İBRAHİM ÇELİKKOL

Kangalları insanlara tercih ederim

‘ErkeÄŸin özü’ diye bir ÅŸey varsa, İbrahim Çelikkol o.

IBRAHIM-CELIKKOL-5

Bedeni, kasları, hali, tavrı. DoÄŸal, oyunsuz, dümdüz bir adam o. Her türlü sporu yapabiliyor, sörf, kayak, yamaç paraşütü, tenis… Bedeniyle yaşıyor, beden onun hayatında çok yer teÅŸkil ediyor. Hani öyledir ya ‘doÄŸa erkekleri’, ormanda da kalır, gece orada da uyur, kendini de korur, korkmaz, üşümez, doÄŸadan beslenir, motora da biner, nehirde de yüzer… O da öyle! İcabında Bordo Bereli bile olur! ‘Reaksiyon’ dizisinde OÄŸuz karakteriyle karşımızda olacak, bir Bordo Bereli’yi canlandıracak. Dizi ‘politik aksiyon’, oldukça da iddialı, Nehir ErdoÄŸan ve Erdal BeÅŸikçioÄŸlu da oynuyor. İbrahim Çelikkol, bu dizi için Genelkurmay’da eÄŸitim görmüş, önce “Artistin biri geliyor” diye küçümsemiÅŸler, sonra ona tanıyınca, “Bu bizden ya!” demiÅŸler. Ömerli’de bir çiftlikte yaşıyor. Etrafta tavuklar geziyor, kazlar var, minicik Kangal yavruları da… Mandası var iki tane, sabahları manda sütü içiyor. BildiÄŸin köy hayatı. Onu mutlu eden de, binsin ATV’sine ormana dalsın, bayılıyor… Bir de tabii Sinem Kobal’ı var. Ona çok âşık olduÄŸu her halinden belli. Bütün bu Rambo görüntüsünün altında da çok duyarlı bir erkek çocuÄŸu yaşıyor. Yolu açık olsun!

IBRAHIM-CELIKKOL-3Kadınlar sana bayılıyor! Kolların, kasların, vahÅŸi bakışların, sert yüz ifaden, doÄŸada yaÅŸayan yabani halini yere göğe sığdıramıyorlar. “Yumurtaya can veren Allahım, nasıl da güzel bir adam yaratmışsın!” diye yazmışlar internete! Benim de gözlerim yerinden fırladı ama okudum bu yorumları. Bunları duyan bir erkek ne hisseder?

-Ben çok buralarda gezen bir adam değilim!

Çok umurunda deÄŸil yani…

-DeÄŸil açıkçası! Hayat, bizi bir yerlere getiriyor ama buradan alıp baÅŸka yerlere taşıyacak. BulunduÄŸum konumun deÄŸerini biliyorum ama çok da ciddiye almıyorum. Yaptığım ÅŸeyi ciddiye alıyorum, kendimi deÄŸil. Oynadığım karakterler gereÄŸi bu sıfatları bana yakıştırıyorlardır. VahÅŸi bakışlar ne demek? Ben, kadın dominant bir ailede büyüdüm. Sert deÄŸilim, maço  deÄŸilim. Uzaktan yakından alakam yok. Ama doÄŸa adamıyım, bak o doÄŸru…

İyi de bir erkeğin bu kadar ilgi karşısında, aklı başında davranması mümkün mü?

-Belki de saçmalamamak için şehirden uzakta bir çiftlikte yaşıyorum! Kendimi doğanın içine atıyorum. Yolumu doğada buluyorum. Çünkü şehir bana kaotik geliyor.

IBRAHIM-CELIKKOL-7Her sabah manda sütü içerim

Burada kazların, tavukların, Sivas Kangalların ve mandaların arasında kendini daha mı rahat hissediyorsun?

-Aynen! Ben hakikate ve doÄŸaya inanıyorum. Burada ikisi de var. Bir de tabii ÅŸunun bilincindeyim, bu toplum insanı alıyor, ‘hoop’ çok güzel bir yere çıkarıyor ama aynı ÅŸekilde ‘zınkk’ diye alaÅŸağı da edebiliyor. Ben de, herkesle arama biraz mesafe koyarak, kendimi sakınıyorum. Kendi dünyamda, doÄŸamda, ormanımda olmayı tercih ediyorum.

Bu evde Sinem’le mi yaşıyorsunuz?

-Birlikte yaÅŸamıyoruz, yalnızım ama sık sık geliyor. NiÅŸantaşı’nda da evim var. Ama daha çok buradayım, çekim biter bitmez atlayıp geliyorum. “Yalnızım” derken, ben burada köy insanlarıyla birlikteyim. Burada bir annem, bir babam, bir abim var. Dibine kadar hakiki insanlar.

Onlar, “Bu adam niye geldi buraya!” demediler mi?

-Demediler. Beni çok seviyorlar. “Senden artist mi olur!” diyorlar, “Sen bizdensin!” Bu benim için en büyük iltifat! Ben de böyle bir yerde büyüdüm aslında. İzmit, Åžirintepe’de. DostluÄŸun, paylaşımın, komÅŸuluÄŸun olduÄŸu, herkesin anne-baba, herkesin kardeÅŸ olduÄŸu bir yerde. Burası da farklı deÄŸil. Her sabah peynirim, yumurtalarım, sütüm gelir kapıma. Manda sütü içerim. Kahvaltım köy kahvaltısıdır.

Bu ev ne zamandır var?

-İki sene oldu. Set ortamı karmaşıktır. Benim sakinlediğim, kendi kendime kaldığım yer burası.

O zaman bir tarafıyla da, ruhuna pek uygun olmayan bir iÅŸ yapıyorsun…

-Doğruyu söylemek gerekirse evet. Başta alışamadım zaten. Profesyonel basketbolcuydum. Beden gücümle bir şeyler yapmayı seven biriyim. Beni çırılçıplak bir ormana bırak, ölmem. Bulurum yolumu, bir şekilde hayatta kalırım. Böyle bir yanım var. Ve seviyorum doğa içinde olmayı. Şehirden çok buralara aidim.

IBRAHIM-CELIKKOL-440 fırın ekmek yemem lazım

Sen bu ülkenin yeni jönü müsün?

-Evet dememi beklemiyorsun herhalde! Ben sadece iyi bir oyuncu olmaya çalışıyorum. Oyunculuğun ucu bucağı yok. Ben de iyi bir oyuncu olabilmeye çalışıyorum.

Fiziğinin, oyunculuğunun önünde bir engel olduğuna inanıyor musun?

-İlk zamanlarda bu ‘yakışıklı adam’ lafı rahatsız ediyordu. “Yakışıklı, fiziÄŸi düzgün ama oyunculuk adına bir halt yok!” diyorlardı. Aslında doÄŸruydu da söyledikleri. Çünkü ben de o zaman bu iÅŸi benimseyememiÅŸtim. Ama yavaÅŸ yavaÅŸ bu tezi çürütmeye baÅŸladığımı düşünüyorum. Kendimi geliÅŸtirebileceÄŸim karakterler seçmeye çalışıyorum. Her set benim için bir okul. Hiçbir zaman “Oyuncuyum” diye gezen bir adam olmadım, olmayacağım. DeÄŸilim çünkü. Benim henüz altıncı senem. 40 fırın ekmek yemem lazım.

IBRAHIM-CELIKKOL-9Yolda yürürken bir kadın “Sen nesin böyle! Model olmalısın” dedi, kartını verdi

Sen kimsin? Bu dünyaya nereden düştün?

-Nereden bilmiyorum ama İzmit’ten düştüm, onu biliyorum.

Nasıl bir aile?

-Herkesin ailesi özeldir, benimki de öyle. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Onların sevgisi koruyor beni, tılsımları var üzerimde. Kadınların içinde büyüdüm ben, anne, teyze, hala, babaanne. Kafama nereye çevirsem kadındı. Becerikli kadınlar, yapıcı kadınlar, hayatı kotaran kadınlar.

Kardeş var mı?

-Ablam var. Bir kadın daha. Ailedeki erkeklere gelince, kadına saygı duyan erkekler. Zeki oldukları için de genellikle kadına bırakıyorlar kararı.

Baba neci?

-Gölcük Donanması’nda memurdu. Annem de babamla birlikte Gölcük Donanması’nda büro ÅŸefiydi. Emekli olduktan sonra ev hanımı oldu. Babam emekli olduktan sonra kendi iÅŸyerimizi açtık. Rahmetli olunca da İstanbul’a yerleÅŸtik. 19 yaşında seçilen tek Türk model oldum

Babayı neden kaybettiniz?

-50 yaşında kalp krizi geçirdi.

Ooo çok gençmiş!

-Evet, ben 18’dim. Bir ablam daha var. O da Hacettepe’de profesör. Babamı bu kadar erken kaybetmemle ilgili bir travmam olduÄŸunu söyler hep. DoÄŸrudur. Duyarlı ve duygusal bir insanım. Herkesin gülüp dalga geçebileceÄŸi bir konu üzerine, ben üç gün üç gece düşünebilirim.

Baba vefat edince…

-Ablam İstanbul’da okuduÄŸu için İstanbul’a taşındık. Babamı kaybettikten sonra basketbolu bırakma kararı aldım.

Neden?

-Bana basketbolu sevdiren, yönlendiren babamdı. Bütün maçlarıma gelirdi. O öldükten sonra, sahaya çıkıp babamı görememek bana rahatsızlık verdi. Söylüyorum duygusal bir adamım. “Her seferinde gözlerim tribünlerde onu arayacaksa, o sahaya hiç çıkmam daha iyi!” dedim.

IBRAHIM-CELIKKOL-8Oysa profesyonel basketbolcu olacak kadar iyiydin anladığım kadarıyla…

-Evet. 15 sene oynadım. Renault’da, Kocaelispor’da. Sonra Milli Takım’a çaÄŸrıldım. Darüşşafaka’ya geldim ve bıraktım. Kısmet deÄŸilmiÅŸ.

Hayatındaki en büyük dönüm noktası babanın ölümü değil mi?

-Evet. Ama hayat böyle bir şey. Belki babam yaşasaydı da bu işleri yapamayacaktım. Hayat hepimizi bir yerden bir yere getiriyor. Güçlendiriyor, büyütüyor.

Yakışıklılık babadan mı?

-Baba Arap, anne Selanik göçmeni. Öyle bir karışımım ben.

Oyunculuk maceran nasıl başlıyor?

-İstanbul’da geldikten sonra arayışa girdim. Ekonometri okuyordum, sevmedim, üniversiteyi bıraktım. Çalışmak istiyorum. Basketbol oynadığım için “Çocukları eÄŸitirim” dedim. Ama tam ne yapacağımı bilmiyorum. Öyle bir atalet hali vardır ya, bekliyorsun. Neyi bekliyorsun bilmiyorsun. O kadar boÅŸluktasın ki, neler yapabileceÄŸin konusunda en ufak bir fikrin yok. Çünkü küçüksün, taÅŸralısın, büyük bir ÅŸehre gelmiÅŸsin. BilmediÄŸin bir yerdesin. İstanbul hakkında tek söylenen, “İstanbul adamı yutar!” O laf kulaklarında çınlıyor. Öyle aval aval gezerken bir kadınla tanıştım.

Nerede?

Yolda giderken. Birdenbire bana doÄŸru geldi, şöyle baÅŸtan aÅŸağı süzdü, “Sen nesin böyle!” dedi. “Mutlaka modellik yapmalısın!” Ve ajansının kartını verdi. “Yok ya, ne iÅŸim var!” dedim. Aramadım. Ama sonra Akmerkez’de aynı kadınla bir kez daha karşılaÅŸtık, “Niye gelmiyorsun ajansa?” dedi.

O güne kadar fotoğrafların filan çekilmemiş miydi?

-Hayır. Bu dünyayla hiç alakam yok. Bir ay sonra ceketimin cebimden o kart çıktı. “Bari bir çevireyim” dedim. Yerlerini öğrendim. GittiÄŸim gün Vakko’nun defile seçmeleri varmış. Hemen beni Vakko’ya gönderdi. Ünlü mankenler vardı. 19 yaşında seçilen tek Türk model oldum. Ve defileye çıktım, Ankara, İzmir, Almanya. Yürüyorum ama nasıl yürünür bilmeden. Sonra baÅŸka defilelere çıktım. Ve kendimi manken olarak buldum. Sonra İtalya’ya gittim. Para kazanmaya baÅŸladım.

Bir erkek için modellik nasıl bir şey? Bocaladığın oldu mu?

-Ben modelliği sürekli yapacağım bir iş olarak görmedim. Model olarak ne kadar çalışabilirsin ki? Sürekli yeni bir jenerasyon geliyor. Senden daha genç, daha cool, daha iyi bir bedeni olan. Çok fazla da yetenek aranmıyor.

Sonra?

-Sekiz sene mankenlik yaptığım için çevre edinmiştim. Tekstil dükkânı açayım dedim.

Ne alaka?

-İşte kurtulmaya çalışıyorum! Bu iÅŸte edindiÄŸim çevreyi böyle kullanayım diyorum, bir sürü tekstilci tanıdım ya, Taksim’de bir dükkân kiraladım. Tişört, kot satacağım. O sırada bir arkadaşım Osman Sınav’la görüşmeye gidiyormuÅŸ. “Hadi benimle gel” dedi, gittim. Osman Sınav elime bir senaryo tutuÅŸturdu. “Bunu oku, yarın audition var” dedi. Ben “Audition ne abi?” diyorum. Hayatımda ilk kez duymuÅŸum o kelimeyi. Bir ay sonra da “Sen Pars’sın!” dediler bana. Oyunculuk hayatım iÅŸte böyle baÅŸladı. Ama sonra bırakmaya karar verdim. Fatih olmam, Ulubatlı Hasan olurum!

Neden?

-İnsanlar oyunculuÄŸumu beÄŸenmedi. Ben de, “Oyuncu deÄŸilim ki zaten!” kafasındaydım. “BaÅŸlarım böyle iÅŸe!” deyip bıraktım. Sonra yine bir yerlerde geziyorum, biri yanıma geldi dedi ki, “Faruk Aksoy’un ‘İstanbul’un Fethi’ filmi var. Oraya gelsene!” Gittim, yine senaryo verdiler. “Abi, ben bu iÅŸi bıraktım, zaten senaryodan da anlamam!” dedim. “Bu iyi mi? Bana fikir versene” diyebileceÄŸim kimse de yoktu. Yine de okudum. “Sen Fatih olacaksın!” dediler, “Ben Fatih olmam, olursam Ulubatlı Hasan olurum!” dedim. “Neden?” dedi Fatih Aksoy. “Nasıl olsa bu iÅŸi bırakacağım, hiç deÄŸilse ÅŸu İstanbul’a bayrağı dikip bırakayım!” dedim. Ve ‘Fetih’ baÅŸladı. Ardından, ‘Keskin Bıçak’ geldi. Baktım kurtulamıyorum, “Oyunculuk nedir, adam gibi kendimi geliÅŸtirmeye çalışayım” dedim. Ve yollarımız Gül OÄŸuz’la kesiÅŸti.

O ne dedi?

-“Sende bir ışık gördüm. Bu ışığı birlikte çıkaracağız! Çalışacağız!” dedi. Ardından ‘KaradaÄŸlar’ ve ‘İffet’ geldi. Ve ÅŸimdi de ‘Reaksiyon.’ Yakında baÅŸlıyor.

IBRAHIM-CELIKKOL-6

Sinem’e çok âşığım

‘Deniz Çakır’la evlenecek’ diye haberler çıkmış. Åžimdi de Sinem Kobal’la Kasım’da evleniyorsun diye haberler çıkıyor. Bunlar tamamen gazetecilerin uydurması mı?

-Ciddi bir iliÅŸki yaÅŸadığın zaman, adını evlenecekler diye koyuyorlar. EvliliÄŸe karşı deÄŸilim, anlaÅŸabildiÄŸin bir partnerle çok güzel bir ÅŸey de olabilir. Düşünmüyor deÄŸiliz ama “Åžu tarihte mi evlenelim!” gibi bir ÅŸeyimiz henüz yok.

Kasım’da deÄŸil yani…

-Yok, planlanmış bir durum yok. Belki Ekim’de evleniriz, belki yarın. Her an, her ÅŸey olabilir. Hayat da zaten böyle bir ÅŸey deÄŸil mi?

Kadınların beğendiği bir adam olunca, birlikte olduğun kadını çok da gözlerine batırmamak mı lazım?

-Yok canım. Sinem’le fotoÄŸrafımı Instagram’a koyuyorum, gizlediÄŸim sakladığım bir ÅŸey yok.

Nasıl tanıştınız?

-AyÅŸe Barım’ın ofisinde. Çok doÄŸaldı, çok güzel gülüyordu. Ve samimiydi. Zaten öyle kadınları severim. Uzun bir süre sadece arkadaÅŸtık. Sonra ben Amerika’ya hem tatile hem de eÄŸitime gittim. Telefonda konuÅŸuyorduk ama adını koyduÄŸumuz bir ÅŸey yoktu. Döndükten sonra baÅŸladı iliÅŸkimiz. Çok âşığım Sinem’e…

Ne güzel böyle söyleyebilmen! Hadi mutluluk karenizi anlat…

-Ormanda el ele yürümek. Onu alıp  ormanın içine götürüyorum. ATV’ye biniyoruz, off-road yapıyoruz. Sinem de sporu seven bir insan olarak yürüyüş, koÅŸu her ÅŸeye uyum saÄŸlıyor.

Ne kadar oldu iliÅŸkiniz?

-Amerika’yı sayarsan, 8-9 ay oldu. Bizi engelleyen, saklandığımız gizlendiÄŸimiz bir durum yok.

Fotoğraflarınızın çekilmesi falan canını sıkmıyor mu?

-Yooo. İlla Bebek-BoÄŸaz hattı takıntın yoksa kim nereden çekecek, çekse de ne olur ki. Biz farklı yerlere gitmeyi seviyoruz, İzmit’in MaÅŸukiye’si var, Kaz DaÄŸları var. Fethiye Ölüdeniz yaptık, kendimize küçük oteller buluyoruz.

Eski sevgililer huzursuz ediyor mu seni? Arda’yla birlikteydi uzun süre…

-Herkesin geçmişte yaşadığı şeylere saygı duymak lazım. Sinem de saygı duyulacak bir insan. Kıskancım tabii

Kıskanç bir adam mısın?

-Kıskanırım tabii. Annemi de, arkadaşlarımı da, sevgilimi de kıskanırım. Kıskançlık insanın doğasında var. Herhangi biriyle yılışıklık gibi bir durum olursa, adamın tavrı hoşuma gitmezse, söylerim, izin vermem.

Nasıl izin vermezsin, ne dersin?

-“O insanla görüşmeni istemiyorum!” derim. “Çünkü benim gördüğüm ama senin göremediÄŸin birtakım ÅŸeyler var. Ama benim göremediÄŸim ÅŸeylerle ilgili de sen beni uyar.” Zaten iliÅŸki böyle bir ÅŸey. Seni bir anda iki insan yapıyor, dört gözün olmaya baÅŸlıyor, sevgilin adına da düşünüyorsun.

İnsanlar seni nasıl tanısın istersin?

-Kendim gibi.

10 yıl sonra kendini nerede hayal ediyorsun?

-Hiçbir fikrim yok!

İlk aşk?

-AÄŸaç altında ilk öpüştüğüm kızdı. İzmit’te bir banka oturmuÅŸtuk. İlk defa elini tutmuÅŸtum. Elimin neden terlediÄŸini, kalbimin neden küt küt attığını o zaman anladım. AÅŸk böyle bir ÅŸeydi. Orta birdeydim. Sonra sevgilim oldu. 5-6 sene sürdü.

İsmi neydi?

-Ay söylemem, kocası var, adam sinirlenir filan. Boşver, geçmişte kalmış güzel bir anı, kimseye huzursuzluk vermeyelim.

İlk seks?

-Böyle şeyleri anlatabilme yeteneğim yok! İsteğim de yok. Sevdiğim kızlaydı. Sadece bunu bil yeter.

Hiç aşk acısı çektin mi?

-Ben ne bir kadın tarafından terk edildim ne de ettim. Hep, birlikte karar verdik. Ama evet, ayrılık acısı yaşadım. Yaşamamış olan var mıdır? Evin şımarık küçük oğluyum

Hangi durumda çekilmezsin?

-Ben evin küçük oğluyum. Biraz haşarı ve şımarığım. Küçük oğlan çocuğu gibi davrandığım zamanlar oluyor, o zaman muhtemelen çekilmezimdir.

Yemek yapar mısın?

-Aaa hem nasıl! Gerçekten iyi yemek yaparım. Sekiz yıldır yalnız yaşıyorum, öğrendim. Babam da güzel yemek yapardı.

Çirkef kadınlara tahammül edemem

Senin için en tahammül edilmez kadın tipi?

-Çirkef kadın. Yalan konuşan, saygısız kadın.

Nasıl kadınları beğenirsin?

-Doğal kadınları. Dürüst ve doğal.

İliÅŸkilerinin süresi…

-Hep uzun sürer. Beş sene, dört sene.

‘Reaksiyon’ için Bordo  Berelilerden sıkı bir eÄŸitim aldım

Reaksiyon’daki rolün için nasıl hazırladın?

-Valla, sıkı hazırlandım. Genelkurmay’a gittim, eÄŸitimler gördüm. Bordo Berelilerin üç ayda aldığı eÄŸitimi bana 4-5 günde verdiler. MuhteÅŸemdi.

Onlar, senin fiziÄŸini ve kondisyonunu görünce “Tamamdır” dediler mi?

-Aslında bana sadece Bordo Bereliler hakkında bilgi ve silah eÄŸitimi vereceklerdi. “Artistin biri geliyor, İbrahim Çelikkol, Ulubatlı’yı oynayan çocuk!” gibilerinden bir önyargı vardı. Gidip onlarla iki saat geçirdikten sonra sevdiler galiba beni. Kendilerinden bildiler.

O 4-5 günde neler yaptınız?

-Ooo hangi birini anlatayım? Skorsky’den atladık, uçaktan iple aÅŸağı indik. Zaten hepsini ‘Reaksiyon’un ilk bölümünde göreceksiniz. Bir sürü eÄŸitim verdiler: NiÅŸancılık teknikleri, daÄŸcılık teknikleri, rüzgâr tüneli, serbest paraşütçülük eÄŸitimi, tahta perde iniÅŸi, bina içi özel operasyon, tabancayla özel atış teknikleri, gece helikopterle düşman gerisine sızma, helikopterden hızlı iniÅŸ, düşman ateÅŸi altında ilerleme, yakın dövüş, su ve botla ilerleme. Hepsini de en iyi ÅŸekilde yapmaya çalıştım. Sonra da cesaret madalyası verdiler.

SüpermiÅŸ! En etkilendiÄŸi an…

-Gece Skorsky’ye bindik. 50 kilo teçhizat var üzerimde. Bombalarım falan var, hepsi gerçek. KurÅŸunları silahın aÄŸzına verdim, sonra “İn” dediler. Gece görüşüyle ormanın içine helikopter indiriyor. Sen de komutana bir ÅŸey soramıyorsun. İnerken de pervane hızlı olduÄŸu için dikkatli inmen gerekiyor. İndikten sonra “Sız!” dediler bana…

O ne demek?

-“Ormanın içine sız!” Yine “Niye?” demedim. “Sız” diyorsa, sızılacak! Sonra gitti helikopter. Kaldım ormanın içinde tek başıma. Domuz olabilir, ayı olabilir. Ama silahım var. Biraz sonra telsizden adımın anons edildiÄŸini duydum. “Buyurun komutanım!” dedim. “İbrahim burası dışında Skorsky’nin inebileceÄŸi düzgün bir alan bulacaksın. Yeri iÅŸaret edeceksin, sonra gelip seni tekrar oradan alacağız!” dedi. “Emredersiniz komutanım” dedim. Kapattım. Bu yer nerededir, nedir bilmiyorum. Ama 1.5 saat sonra kendime öyle bir yer buldum. Çalıların arasından geçiyorum, zifiri karanlık, hareket eden ne olsa vuracağım. Alanı belirledim Skorsky geldi. Sonra birliÄŸe geri döndük.

BaÅŸka?

-Rambo’nun taramalı tüfeÄŸi vardır ya, iki tane ondan var. Gerçek kurÅŸun atıyorlar. Seninse kurÅŸunların altından sürünmen gerekiyor. Kafanı kaldırırsan ölürsün. Bunları hep imza vererek yaptım. “Yapmak ister misin?” diye soruyorlar çünkü.

Niye yapar insan böyle bir şeyi?

-E çok heyecan verici. Gerizekâlı değilsen ve dediklerini yaparsan, vurulmuyorsun.

Ayrılmak istememişsin oradan, öyle mi?

-Evet, istemedim. Çok sevdim. O kadar gerçeklerdi ki. Orada, herkesin hayatı birbirine bağlı. Birisi vurulduğunda onu satmak yok. Kardeşliği öğrendim. Onlar için silah arkadaşları ailelerinden  daha önemli.

İstanbul hayatında en uyum sağlayamadığın şey?

-İstanbul’da hem çok yalan hem çok para var. Para tabii ki hayatın gerekliliÄŸi. Ama para için gönül kıran insanlar var.

Kişiliğini hangi sıfatlarla tanımlarsın?

-Tanımlayamam! Ben sürekli çalışıyorum. Daha duyarlı bir insan olmaya çalışıyorum. Daha iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Daha iyi bir oyuncu olmaya çalışıyorum. O yüzden tanımlayamam, bitmiş, tamamlanmış bir şey yok.

IBRAHIM-CELIKKOL-1Kangalları insanlara tercih ettiğin oluyor mu?

-Her zaman Kangalları insanlara tercih ederim! Çok özeller. Çünkü gerçekler. İki tane var, dokuz tane de yavrum. Bir de Sivas Merakum’da, bir abimle 150 köpeÄŸe bakıyoruz. Gider, orada kalırım. Kamp kuralım, çadır alalım yok. Ne gerekiyorsa doÄŸada var, orada sana uygun bir kuytu buluyorsun, giriyorsun, maÄŸara filan. Çok severim.

Gece hayatı açmıyor mu seni?

-Artık açmıyor.

Evde barın da var zaten…

-Öyle bir şeyimiz var evet! Sabahları kahvaltı yaptığımız yer. İcabında akşamüzeri bara çeviriyoruz.

 

Yorum Bırak

20 + 16 =