İki akademisyenin zeytinyağı üreticisi olma hikayesi


Huzurlarınızda şahaneee Gilroy ailesi The Gilroy’s
.
Ayşen ve Bryan Gilroy, Dubai’den can arkadaşlarımız… 7 senemiz birlikte geçti… Çocuklarımız birlikte büyüdü… Karı-koca aslen akademisyenler… Özenli, saygılı, çevrelerine fayda sağlamak isteyen, yaptıkları işi en iyi şekilde yapmak için kendilerini paralayan insanlar. Güzel insanlar.
.
Şimdi -ikinci hayatlarında- çok heyecan verici bi yolculuğa çıktılar. Zeytinyağı üreticisi oldular.
.
Üstelik ilk ürünleri, ödüle layık görüldü!!!
.
Türkiye’nin değişik bölgelerinden gelen tadım uzmanları, onların zeytinyağını kusursuz buldu. İşlerini hakkıyla yapmanın gururunu yaşıyorlar.
.
Bu, bir ikinci hayat projesi. Ayşen ve Bryan, çocukları eğitimlerini tamamladıktan sonra gönüllerinden geçen işlere zaman ayırmanın hayalini kuruyorlardı. Belli bir yaştan sonra hepimiz benzer hayaller kuruyoruz.
.
Onlar, bu hayallerini, tatilde, Bafa Gölü kenarında yaptıkları yürüyüşler sırasında keşfettiler. Milas’a bağlı Pınarcık Köyü’nden 10 dönüm zeytinlik aldılar. Zeytincilik maceraları böylece başladı.
.
Bayılıyorum böyle hikayelere. Müthiş iham verici!
.
Onlar, öğrenmeye aşık bi çift… İşi, alanında uzman kişilerden öğrendiler. Öğrenmeye de devam ediyorlar… Daha zeytinlik ortada yokken, Bryan, Avusturalyalı uzman Geoff Lawton’dan eğitim almaya başlıyor. Veee kursun bitirme projesinde zeytinliklerini tasarlıyor. Müthiş değil mi?
.
Ayşen, Bryan ve çocukları hep birlikte yaratıyorlar The Gilroy’s markasını… Bryan, zeytinliğin tasarımı ve toprağın bakımından sorumlu… Muhasebe, hukuki ve bürokratik işler Ayşen’de… Kızları Melis, üniversite bitirme tezi olarak markalarını yaratıyor… Oğulları Sinan da stratejik planlama, yatırım ve iş geliştirme konularından sorumlu… Tıpkı imece geleceği gibi. Hepsi, işin bir ucundan tutuyor. Gilroy ailesi ilk mahsullerini de kendi elleriyle topluyor. Fabrikaya götürüyor. Çıkacak ilk damla zeytinyağını, hep birlikte heyecanla bekliyorlar. Sonrası mutluluk gözyaşları…
.
Şimdilik sadece Türkiye’ye satış yapıyorlar. Bir sonraki hedefleri yurt dışına açılmak. Ama çok büyümek istemiyorlar. Çok para kazama gibi bir dertleri de yok. Öncelikleri, güvenilir bir marka olmak. Gerçekten nefis bir zeytinyağı. Mutlaka siz de sipariş verin ve deneyin. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.
.
Ayşen’le markalarının doğumunu ve iyi bir zeytinyağı için izledikleri adımları konuştuk. Sizi seviyoruz Gilroylar…. Bu sabah yine kahvaltımızda sizin zeytinyağınız vardı!!!!

Helal olsun hayallerinin peşinden koşan herkese…

MUTLU VE GURURLUYUZ

Tebrikler Ayşen! Sizin üretiminiz olan The Gilroy’s zeytinyağına bayılıyorum. Tadına, logosuna, şişesine, bu işe duyduğunuz aşka, bir de maaile bu işin içinde olmanıza…
-Çok teşekkürler.

Zeytinyağı üretme işine gireli çok olmadı amaaa ödüller almaya başladınız bile!
-Eveeet. İnanılmaz mutlu ve gururluyuz! Ellerimizle topladığımız, topladıktan 5 saat sonra fabrikaya yetiştirdiğimiz, sıkımını bekleyip, heyecanla tadımını yaptığımız ilk ürünümüz, Zeytindostu Derneği 16. Ulusal Natürel Sızma Zeytinyağı Kalite Yarışması’nın Altın Ödülü’ne layık görüldü. E çok hoşumuza gitti tabii. Hatta, havalara uçtuk… Bir de ödülün amacı hoş…

Nedir?

-Sektörde, zeytinyağı kalitesinde bilincin artırılması. Ve natürel sızma olarak, kusursuz üretim yapan firmaların isimlerinin duyurulması. Bizim ürünümüzün de “kusursuz” olarak addedilmesi ve ödüle layık görülmesi bize mutluluk verdi.

Nasıl bir değerlendirme söz konusu? Neye göre kusursuz, neye göre değil… Ölçü ne, onu anlamaya çalışıyorum…
-Hemen anlatayım: Yollanan bütün ürünler, etiketsiz ve isimsiz olarak noter huzurunda numaralandırılıyor. Sonra yollanan yağların, kimyasal analizleri yapılıyor. Yani serbest yağ asitliği, peroksit sayısı, UV’de özgül absorbans’ı ölçülüyor… Kimyasal analiz aşamasını geçtiği raporlanan numuneler, ardından “duyusal analize” tabi tutuluyor…

Kimyasalı anladım da “duyusal analiz” neyi nesi?
– Bir zeytinyağının, “natürel sızma zeytinyağı” sınıfına girebilmesi için duyusal açıdan “kusursuz” olması gerekiyor. Duyusal analizciler var. Yani bu işin uzmanı tadımcılar. Tat ve koku duyularını bir enstrüman gibi kullanarak, zeytinyağının özelliklerini, koklayarak ve tadarak ölçüyorlar. Bu yarışma için Türkiye’nin değişik bölgelerinden 10 tadım uzmanı geldi. Ve ne mutlu bize ki bizim zeytinyağını kusursuz buldular!


Siz bu işe nasıl başladınız? Benim bildiğim siz iki akademisyensiniz…

-Evet. Öğrenme aşığı iki eğitimciyiz. Ama aynı zamanda, zeytin aşığıyız. Eşim Bryan İngiliz. Senelerce Dubai’de yaşadık. Yazları da Bodrum. Birkaç yıl üst üste, Bafa Gölü civarındaki, Herakleia Antik Kenti civarında yürüyüşlere çıktık. Bölgenin doğasına ve tarihine vurulduk. Milas’ta, metrekareye düşen zeytin ağacının, bütün Akdeniz ülkelerinden çok olduğunu duyunca da hemen bir zeytinlik arayışına giriştik…

Sonra?
-Milas’a bağlı Pınarcık Köyü’nden 10 dönüm zeytinlik aldık. Çok şanslıydık çünkü ağaçların bakımından tut da kooperatifçiliğe başlamamıza kadar bize destek olan dostlarımız hep yanımızdaydı: Yonca Tokbaş ve zeytinyağı tadım uzmanı Ferudun Kaykı gibi. Tamam öğrenmeye meraklı tipleriz ama bilgiyi, doğru insandan öğrenebilmek de bir şans. Valla sonrası, çorap söküğü gibi geldi. İlk sıkımımız, yine zeytinyağı üzerine sayısız araştırması olan eczacı Atilla Totoş’un sadece kusursuz zeytinyağı üreten fabrikasında yapıldı.


Siz tüm bu sürece dahil oldunuz di mi?

-Tabii tabii. Zaten o zevkli. Bizzat işin içinde olmak. Zeytinlerimizin hasadını yaptıktan sonra fabrikaya gittik, zeytinlerimizi ellerimizle ayıkladık. Çıkacak olan ilk damla zeytinyağını, hep birlikte heyecanla bekledik. O ilk tadım anındaki gözyaşlarımızı hiç unutmayacağım.

Zeytinyağı mucizevi bir şey…

-Aynen öyle! Zeytinyağı aslında bir meyve suyu. Makineye verilen zeytinin kalitesi ne kadar iyiyse çıkan meyve suyunun da kokusu ve tadı o kadar mükemmel oluyor!

Peki eğitimcilik kariyeriniz?
-20 yaşında Bilkent Üniversitesi’nde başladığım İngilizce öğretim görevliliğine, 35 sene sonra Dubai’de son verdim. Bryan ise dünyanın dört bir yanında eğitimcilik ve yöneticilik yaptıktan sonra, şu anda Dubai’de rektör yardımcılığı görevini sürdürüyor. Amacımız, çocuklarımızı üniversiteden mezun edene kadar full-time çalışıp, sonra gönlümüzden geçen işlere zaman ayırmaktı. Ben bunu kısmen gerçekleştirdim. Bryan da inşallah, bu yaz temelli dönecek. Artık full-time zeytinliğimizle ilgilenebilecek.

Bryan İngiliz ama Türk gibi…

-(Gülüyor) Ana vatanını sorsan, “Türkiye” der:) Ortaokul yıllarında Yunan adalarına bir gemi seyahatine çıkıyor, kaptan karşı kıyıyı parmağıyla işaret ediyor, “Bak, orası Türkiye!” diyor. Türkiye aşkı, o yıllarda başlıyor. Biz Türkiye’de tanıştık. Bu topraklarda kendini huzurlu ve mutlu hissediyor. Bir Türk ile evlenmesinin de kaderi olduğuna inanıyor.


Bir aile işletmesi anladığım kadarıyla sizinki?

-Evet. Hepimiz en iyi olduğumuz konularda katkı sağlıyoruz. Ama önceliğimiz çok para kazanmak değil. Tabii ki masraflarımızı çıkartıp, biraz da maddi kazanç sağlarsak güzel olur. Ama bizi esas mutlu eden, güvenilir bir markamızın olması! Zeytinyağımızı bir deneyenin, mutlaka bir daha sipariş etmesi… Bu yılki hedefimiz, bütün ürünlerimizi Türkiye’de satmak. Gelecek hasat döneminde, ihracat yapmayı da planlıyoruz.

Pek çok insan zeytinyağı üretiyor. Sizinki nasıl bu kadar iyi oluyor?
-Biz, öğrendiğimiz her şeyi, harfi harfine uyguluyoruz. Zeytinliğin bakımını çok doğru yapıyoruz. Budama, dip temizliği ve doğal takviyelerle ağaçlarımızı beslemeye önem veriyoruz. Hasat zamanı, ağaçları hırpalamadan hasat yapmamıza olanak sağlayan çırpıcı makineler kullanıyoruz. Zeytinlerimiz, tertemiz yaygılara dökülüyor. O günden önce, toprağa düşmüş, dip zeytini olarak tabir edilen zeytinleri kesinlikle toplamıyoruz. Topladığımız zeytinleri, hava alan kasalara doldurup, gölge bir yerde biriktiriyoruz. Çünkü güneşte bırakmak, zeytinlerin çürümesine yol açabiliyor. Kesinlikle çuvallara koymuyoruz. Zeytinleri topladıktan sonra, 5 saat içinde çok hızlı bir şekilde fabrikaya ulaştırıyoruz. Bu önemli. Çünkü zeytinyağının, zeytinler toplandıktan çok sonra sıkıldığını duyuyoruz. Bu yağın kalitesi ve içindeki sağlık bileşenlerinin azalmasına sebep oluyor. Biz öyle yapmıyoruz. Bir de tabii sıkımı yaptırdığınız fabrika çok önemli. Bizimki sadece kusursuz zeytinyağı üretiyor. Her gün makineleri mis gibi yıkanıyor. Orada, kesinlikle kusurlu zeytin sıkılmıyor. Yoksa biz istediğimiz kadar iyi kalitede zeytin götürelim, eğer bizden önceki zeytinler kusurluysa ve makineler temiz değilse zeytinyağı kalitesi de kötü etkileniyor. Tabii daha yolun başındayız, daha çok şey var öğrenecek. Ama hevesli ve gelişmeye açığız! Her aşamasından da büyük keyif alıyoruz!

Daha zeytinlik ortada yokken, eşim Bryan, Avusturalyalı uzman Geoff Lawton’un permakültür tasarım kursuna başlamıştı. Tam 1 buçuk sene süren, yaklaşık 850 modüllük bu kursun bitirme projesinde, bizim zeytinliğimizi tasarladı. Meditasyon deck’inden tut, zeytin ağaçlarının yanına hangi bitkileri ekleyeceğine kadar her detayı planladı. Ayrıca ikimiz de zeytin ve zeytinyağı konusunda çıkan yayınları takip etmeye ve eğitimlere katılmaya çalışıyoruz.

Nasıl bir iş bölümü var ailede?
-Eşim Bryan, zeytinliğin tasarımı ve toprağımızın bakımından sorumlu. Bürokratik işler, muhasebe, izinler gibi bütün hukuki işler bende. Kızımız Melis, üniversite bitirme tezi olarak markamızı yarattı. Yani logo tasarımından tut da web sitemizin tasarımı, içeriği, sosyal medya hesaplarımızın içeriği ve idaresi gibi bütün konular ondaydı. Oğlumuz Sinan ise işletmemizin stratejik planından, yatırım, fiyatlandırma ve iş geliştirme konularından sorumlu. Bir de köpeğimiz Gino var, bizi sevgiyle izliyor, destekliyor. Ayrıca hepimiz yağımızı, yurt dışına pazarlamak için çalışıyoruz.

BAFA GÖLÜ CİVARININ EKOTURİZM AÇISINDAN İNANILMAZ BİR POTANSİYELİ VAR. PINARCIK KÖYÜ’NÜN BİR PARÇASI OLMAYI, KADINLARA İSTİHDAM SAĞLAYABİLMEYİ İSTİYORUM

Gelecek hayalleriniz neler?
-Dış pazarlara açılmak istiyoruz. Çocukların İngiltere’de yaşamaları bizim için bir avantaj. Ama asla kalitemizden ödün vermek istemiyoruz. Esas idealimiz, kusursuz butik zeytinyağı üretmeye devam etmek. Bu yüzden ihracat hedeflerimiz çok büyük değil. Çevreye saygılı ve sürdürülebilir yöntemlerle zeytinliğimizin verimliliğini artırmayı hedefliyoruz. Birkaç uluslararası yarışmaya da katılmak istiyoruz. Heyecanımızı ve samimiyetimizi yansıtan markamıza çok güveniyoruz. Zeytinyağı satmanın yanı sıra, çevremize kusursuz zeytinyağının ne demek olduğunu, yüksek polifenollü bir yağın sağlığa yararlarını anlatmayı ve bu konuda farkındalığı artırmayı da kendimize görev edindik. Bu yüzden sosyal medya hesabımızdan sık sık bu konuyla ilgili paylaşımlar yapıyoruz. Ailecek en zevk aldığımız bir başka şey, yemek yapmak. Sosyal medya hesabımızdan yemek tarifleri de paylaşıyoruz. Bafa Gölü civarının ekoturizm açısından inanılmaz bir potansiyeli var. Pınarcık Köyü’nün bir parçası olmayı, kadınlara istihdam sağlayabilmeyi istiyorum. Yabancı dilin turizmde ne kadar önemli olduğu hepimiz biliyoruz, Pınarcık’ta yaşayan komşularıma, bu konuda da katkılarım olabilir diye düşünüyorum.

ZEYTİN AĞACI, ÖLÜMSÜZLÜK DEMEK

  • Zeytin ağacı, insanda saygı uyandıran kutsal bir ağaç. Antik çağlardan beri sayısız, uygarlığa tanıklık etmiş.
  • Zeytinyağı da tam anlamıyla mucizevi ve şifa kaynağı bir meyve suyu.
  • Biz de bu işi, hakkını vererek yapmaya çalışıyoruz. Mesela, her sabah 1 kaşık içmeyi önerdiğimiz soğuk sıkım erken hasat zeytinyağımız, çok yüksek polifenollü çıktı. Yani sağlık bileşenleri çok.
  • Zeytinyağının faydaları saymakla bitmez! Bir kere kalp dostu. Sindirim sistemini iyileştiriyor. Hücre duvarlarını güçlendiriyor. İltihabı önlüyor. Metabolizmayı hızlandırıyor. Karaciğere, kemiklere, eklemlere, cilde, saça çok iyi geliyor.
  • Bizim için zeytinyağı işinin en anlamlı tarafı, “imece” usulü olması. Zeytinliğin bakımında, hasat ve sıkım zamanında, yani bu sürecin başından sonuna kadar bize yardımcı olan çok değerli dostlarımız var. Hepsine teşekkür ederim.
  • Ayrıca biz ailece olarak da zeytinin imece geleneğini yaşatıyoruz. Çünkü hepimiz işin bir ucundan tutuyoruz. Yani özetle zeytinyağı; bizim için birlik, beraberlik, yardımlaşma ve aşkla yapılan bir şey demek!

Yorum Bırak