Kendi kıyını köşeni temizle… Havalandır… Şükret… ‘Like’ delisi olma…


NEFES alamıyorum bazen.
Olumsuz o kadar çok şey birden insanın üzerine geliyor ki bu ülkede, ruhuma iyi gelecek şeyler, insanlar arıyorum…
Onlardan biri Nil.
Hem kendisi, hem ruhu güzel Nil Karaibrahimgil üçüncü kitabını yayınlamış. Gönderdi, okudum, iyi geldi; hep iyi gelir Nil
Şarkıları da, sözleri de, bakış açısı da, çabası da…
Bu ülkenin Nil gibi kafayı farklı çalıştıran kadınlar yetiştirmiş olması, bana devam etme gücü veriyor.
Ben kimseyle derdi olmayan insanları seviyorum.
Nil öyle.
O, bu dünyaya kendini geliştirmek için gelmiş bir ‘öğrenci’. Bence zamanımızın en iyi kişisel gelişim öğrencilerinden biri…
Zaten kitabının adı da ‘Nil’den Hayat Dersleri’ değil, “Nil’e Hayat Dersleri”...
Derdi kendisi olan pırlanta gibi bir kadın. Su damlası gibi pür. Kitaptaki yazıların bir kısmını okumuştum, ama zamansız yazılar, tekrar tekrar okunabilir. Ele aldığı konular hızlanan hayatımız, dijital köleliklerimiz, dijital detoks ve tüketim-biriktirme kültürü ve buna karşı yapılacaklar…
Hiç durmadan, ‘daha iyi nasıl yaşanır, ne yapmalıyız’ı sorguluyor, aslında ‘nasıl daha iyi insan olunur’a kafayı takıyor…
Bir de bence şahane bir feminist.

Ama gel gör ki, bu ülkedeki feministlere de yaranamıyor. Feminizmin de tek tip olması isteniyor. Oysa ne tek tip ki? Bence kadın hakları konusunda çok ciddi şeyler yapıyor. Sorarım size, kim ‘kızlar için süper kahraman kostümleri yok’u sorguladı. “Tek taşımı kendim aldım” da, feminist bir slogan değil mi?
İlk çıkışı bile çarpıcıydı, ’özgür kız’!
Ama sapla saman o kadar karıştı ki bu ülkede, birbirimizin sesini duyamaz haldeyiz…
“Sadeleşmek” diyor Nil, bana iyi geliyor, “Elimdeki bana yeter” diyor, bu da iyi geliyor, “Yeni bir şey satın alıp eve döndüğünde, o çoktan eskimiş oluyor” diyor, “Yeni bir şey alıyorsan, bir şey ver” diyor.
“Dükkânlarda aradığımız başka bir şey aslında” diye anlatıyor. Bence fevkalade haklı.
Meşhur ayakkabı tasarımcısı Louboutin röportajı yapmıştım birkaç sene evvel, “Benim sattığım ayakkabı değil, duygu!” demişti. “Benim ayakkabılarımı giyen kadın, aynaya bakıyor, birden seksi bir kadın görüyor, bir başkası asil bir kadın görüyor. Aslında kendisinde neyin eksik olduğuna inanıyorsa, ayakkabılarımla o duyguyu tamamlıyor.”
Yani neymiş, ayakkabı filan palavra, eksik olan duygularımız, onları tamamlamak için dolanıyoruz dükkânlarda…

Nil diyor ki, “Alışveriş yapmak yerine, bir şeyler almak yerine, belki de gidip sulu boya yapsan daha mutlu hissedersin kendini… Ruhunu besle… Bizi güçlü kılan bağlarımız… Her gün kendi kendinle bir saat program yap… Kendi kıyını köşeni temizle… Havalandır… Şükret… Like delisi olma… Bir toplumun refahı için çözüm kadınlarda… Hiçbir kadın savaşlara evet demez!”
Ne güzel mesajlar bunlar.
Yazıların bir kısmında oğlu Aziz Arif’in büyüme sürecinde öğrendikleri de var. “En büyük öğretmen çocuklar” gibi bir tespit de çıkıyor buradan. Çünkü çocuklar ‘an’da yaşayan varlıklar.
Modern zaman filozofu Nil.
Böyle bir iddiası da yok ama bence öyle. Hep öğrenmeye, kendini geliştirmeye, ruhunu zenginleştirmeye devam etsin…
Biz de ondan öğreniyoruz.
Seni seviyorum Nil.

SEN İKİNCİ 50’İNİ PLANLADIN MI?

DÜN kuaförde bir kadın, benim ilgileneceğimi düşündüğü için herhalde, “Ben gelecek tasarlıyorum” diye fısıldadı.
İlgilendim tabii.
“Nasıl yani?” dedim.
“İkinci 50, uzmanlık alanım!” dedi, “Yani ona konsantre oluyorum”.
“İkinci 50 de ne?” dedim.
“İnsan ömrü uzadı, 2007’de doğan çocukların 100 yıl yaşayacakları ön görülüyor! Yani günümüzde, aşağı yukarı iki tane 50 yılımız var. Birincisi toplumun bizden beklediği insan olarak yaşamamız. Çoğumuz da 50 yaşımıza kadar öyle yaşıyoruz. Bizden beklenenleri gerçekleştiriyoruz. Hep yapılması gerekenler var, sorumluluklar var, ödenmesi gereken taksitler, okul paraları, onlar, bunlar var… Ama 50 yaşımızdan sonra, yani ikinci 50’mizde bunlar azalıyor. Birinci 50’de öğrendiklerimizle kendimize yepyeni bir hayat inşa edebiliriz. İşte ben buna yardımcı oluyorum!”
“Nasıl peki?” dedim.
“Kişinin kendisiyle ilgili kafasında bir resmi olması gerekiyor” dedi, “Kafasında bunu çizmesine yardımcı oluyorum. Bazılarında yok o resim. Kurumsal şirketlerde çalışmış hayat boyunca, yönetici olmayı biliyor, çalışmayı biliyor, hobisi olmamış, başka bir ilgi alanı da olmamış, olsa da onu gerçekleştirmeye vakti olmamış. Çok insan var böyle…”
Sonra uzun uzun anlattı nasıl yaptıklarını, hoşuma gitti, bir yıl kadar sürebiliyormuş.
Siz, ikinci 50’nizi düşündünüz mü?
Ben, ikinci ellimde, birinci ellideki kadını öldürüp, yepyeni bir kadın doğurmaya niyetliyim.
Resmim de, planlarım da hazır.

Yorum Bırak