Herkes için yılın en ilham veren haftası… Bizim için yılın en heyecanlı haftası!

BEN ÇOK İYİ BİR ÖĞRENCİYİM VE HEP ÖĞRENCİ KALMAK İSTİYORUM

Sence, senin alamet-i farikan ne?
-Ben çok iyi bir öğrenciyim ve hep öğrenci kalmak istiyorum. Hani vardır ya meraklı öğrenciler. İlle de sınıfı geçmek, yüksek not almak için değildir onların merakı. Ben kendimi hep kariyerimin başında, öğrenen bir insan olarak görüyorum. Her yaşta, her ortamda, her kişiden öğreneceğimiz çok şey olduğuna inanırım. Eğer böyle hissediyorsanız, sonuçtan değil de süreçten heyecanlanırsınız. Sürecin içindeki heyecandan iyisi yok. Süreci tutkuyla yaşar ve yönetirseniz sonuç zaten kendiliğinden geliyor.

MÜKEMMELİYETÇİYİM BUNUN VERDİĞİ TÜM HEYECANI VE ZORLUKLARI YAŞIYORUM

Heyecan var mı heyecan? Brand Week Istanbul geldi…
-Olmaz mı? Hem de nasıl! Herkes için, “Yılın En İlham Verici Haftası”, bizim için “Yılın En Heyecan Verici Haftası!” Şöyle düşün: Yüzlerce yerli, yabancı konuşmacıyla defalarca haberleşiyorsun, etkinliğin olduğu hafta neredeyse uyku uyuyacak vakit bulamıyorsun. Tek bir hedefe kilitleniyorsun: Hiçbir şey aksamasın. Her şey zamanında başlasın, zamanında bitsin! Ve mükemmel organizasyon ile, katılan binlerce insan ilham almış şekilde evlerine dönsün. Mükemmeliyetçi biriyim. Bunun verdiği tüm heyecanı ve zorlukları yaşıyorum. Sadece ben değil, ekibim de yaşıyor. Bizi, bu heyecan verici hafta içerisinde motive eden en önemli şey, insanların gözlerindeki mutluluk ve takdir ışıltısı.

Hangisini elinden alsak daha çok üzülürsün, MediaCat mi, Brand Week mi?
-Bu, bir anneye hangi çocuğundan vazgeçersin demek gibi. İkisini de öylesine çok seviyorum ki. Birbirinden ayrılamaz ikili onlar.

Brand Week Istanbul, bize ilham veren, yeni fikirlerin beynimizde uçuşmasını sağlayan ve her sene merakla beklenen bir etkinlik. Bu etkinliğin sistematiğini nasıl kurdunuz?
– Benim en büyük şansım, multidisipliner ve ağırlıklı kadınlardan oluşan bir ekiple çalışıyor olmam. Ekipteki herkes, meraklı kedi. Herkes bulabildiği en yeni fikirleri, dikkate değer sözü olanları bulup masaya getirmeye başlıyor. Düşünürler, yazarlar, teknoloji ustaları, iletişimciler, bilim insanları, sanatçılar, yaratıcılar… Nasıl bir mix oluşturursak bir önceki yıldan daha iyisini yaparız? Soru bu. Sonra tek tek temaslar başlıyor. Global çapta önemli insanların ajandalarında bir yıl sonrasına bile yer bulmak kolay olmayabiliyor. Böylesi durumlarda iki ya da üç yıl sonrasını fix etmeye çalışıyoruz. Eş zamanlı olarak bir sonraki yılın ana temasını tartışıyoruz. İstiyoruz ki o ana tema, topluma ve etkinliğimize geleceklere özetle bir şey söylesin. Brand Week Istanbul sadece konferanslardan oluşmuyor. İşin içinde yarışmalar, deneyim alanları, ödül törenleri, özel networking buluşmaları, konserler ve partiler var. Bir hafta boyunca, 500’den fazla kişinin çalıştığı çok sayıda etkinliğin planlamasını sürekli güncelliyoruz. Sonra da duyurulara başlıyoruz.

BRAND WEEK ISTANBUL HER ŞEYDEN ÖNCE İLHAM VADEDİYOR

Ne vadediyor Brand Week Istanbul insanlara?
-Her şeyden önce ilham. Bizim etkinliğimize gelenler, çalıştıkları disiplin ya da sektör ne olursa olsun buradan beslenmiş olarak çıksın isteriz. Yeni şeyler öğrensin, ufku genişlesin, cesaret alsın. Bu sene 9. yılı. Yaşadığımız dünyayı daha iyi anlamak, daha önce bakmadığımız şekilde bakabilmek, anlamlı ve işe yarar fikirler edinmek… Özellikle best practice’lerden öğrenmek. Tüm bunlar Brand Week Istanbul’un ilk günden beri temel vaatleri.

GEÇEN YILKİ ONLINE BRAND WEEK DOĞRUSUNU SÖYLEMEK GEREKİRSE NE BENİ KESTİ NE DE EKİBİMİ

Pandemi, en çok etkinlik dünyasını vurdu ama siz, geçen yıl da durmadınız. Nasıl geçti “Online Brand Week”? Aslı gibi olabildi mi? Seni kesti mi?
-Geçtiğimiz yıl tüm olumsuzluklara rağmen iyi bir Brand Week geçirdik. Pandemide, insanların en karamsar olduğu bir dönemde onlara umut olduk. Ama doğrusunu söylemek gerekirse ne beni kesti ne de ekibimi. İnsanız ve sosyalleşmek hepimiz için önemli bir ihtiyaç. Bu tür etkinliklerin insana iyi gelen tarafı birbirimizi görebilmek, etkileşimde bulunabilmek. Bu nedenle, geçtiğimiz yıl bile konferans kısımlarını değil ama ödül gecelerini hibrid yaptık. O bile insanlara çok iyi geldi.

BU YIL BAZI BÖLÜMLERİNİ HALKA AÇIYORUZ

Brand Week tarzı etkinliklerin bilet fiyatları çok pahalı olmasıyla ünlü. Siz, bu yıl bazı bölümleri halka açıyormuşsunuz. Nasıl olacak bu?
-Brand Week, benzersiz olmasına rağmen kendi kategorisindeki en uygun fiyatlı etkinlik. Ayrıca her sene, yeni yetenekler kazandırmak için özel bir çaba sergiliyor. Çok ciddi bir sübvansiyonla üniversite öğrencilerine, akademisyenlere ve sektördeki profesyonellere destek oluyor. İlk günden beri hayalimiz, Brand Week’in profesyonel özünü koruyarak, şehre yaymaktı. Bu sene ilk adımı atıyoruz. Müze Gazhane’de de halka açık büyük bir açılış programı, atölyeler ve konserle başlıyoruz. Yine bu sene ilk kez Brand Week’te bir World Stage (Dünya Sahnesi) açmaya karar verdik. Başka ülkelerden de etkinliğimizi online izleyebilecekler.

21. Yüzyılda İnsan Olmak teması nasıl doğdu?
-Bir Çin bedduası var ya hani, “Tuhaf zamanlarda yaşayasın!” diye. Bu dönem, özellikle Covid-19 hayatımızı derinden etkiledi. Hepimiz durduk ve yaşamı sorguladık. Bunun sonucunda, ortak bir reset yapma ihtiyacının farkına vardık sanırım. Bu süre içerisinde okuduklarımız, dünyanın önemli düşünürlerinin söyledikleri, bilimin ortaya koyduğu çıktılar ve pandemi koşullarının getirdiği hızlı teknolojik dönüşüm bizi bu temaya yaklaştırdı. Ama Refik Anadol’un bu yılın ilk aylarında, verilerden oluşturduğu renkli dijital sergi son noktayı koydu. Özetle, insan olmayı yeniden düşüneceğimiz bir program kurgulamak, bize anlamlı ve zamanın ruhuna uygun geldi. Bu tema birçok alt temayı da açacak tabii. İklim krizi üzerinden doğayla, dünyayla olan ilişkimiz; bu ara dönemde önümüzü aydınlatacak hikayelerin kodları, birey ya da vatandaş olarak yeni hallerimiz, neleri satın alıp neleri almaktan vazgeçeceğimiz…

ŞİMDİ ARTIK YENİ BİR EVREDEYİZ. ÇIKAN ONLARCA ORMAN YANGINI, DENİZLERİ YOK ETME NOKTASINA GELEN MÜSİLAJ, ANSIZIN OLUŞAN SEL FELAKETLERİ… TÜM BUNLAR, BU YENİ EVRENİN TEMEL GÖSTERGELERİ. İŞTE BİZ DE BUNLARI KONUŞMAK İSTİYORUZ

21. yüzyıla kadar kimsenin dinlemediği, iplemediği, ciddiye almadığı doğa ve doğa olayları, artık devlet başkanlarının bile gündemi haline geldi. Brand Week Istanbul’da bu sene iklim ve doğa konusunu nasıl işleyeceksiniz?
-Bilim insanları, onlarca yıldır başta siyasetçiler olmak üzere hepimizi uyardılar. 1,5-2 derecelik bir sıcaklık artışının gelmekte olduğunu ve bu artışın gerçekleşmesi halinde dünyada hayatın tehlikeye gireceğini, felaketlerin birbirini kovalayacağını, hatta geri dönülmez bir şekilde dünyanın tahrip olacağını belki de milyonlarca kez söylediler. Dinlemedik. Hatta, içimizden bu bilim insanlarıyla dalga geçen, onlara “Entel-dantel” diyenler çıktı. Daha fazla para, daha fazla tüketim, daha fazla lüks, daha fazla rant… Bu çılgın gidişat pandemi sayesinde tüm dünyada ciddi olarak sorgulandı. Belki de Covid’in bize en büyük faydası bu oldu. Şimdi artık yeni bir evredeyiz. Çıkan onlarca orman yangını, denizleri yok etme noktasına gelen müsilaj, ansızın oluşan sel felaketleri… Tüm bunlar, bu yeni evrenin temel göstergeleri. İşte biz de bunları konuşmak istiyoruz. En etkili, en yetkili kişilerden dinlemek istiyoruz. Programa baktığımızda bu konunun uzmanı ve duyarlı pek çok aktivist, sanatçının olduğunu göreceksiniz.

YENİ SİSTEM MUHTEMELEN YOLDA. SANIRIM BU TEKNOLOJİNİN ÇOK DAHA EGEMEN OLDUĞU BİR SİSTEM OLACAK. YARIN BAŞLAYACAK BRAND WEEK’TE BUNLARI DA DERİNLEMESİNE TARTIŞACAĞIZ

BİR TARAFTAN, MAKİNALARI İNSANLAŞTIRMAYA ÇALIŞAN, DİĞER YANDAN İNSANLARI MAKİNALAŞTIRAN BİR GİDİŞAT

21. Yüzyılda İnsan Olmak kavramında teknolojinin geldiği nokta ne olacak?
-Bir yandan insan organlarını bile üretebilen üç boyutlu yazıcılar, diğer yandan, tüm insanlığın satranç deneyimini, iki saatte makine öğrenmesiyle altüst eden yapay zeka… Bir taraftan makinaları insanlaştırmaya çalışan, diğer yandan insanları makinalaştıran bir gidişat. Bazı uzmanların çok heyecanla beklediği, bazılarının felaket senaryoları tarif ettiği bir belirsizlik… Son dönemin en dikkat çeken isimlerinden Prof. Harari diyor ki: “Tüm ekonomik ve siyasi sistemler çöktü. Ama insanlar yerine yenisini koyamadı!” Yeni sistem muhtemelen yolda. Ama sanırım bu teknolojinin çok daha egemen olduğu bir sistem olacak. Brand Week’te bunları da derinlemesine tartışacağız. Tabii şunu da unutmamalıyız. Teknoloji, tümüyle demokratik ve adil değil. Kim kullanıyorsa güç onda. Ve dua edelim ki hep iyi insanların elinde olsun.

Teknoloji, her şeyi insansız yapmaya doğru ilerlerken, insanlara hangi roller kalacak?
-Teknoloji ve yapay zeka, hayatın hangi alanında olursa olsun, bizim temsil ettiğimiz alanı domine edemeyecek. Çünkü yaratıcılık tümüyle insana özgü bir yetenek.

Sen, daha çok “yeni dünya”nın mı, “eski dünya”nın mı insanısın…
-Eski dünyadan geliyorum, eski dünyadan beslendim. Onun değerine her zaman saygı duydum. Ama yeni dünya, benim için çok heyecan verici. Çünkü biraz önce söylediğim gibi merak duygumu tatmin ediyor.

Artık parayı bastıran istediği her dergiye kapak olabiliyor. Kapaklar, ilan gibi satılıyor. Artık parayı bastıran orada, burada konuşma yapabiliyor. Yani “paran kadar, verdiğin reklam kadar konuş!” durumları var… Senin etkinliğinde durum ne?
-Bizim içeriğimizin doğal bir parçası olmadığı sürece, markalı içeriklere kolay kolay “evet” demiyoruz. Keza bizim etkinliğimizden üç ay önce ya da sonra başka bir etkinlikte konuşacak olan konuşmacıları da kabul etmiyoruz. Hep taze ve yeni içerik olsun istiyoruz ve tekrara düşmek istemiyoruz. Bu yıl kabul etmediğimiz markaları ve bütçeleri bir bilsen, bizi naiflikle suçlardın.

TOPRAĞA BASARKEN MAALESEF ANLAMLI DEĞİL, CELALLİ BASIYORUZ!

Bu yılki konuşmacılardan seni en çok heyecanlandıran kim var?
-Hepsi. Hiçbiri daha az heyecan verici değil ki.

Pervin Çoban bir yörük ve aktivist. Benim dikkatimi çeken bir konuşmacı oldu. Nasıl buldunuz Pervin Çoban’ı? Özellikle nelerin altını çizecek?
-Konuşmacı önerileri, ekipteki tüm arkadaşlarımızdan geliyor. Pervin Çoban’ı içerik direktörümüz Alev Kaynak önermişti. Bir söyleşisinde “Toprağa basarken maalesef anlamlı değil, celalli basıyoruz!” cümlesini okumuş ve o cümlenin ardındaki bilgelikten etkilenmişti. Doğrusu, ben de Anadolu’da göçerlerin yaşadığı, muhafaza ettiği coğrafyalarda hiç orman yangını çıkmadığını öğrenince bayağı şaşırdım. Göçerlerden öğrenebileceğimiz çok şey var. Hayatın özüne dair ciddi bir bilgelikleri var.

Yorum Bırak