HIV toplumun her kesimini ilgilendiriyor

Bugün sıra, sivil toplum örgütlerinin gözünden HIV’li yaşamı dinlemeye geldiii. Pozitif-iz Derneği’nden Çiğdem Şimşek’le birlikteyizzz. Anlattıklarının bi kısmı, insanın kanını donduruyor. Tam bir sivil toplumcu Çiğdem. Konusunu çok iyi biliyor. Kendisini bu yola gerçekten adamış. 

Ortaya konulan tüm negatif şartlara rağmen geleceğe dair umudu var. ‘Ama önce toplumun bilinçlenmesi gerekli’ diyor. Çünkü HIV’in sağlıkla alakalı bölümü hemen hemen çözülmüş durumda. Düzenli ilaç tedavisi alan HIV’liler tamamen rahat şekilde yaşıyor ve virüsün yayılımını durduruyorlar. Hatta çocuk sahibi bile olabiliyorlar. Yani durum bu kadar umut vericiyken; toplumsal damgalamalar, engellemeler ve dışlanma, HIV’li bireylerin esas sorunu haline gelmiş vaziyette. Bu yüzden Gilead’ın desteğiyle hayata geçirilen Birlikte HIV’den Güçlüyüz kampanyasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bir olguyu ne kadar konuşur ve içselleştirirsek o kadar yanlış anlaşılmaların önüne geçeriz ve olayların gerçek boyutunu ortaya çıkarırız. Ve mıutlaka gençlere cinsel eğitim verilmeli. Söz Çiğdem’de…

10 GENÇTEN 9’U HIV’İN NE OLDUĞUNU BİLMİYOR

Siz her fırsatta, “Bu, sadece eşcinsel erkekleri ilgilendiren bir hastalık değil. Kadınları, çocukları ve gençleri de etkiliyor” diyorsunuz…
-Evet, öyle diyorum. Çünkü ne yazık ki, ülkemizde hala, HIV en çok seks işçilerinde veya LGBTİ+’larda görülür diye saçma bir inanış var. Oysa, gerçek öyle değil! HIV her yaştan, ırktan, etnik kökenden, cinsel kimlik ve yönelimden insanı etkiliyor. Dünya verilerine baktığımızda, 38 milyon HIV ile enfekte bireyin, yüzde 48’ini kadın ve yüzde 7.5’ini ise çocukların oluşturduğunu görüyoruz.

Ama insanlar bu acı gerçeği bilmiyor…
-Ne yazık öyle! Bu yıl Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı HIV istatistiklerine göre, 0-18 yaş aralığındaki yeni tanıların sayısı 564 kişi. Bunların çoğunluğu da 16-18 yaş arasındaki erkek çocuklar. Ayrıca dünya çapında, 15 –24 yaş grubundaki genç kadınlarda, HIV enfeksiyonu oranları genç erkeklerin 2 katı yükseklikte. Ama gelin görün ki, yapılan bir araştırmada Türkiye’deki 10 gençten 9’unun HIV’in ne demek olduğunu bile bilmediği görülüyor! Türkçesi: İster evli ister bekar olun, ‘Aman benim eşim/partnerim beni asla aldatmaz!’ diye düşünmeyin. Korunmasız cinsel ilişki yaşıyorsanız kendinizi risk altında görmelisiniz!

HIV’Lİ BİREYİN TÜKÜRÜĞÜNDEN BİLE KORKUYORLAR!

Siz müthiş bir şey yapıyorsunuz! Sürekli üniversitelere gidiyorsunuz. Bilgilendirmek için özellikle gençleri seçmenizin özel bir sebebi var mı?
-Ben değişimin gençlerle mümkün olacağına inanıyorum. Ama HIV hakkında çok fazla bilgi kirliliği var. Bu yıl tıp, diş hekimliği ve hemşirelik fakültelerinde okuyan 553 öğrenciyle yaptığımız bilgi ve tutum anketlerinin sonuçlarında katılımcıların yüzde 51.7’sinin HIV’in tükürük ile bulaşacağını düşündüğünü gördük. Oysa tükürük ile asla bulaşmıyor! Hatta bir arkadaşımızın yaşadığı komik bir tükürük hikayesi var.

Anlatır mısınız?
-Borçları nedeniyle evine haciz geliyor. Memurlara, “Tamam, bugün ödeyeceğim söz!” diyor, gerçekten de ödeyecek. Ama bir türlü ikna edemiyor. Sonunda bizimki dayanamıyor, gidip içeriden raporlarını getiriyor, “Bakın, ben HIV pozitifim. Güzellikle anlatmaya çalıştım başaramadım. Valla, gitmezseniz hepinize tükürürüm!’ diyor. Memurlar korkarak kaçıyor, bir daha da gelmiyor. Evet, yaptığı hoş bir şey değil ama mecbur kalıyor böyle söylemeye. Zaten o gün, sözünü tutup borcunu ödüyor.

ALKOLLE, VİRÜSÜN YOK OLACAĞINI SANANLAR VAR

Gençlerle ilgili araştırmada ortaya çıkan başka neler var?
-HIV enfeksiyonu, cinsel sağlık/üreme sağlığı, toplumsal cinsiyet ve hasta hakları konularında kesinlikle yeteri kadar bilgi sahibi değiller. HIV ile yaşayan bireylere karşı ön yargıları da var. Tam da bu nedenlerle, her yaşa uygun olarak, tüm eğitim kurumlarında bu konuların müfredatlarda olması gerektiğini savunuyoruz. Amacımız korunma yöntemlerini anlatmak, istemediği bir ilişkiye ‘hayır’ diyebileceğini öğretmek ve edindiği bu bilgileri uygulaması için davranış değişikliği geliştirmesini sağlamak. Gençler bazen korunmamak için bahaneler üretiyor ve ‘’Yaa ne kondomu! Gaz maskesiyle çiçek mi koklanırmış!” türünden şeyler düşünebiliyor. Veya ‘’İlişkiden sonra bir bira içiyorum, alkol virüsü yok ediyor!’’ şeklinde yanlış inanışlara sahip olabiliyorlar. Amacımız, gençlerin, alacakları bu cinsel sağlık/üreme sağlığı eğitimleriyle, cinsel ilişkiyi, kendilerini hazır hissettiklerinde ve ‘doğru’ korunma yöntemlerini uygulayarak yaşamaları.

Sizin dernek üyeleri arasında HIV ile yaşayan bireyler var mı?
-Elbette! Olmazsa olmazımız, hatta var olma sebebimiz bu. Pozitif-iz’in kurucuları 15 yıla yakın süredir bu alanda çalışmalar yürütmüş ve kendisine bunu misyon edinmiş kişiler. Derneğin yönetim kurulu ve üyelerinde “HIV ile yaşayan bireylerin çoğunlukta olması” ilkemiz var. Üyelerimiz arasında doktorlar ve akademisyenler de dahil olmak üzere çok çeşitli meslek gruplarından kişiler bulunuyor.

HIV tanısı alan bir grup arkadaşımız, edindiği bilgi ve yaşam pratiklerini, yeni tanı alan kişilerle paylaşıyor. Biz onlara, “akran liderleri” diyoruz. Yeni HIV tanısı alan kişiler karşılarında, belli bir süredir HIV’le yaşayan, sağlıklı, çalışan, ailesi veya ilişkisi olan, herkes gibi hayatına devam eden bir akranını gördüğünde, direkt, ‘’Ben de onun gibi sağlıklı ve ‘normal’ yaşayabileceğim!’’ diye düşünüyor. Kendini daha güvende hissediyor. Hani derler ya, minareden düşenin halinden ancak başka düşen biri anlar diye, o hesap! Gerçekten çok iyi sonuçlar alıyoruz.

HIV ile yaşayan birey ameliyat edilecek diyelim ama testlerinde HIV çıktığı için hastane ameliyat etmeyi reddetti… Size başvurdu, n’apıyorsunuz?
-Her vakayı, kendi içinde değerlendirmek gerekiyor. Hiç müdahale yapılmadan ret edildiğinde izlenecek yollar farklı, narkozluyken masadan kaldırıldığında veya 9 saat acilde bekletip müdahale edilmediğinde farklı.

HIV’Lİ BİREYLERİN HASTA HAKLARINI MÜFREDATA SOKTUK


Diş hekimine giden HIV pozitif arkadaşımız, muayene için en sona bırakılıyor. Ve kağıdına kocaman ‘AIDS’ yazılıyor. Kendisine, kullanılacak cerrahi setleri dışarıdan parasıyla alıp getirmesi söyleniyor. Biz de ona, statüsünü ifşa ederek hiçbir yere durumunu yazamayacaklarını söyledik. HIV pozitif olduğunu söylemenin hiçbir hukuki zorunluluğu olmadığını da ekledik. Ayrıca, standart sterilizasyon önlemlerini almanın yeterli olacağını, HIV’den dolayı ekstra ücret talep etmenin hak ihlali olduğunu da belirttik… Dekanlığa ve hasta hakları birimine şikâyet etmesini söyledik. Şikâyet üzerine, kötü muamele eden hekim, yönetim tarafından uyarı aldı. Daha sonra bu fakültede ‘HIV ve hasta hakları’ konularında eğitimler düzenlenerek müfredata eklendi.

HIV POZİTİF OLDUĞUNU ÖĞRENİNCE AMELİYATTAN VAZGEÇTİ! DANIŞANIMIZ DA HEKİME DAVA AÇTI!

KBB hekimi, danışanımıza “Acil deviasyon ameliyatı olman lazım!” diyor. Danışanımız, operasyon günü, tanısını -kanunen söyleme zorunluluğu olmamasına rağmen- hekimle paylaşıyor. Hekim, odadan çıkıp yarım saat sonra döndüğünde, ‘Senin ameliyat o kadar da acil değil. Nasılsa ağzından nefes alıp veriyorsun!’ diyor ve reddediyor. Bunu yaşayan arkadaşımız hekime ve kuruma dava açtı.

İFŞA OLMAMAK İÇİN DAVA AÇMAYAN HASTALAR DA VAR

Bir üniversite hastanesinde 12 yaşındaki bir çocuğa, acil ameliyat sırasında babasından kan alınıp veriliyor. Baba durumundan haberdar olmadığı için, çocuk kan yoluyla enfekte oluyor. HIV pozitif olduğu için çocuğu yoğun bakım ünitesine kabul etmediler ve çocuk müdahale edilmediği için öldü! Aile, küçük bir kasabada yaşıyordu. Dava sürecine girselerdi, tüm aile ifşa olacaktı. Kuvvetle muhtemel işlerini kaybedecek ve büyük bir sosyal damgalama yaşayacaklardı. Başka küçük bir çocukları olduğu için cesaret edemediler.

EN BÜYÜK ÖZENİ MEDYA GÖSTERMELİ

Sizin HIV pozitiflerin ifşası konusunda da bazı açıklamalarınız var. Bu tip haberlerin insanların HIV testi yaptırmalarına engel olduğunu söylüyorsunuz. Ne tür haberler bu bahsettikleriniz…
-Medya, maalesef insanların HIV’e dair ön yargılarını çok tetikleyebiliyor. Bu yüzden haber dili ve medya etiği konusunda gazetecilere çok büyük bir pay düşüyor. En başta HIV ile yaşayan bireylerden bahsederken kullanılan ‘HIV’li’ kalıbı çok damgalayıcı. Bunun için doğru terminolojiyi öğrenmek gerekiyor. Haberlerin bazıları bilimsel gerçeklerden yoksun olabiliyor. HIV’in bulaş yollarına dair yanlış bilgilendirme içerebiliyor. Ya da HIV ile yaşayan bireyin, yaşadığı bir hak ihlali haberleştirilirken, HIV ile yaşayan kişi “fail”miş gibi gösterilebiliyor. Örneğin HIV ile yaşadığı için işten atılan birinin haberi “AIDS’li olduğu öğrenildi, işten atıldı” gibi haberleştirilebiliyor. Bu hallerde maalesef ayrımcılık ve damgalama kınanmıyor, HIV ile yaşayan kişinin mağduriyeti katlanmış oluyor. O yüzden HIV’e dair güncel terminolojiyi bilmek ve bilimsel gelişmeleri takip etmek sağlık haberciliğinde çok büyük önem taşıyor. ‘AIDS’li hayat kadını’’, ‘AIDS’li doktor’, ‘HIV’li hasta’ vs gibi haber başlıkları doğrudan damgalayıcı ve bu söylemlerin toplumda dile getirilmesinden ötürü insanlar ‘’Ya benim testim de pozitif gelirse! Deşifre olurum, ailemi, işimi kaybederim!’’ korkusuyla test olmaktan çekiniyor.

DAHA DOĞARKEN DAMGALIYORUZ!

Gebe bir kadın tam doğum öncesi yapılan testte, HIV pozitif olduğunu öğreniyor. Başvurduğu tüm kurumlar, ‘’Bizim yeterli ekipmanımız yok’’ diyerek doğum için kabul etmiyor. Biz bir enfeksiyon hastalıkları hekiminden süreci takip etmesini rica ettik. Hem de annenin, doğumunu yapması için bir hastaneye yatışını sağladık. Bebek, sağlıkla dünyaya geldi. Ancak doğar doğmaz bebeğin küvözine kocaman, ‘Dikkat HIV pozitif!’ yazısı asılmıştı. Çok korkunç değil mi? Daha doğarken damgalıyoruz! Biz o kağıdı çıkartıp, ‘’Her hastanızı bir enfeksiyonu varmış gibi kabul edip, standart önlemleri almanız gerekir’’ dedik. Oradaki sağlık ekibiyle birebir konuşarak, sorunu giderdik.

HIV tanısı alan danışanımıza, enfeksiyon hekimi, evli olup olmadığını soruyor. Danışanımızın eşcinsel olduğunu öğrendiğinde, “Bu hayatı yaşamasaydın başına bunlar gelmezdi!” diyor. HIV ile yaşayanlar çoklu ayrımcılıklara da maruz kalıyorlar.

PSİKİYATR BİLE AYRIMCILIK YAPARSA


Bir arkadaşımıza acilde 9 saat müdahale edilmedi. Hiçbir sağlık çalışanı üstlenmek istemedi.

Özel bir hastanede KBB hekimi olarak çalışan HIV pozitif danışanımız, hastane politikası gereği tüm sağlık personelinin senede bir kere sağlık taramasından geçirildiğini öğreniyor. Kan vermesi için hastane yönetimi tarafından ciddi bir baskıya maruz kalıyor. Kan vermesi neticesinde durumunun öğrenileceğini ve hukuken ne yapabileceğine ilişkin bizden bilgi aldı.

Yine başka bir arkadaşımız HIV tanısı nedeniyle psikolojik destek almak için gittiği psikiyatrist tarafından, HIV statüsü sebebiyle kötü muamele ve ayrımcılığa maruz bırakıldı.

Beni en etkileyen olaylardan biri de 13 yaşındaki bir kız çocuğunun tanı almasıydı. Bu kız hiçbir operasyon geçirmemişti. Yani kan nakli yapılmamıştı. Anneden bir geçiş söz konusu değildi. Dahası kız bakireydi. “Şimdi bu kız nereden enfekte oldu ki?” diye bir düşünüyor insan. Bu kız, amcası tarafından anal ilişkiyle tecavüze uğramıştı.

Yine başka bir kız çocuğu yetiştirme yurdunda kalıyordu. 1 hafta kadar bir süre kaçmış. Döndüğünde hem HIV pozitifti hem de gebe.

En üzüldüğüm olaylardan biri de, yaşlı bir amcanın camide uğradığı tecavüz sonrası enfekte olmasıydı. Bu verdiğim örneklerden anlaşılacağı üzere, her zaman, herkes, kendi rızasıyla cinsel ilişki yaşamıyor. Bu insanlar yaşadıkları bu travmanın üstüne bir de HIV tanısı alma şokunu yaşıyor.

“HIV’Lİ BİREY, RİSKLİ BİREYDİR!” ALGISINI KIRMAK GEREK

Verdiğiniz yasal mücadelelerin sonuçlarını alabiliyor musunuz?
-Deşifre olma kaygısı yaşamadan dava açan arkadaşlarımız oluyor. Hatta biri, iş yerinden HIV nedeniyle kovulduğunda açtığı davayı kazandı. Ama davalar açık görüldüğü için cesaret eden ne yazık ki çok olmuyor. İstanbul’un en iyi, üst seviye hastanelerinden birinde çalışan bir cerrah, HIV tanısı aldı. Apar topar işten çıkarıldı. Oysa ki HIV mesleğini yapmasına engel bir durum değil. Genelde HIV ile yaşayan bireyler hep riskli insanlarmış gibi bir algı var. Tedaviye erişebildikleri sürece sorun yok.

RÖPORTAJI OKUYANLAR DESTEK VERSİN YETER

HIV’den güçlü olduğumuza inanıyor musunuz?
-Hem evet hem hayır. HIV’den ancak hep birlikte hareket edersek, illa belli bir grupta görülür diye ayrıştırmazsak ve tüm paydaşları dahil edersek daha güçlü olabiliriz. Ama güçlenmek için daha yolumuz var. Dilerim bu röportajı okuyan herkes bize omuz verir ve gücümüze güç katar.

FORMÜL: HIV OLDUĞUNU ÖĞRENEN BİREYE ESKİSİ GİBİ DAVRANMAK

HIV ile yaşayan bir bireyin ailesine mesaj vermenizi istesem ne dersiniz?
HIV ile yaşayan bu kişi sizin ister çocuğunuz, ister anne-babanız, eşiniz/partneriniz veya iş arkadaşınız olsun; ona eskiden nasıl davranıyorsanız yine aynı şekilde davranmaya devam edin. Tanı aldığı süreçte lütfen yargılamayın ve ona destek olun. Danışanlarımız o süreçte kendilerini hep şöyle tanımlıyor; ‘’kendimi çok yalnız ve çaresiz hissediyorum’’. HIV tanısı almak onlar için çok büyük bir şok. Onları uzaklaştırarak daha fazla yalnızlaştırmayın. Hayata katılmaları için kolaylaştırıcı olun.

Yorum Bırak