MutluluÄŸu kayboluyor, aÄŸlar gibi oluyor.
ESKİ KOCAM ÇOCUĞUMU ÇALDI
Kelimeler tek tek çıkıyor boÄŸazından ama ne söylediÄŸini anlıyorsunuz. Ne yalan söyleyeyim… “Kocam yaptı, bana vurdu, 4 kere…” biraz kuÅŸku uyandırmıştı baÅŸta bende Hani aile mi söyletiyor diye. Acaba ezberletilmiÅŸ mi diye. Sonra yanına oturuyorum, aklıma gelenleri serbest çaÄŸrışımla sormaya baÅŸlıyorum… Ben Neptün dediÄŸimde sen ne hissediyorsun? diyorum. “Eski kocam. ÇocuÄŸumu çaldı!” diyor. “BaÅŸbakan kim?” diyorum. “DavutoÄŸlu” diyor. “Bir önceki baÅŸbakan?” “Tayyip ErdoÄŸan.” “Kemal Atatürk?” “Kurtarıcı.” “Bir önceki sevgilinin adı?” “Ekvatorluydu. Stalin’di.” “Senin bütün sevgililerin adı tuhafmış!” diyorum. “KardeÅŸi de Lenin’di” diyor, gülmeye baÅŸlıyor. “İyileÅŸince nereye gitmek istiyorsun?” “Antalya. YüzeceÄŸim.” “En çok neyi özledin?” “Bisiklete binmeyi.” “Seksi bir adam söyle.” “Kıvanç TatlıtuÄŸ.” “Vildan’ı tanıyor musun gerçekten?” “Birkaç kere gördüm o kadar, çok yakın deÄŸilim.” “Neden Arapça öğrenmek istiyordun?” “El cezire’de çalışmak istiyordum.” “Sen başına ne geldiÄŸini biliyor musun?” “Evet.” “Hiç ödül aldın mı?” “Evet. İngiltere’de, gazetecilik ödülü.” “Kiminle röportaj yaptın?” “DurmuÅŸ Yılmaz. Merkez Bankası eski baÅŸkanı.” Sonra “Bugüne kadar kaç yerde yaÅŸadın?” diye soruyorum. Tek tek sayıyor. “İngiltere’deki adresin neydi?” Söylüyor. Yani bilincinin açık olmadığı söz konusu bile deÄŸil! Bilinci pırıl, pırıl… Ve inanılmaz bir hafızası var.
Neptün – Kübra Eken ve bebekleri…
– Kübra’yı, annesini, babasını, abisini dinledikten sonra Neptün Eken’le de buluÅŸuyorum. 3 saat kadar da o anlatıyor. Ben sadece bu sayfada gördüğünüz insanlarla konuÅŸmadım. Ama bugüne bunlar sığdı. Devamında baÅŸka tanıklıklar da okuyacaksınız. Size söyleyebileceÄŸim ÅŸu: Bu hikayede biri doÄŸruyu söylemiyor… Okuyun siz karar verin… Ne düşündüğünüzü bana da yazın…
NEPTÜN EKEN: KARIMA ŞİDDET UYGULADIYSAM BENİ ASSINLAR!
OÂ “canavar” siz misiniz?
-Tabii ki deÄŸilim! Ama soru doÄŸru. İddia edilen suçları iÅŸleyebilmek için “canavar” olmak lazım. Oysa ben sineÄŸe bile zarar veremem. Üstelik karımı da hala deli gibi seviyorum.
Yargısız infaza uğradım mı diyorsunuz!
-Hem de nasıl! Linç ediliyorum! O kadar akıl almaz bir suçlama ki bu! Ben Kübra’dan ölesiye nefret ediyor olsam bile –ki böyle bir ÅŸey yok- sırf bir buçuk günlük çocuÄŸumuz sütsüz kalmasın diye kafasını vurmam!
Sizin sözünüze karşı Kübra’nın ve ailesinin sözü! Kübra da 4 kere vurduÄŸunuzu söylüyor…
-İyi de neden? Neden vurayım? Kübra da, aile de neden vurduÄŸumu söyleyemiyor. Ortada makul bir sebep yok çünkü. Kübra, beyin kanaması geçirmeden önce üçümüz sarmaÅŸ dolaÅŸ yataktaydık. Alara’nın eline ayağına bakıyorduk, “Cennet kokuyor!” diyorduk.
Siz nasıl tanıştınız?
– Aynı kanalda çalışıyorduk. Kübra, Londra temsilciydi, ben onun editörüydüm. Yönetmen arkadaşım Selçuk, ikimizin de can arkadaşıdır. Kübra aÅŸkını, kalbime ekenlerden biridir. Hep dedi ki, “Bak ne kadar güzel kız! Sana da böyle biri yakışır! Hem eÄŸitimli, hem bilgili, hem de kendi ayakları üzerinde durabiliyor…”
Kübra’ya ondan hoÅŸlandığınızı ne zaman söylediniz?
-Zaten her gün irtibat halindeydik. Ama o zamana kadar ekran dışında görmemiştim onu. Biraz sosyal medya evlilikleri gibi oldu bizimdi. Facebook ve whatsup, flörtümüzün en etkili araçlarıydı…
Sonra?
-Londra’ya davet etti beni. İlk kez kanlı canlı gördük birbirimizi. Ben dev gibi, iri yarı bir kadın beklerken, hiç de öyle çıkmadı. Londra’daki kızların içinde parlıyordu. İnanılmaz güzeldi. BaÅŸka bir ışığı vardı. Görür görmez dedim ki, “İşte hayatımın kadını!” O da demek ki benzer ÅŸeyler hissetmiÅŸ olmalı ki, bir gün içinde bayağı yakınlaÅŸtık. Ben döndüm, sonra o Türkiye’ye geldi, sonra ben tekrar gittim. Ve İngiltere’de çok romantik bir yerde, dizlerim üzerine çökerek evlenme teklif ettim. Kabul etti.
Peki Türkiye’ye yerleÅŸme konusunda sorun çıkmadı mı?
-Hayır. Çok kısa sürede, arkadaÅŸlarımızın da katıldığı ÅŸahane bir düğünle evlendik. Balayı için İsrail’e gittik. Biz biraz kafa kırık bir ikiliyiz. Hiç kimsenin gitmeyeceÄŸi yerleri dolaÅŸmayı seviyoruz. Her zaman konuÅŸacak çok ÅŸeyimiz olurdu, yani evliydik ama bir o kadar da arkadaÅŸ gibiydik. Kavgalarımız da oluyordu ama yeni evlenen bir çiftin, kavga etmemesi mümkün deÄŸil. Kübra kendi kararlarını kendi veren, bildiÄŸi konuda ilerleyen bir kadın. KiÅŸiliÄŸinin yüzde 70’i bu. Ama evlendikten sonra kiÅŸiliÄŸinin geri kalan yüzde 30’yla karşılaÅŸtım.
Nasıl yani?
-Türkiye’ye dönerken ona söz vermiÅŸtim, “Seni en kısa sürede televizyon kanalında iÅŸe baÅŸlatacağım” diye. Balayından döndük, daha üçüncü günde, “Beni eve kapattın! Çalışamayacağım!” diye ÅŸikayet etmeye baÅŸladı. Sonra ÅŸunu fark ettim: Kübra ne zaman annesine gitse, dönüşünde biz kavga ediyorduk. Mesela eve perde almışız, Kübra’yla ortak zevkimiz, hooop ertesi gün o perde gitmiÅŸ, yerine baÅŸkası gelmiÅŸ. NeymiÅŸ annesi istemiÅŸ! Öyle bir noktaya geldi ki, benim tuvalet kağıdımın ne kadar ince ve hassas olacağına bile kayınvalidem karar verir oldu. Bunun üzerine tartıştık ve evlilik terapisine gitmeye karar verdik. Bize bir balans ayarı gerekiyordu. Seans ÅŸahane geçti. Çıkan sonuç ÅŸuydu: “Siz aslında pırı pırıl bir çiftsiniz. Kübra, annesini evinizden uzak tutarsa, çok mutlu bir evliliÄŸiniz olur!”
Bir buçuk yıllık evliliÄŸiniz boyunca siz Kübra’ya herhangi bir ÅŸiddet uyguladınız mı?
-Hayır asla! Zaten Kübra, ÅŸiddet uygulayabileceÄŸiniz bir kadın deÄŸil. Güçlü ve ayaklarının üzerinde durabilen biri. Böyle bir ÅŸey katlanmaz ki? BeÅŸ yıl Londra’da ailesinden destek almadan, iki iÅŸte çalışarak tek başına yaÅŸamış bir kızdan bahsediyoruz. Kasım’da evlendik, Ocak’ta bizim kanalda, istediÄŸi pozisyonda çalışmaya baÅŸladı. Ortak karar alabiliyorduk. MaaÅŸlarımız aynıydı. Gayet güzel bir hayatımız vardı. Aramızda sorun çıkması için herhangi bir sebep yoktu yani. Ama annesi, hala hayatımızın her alanındaydı…
Babası peki?
-Babasıyla sorunum olmadı. Ama anne, çocuÄŸumuzun ne zaman, hangi saatte doÄŸacağından, isminin ne olacağına kadar Kübra’ya dikte ediyordu. Åžu burçta olması için, ÅŸu gün doÄŸması gerekiyormuÅŸ filan. Kübra çocuÄŸumuzun ismini kendi koymak istiyordu, ona bile müdahale ediyordu. Herkesin iÅŸine karışan, agresif bir hanımefendi. Tutarsız davranışları var.
“EvliliÄŸimiz boyunca ÅŸiddet yaÅŸanmadı!” diyorsunuz ama Kübra’nın arkadaÅŸlarıyla yazışmaları var, “Gırtlağıma yapıştı. Telefonunu duvara attı, kırdı!” diye…
-Yanlış aktarılmış bunlar! Gırtlağına filan yapıştığım söylenemez. Anlamını bilmediÄŸi bir cümle kurdu, ben de şöyle elimle ittim onu ve “Benim gibi sakin bir adamı bile bir lafla bu hale getirebiliyorsun” dedim…
“Beni ÅŸiddet uygulamak durumunda kalan bir koca haline getirme!” demiÅŸsiniz…
-Hayır. Metnin tamamını okudunuz mu bilmiyorum ama bu cımbızla çekilmiÅŸ bir cümle. Ben gerçekten kavga edecek, bir kadına ÅŸiddet uygulayacak profil deÄŸilim. Hayatım boyunca bundan kaçmışım. Mümkün deÄŸil yani bu iddia edilen ÅŸeyleri yapmış olmam! Bir neden olması lazım di mi? Bana söylenen neden ÅŸu: “Efendim senin ailende hiç evlenmemiÅŸ kadınlar var. Sen, onları mutlu etmek için, kızımızı taşıyıcı anne olarak kullandın! DoÄŸumdan sonra Kübra’nın gereÄŸi kalmadı. O yüzden vurdun kafasına! Felç ettin! Kurtuldun ondan! ÇocuÄŸa da, ablan bakacak…” Böyle düşünüyorlar. Allah aÅŸkına bu senaryoda bir mantık var mı?
Doğum nasıl oldu?
– Normal doÄŸum istiyordu. Ama doktor, bebeÄŸin kalp atışları yavaÅŸladığı için sezaryene karar verdi. Kübra ameliyata gitti, sonra bebekle geldiler. Her ÅŸey yolundaydı, ikisi de saÄŸlıklıydı. Benden mutlusu da yoktu. Bakın, Kübra hala kalbimin tek sahibidir. Sonuna kadar da öyle kalacak…
İyi de neden son 8 aydır bu çok sevdiğiniz kadının yanında değilsiniz! Onu neden terk ettiniz?
– Onu terk ettiÄŸim yalan!
Niye yanında değilsiniz o zaman…
-Neden mi deÄŸilim? Çünkü o evde, çocuÄŸumla darp edildim. Başıma gelmeyen kalmadı. 50 küsur yaşındaki ablam ve ben, Kübra’nın ailesinin evinden aÄŸzımız, burnumuz darmaduman çıktık. Polis nezaretinde. Asıl ÅŸiddete uÄŸrayan benim.
Onlar da bambaşka şeyler anlatıyorlar…
-Anlatırlar! Çünkü bambaÅŸka bir dünyadalar. Ben söylediÄŸim her ÅŸeyi tanıklarla kanıtlayabilirim. 100’den fazla tanık ortaya koyabilirim. Onların sadece iki tarığı var: Tülay ve Esra. İki problemli profil.
İyi de, eÅŸiniz Kübra da sizi suçluyor! “Neptün beni bu hale getirdi. Kafama 4 kere vurdu!” diyor…
-Bunu neden diyor sizce?
Ben size soruyorum…
-Ben de hikayemin devamını anlatmak istiyorum…
Buyurun…
-Her ÅŸey yolundaydı, bebekle eve geldik. ÇocuÄŸum doÄŸmuÅŸ, inanılmaz sevinçliyim. Gelen giden olur diye bir ÅŸeyler almak için evden çıktım. Herkes orada. Ben çıkar çıkmaz doktoru aramış Kübra, “Başım çok aÄŸrıyor” demiÅŸ. Doktoru Feriha Hanım da, “Epidüralden sonra normal. Bol sıvı tüket, aÄŸrı kesici al, yat!” demiÅŸ. Ben döndüğümde hala geçmemiÅŸti aÄŸrısı. Bir kez daha doktor arandı, yine aynı ÅŸeyleri söyledi. O arada biz, çocukla ilgileniyoruz, dedesi kulağına ezan okudu. Kimseyle bir sorunum yok. Çünkü karım ve bebeÄŸim dışında her ÅŸey flu o an benim için. Kübra’yla kavga etmem için bir neden de yok. 10’a kadar herkes bizim evdeydi. Sonra teker teker hepsi gitti. Aynı zamanda Gezi olayları var. Bir salonda Gezi olaylarını takip ediyorum, bir Kübra’nın yanına gidip, “Her ÅŸey yolunda mı?” diyorum. Bir kere seslendi dedi ki, “Süt pompasını getirsene” Gittim, getirdim. Sütü saÄŸdık. Buzdolabına koyduk. HamileliÄŸinde Alara’nın ultrasonu aramıza koyup bir fotoÄŸraf çekmiÅŸtik. Bu sefer de, o fotoÄŸrafın aynısı aramızda Alara’yla çektik. Sonra dedim ki, “Bak Kübra, ufaklık, sessiz sessiz yatıyor, hadi sen de uyu…”
Sonra…
– Sonra ben ayaÄŸa kalktığımda Kübra, “Neptün benim başıma acayip bir aÄŸrı saplandı!” dedi ve saçlarını çekiÅŸtirmeye baÅŸladı. İşte ne olduysa o anda oldu. Epilepsi krizi geçiren bir insan gördünüz mü? Öyleydi. Elleri kasılmıştı, parmakları birbirinden ayrılacak kadar açıldı. Gözleri ters döndü. Gırtlağı kapanmasın diye diline ulaÅŸmaya çalıştım. Sonra ayakları döndü. Nasıl bir paniÄŸe kapıldım anlatamam. N’apacağımı ÅŸaşırdım. Kucağımda Alara, 112’yi aradım. Dedim ki, “Karım çok fena. Sezaryen oldu bir buçuk gün önce. Åžu anda başının aÄŸrıdığını söylüyor ve çırpınıyor!” Biri çıktı, “Epiduralden sonra aÄŸrılar normaldir” dedi, telefon kapandı. Tekrar aradım. Dedim ki, “Benim karım ölüyor çok acil ambulans yollayın!” Sonra annemleri aradım. 5-6 dakika içerisinde ambulans da, annemler geldi. AÄŸzından köpükler çıkıyordu. Serum takmaya çalışıyorlardı, ama mümkün deÄŸildi çünkü Kübra çırpınıyordu…
Peki bilinci açık mıydı?
-Değildi! Güya kavga etmişiz, o da telefon etmek için koridora çıktığında kafasına vurmuşum. O da darp yüzünden beyin kanaması geçirmiş! Bir defa cep telefonu yanında, niye telefon etmek için dışarı çıksın? Zaten hareket edemiyordu ki. Buradan buraya kesmişler kızı. Tuvalete bile zor gidiyordu. Bu durumdaki bir kadınla neden kavga edeyim ki?
Sonra?
-Ambulansa taşıdık. Ben ÅŸoföre, “En yakın hastane Acıbadem, oraya gidelim” dedim. Åžoför de dedi ki, “Abi, bu hanımefendinin durumu Acıbademlik deÄŸil. Beyin kanaması gibi bir ÅŸey bu! HaydarpaÅŸa Numune’ye götürelim. Orada nöbetçi doktor olur!” Allah’tan öyle yapmışız. Yoldan abisi Önder’i aradım. Ben karımı öldürmek istesem, niye onu bu kadar hastaneye götürmeye çalışayım? Derdim ki, “Ben içeride Gezi olaylarını izlerken, düşmüş ölmüş!” Niye 112’yi arayayım? Niye üç kere arayayım?” 5-10 dakika içerisinde teÅŸhis kondu. Ve Kübra ameliyata alındı. Allah, o doktordan razı olsun. Bir de utanmadan ilgilenmediÄŸimi söylüyorlar, daha n’apim? Dünyanın çeÅŸitli yerlerinden doktorlar getirttim yoÄŸun bakıma. Akıllarına bile gelmeyecek ilaçlar buldum. Karımı farklı hastanelere taşıdım. Bu arada, Kübra’nın ailesinden hiç biri yok ortada, ne anne, ne baba, ne abi. 7 ay boyunca yoktular. Maddi manevi hiç yardımcı olmadılar. Aksine zarar verdiler. 5 hastaneden annesi yüzünden kovulduk.
Nasıl yani?
-Eli belinde baÅŸhekimin odasına giriyor. “Benim kızıma ÅŸu ilacı vereceksiniz, ÅŸu tedaviyi yapacaksınız!” diyor. DiÄŸer hastalara, “Ben ÅŸifacıyım, ellerimle ÅŸifa dağıtıyorum!” diyor. Lap top’la kızına enerji yolladığını iddia ediyor. Abuk sabuk bir sürü ÅŸey. Kübra’yı iki omuzundan sarsıyor, “ÇocuÄŸun, annesinin memesini bekliyor! Süt gerekiyor ona. Sen burada uyuyorsun. Çabuk kalk!” diyor.
Kübra nasıl bu arada?
-11. gün kendine geldi. Benim en mutlu olduÄŸum gün. Ailecek oradayız, çiçeklerimizle, odaya girdim, “Girme!” dedi annesi, “ÇocuÄŸumu öldürmeye mi geldin? Yastık koyup kafasına öldürecek misin? FiÅŸini mi çekeceksin?” Kulaklarıma inanamadım! Tülay denilen kız da orada. Kübra ise gözleriyle konuÅŸuyor. Elini tutuyorum, elimi sıkıyor. “İyi misin?” diyorum, “İyiyim” diyor. Dedim ki, “Biraz müsaade eder misiniz karımla biraz yalnız kalabilir miyim?” Annesi tekrar çıldırdı. “Hayır yalnız kalmazsın! Sen kızımı öldürmeye geldin!” O sırada Kübra panikledi. Biz dışarı çıktık. Ertesi gün babasına dedim ki, “Nuran Hanım neden böyle ÅŸeyler yapıyor?” “Benim hanıma bazen böyle gelir giderler” dedi. Ama sonra her ÅŸeyin yolunda olduÄŸu bir sürece girdik. Herkesle aramız iyi. Kübra her geçen gün biraz daha iyileÅŸiyor. Beni gördükçe gülümsüyor. İşe giderken izin istiyorum, suratımı seviyor, elimi tutuyor. Dikkatimi çeken tek ÅŸey, Kübra’nın bazen ateÅŸi yükseliyor.
Anneye hala sinir oluyor musunuz?
-Olmamaya çalışıyorum. Ama hastanenin yastık kılıfını banyoda ıslatıp sıkıyor, Kübra’nın kafasına koyuyor. O esnada kafasında zımbalar var, “Anne, yapma menenjit olur” diyorum. “Bak, banyoyu elliyorsun, kapıyı elliyorsun. Hastane mikrobu diye bir ÅŸey var n’olur yapma!” Sürekli mıncık mıncık kızla. Ekran yüzlerimizden Aslı Åžafak var. Aslı benim olmadığım bir anda, odada, annesinin Kübra’nın koluna bildiÄŸiniz kese yaparken görüyor. Biz de anlam veremiyorduk Kübra’nın derisi kıpkırmızı oluyordu. Cinci hocasının verdiÄŸi sıvıyla yapıyormuÅŸ bunu. Sonra o kol, kriz raporlarında bakabilirsiniz, davul kadar oldu, ÅŸiÅŸti. Aslı geldi bana dedi ki, “Ben, kayınvalideni böyle böyle ÅŸeyler yaparken gördüm. Bunlar Kübra’ya iyi gelmez!” “Valla” dedim, “Ben söylüyorum, ama engel olamıyorum.” “O kol mikrop kapar!” dedi. O günden sonra da Kübra’nın ateÅŸi inmedi! Kadına bin defa dediler ki, “Siz ellemeyeceksiniz! Bu hasta izole bir hasta, mikrop kapabilir!” Kadın, inadına, inadına, inadına elledi. Ve sonunda ateÅŸi 43’e çıktı. Ve kalbi durdu! “Ben anneyim, ben iyileÅŸtiririm. Elimle ona ÅŸifa veririm. Anneden daha kudretli bir ÅŸey yok!” demesi yüzünden oldu bunlar…
Tam üç ay yoğun bakımda kaldı, doktorlar ne dedi…
-Ne yazık ki yaşama şansı vermediler.
Kübra’nın hayatta olması mucize yani!
-Evet. Bugün hayatta olması da benim ve ailemin sayesinde!
İyi de siz son kaç aydır yoksunuz! Bilincinin açık olduğunu bile benden öğreniyorsunuz…
-Çünkü uzaklaÅŸtırılmış vaziyetteyim. Ama Kübra’nın yattığı yatağı, oradaki kardiyo cihazını, kullandığı bütün araçları ben aldım. Maddi manevi her ÅŸeyini ben karşıladım. Benim ÅŸu an 300 bin lira borcum var. Ama bir 300 bin lira daha harcamaya hazırım…
Bu arada bilinci pırıl pırıl! Ne sorsanız cevap veriyor…
-Çok güzel. Bu, beni en mutlu edecek şey. Peki Neptün mü yaptı diyor? Gerçekten benim yaptığımı mı söylüyor? Buna inanıyor mu?
Evet.
-Bunları, ailesi yanındayken mi söylüyor? Lütfen odada sadece siz olun ve ona ÅŸunları söyleyin: “Senin kocan, seni terk etmedi. Mahkemeden uzaklaÅŸtırma karar çıkartıldı. Yanına gelemiyor. Oysa, seni görmek için deliriyor!”
Her ne kadar iyi bakmadıklarını iddia etseniz de, belli ki Kübra o evde mutlu. Belli ki ailesi ona iyi geliyor…
-Siz beni dinlemiyorsunuz ki! Ben o zaman anlatmayayım, röportajı burada keselim.
Lütfen devam edin…
-Kübra kalbi durduÄŸunda, tam on dakika oksijensiz kaldı. Onu aldım, ÅžiÅŸli Etfal’e götürdüm. Çünkü aile yüzünden atıldık hastaneden. Etfal’de uzun ve pahalı bir tedavi yapıldı. Hücrelerine, enzimlerine kadar temizlediler. Sonra, “Bizim daha fazla yapabileceÄŸimiz bir ÅŸey yok! BaÅŸka bir yere götürün” dediler. Ama hiçbir hastane bizi kabul etmedi. Ablamın aracılığıyla, Liv Hospital’a götürdük. Bu esnada ben, babası ve Önder’le kavga ediyorum. Onlar tırışkadan bir hastaneye götürmek istiyorlar, ben “Hayır Liv’e gidecek! Bu kızın çok yoÄŸun enfeksiyonel bir durumu var. Steril bir ortamda, kimsenin yanına yaklaÅŸamayacağı bir ÅŸekilde, kalması lazım!’ diyorum. Orada uzun bir sürü kalınca ateÅŸi düştü, kendine geldi. Odaya çıkartıldı. Sabah akÅŸam başında duracak bir hemÅŸire kiraladım. Varımı yoÄŸumu seferber ettim. Ben hani karımı öldürmek istiyormuÅŸum ya, bütün bunları yaptım!
Sonra…
-Çıkarmak istediler! Yalvardık, “Evde bakamazsınız!” diye. “Bakarız!” dediler. O gördüğünüz yatağı gittim aldım. Kalbini sürekli kontrol edilmesi gerekiyor. O cihazı aldım. Evin her tarafı için dezenfektanlar götürdüm. ÇocuÄŸu alıp gidiyordum, “Çocuk sana benziyor, sevimsiz yaratık!” deyip evden kovuyorlardı. “Bu piç kurusu buraya girmeyecek!” diye beni evden attılar. Namusum, ÅŸerefim ve haysiyetim üzerine yemin ederim, en az 20 kere o evden kovuldum. Darp edildim. Sonunda da dedim ki “Ben bu ev bir daha gelmem!”
İyi de sizce neden Kübra, “Neptün bana vurdu!” diyor…
– Çünkü sürekli, “Sana bunu kocan yaptı. 4 kere kafana vurdu. Seni terk etti. Bak buraya da gelmiyor. ÇocuÄŸunu da kaçırıyor!” diye beynini yıkadılar da ondan. Kübra ÅŸu an “Kennedy’yi ben öldürdüm!” bile diyebilir.
Valla durum hiç öyle değil. Ben gördüm ve konuştum! Gayet bilinçli!
-Ben sizin gibi düşünmüyorum. SaÄŸ olsun, anne, kızın beynini yıkadı. “Bunu sana Neptün yaptı!” diye diye Kübra’yı bu hale getirdiler!
Kübra, bebeği görmek istiyor…
-5 Kasım’da pedagog ve psikolog eÅŸliÄŸinde görüştüler.
İyi de o bir anne, Çarşamba-Cuma arası da görme hakkı var… Defalarca aile, sizin eve gelmiş, Çarşambaları kapı duvarmış!
-Tamamıyla yalan! Görmek istemeyen onlar! 5 kez Alara’yı kapıdan çevirdiler, “Kübra müsait deÄŸil, görüşemez” diye. Neden mi böyle yaptılar? Neptün’ün çocuÄŸu Kübra’ya göstermiyor olması lazım ki, Kübra’nın beynini yıkayabilsinler…
Siz, çocukla anne görüşsün istiyorsunuz yani…
-Elbette! Neden istemeyeyim? Tabii görüşsün. Ama benim çocuÄŸumun da saÄŸlığı önemli. Anneyi bugüne kadar hiç görmedi, tanımıyor. En azından annem ya da ablamla gitsinler, annesine alıştıktan sonra temelli kalsın. Biz bunu mahkemeye de söyledik! Kübra’nın ailesi kabul etmedi. “Kesinlikle o aileden kimse gelemez bu eve!” dediler.
KARIMI GERİ İSTİYORUM
–Ben karımı darp etmedim. Darp etmek için hiçbir nedenim yok. Karımı geri istiyorum. ÇocuÄŸumu geri istiyorum. Madem taşın altına elinizi koydunuz sizden ricam, Kübra’ya onların olmadığı bir ortamda, benim ona vurmadığımı, onu çok sevdiÄŸini, ailesi uzaklaÅŸtırdığı için eve gelemediÄŸini, Alara’nın da beÅŸ kez annenin kapıdan geri çevirdiÄŸini söyleyin! “Bu piç kurusunu istemiyoruz!” diye kovdular Alara’yı!
BU KADAR ŞEREFSİZ BİR ADAM OLABİLİR Mİ?
– EÄŸer karıma ÅŸiddet uyguladıysam, Türkiye’deki en alçak adamım! En ağır ceza versinler, hatta beni assınlar! Bu kadar ÅŸerefsiz bir adamsam, asılmaya razıyım. Kaçtığım falan da yok buradayım!
NEPTÜN ÇİFT KİŞİLİKLİ BİR RUH HASTASI MI?
– Yok İsrail’den zehir getirmiÅŸim, Kübra’nın aÄŸzına sürüyormuÅŸum. Yok İsrail ajanıymışım, yok Amerikan ajanıymışım, yok uzaylıymışım. Allah aÅŸkına, “Facebook’u kapattın, çocuÄŸuma uzaydan gelen enerjiyi kestin!” diye bağıran bir kadından bahsediyoruz. Benim hiçbir psikolojik rahatsızlığım yok. Bana söylenen tek ÅŸey, “Sen Kübra’yı çocuk doÄŸursun diye aldın. DoÄŸurduÄŸu çocuÄŸu da ablana verdin!” Böyle manyakça bir sebepten, insan 38 yılını, kariyerini, haysiyetini, ÅŸerefini, özgürlüğünü feda eder mi? Yok eÄŸer diyorsanız ki, “Neptün çift kiÅŸilikli bir ruh hastası”, istediÄŸiniz psikaytri heyetine girmeye hazırım, beni incelesinler ve karar versinler!
KÜBRA EKEN’İN ANNESİ VE BABASI NURAN-ÖNDER YELKENCİ: PEKİ ADLİ TIP RAPORU NE OLACAK? BİR ANNEYİ ÇOCUÄžUNDAN AYIRAN ADAMA İNANILIR MI?
Nuran Hanım, hakkınızda psikolojik sorunlarınız olduğuna dair iddialar var, ne diyorsunuz?
ANNE: Allah şükür öyle bir sorunum yok evladım! Hep inançlı bir insan oldum. Dualarla ayakta durdum. Yaşadığımız bunca şeye rağmen antidepresan bile kullanmadım.
Kızınız adına Facebook’ta sayfa açmışsınız. Orada, onun aÄŸzından, “Neptün kafama vurdu!” diye yazmışsınız. Tüm bu darp olayını da uydurmuÅŸsunuz!
ANNE: Bu iddialar akıl alacak ÅŸeyler deÄŸil! Herkesin söylediÄŸini bir kenara bırakın, ortada bir rapor var. Adli Tıp Raporu. Açık açık, beyin kanamasının epidüral sezeryanden kaynaklanmadığı söyleniyor. “Darp var” deniyor. “Kafatasının içinde kırıklar var” deniyor. Hala ne tartışılıyor. 32 yaşındaki gül gibi kızım, ölümün eÅŸiÄŸinden döndü. Beyin ameliyatı geçirdi, 10 dakika kalbi durdu. “YaÅŸaması ÅŸansı yüzde 1” dendi. Hayatta olması bir mucize. Ve kızıma, çocuÄŸunu göstermiyorlar. O bir anne. En doÄŸal hakkı, evladını görmek istiyor. DoÄŸum günü geçti, Anneler Günü geçti. Bu kadar mı insafsız olunur. Binlerce yalan söylüyorlar, yalanlar yalanla, bitmiyor yalanlar! BABA: Demin siz de sohbet ettiniz Kübra’yla! Åžuuru açık. Her ÅŸeyi anlıyor, her ÅŸeye cevap veriyor. Onun istemediÄŸi hiçbir ÅŸey yapmayız biz. Facebook’ta sayfa açtık, çünkü Neptün onun sayfasını kapattı, Kübra istedi yeni bir sayfa açtık. ANNE: Bakın, biz Kübra’nın bilinci açılana kadar kimseyi suçlamadık. Şüphelerimiz vardı ama aÄŸzımızı açmadık. Dava da açmadık. Açılan dava, kamu davası. Kübra, 99 gün yoÄŸun bakımda kaldı. O süreç içinde, zaten ÅŸoktaydık. Hep Neptün’ün anlattıklarına inandık. Polise verdiÄŸi ifadeyi, bize de söyledi. Yok epidüral sezeryan sırasında yapılan iÄŸne beyindeki bir toplardamarı tetiklemiÅŸ. Yok Kübra bu yüzden beyin kanaması geçirmiÅŸ. Bize sordu, “Bir yerden düştü mü geçmiÅŸte?” diye, biz de saf saf “Hayır!” dedik.
Medya etik.com’da yazan Vildan Ay’ın söylediÄŸine göre, sizin kızınızla sorunlarınız varmış. Öyle mi?
ANNE: Sen bizi gördün, bir sorunumuz var mı? Kendi halinde, sevgi dolu bir aileyiz biz. “YaÅŸamaz!” dedikleri kızım bizim yanımızda ayaÄŸa kalktı. Nasıl iyileÅŸti? Sevgiyle. Aile ortamındaki güvenle. Ben O Vildan’ın o yazıyı Neptün’le kurgulayarak yazdığını düşünüyorum. Sen de sordun Kübra’ya “Vildan’ı ne kadar tanıyorsun?” diye. “Çok deÄŸil” diyor, “Bir iki kere görüştük” diyor. Ne maksatla bunu yaptığını da anlayabilmiÅŸ deÄŸiliz!
Neden o gece, bir buçuk günlük bebekle Kübra yalnızdı?
ANNE: Yavrum, biz kızımızı lohusa haliyle yalnız bırakır mıyız? Kocası istemedi. Bize hiç ısınamadı. Özellikle de bana. Sevemedi gitti beni. Kübra’ya, “Ben annene çocuÄŸu sevdirmeyeceÄŸim!” demiÅŸ. Kübra da bunu arkadaşı Tülay’a yazmış. Kız geldi mahkemede ifade verdi. Ortada bir de arkadaÅŸlarıyla yazışmaları var. Onlarla dertleÅŸiyor, yaÅŸadığı sorunları anlatıyor, “Gırtlağıma yapıştı” diyor…
Peki siz o gece Kübra’ya sormadınız mı, “Kalayım mı ben?” diye…
ANNE: Sordum. “Ben kalmak istiyorum, ne yapacağız?” dedim. “Anne, kavga çıkmasın, n’olur gidin, Neptün’ü biliyorsun!” dedi. “O zaman ben sabah erkenden gelirim yavrum!” dedim. Ama bekleyemedim, akÅŸam yine aradım. “Åžimdi yatıp uyuyacağım” dedi. Neptün, kanıt olarak fotoÄŸraf gösteriyor sadece. NeymiÅŸ? Bakın olaydan önce ne kadar iyilermiÅŸ! E Adli Tıp Raporu’nu ne yapacağız? O kadar tuhaf bir aile ki, torunumu görmek istiyorum, beni sokmuyorlar odaya. Neptün başında oturmuÅŸ, çocuÄŸu seviyor. Sanki ben çocuÄŸu alıp kaçıracağım! O ailede bir denge sorunu var. Kübra demiÅŸti zaten “Ailenin tamamı hasta. Ben bunlardan bir an önce kurtulmalıyım” diye. Arkadaşı Esra’yı aramış, boÅŸama avukatı istemiÅŸ. Ama iÅŸte hamile olduÄŸu öğrenince, bütün aile acayip bir tantana yapmışlar. ArkadaÅŸlarına yazdıklarında bu da var, “Beni bugün kadar hiç aramayan abla Semra Eken ne hikmetse ÅŸimdi aramaya baÅŸladı!” Neptün ise kavga ettiklerinde, “Sen doÄŸur, sonra da çek git” diyor, “Çocuk bakamazsın sen. Ablam bakar!” BABA: Neptün’ün anlık krizleri var. Bir keresinde tanık oldum. Öfkelenince kendini kaybediyor. Takıntılı bir durum. Belki o gece de öyle oldu, tartıştılar, kendi kaybetti, vurdu. Kübra’dan baÅŸka kim bilebilir ki. E Kübra da, “Vurdu” diyor. Sürekli yalan söylüyorlar. Olan her ÅŸeyi çarpıtarak anlatıyorlar.
Onlar da sizin için böyle diyor…
ANNE: O zaman siz kararı verin! BABA: Mağdur durumda olan biziz, çok açık değil mi? Evet, kızımız eski sağlığına kavuşmak için savaşıyor ama olan oldu. Hayatında onarılmaz bir yara açıldı. Adli Tıp da karar vermiş. Kaç kere heyete girdi bu çocuk. 17 doktor raporu var. Adam, laf kalabalığına getirip ört bas etmeye çalışıyor.
Ama ben de Kübra’yı üç kere muayene eden “Darp yoktur!” diyen ve mahkemede tanıklık yapacağını da söyleyen bir doktorla da konuÅŸtum…Â
ANNE: Hangi doktormuÅŸ o? Özel hastanenin paralı doktordur. Çocuk çocuk ÅŸeyler söylüyorlar. Elbeziyle kafasını silmiÅŸim. ÇocuÄŸumun kalbinin durmasına sebep olmuÅŸum. Akıl var, mantık var, kim evladının kötülüğünü ister? Hangi anne? DelirmiÅŸ bunlar! Tam aksine, kızımızı onlardan kurtarınca iyileÅŸtirebildik! BABA: Bir doktar vardı, Kübra’ya iÄŸne yapmaya çalışan. Odur aleyhte konuÅŸan. ANNE: Türkiye’de yasaklanmış bir iÄŸneyi yapmaya çalıştılar. Bir doktor geldi. KimliÄŸini açıklamadı. O iÄŸnelerden sonra Kübra ateÅŸlenmeye baÅŸladı. Tahlile göndermek için o iÄŸnelerden sakladım.
Siz ne zaman ortada bir darp olduÄŸundan şüphelenmeye baÅŸladınız?ANNE: Kızımız yoÄŸun bakıma kaldırılınca. Çünkü Neptün bir sürü hikaye anlattı. Yok kusmuÅŸ, yok Kübra “Başım aÄŸrıyor” demiÅŸ, yok “Kucağıma bayıldı” diyor. Ama anlattığı o hikayeler duruma göre sürekli deÄŸiÅŸiyor. Åžimdi de, hastaneye giderken sedyede kafasını vurmuÅŸ olabilir demeye baÅŸladı. Kızımıza “YaÅŸama ÅŸansı yüzde 1!” dendiÄŸini biz yeni öğreniyoruz. İşin başında Neptün muhatap oluyordu doktorlarla ve Kübra’nın öleceÄŸini zannediyordu. O aksine söylüyor ama Kübra’nın bilincinin açılması hiç iÅŸine gelmedi.
Sizce Neptün’ün neden böyle davranıyor?
BABA: Valla, ablası Serpil de, eski komşuları da söylemişti. Çocukken bir hastalık geçirmiş.
Kızınız çok mu sevdi bu adamı?
ANNE: Hayır sevmedi, mantık evliliÄŸi yaptı. Bu evlilik aceleye geldi, ama bir ÅŸey de diyemedik. Az tanıdığı biriyle evlendi. Kübra’nın, iki deÄŸiÅŸik kavgada, boÄŸazını sıkarak duvara yaslamış. “Sana ÅŸiddet uygulayan eÅŸ olmak istemiyorum, beni zorlama!” demiÅŸ. Kızlara yazdığı bir baÅŸka mesajında öyle büyük bir kavga etmiÅŸler ki, “Ben kaçtım” demiÅŸ. Evi terk etmiÅŸ, otel arıyor. Bize de haber vermiyor ki, paniÄŸe kapılmayalım. Kübra’nın yaptığı en büyük hata bu. Bize anlatması lazımdı. BABA: Åžunu da ilave etmek isterim, ameliyatı gerçekleÅŸtiren doktora ilk gittiÄŸimizde, “Ben taze kan temizledim!” dedi. Onlar diyor ya “kanama eski” diye, doktoruna göre hiç de öyle deÄŸil. ANNE: Öyle insanlardan söz ediyoruz ki, güya bizim eve geldiklerinde onları dövmüşüz. Tam tersine, doktorlar Kübra’nın ÅŸuurunun açılası için bebeÄŸine ait eÅŸyalar getirin dedi. “Ömer gel gidelim” dedim hem torunumuzu da görmüş oluruz. Asıl biz orada dayak yedik! Bitmedi! Hastane odasında, güvenlik ÅŸahit, Kübra’nın yoÄŸun bakımdan çıktığı gün Eken Ailesi odayı bastı. Tülay’ı odadan sürükleyerek çıkarttılar. Neptün, Kübra’nın yakasına yapıştı, “Senin bu anneni mahkemeye vereceÄŸim göreceksin!” dedi. Kübra da fenalaÅŸtı, ondan sonra kalbi durdu…
Neden Neptün böyle yaptı sizce?
ANNE: “Dışarı çıkın ben karımla yalnız konuÅŸacağım” dedi. Biz de yemin etmiÅŸtik eÅŸimle, kızımızı asla onunla yalnız bırakmayacağız diye. Bütün bunlar gelmiÅŸ başına, nasıl güvenelim? Kötü kalpli insanlar onlar. BABA: Bizi, kızımız hastaneden çıkarıp, ona iyi bakmamakla suçluyorlar. Oysa Liv’in beyin cerrahlarından Hakan Oruçkaptan, “Bizim artık burada yapabileceÄŸimiz bir ÅŸey yok. Kızınızı alın eve götürün, evde tedavi uygulayın!” dedi. Biz de aldık evimize getirdik. Allah’a şükür, günden güne de iyileÅŸiyor. Bir de kızını görebilirse çok daha hızlı iyileÅŸecek…
FotoÄŸraflar: Emre YUNUSOÄžLU