Her şey, babamın kahvaltı sofrasında zeytin çekirdeği yutmasıyla başladı!

Duygu Yılmaz… Müthiş bir sosyal girişimci… Anadolu Efes, Impact Hub İstanbul ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğinde yürütülen “Accelerate 2030”un finalistlerinden biri… Çok çok parlak ve iyi eğitimli bir mühendis aynı zamanda. Henüz 31 yaşında. Sosyal girişimi “Biolive” ile, 6 aylık destek programına dahil oldu. Ve Ekim ayında Cenevre’de gerçekleşecek “Accelerate 2030”un finaline başvurma şansı elde etti.

Duygu’yu tanıdım ve aklım uçtu! Kafayı, zeytin çekirdeklerine takıyor. Hikayesini aşağıda okuyacaksınız. Ve sonunda, plastikle ilgili problemlerin üstesinden gelmek ve biyoplastik pazarındaki eksiklikleri gidermek amacıyla, zeytin çekirdek ve atıklarından tamamen doğal biyoplastik granüller üreten bir biyoteknoloji girişimi gerçekleştiriyor!

Gencecik bir kadın, zeytin çekirdeklerinden plastik üretiyor yani. Ama normal plastik değil. Doğaya uyumlu plastik. O bildiğimiz normal plastik, 450 yılda doğaya karışırken, Duygu’nunki üç ayda karışıyor. Duygu Yılmaz’la birlikte üç genç sosyal girişimci finalistle daha tanıştım. Onların röportajlarını da sizinle paylaşacağım. Hepsinin hikayesi birbirinden ilginç, yarattıkları sosyal etki de inanılır gibi değil. Ülkemizin geleceği adına çok umutlandım. Duygu’yu diğer sosyal girişimci gençleri de alkışlıyorum. Bir alkış da Impact Hub’a ve Anadolu Efes’e! Gençlere ve sosyal fayda sağlayan bu girişimlere destek oldukları için…


Zeytin çekirdeğinden bioplastik üreten, literatüre geçen, buluşu belgesel olan, tüm dünyadan ödüller alan “sosyal girişimci” mühendis Duygu Yılmaz…

Sizi tanıyalım…
-Ben Duygu Yılmaz. Memur bir ailenin, kafayı buluşlara takmış kızıyım. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu bir mühendisim. Hem kimya hem de gıda mühendisliği eğitimi aldım. Bir süre, kurumsal hayatta, kalite mühendisi olarak çalıştım. Sonra “sosyal girişimcilik” serüvenim başladı ve Biolive’i kurdum…

Nedir Biolive?
– Plastikle ilgili problemlerin üstesinden gelmek ve biyoplastik pazarındaki eksiklikleri gidermek amacıyla, zeytin çekirdek ve atıklarından tamamen doğal biyoplastik granüller üreten bir biyoteknoloji girişimi.

Vayyy müthiş! Zeytin çekirdeğinden plastik üretiyorsunuz yani…
-Evet, öyle de denilebilir. Ama bizimki, doğada 3 ayda yok oluyor, normal plastiğin yok olması 450 yıl sürüyor!

Peki nasıl başladı bu macera?
-4.5 yıl önce babamın kahvaltıda zeytin çekirdeği yutması üzerine başladı!

Nasıl yani?
-Babam, “Mideme iyi geliyor, midemi rahatlatıyor!” diye kahvaltı sofrasında zeytin çekirdeklerini hapur hupur yutuyordu. Ben de “Baba, olur mu öyle şey! Sivri bir şey yutuyorsun!” dedim. Ama laf dinletemedim. Bunun üzerine, sırf meraktan zeytin çekirdeğini araştırmaya başladım.

Meraklı bir tip misiniz?
-Çoook. Zaten çocukluğumdan beri kimyayla ilgiliyim. Kendimi bildim bileli, fondöten, krem, parfüm gibi ürünler yapıyorum. İlk buluşumu da 12 yaşında yapmışım! Vantilatör motorunu söküp, bebek elbiselerini yıkayan bir çamaşır makinası üretmişim! Her şeyi kurcalamayı, araştırmayı severim. Kafayı, zeytin çekirdekleriyle bozmam da, önce bir hobi olarak başladı. Sonra zeytin çekirdekleri bende tutku haline geldi. Tabii o zamanlar bunun bir “sosyal girişim” olduğunu bilmiyordum.

Aileniz de sizi yüreklendirmiştir…
-Pek değil. Memur bir ailenin Zihni Sinir kızıyım ben. Zeytin çekirdeklerinin sihirli dünyasına o kadar daldım ki, araştırmalarıma devam edebilmek için, kurumsal hayattan ayrıldım! E tabii ailem, hiç hoşlanmadı bu durumdan. Kurumsal hayatta, ay başında maaşım yatıyordu, sabit bir gelirimin olmaması onları korkuttu. Bense aldırmadım ve zeytin çekirdeklerini araştırmaya devam ettim. Veeeeee sonunda, içinde güçlü bir antioksidan madde olduğunu keşfettim.

Nedir o madde?
-Alorepein. Kanser tedavisinde de kullanılıyor İsviçre’de.

Yani babanız bilmeden zeytin çekirdeklerini yutarak doğru bir şey mi yapıyormuş!
-Hayır. Bu maddeyi sıvı halde almak lazım. Babamın yaptığı gibi çekirdeği direk yuttuğunuzda, dışkıyla geri atıyorsunuz, bir faydası yok. Ben uzun süren araştırmalar sonunda, zeytin çekirdeklerini öğüttüm.

Tüm bunları yaptığınızda kaç yaşındasınız?
-25. Ama öğüttüğüm çekirdeklerle ne yapacağımı bilmiyordum. İlaç mı yapsam, kozmetikte mi kullansam derken… Fark ettim ki, zeytin çekirdeği, plastiğe de uyumlu. Biyoplastik pazarına girmeye karar verdim. Ve zeytin çekirdeklerinden tamamen doğal biyoplastik granüller üreten biyoteknoloji girişimimi gerçekleştirdim. Sosyal girişim kısmı da, burada devreye giriyor: Dünyada ciddi bir plastik atık sıkıntısı var. Normal plastiklerin doğada kaybolması çok uzun süre alıyor. İnsan ve çevre sağlığı açısından da çok ciddi zararları var. Bioplastikler ise mısır koçanı, şeker kamışı gibi maddelerden üretiliyor. Ama orada da şöyle bir çelişki var: Dünyada açlık var ve siz, bir gıdayı plastiğe çeviriyorsunuz. Oysa ben, zeytin çekirdeğini plastiğe çevirebiliyorum!

Müthiş!
– 2.5 yıl falan sürdü bu çalışmaların bitmesi ve ürünün tam oturması…

Zor mu oldu peki?
-E kolay oldu diyemeyeceğim. Okuldan iki arkadaşımın da desteğini aldım. Ve fikrimi, bir hocamıza anlattık. “Finans gerekiyor! Yaşınız çok küçük! Tek başına nasıl yapacaksınız?” dedi. Bu ülkenin gençlerine güvenme konusunda sıkıntıları var. Kısacası başta bizi destekleyen pek olmadı. Part time bir iş buldum ben, akşamları çalışıyordum, işten kazandığım parayı da laboratuvar cihazlarına yatırıyordum. Hiç vaz geçmedim yani. Hayalim, bunun dünyada eşi benzeri olmayan bir buluş olmasıydı.

Oldu da…
-Evet. Buluşum ve kadın girişimciliği üzerine yaptıklarım, literatüre geçti. İngiltere’den Amerika’ya kadar hocaların tez konusu olmaya başladı. Derken globalde yayıldı. Üzerine belgeseller yapıldı. Pek çok da ödül aldım.

TÜBİTAK BİRİNCİLİKLERİMİZ VE 24 ÖDÜLÜMÜZ VAR!

Yatırım için finans bulmak zorunda kaldınız mı?
– Kıt kanaat ilerlerken, özel bi şirketin kurduğu bir yatırım ağı var, onlarla tanıştık, onlar bize yatırım desteğinden bulundular ve şirketleştik. 2.5 yıldır şirketimiz var. Sonrasında devlet destekleri, yurtdışı destekleri derken 2.5 yılda 30 milyon dolarlık bir şirket haline geldik.

Vayyyy!
-Evet. Sanırım 24 ödülümüz filan var. Hem Türkiye hem de globalde. “2017’nin Gelecek Vaat Eden Kadın Girişimcisi” seçildim. TÜBİTAK birinciliklerim oldu. Sonrasında TÜBİTAK’la bilimsel projelerimiz oldu. Hammaddemizin (Biopura) kanserojen olmadığını ve toksik madde içermediğini de kanıtlandı. Yüzde 100 doğal bir hammadde olduğu ve üç ay içinde doğada kaybolduğunu kanıtlayan sertifikalarımız da var. Ama biz, ürün tasarlamıyoruz. Biz ham madde satıyoruz. Bizim hammaddemizle çeşitli ürünler tasarlanıyor.

Neler mesela?
-(Gösteriyor) Bu mesela, bir emzirme kabının kapağı, Amerika’da bir firma için ürettik. Bunlar, İkea’nın yorganlarını yapan bir firmaya düğme. Bu, Avrupa’da bir firmanın ketçup kapağı. Şu, bir televizyonun arka paneli… Bizi tercih etmelerinin pek çok sebebi var, sosyal bilinç, 2030 hedefleri, sürdürülebilirlik ilkeleri…

Çok çok tebrik ediyorum. Gelecek için kendinize koyduğunuz hedefler ne?
-Biolive’in tüm dünyada tanınmasını istiyorum. 5 yılın sonunda en az 600 milyon dolarlık bir şirket haline getirmek hedefim. Bir de kozmetik üzerine yoğunlaşma planlarımız var.

Tüm bu başarılardan sonra anneniz-babanız ne yaptı?
-(Gülüyor) Babam, bütün televizyon programlarına benden önce çıkıyor şimdi, “Her şey, benim zeytin çekirdekleri yutmamla başladı!” diyor!

Yorum Bırak