Kanser güçlü ama biz daha güçlüyüz!


Melisa Karagöz çok cesur bir kız. 7 aydır ‘Ewing sarkomu’ diye bilinen bir kemik kanseri türüyle mücadele ediyor. Kemoterapi ve radyoterapi alıyor. Bu süreçte yaşadıklarını kendi adını taşıyan YouTube kanalında anlatıyor. İlk videosunu da hastane odasında kaydetmiş, kemoterapi gördükten hemen sonra. Sıradan bir soğuk algınlığı geçirmiş gibi sakin sakin anlatıyor hastalığıyla nasıl tanıştığını, kemoterapi sonrasında yaşadığı zorlukları…
İnanılmaz ‘cool’. Hatta ‘cool’ kelimesinin tam karşılığı…

Kemoterapi sonrası kendi yaşadığı yan etkileri anlatırken ondan öğrendiğim, sadece saç ve kaşlarınızın değil vücudunuzdaki bütün tüylerin döküldüğü. Onu en çok etkileyense burnunun içindeki tüylerin dökülmesi olmuş. Burnundaki tüyler olmadığı için de sürekli burnunun aktığını ve çoğunlukla bunu hissetmediğini söylüyor.

Kemoterapinin en bilinen yan etkilerinden baş dönmesi ve mide bulantısının kendisini çok etkilemediğini belirtiyor, “Kusup rahatlıyorum” diyor, çok üstünde durmuyor.

15 yaşında bir kızın kanser gibi fena bir hastalığı bu kadar güçlü karşılayabilmesi beni çok etkiledi. Bir an evvel iyileşmesi ve kendisi gibi başka kanser hastalarına moral olması dileğiyle…

Seni tanıyalım?
Ben Melisa…

Kaç yaşındasın Melisa?
15 ama daha yeni girdim.

Eğitim?
8’inci sınıfa kadar Türkiye’de okudum. En son İngiltere’de Box Hill School’a gidiyordum, çok da seviyordum okulumu, arkadaşlarımı. Ama hastalandım ve seneyi bitiremeden tedavi için Türkiye’ye döndüm.

İleride ne olmak istiyorsun?
Ben daha çok oyunculuk gibi bir şey istiyorum ama babam kendisi gibi diş doktoru olmamı istiyor, o yüzden bilmiyorum. Bakalım, hayat nasıl sürprizler sunacak bize.

Youtube’da paylaştığın videonu izledim ve çok etkilendim, kanserini çok cesurca anlatıyorsun. En cool halinle… Bir kere nasıl bu kadar cool olabiliyorsun?
(Gülüyor) Aslında o videoyu çekerken daha yeni kemoterapi almıştım. Hastanedeydim ve çok yorgundum. Yani olabileceğim en cool olmayan haldeydim! Ben her şeyi olduğu gibi anlatıyorum. Abartmıyorum, süslemiyorum, olanı söylüyorum. Yakın bir arkadaşıma anlatır gibi…

Peki bu gücü nereden buluyorsun?
İki seçeneğim var: Ya yorgunluğa teslim olup zamanımı hiçbir şey yapmayarak geçireceğim ya da yorgunluğun üstüne gidip insanlara faydalı olabilecek bir şey yapacağım. Ben tabii ki ikinci seçeneği tercih ettim. Zaten hangisini seçersem seçeyim bu tedavi olacak. O zaman neden yapabileceğimin en iyisini yapmayayım ki? Bir de Youtube’a bir şeyler çekmek eğlenceli…

HER ŞEYİN BİR ÇÖZÜMÜ VAR

“Kemoterapiden sonra kan değerleriniz düşüp yeniden yükseliyor. En düşük noktadayken 5 araba aynı anda size çarpmış gibi hissediyorsunuz. Ve 10 metreden fazla yürüyemiyorsunuz. Ama bu da dünyanın sonu değil. Bu soruna da tekerlekli sandalye kiralayarak çözüm bulduk. Her şeyin bir çözümü var. Kimse kanserden korkmasın. Çünkü hâlâ arkadaşlarınızla görüşebilirsiniz, seyahate gidebilirsiniz. Her zaman kötü hissetmek zorunda da değilsiniz…”

UTANMAYA, ÇEKİNMEYE KENDİMİZE ACIMAYA GEREK YOK!

Eskiden saklanılan, gizlenen, acınılan bir hastalıktı kanser. Artık öyle değil. Sen ve senin gibi rol modelleri sayesinde algı değişti… İnsanlara neler söylemek istersin?
Kanser, her iki insandan birinin hayatı boyunca en azından bir kere yaşadığı bir hastalık. Bence saklamak insanlara fayda yerine zarar veriyor. Hem neden kanserle savaşacak kadar güçlü olduğumuzu saklayalım ki! Kanser güçlü ama biz daha güçlüyüz! Ve bence bu muhteşem bir şey. Utanmaya, çekinmeye, kendimize acımaya gerek yok… Pes etmeyeceğiz, tedavi olup kaldığımız yerden hayata devam edeceğiz.

Tedavinin hangi aşamasındasın?
Şu an son aşamadayım. Radyoterapi ve kemoterapiyi aynı anda alıyorum. Moralim yerinde. Yeni Youtube videoları çekmenin peşindeyim…

SADECE SAÇLARIM DÖKÜLECEK DİYE AĞLADIM AMA KELLİK DE YAKIŞTI!

İnsanlar genelde kanserden korkar, panik olur… Sen bu duyguyu nasıl aştın?
Teşhisten bu yana sadece bir kere kanserle ilgili ağladım: ilk duyduğum gün. O da saçlarım dökülecek diye. Ama kellik de yakıştı bana. Zaten sonra bunu da takmamaya karar verdim. Dürüst olmak gerekirse ben başından beri kanserimi çok ciddiye almadım. Sanırım hâlâ almıyorum. Çünkü beni yenebileceğini düşünmüyorum.

Kanser olduğunu nasıl öğrendin?
Mart sonuydu. Babam ve annem normalden biraz daha garip davranıyorlardı. Babam çok sessizdi ve ne desem “Tamam” diyordu. İstediğim hiçbir şeye karşı çıkmıyordu. Bir şeylerden şüphelendim. Bir de babamın yanındayken ona bir arkadaşından mesaj geldi. Mesaj sanırım, “Melisa’yı yeni duydum, çok geçmiş olsun” gibi bir şeydi. Bunu görünce ne olduğunu merak ettim ve babama fotoğraf çekeceğimi söyleyerek onun telefonunu alıp başka bir odaya gittim. Ve cebindeki mesajdan bana Ewing sarkomu teşhisi konulduğunu öğrendim. Birkaç gün sonra da doktor bana söyledi zaten…

O andaki tepkin ne oldu?
Büyük bir reaksiyon göstermedim. Çünkü iyileşeceğime ilk andan itibaren inanıyordum. Korkmadım da. Sadece saçım gidecek diye üzüldüm. O da geçti sonra. İngiltere’deki arkadaşlarıma mesaj attım, şok oldular. İlk bir ay içinde Hannah, Luca ve Victoria bana mektup ve hediyeler gönderdi ama sonra onlar da hastalığıma alıştı. Ben olabildiğince normal hayatımı sürdürdüm. Tedavi ilk başladığından bu yana üç kere de onları ziyaret ettim.

Türkiye’deki arkadaşların?
Herkes önce bir şaşırıyor. En yakın arkadaşım Irmak da çok üzüldü ama benim çok takmadığımı görünce o da rahatladı. Birçok kez ziyaretime geldi.

Yorum Bırak