Hem Türkiye hem Avrupa hem de dünya şampiyonu

Sizi, müthiş bi rol modelle tanıştırmak istiyorum: Milli sporcumuz Bahattin Hekimoğlu .
.
İnsanın, azmedince neler yapabileceğini gösteren, ilham veren, tutkulu, disiplinli, çalışkan, bir sporcu… Hem Türkiye hem Avrupa hem de dünya şampiyonu!!! Son olarak da bize, 2020 Tokyo Paralimpik Oyunları’nda okçuluk branşında bronz madalya gururu yaşattı…
.
Onunla, yer aldığı Shell’in Engelsiz Yaşam Alanı projesi kapsamında bir araya geldikkk. Proje kapsamında yapılanlara, engelli bireylerin hayatlarına dokunmalarına da ayrıca hayran oldum.
.
Shell’in deli2go sandviçlerinin gelirinin bir kısmı, Türkiye Omurilik Felçliler Derneği’ne (TOFD) bağışa dönüyor. Yani ihtiyacı olan engelli bireyler için tekerlekli sandalyeye… Bahattin’i, Engin’i ve bu sosyal projeyi hayata geçiren Shell’i yürekten kutluyorum.
.
Bahattin, 17 yaşında denize balıklama atlıyor. Su sığ olduğu için çakılıyor ve boynu kırılılıyor. Sonra da omurilik felçlisi oluyor. Ama yılmıyor, pes etmiyor müthiş bi sporcu haline geliyor. Şimdi de engelli bireylere umut olmak ve yol göstermek için canla başla çalışıyor
.

Bahattin’le Shell’in #engelsizyaşamalanı projesini, kaza sonrası yaşadıklarını ve okçulukla tanışma hikayesini konuştukk…

Bahattin tebrikler! 2020 Tokyo Paralimpik Oyunları’nda okçuluk branşında bronz madalya kazandın. Bir dalda, dünyanın en iyilerinden biri olmak sana neler hissettiriyor?
-Ülkemi temsil edebilmek ve bir ilke imza atabilmek elbette gurur verici. Ama daha da önemlisi, benim gibi hayata tekerlekli sandalyeyle devam etmek zorunda olan omurilik felçlilerinin, kendilerine inandıkları ve çalıştıkları takdirde başarabileceklerini gösterebilmek. İşte bu paha biçilmez bir duygu. Hayallerinin peşinden gitmek için onlara örnek olabiliyorsam ne mutlu bana!

Olimpik bir sporcu olabilmenin arkasında ne kadar emek, kan, ter ve gözyaşı var…
-Epey var. Hiçbir başarı kolay elde edilmiyor. Bu spora başlayalı 6 yıl oldu. Çok çalıştım, çok emek verdim. Her gün antrenman yaptım. Rüyalarımda bile ok atıyordum. Ama her şeye değdi. En ağır engel grubu kategorisinde, Türkiye’de bir ilke imza attım. Hem Türkiye hem de Avrupa şampiyonu oldum. Sonra da dünya şampiyonu. 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda ise, kendi branşım olan W1 kategorisinde bronz madalyayı ülkemize getirdim.

Okçuluk senin için ne ifade ediyor?
-Hayatımın dönüm noktası. Hayallerime ulaşmamı sağlayan, beni, ben yapan spor.

Bu sporda en iyilerden biri olmanın yolu ne?
-Adanmışlık! Yaptığınız işte çok çok iyi olabilmenin tek yolu bu. Ve tabii beraberinde azim, emek, disiplin, çok istemek ve aile desteği. Çevremdeki insanların bana inanmasının da katkısı büyük. Şerife ablama selam olsun!

Şerife Abla kim?
-İsviçre’den yaşayan bir akrabam. Bana ilk yayı o aldı. Ve “Bahattin yaparsın, ben sana inanıyorum!” dedi. Bu, o kadar önemli bir şey ki.

Bir gün böylesi büyük başarılara imza atacağını tahmin ediyor muydun?
-Ne yalan söyleyeyim, hayır. Ama isteyince ve çok çalışınca oluyormuş. Galiba ben, insanın azmedince neler yapabileceğini gösteren güzel bir örneğim.

Bu spor sana neler kazandırdı?
-Fiziksel güç, kariyer, sosyal çevre, disiplin, güzel dostluklar ve maddi kazanımlar. Ama en çok, bana kendimi kazandırdı!

Filmi biraz geriye saralım. Nasıl bir aileye doğdun?
-Orta gelirli, şefkatli, sevgi dolu bir aileye. 89 doğumluyum. İki kız kardeşim var. Annem ev hanımı, babam ise gıda satış ve pazarlama sektöründen emekli oldu. 17 yaşına kadar son derece mutlu, tasasız bir hayatım oldu.

Peki sonra? 17 yaşında hayatını değiştiren kazayı anlatır mısın?
-Arkadaşlarımla Heybeliada’ya gittik. Nefis, pırıl pırıl bir gündü. İskeleden deniz atlayacaktım. O sırada bir kadın, ani bir hareketle, çocuğunu kucağına alıp ayağa kalktı. Ben de o esnada denize atlayış yapmak için koşmaya başlamıştım. Kadına ve çocuğuna çarpmamak için üzerlerinden sıçrayarak, sığ suya balıklama atlamak zorunda kaldım. Daha doğrusu denize çakıldım. Ve boynum kırıldı. Sonra da omurilik felçlisi oldum.

Bugün bunları anlatırken neler hissediyorsun?
-Eskisi kadar üzülüp etkilenmiyorum. Bazı şeyler hayatta başımıza geliyor. Kabul edip, devam etmek gerekiyor. Her şeyin makul bir açıklaması yok.

Suyun belli yerlerinin sığ olduğuna dair bir levha filan yok muydu?
-Yok hayır. Ama kazanın oluşu, bilinçsizliğim ya da levhanın olmaması değil, çocuklu kadının ani hareketi. Onlara zarar vermemek için, atlayış pozisyonumu değiştirmek zorunda kalmamdı.

Peki o ana dair hatırladıkların neler?
-Boynumun kırıldığını filan o an anlamadım. Ama vücudum kaskatı kesildi. Bel seviyesine gelen suyun içerisinde hareket edemeden, birinin beni kurtarmasını bekledim. Galiba hayatımın en çaresiz anıydı. Gerisini hatırlamıyorum, bilincimi yitirmişim. Sonra da kalbim durmuş.

BENİ DENİZDEN ÇIKARAN KİŞİ, ŞANS ESERİ BİR DOKTORMUŞ, KALP MASAJI YAPMIŞ HAYATA GERİ DÖNMÜŞÜM

Boynun kırılıyor, sonra kalbin duruyor… Peki, nasıl hayatta kaldın?
-Beni su üzerinde hareketsiz bir şekilde yatarken gören biri -ki şans eseri bir doktormuş- denizden çıkartıp kalp masajı yapmış. Bir şekilde hayata dönmüşüm. Gözümü açtığımda, his kaybım olup olmadığımı sordu. Hiçbir şey hissedemediğimi söyledim. Muayene etti ve boyun kırığımı fark etti. Acilen hastaneye götürülmemi sağladı.

Hayatta kalman sence bir mucize mi?

-Bence öyle. O doktor, orada olmasa ölmüştüm.

Hayatta kaldığına sevinmek yerine, insan, felç kaldığını öğrenince “Ölim daha iyi!” mi diyor…
-Yok hayır. Her şart altında hayata sarılıyorsunuz. En azından ben sarıldım. Ama bu, zamanla oluyor. İlk iki yıl kendimi eve kapattım. İnsanların, bana acıması, “Vah vah pek de gençmiş, yazık!” demesi çok ağırıma gidiyordu. Ama babam beni zorladı. Her yere beni sırtında taşıdı. O iki yıl çok zordu.

Ben şu anda karşımda çok güçlü, pırıl pırıl bir olimpiyat sporcusu görüyorum. Ve seninle çok gurur duyuyorum. Hepimizin kahramanısın… Peki, boynu kırılan, hayata küsen ve kendini eve kapatan Bahattin’den, bu Bahattin’e ulaşman ne kadar zaman aldı?
-8 yılımı aldı. Evden çıkmayı reddederek geçen kayıp 2 yıl. Sonraki 6 yıl ise kabuğumdan çıkıp, kendimi geliştirmekle geçen zaman dilimi. Hayata tekrar sarılmamı önce aileme, sonra da Omurilik Felçlileri Derneği’ne borçluyum!

AKÜLÜ SANDALYE, HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI OLDU. ÇÜNKÜ KİMSEYE BAĞIMLI OLMADAN SOKAĞA ÇIKIP DOLAŞABİLMEMİ SAĞLADI

Peki kabuğunu nasıl kırdın? Yaşama nasıl yeniden sarıldın?
-Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ne gittim. Oradaki insanlarla tanıştım. Sonra akülü sandalye kampanyasından, ilk akülü aracımı aldım. O akülü sandalye, benim hayatımın dönüm noktası oldu. Çünkü artık özgürce, kimseye bağımlı olmadan sokağa çıkıp dolaşabiliyordum. Dernekteki dostlarım sayesinde yavaş yavaş kabuğumu kırdım ve hayata yeniden sarıldım.

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nde ne tür eğitimler aldın?
-Grafik tasarım ve kişisel gelişim eğitimleri. Tam 7 ay boyunca. Eğitimin sonunda da istihdam edilerek, dernekte kendim gibi olan bireylerle birlikte çalışmaya başladım. Babam, her gün sırtında çıkartmasın diye 6 yıl boyunca dernekte yaşadım. Okçuluğun temellerini de burada attım diyebilirim. Şu anda da derneğin yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyorum.

Oradaki insanlardan öğrendiğin en önemli şey ne oldu?

-Ben inanılmaz çekingen, içine kapanık biriydim. Sosyal hayata aktif olarak katılmayı, kendimi ifade edebilmeyi, insanların hayatına dokunabilmeyi orada öğrendim. Çünkü onlar benim hayatıma dokundular.

Peki, profesyonel olarak okçulukla uğraşmaya nasıl karar verdin?
-Bir fuarda, kendime aktif tekerlekli sandalye bakıyordum. Sevgili Naci Yenier abim yanıma geldi, paralimpik milli okçu olduğunu söyledi. Benim de bu sporu yapmak isteyip istemeyeceğimi sordu. Ertesi gün, Okçular Vakfı’nda antrenmanlara başladım. Ve bir baktım ki Milli Takım kamplarındayım.
Bu sporda, seni ne bu kadar etkiledi ki, kısa sürede Avrupa şampiyonu oldun?
-İlk uluslararası yarışmaya katılmaya hak kazandığımda, formamı yatağımın üzerine serdim. Ay-yıldızlı formanın üzerinde adım yazıyordu. Bu, beni çok duygulandırdı. O an kendime bir söz verdim, “Ülkemi en iyi şekilde temsil etmeye çalışacağım.” Sonra da o ay-yıldızlı formaya layık olmak için gerçekten çok uğraştım. Ne mutlu bana ki, önce Avrupa ardından da dünya şampiyonu oldum. Sonra da 2020 Tokyo Paralimpik Olimpiyatları’nda bronz madalya kazandım.

SIRADA 2024 PARİS PARALİMPİK OLİMPİYATLARI VAR

Altın madalyalarını n’apıyorsun?
-Evimin en güzel yerinde asılı. Her baktığımda daha iyi dereceler alabilmek için daha fazla çalışma sözü veriyorum kendime.

2024 Paris Paralimpik Olimpiyatları’nda ülkemize altın madalya gururunu yaşatmak istiyormuşsun. Bunun için nasıl bir çalışma içindesin?
-Aynı disiplinle, azimle çalışmalarıma devam ediyorum. Rakibimi kendim olarak görüp, üzerine ne ekleyebilirimi düşünüyorum.

ENGEL DİYE BİR ŞEY YOK! ENGEL İNSANIN BEYNİNDE, KALBİNDE VE DAVRANIŞLARINDA

Tüm dünyaya, “Hayatını, kolların ve ayakların belirlemeyecek. Hayatına, asıl yön verecek olan beynin ve kalbindir. Hiçbir şey için engel yok! Yeter ki siz isteyin! Ben istedim, inandım, azmettim, başardım. Bugün dünya şampiyonuyum!” diyorsun…
-Evet. Ve inanılmaz güzel geri dönüşler alıyorum. Özellikle engelli bireylerden. Elimden geldiği kadar deneyimlerimi paylaşıp, onlara destek olmaya çalışıyorum.

Türkiye’de her sene kaç kişi bu tür kazalar yaşıyor?
-Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ne, her yıl yaz aylarında, 200 kişiye yakın yeni tanılı birey müracaat ediyor. Bunların büyük çoğunluğu, emniyet kemeri takmamak ve yanlış ilk yardımdan kaynaklı. Sığ suya atlamak üçüncü sırada. Omurilik felcinden korunma yöntemleri hakkında farkındalık yaratmak, benim için çok önemli. Katıldığım her yerde, mutlaka bu konuda bilgi veriyorum, deneyimlerimi aktarıyorum.

Şu anda Shell & Turcas’la birlikte çok anlamlı bir sosyal proje hayata geçiriyorsunuz. Shell Select’lerdeki deli2go ürünlerinin bir bölümü Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ne bağışlanıyor. Sen de onların kampanya yüzlerinden birisin…
-Evet, çok değerli bir kampanya. İçinde yer almaktan gurur duyuyorum. Başta omurilik felçlisi bireyler olmak üzere, tüm ortopedik engelli bireylerin, eğitim, istihdam, sosyal hayata aktif katılım ve bakım desteği alabilmesi için ellerini, taşın altına koyuyorlar ve katkı sağlıyorlar.

Shell istasyonlarındaki Engelsiz Yaşam Alanlarıyla ilgili neler söylemek istersin?
-Ben uzun yol yapmayı seviyorum. Özellikle de tek başıma olduğumda, engelsiz istasyonlar ve verilen hizmet hayatımı inanılmaz kolaylaştırıyor. İstasyonda karşılaştığım insanlara, engelli olduğumu söyleyip, kendimi ifade etmek için çaba sarf etmek yerine, oradaki görevlinin bana güler yüzle hizmet vermesi, benim için paha biçilemez!

Tekerlekli sandalye ile yaşam Türkiye’de ne kadar zor?
-Oldukça zor! Çünkü çoğu insan bilinçsiz. AVM içerisinde, engellilere ayrılmış otoparkları işgal ediyorlar. Kaldırımlara park ediyorlar. Binaların fiziki koşulları içler acısı. Bazı okulların da öyle. Bu da engelli bireylerin eğitim alma hak ve özgürlüğünü engelliyor. Toplu taşımalar engellilere uygun değil. Asansörlerde engelli bireylere öncelik verilmiyor. Rampa eğimleri de uygun koşullarda değil. Liste uzar gider… Daha pek çok şey sayabilirim. Bu yüzden de farkındalığı yüksek bireyler yetiştirmek gerekiyor. Başta ebeveynler olmak üzere, öğretmenlere ve sivil topluma çok iş düşüyor.

Peki sence başka neler yapmalı?
– Engelli bireylerin hayatını kolaylaştıran çözümlere destek verilmeli. Shell’in sosyal projesi ve Engelsiz Yaşam Alanı böyle bir proje mesela. Pilot istasyonlarla başlanan engelsiz yaşam alanları, bugün Türkiye’de 800’den fazla istasyonda var. Bence akaryakıt sektörü haricinde de firmalar Shell’i örnek almalı. Danışman olarak TOFD’ye başvurmalı, sorunların çözümü konusunda fikir almalı.

Engin Akyürek’le birlikte kampanyanın reklam filminde oynadın. Bu sana neler hissettiriyor?
-Benim için büyük keyif. Çok iyi bir oyuncu. Bunun ötesinde çok iyi bir insan. Samimi, duyarlı, farkındalığı yüksek. Samimiyetini ve her daim güler yüzlü olmasını çok seviyorum.

Omurilik felçlisi olan ve hayatını tekerlekli sandalyeyle sürdürmek zorunda olan insanlara, neler söylemek istersin?
– Şunu söylemek isterim: “Neden ben?” diye kendine sorma! Dört duvar arasına kendini hapsetme! Kendine bir hedef koy, hayal ve hedeflerinin peşinden koş. Ve asla pes etme. Ben istedim, azmettim, başardım. Sen de yapabilirsin…

Yorum Bırak

five × 4 =