Hikâyemin başörtüsüyle örtülmemesi gerekir!

 O bir tekstil işçisi. Aynı zamanda bir eş ve anne. Zor şartlarda çalışmış hep. Bodrum katlarında, rutubetli ortamlarda… Kazandığı paranın bir kısmı taşerona gitmiş, sigortasız çalıştırılmış. Kadın işçi olmanın zorluklarını çok iyi biliyor ve anlatabiliyor.Fatma Akın, Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) Güngören belediye başkan adayı. 1977 doğumlu. Dört yıl önce partiye üye olmuş. Kendini geliştirmiş biri. Pratik, hızlı, tatlı, sezgileri kuvvetli ve zeki. Ortaokul mezunu ama şu anda liseyi dışarıdan bitiriyor. Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyor, çözümün de komünizmde olduğunu düşünüyor. AK Partili kocasını TKP’li yapmış, ona Cumhuriyet’ten bu yana önemli tarihi dönüm noktalarını gösteren bütün videoları izletmiş. “YouTube’dan indirdim, hepsi var!” diyor. “Büyük resmi görünce o da ikna oldu!” diye ekliyor. Seçimde şansı var mı yok mu bilmiyorum ama evet, dibine kadar gerçek biri o. Şans diliyorum. Varlığı ve farklılığı çokseslilik adına sevindirici bir gelişme bence. Onun gibi cesur kadınların artmasını diliyorum.

Birdenbire gündeme düştün. Türkiye Komünist Partisi Güngören belediye başkan adayısın. İnsanlar seni tanımadan, başındaki türbana takılıyor. Ve “Başörtülü komünist olur mu?” diyor. Ben de bu soruyu sana sormak istiyorum: Başörtülü komünist olur mu?
– Bal gibi olur, kanıtı benim işte! Bizim mücadelemiz sınıfsız bir toplum. Başörtümün bununla ne alakası var? Sonuçta emek kavgası veriyoruz.

“Din toplumun afyonudur” diyenlere verecek cevabın nedir peki?
– Karl Marx güzel bir noktaya değinmiş, “Din toplumun afyonudur” derken yüzde 100 haklı, sanki bugünleri görmüş. Dini kullanarak insanları ne hale getirdiklerine hepimiz tanığız. Oy toplamak için cennet tapusu dağıtanlar bile var! Karl Marx’ın sözünü ettiği tam da bu. Ama tüm bunların benim durumumla alakası yok, ben dini kullanmıyorum ki. Dini kullanarak birilerine bir şeyler yaptırmaya çalışmıyorum ki. Bu benim kişisel hayatım. Kendi inancım, içimde yaşadığım şey. Kimseyi istismar etmiyorum, kimseye bir şey vaat etmiyorum. Ne giydiğim, kafama ne taktığım kimi ne ilgilendirir? Benim hikâyemin başörtüsüyle örtülmemesi gerekir!

Örtüme yüklenerek bir kadına haksızlık ediyorlar

“Başımdaki örtü, bir işçi olarak hakkımı aramama engel olamaz!” mı diyorsun?
– Elbette. Bana ve kafamdaki 50 santimlik örtüye yüklenerek yine bir kadına haksızlık yapıyorlar. Yine şekilcilik yapıyorlar. Hem de akıllarınca partimi yıpratmaya çalışıyorlar. Oysa tekstil işçisi bir kadının aday olmasına sevinmeleri gerekir. Örtünün öne çıkarılmasına bu yüzden kızıyorum. Kızmak ne kelime, öfkeleniyorum, kuduruyorum.

TKP reddediyor ama senin aday yapılmanın örtünle ilgili olduğunu düşünenler var. İlgi çeksin diye…
– Bu tür yorumları ciddiye bile almıyorum, kötü niyete ve cehalete veriyorum. Yine de TKP olarak bizim kapımız herkese açık.
BAŞINDAKİNDEN UTAN DİYEN DE OLUYOR, ÖNCE BAŞINI AÇ DİYEN DE

Sokaklarda çalışma yaparken ne tür tepkilerle karşılaşıyorsun?

– “Kızım bu işleri bırak” diyen de var, “Helal olsun!” diyen de… “Başındakinden utan” diyen de oluyor, “Önce başını aç” diyen de…

Peki n’apıyorsun? Gülüp geçiyor musun? Cevap yetiştiriyor musun?
– Fevri çıkışlarım olmuyor. Sadece Fatma değilim orada, bir partiyi temsil ediyorum. Hakaret eden oluyor, “Senin için de mücadele ediyorum, sen rahat yaşa diye!” diyorum. Sakince kendimi, mücadelemizi anlatıyorum. Bazen dönüp gidiyorlar. Bazen de dinleyip hak veriyor, iyi niyetimi anlayıp özür diliyorlar.

EŞİT BİR YAŞAM, EŞİT HAKLAR, SINIRSIZ TOPLUM

Senin komünist olma sebebin ne?
– Ben kalbimle komünizmden ve sosyalizmden başka bir çıkar yol göremiyorum. Eşit bir yaşam istiyorsak eğer, eşit haklar istiyorsak, sınırsız bir toplum istiyorsak bunun tek bir çıkış yolu var, ben de o yolu seçtim.

”Hâlâ komünistler var mı?” diyenlere cevabın ne?
– Valla, sağım solum her yerim komünist benim!

SADECE TÜRKİYE’DE DEĞİL, DÜNYANIN HER YERİNDE İŞÇİ KADIN OLMAK ZOR!

Nasıl başladı peki bu macera? Bize politikaya atılmaya hazırlanan Fatma’nın geçmişini anlatır mısın?
– 42 yaşındayım. Giresunluyum. İşçiyim. Yedi yıldır makineciyim. Dikimdeyim yani.

Ne dikiyorsun genelde?
– İç çamaşırı. Sutyen, mayo…

Nasıl bir aileye doğdun?
– Babam polis emeklisi, annem ev kadını. Dört kız kardeşiz, ben iki numarayım. ‘Şurada yaşadım, doğdum, büyüdüm’ diyebileceğim bir yer yok, çünkü çeşitli şehirlerde yaşadık. Samsun, Sivas, Balıkesir, Batman, Isparta, Eskişehir, Ordu, İstanbul… Birbirine bağlı, güzel bir aileyiz. Babam CHP’li. Sol görüşlü bir aile.

İstanbul’a ne zaman geldin?
– Çocukluğumun bir bölümü İstanbul’da geçti. Ama son sekiz yıldır tamamen burada yaşıyorum. Ortaokul mezunuyum, dışarıdan bitirmeye çalışıyorum. Üç yıldır sınavlarla cebelleşiyorum.

Cumhuriyet nöbetine giderken TKP’li oldum



Okulu niye bıraktın?
– Gençlik işte, aklım bir karış havadaydı. Yoksa babam bizi okutmak için gerçekten uğraştı. Şimdi kafamı vura vura dışarıdan bitireceğim. Oğlum Allah’tan çok güzel okuyor.

Eşin?
– O da markette çalışıyor. Reyon görevlisi olarak.

Ne zaman TKP’li oldun?
– Dört yıl önce. Eşimle birlikte Cumhuriyet nöbetine giderken, ‘Boyun Eğme’ gazetesi almıştık. İlgimizi çekti. Satır satır okuduk. Sonra iletişime geçtik arkadaşlarla. O şekilde partili oldum. Düşünüyorum da, bir işçinin gidebileceği tek bir yer var bu ülkede: Türkiye Komünist Partisi. Çok da mutluyum katıldığım için. Keşke daha önceden katılsaymışım. Kaybettiğim yıllara acıyorum gerçekten.

Türkiye’de işçi bir kadın olmanın zorluklarını nasıl anlatırsın?
– Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde işçi bir kadın olmak, işçi bir anne olmak zor. Yeri geliyor gece yarılarına kadar, sabah 3’lere kadar çalışıyorsun, mesaiye kalıyorsun. Sonra eve geliyorsun. Yemek yap, etrafı toparla, bulaşıkları yıka, çocuğu okula hazırla. Bir-iki saat uyuduktan sonra da tekrar işe git. Bu şekilde bir kısırdöngü içinde geçiyor işçi kadının hayatı. Erkek işçiler için durum biraz daha kolay. Eve geldikleri zaman yemekti, bulaşıktı, çamaşırdı, çocuklardı, bunlarla uğraşmayabiliyorlar. Her şeyden sorumluyuz biz! Zor yani… Çok zor!

TKP bu kısırdöngüyü kırmak için sana bir umut gibi mi geldi?
– Elbette! Eşim de bu arada artık TKP’li. Önceden değildi. AKP’liyken daha kolaycı bir yaklaşım içindeydi. Her şeyi benden bekliyordu. Her şeyi benim vazifem gibi algılıyordu. Bizim partimizde bilinçlendi. Şu anda her konuda yardımcı. Bütün rollerin sadece kadına yıkılmaması gerektiğini öğrendi.

Aday gösterilince ne hissettin?
– Çok sevindim. Ben zaten kendim istemiştim aday olmayı. Güngören’i çok iyi biliyorum. Çalışma koşullarının ne kadar zor olduğunu, patronların nasıl baskıcı bir sistemle çalıştırdığını bildiğim için aday olmak istedim. Ama ortak bir karardı. Hep beraber konuştuk, ben de “Evet, istiyorum!” dedim. Belgeler de uygun olunca aday olmama karar verildi.

ADİL BİR DÜNYA MÜMKÜN!

Kazanma şansın olduğunu düşünüyor musun yoksa en azından propaganda yapmış olurum diye mi düşünüyorsun?
– Kazanma ihtimalim vardır ya da yoktur, onu bilemem. Halkın takdiri ama sadece propaganda olsun diye de aday olunmaz!

Eşin AKP’liyken nasıl TKP’li oldu? Nasıl bir yol izledin?
– Ooooo çok meşakkatli bir süreçti. Ne kadar çok kavga ettik anlatamam. Ondan sonra dedim ki, “Ya ben niye kavga ediyorum? Onu eğiteyim.” Tabii bunu ona böyle söylemedim, çaktırmadan yapmaya başladım. Cumhuriyet’ten bu yana önemli tarihi dönüm noktalarını gösteren videoları izlettim.

O videoları nereden buldun?
– YouTube’dan. Her şey var! Darbeler, katliamlar, krizler… Valla eşim hiçbirini bilmiyormuş. İnsan tarihe bakınca büyük resmi daha iyi görüyor. O da gördü, doğru yolu seçti.

Sence daha adil bir dünya gerçekten mümkün mü?
– Ben inanıyorum. Bütün dünya sancılı bir dönemden geçiyor. Düzen partileriyle birtakım şeylerin değişeceğine inanmıyorum.

Yorum Bırak