Hedefimiz: Deprem bölgesinde hasar almış gastronomik açıdan değerli restoranlara can suyu olmak

Geçen gün size biraz anlatmıştım. Metro Türkiye deprem bölgesinde yıkılmış olan restoranlara destek olabilmek için nefis bir proje geliştirdi: Adı ‘Benim İşim Benim Mutfağım’

Bu projeyle, afet bölgesinde yıkılmış dört restoran Gastronometro’ya geliyor ve ortalama birer hafta burada enfes iftar menüleri hazırlıyorlar. Tüm masrafları Metro Türkiye karşılıyor. Elde edilen gelir de o restorana veriliyor. Hedef, 2 milyon lira kaynak yaratmak. Yani restoran başına 500 bin lira. Ben bayıldım projeye.
.
Metro Türkiye CEO’su Sinem Türüng, amaçlarının; hem restoranları, hem yemek kültürünü hem de üreticileri korumak olduğunu söylüyor.

Sonrasında bugün hala Gastronometro’da iftar menüsünü hazırlamış olan MRŞ Maraş Paça’nın işletmecisi Emrah Sünbül ile bir araya geldim. Proje kapsamında dört gündür Gastronometro’da kendi kültürünü ve yemek görgüsünü hazırladığı menülerle paylaşıyor Emrah. Buradan elde edeceği gelirle de Maraş’ta tekrar kendi restoranlarını ayağa kaldırmaya çalışacak. Tüm alkışlar öncelikle onlara. Bu azimleri için onları tebrik ediyorum. Tabii ki Metro Türkiye’yi de tebrik ediyorum.
.
Bir sonraki konuğum Hatay Sultan Sofrası’nın sahibi Metin Tansal olacak. Bir efsanenin hiçbir zaman yılmadığını anlayacaksınız onun hikayesini okudukça.

GASTRONOMETRO’YU, RAMAZAN’DA HATAY, KAHRAMANMARAŞ VE MALATYA’DA YÖRESEL MUTFAK KÜLTÜRÜNÜ YAŞATAN 4 RESTORANA TESLİM ETTİK. HER HAFTA, BİR RESTORANIMIZ KENDİNE HAS MENÜSÜYLE İFTAR DAVETİ YAPIYOR

Gastronometro’ya da ‘Benim İşim Benim Mutfağım’ projesine de bayıldım. Deprem bölgesinde hasar almış gastronomik açıdan değerli restoranlara can suyu oluyorsunuz…
-Teşekkür ederiz. Metro Türkiye olarak, misyonlarımızdan biri, Türk mutfak kültürünü yaşatmak ve gelecek nesillere aktarabilmek. Gastronometro’yu da zaten 8 yıl önce bu vizyonla kurduk. Ülkemizin ilk gastronomi keşif platformu burası. Aynı zamanda hem Ar-Ge hem de sektörün gelişim ve buluşma merkezi. Yıllardır, iftar organizasyonlarımızı da burada gerçekleştiriyoruz. Bu sene, farklı bir anlayışla yapmaya karar verdik. Deprem bölgesinde hasar almış, gastronomik açıdan da değerli restoranlara can suyu olabilmek için “Benim İşim, Benim Mutfağım” projemizi geliştirdik. Ve Gastronometro’yu Ramazan’da Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya’da yöresel mutfak kültürünü yaşatan dört restorana teslim ettik. Her hafta bir restoranımız kendine has menüsüyle iftar daveti yapıyor.

Şahane bir şey bu! Gastrometro’yu onlara teslim etmek dışında ne tür katkılar sağlıyorsunuz?
-Menülerini hazırlamak için ihtiyaç duydukları tüm gıda ürünlerini, şef ve servis elemanı ihtiyaçlarını biz karşılıyoruz. Böylece tüm ciro, kâr olarak bu restoranlara kalıyor. Bu dört restoranımız, özellikle yemek tutkunların çok yakından tanıdığı Hatay Sultan Sofrası, MRŞ Maraş Paça Kebap Salonu, Malatya Hacı Baba Et Lokantası ve Antakya Pöç Kasabı ve Kebap Salonu.

KURUMLAR İFTAR DAVETLERİ İÇİN GASTRONOMETRO’YU SEÇMELİ Kİ DEPREM BÖLGESİNDEKİ RESTORANLARIN OCAĞI TEKRAR TÜTSÜN!

Kişi başı ücreti 1000 lira olarak belirlemişsiniz…
-Evet. Özellikle kurumların düzenleyecekleri iftar davetleri için Gastronometro’yu seçip, bu dört restorana destek vermeleri çok kıymetli. Eğer her günü tam kapasite doldurabilirsek, her bir restoran 500 bin liraya yakın bir gelir elde etmiş olacak. Ramazan’ın kucaklayıcı ve birleştirici ruhuyla hayat bulan projemizle 4 yöresel restoranımızın ocağı, inanıyoruz ki tekrar tütecek!

EN ÇOK ŞEFLERİMİZİN ELİNE SAĞLIK! HALA BİRÇOK GÖNÜLLÜ ŞEF BU MUTFAKLARDA YEMEK PİŞİRMEYE DEVAM EDİYOR. BİZ ASLINDA GÖREVİMİZİ YAPTIK, ASIL EMEK ŞEFLERİMİZİN!

Metro Türkiye olarak Şubat’tan beri afet bölgesine nasıl bir destek sağladınız?
– Yeme-içme sektörünün en yakın iş ortağı olmamız nedeniyle, bölgeye destek amacıyla giden şefler, sahra mutfakları açmak istediklerinde ilk önce bizimle iletişime geçtiler. Biz bölgede mutfakların ateşi hep tütsün istedik. İlk günden itibaren hızla gıda yardımlarımızı, belirlenen noktalara ulaştırdık. Bugüne kadar kamu kurumları, STK’lar, dernekler, şef mutfakları ve okullar aracılığıyla yüz binlerce öğüne karşılık gelen gıda desteğinde bulunduk. 20’den fazla sahra mutfağını destekledik. Toplamda 40’tan fazla kamu kurumu, STK ve şef ile güç birliği yaparak, ihtiyaç sahiplerine ulaşmış olduk.

YEREL ÜRÜNE VE ÜRETİCİYE SAHİP ÇIKMALIYIZ

  • Türk mutfağının geleneksel yemeklerine sahip çıkmak istiyorsak, yerel ürüne ve üreticiye sahip çıkmalıyız.
  • Biz yerel ve yöresel ürünleri sürdürülebilir bir şekilde geleceğe aktarmak istiyoruz. Depremden etkilenen bölgeler de bu anlamda çok önemli bir yere sahip.
  • Bölgede dalında, tarlada bekleyen ve artık hasat edilmesi gereken tarım ürünlerine de sahip çıkıyoruz.
  • Zorlu bir süreçten geçen çiftçilerimize, ürün alımlarıyla güç veriyoruz. Aslında bölgeden sürekli ve rutin olarak yaptığımız alımlar var. Şimdiyse buna her geçen gün yeni bir çeşit ekliyoruz. Ürünlerin toplanmasını kolaylaştırabilmek için çiftçilerimize ekipman yardımında da bulunduk. Bugüne kadar toprakta ya da dalında kalan 600 tona yakın meyve sebzenin alımını yaptık. Yeni sezonda bu rakamı 4 bin tona çıkarmayı hedefliyoruz.

MRŞ MARAŞ PAÇA İŞLETMECİSİ EMRAH SÜNBÜL: YARDIMLAR KESİNLİKLE DEVAM ETMELİ! YAŞANAN BU FELAKET UNUTULMAMALI AMA NORMALLEŞME DE BİR TARAFTAN HIZLANMALI

Doğma büyüme Maraşlısınız di mi?
-Evet. Paça, bizim aile mesleğimiz. Babamla-amcam 86 yılında başlıyorlar. Asıl usta babam. 2000’li yıllarda 6 masalı bir lokanta açıyorlar. Yıllar içinde, o 6 masalı lokanta, 3 şubeye yükseldi. Şu an restoranımızda farklı ürünler de sunuyoruz. Farklı şehirlere ürün veriyoruz. Ama başlangıcımız paçaydı.

BAŞKA BİR ŞEHİRDE YEDİĞİNİZ PAÇA İLE MARAŞ’TAKİ BİR OLMAZ. BİZDE UN YUMURTA GİBİ KATKILAR BULUNMAZ, SADECE MARAŞ’TA YETİŞEN SUMAK EKŞİSİ DEDİĞİMİZ MALZEMEYLE BİRLİKTE PİŞER

Paça, Maraş’ta yöresel bir ana yemek olarak mı geçiyor?
-Evet. Başka bir şehirde yediğiniz paça ile Maraş’taki bir olmaz. Bizdeki paça pişerken tamamen kendi suyuyla pişer. Un, yumurta gibi katkılar bulunmaz, sadece Maraş’ta yetişen sumak ekşisi dediğimiz malzemeyle birlikte pişer. Sonra biz onu fermente ederiz.

İstanbul’daki paça için ne diyeceksiniz?
-İstanbul’da bu kıvamı tutturamıyorlar. Yoksa paça her yerde paça ama aynı tadı yakalamak zor. Un, yumurta karışınca kendi tadı gidiyor. Bizim İzmir’de, Aydın’da, Didim’de ürün verdiğimiz yerler var. Hatta bizim kavanoz paçamız var. Tamamen katkısız, doğal, 8 ay raf ömrü olan. Hatta, yurt dışına da ihraç ediyoruz. İsteğe göre ilikli kemik suyu var. Bir de çocuklar için sebzeli ilikli kemik suyu yaptık. İçerisinde havuç, patates var. Depreme kadar gayet iyi gidiyorduk, ama tabii ki şimdi sıkıntılar yaşıyoruz. İnşallah yeniden toparlanacağız.

HANİ DEPREMDİR, OLUR BİTER, SALLANIR GEÇER DERSİNİZ. O BİR BUÇUK DAKİKA, GEÇMEK BİLMEDİ. FELAKET BİR ŞEYDİ

Gelelim deprem gününe… Neredeydiniz, o süreçte neler yaşadınız?
-Bizim 3 şubemiz de 24 saat çalışıyordu. Her şubede, 70 personellerimiz bulunuyordu. Ben, deprem esnasında evdeydim. Saat 04.17’de bir ses ve sarsıntıyla uyandım. Sonrasında eşimi uyandırdım. Bir kızım var 12 aylık, o da beşiğindeydi. Onu ve eşimi aldım yatağın yan tarafına kapandık. Orada bekledik. Ama size şöyle söyleyeyim, o sallantı bitmedi, bitemedi… Hani depremdir, olur biter, sallanır geçer dersiniz. O bir buçuk dakika, geçmek bilmedi. Felaket bir şeydi. Sallantı bittiğinde aşağıya indik, arabaya geçiyorduk ki, bir sarsıntı daha oldu…

Bulunduğunuz bina nasıl etkilendi?
-Şanslıydık, çok zarar görmedi. 10 dakika kadar yakınlarımızla haberleşebildik, sonrasında iletişim koptu. E tabii herkes arabalarına bindi, bu sefer yollarda trafik oldu. Üstsüz çıkanı mı dersiniz, battaniyeyle koşanı mı dersiniz… Sonuçta depreme uykumuzda yakalandık. Herkesin kendi derdine düştüğü bir andı. Biz başta depremin boyutunu kestiremedik. Sonra haber geldi; bizim Maraş’ta “aşağısı” dediğimiz çarşı kısmı tamamen yıkılmış diye. Ancak gün ağarınca nasıl büyük bir felaketle karşı karşıya olduğumuzun farkına varabildik.

Kayıplar?
-Çevremizin üçte biri yok oldu. Arkadaşlarımız olsun, akrabalarımız olsun. Vefat edenler var, bulunamayanlar… İnsan tabii böyle bir durumda ne iş ne lokanta düşünebiliyor. Ekmek teknenizin ya da mal varlığınızın aklınıza gelme süresi 15-20 gün sürüyor. Umurunuzda bile olmuyor. Hayatta kalmaya ya da insanları hayatta tutmaya çalışıyorsunuz. Şubelerden biri yıkılmış, diğeri ağır hasar almıştı. Biz yıkılmayan şubemize girip, yiyecekleri insanlara dağıttık. Ekmek olsun, paça olsun ne varsa… Su dolabını dışarıya çıkarttık. İhtiyacı olan alsın diye. Öyle bir çaresizlik haliydi ki, isterseniz bir valiz paranız olsun, limitsiz kredi kartınız olsun, hiçbir önemi yok… Çünkü alışveriş yapabileceğiniz bir yer yoktu. Üstüne ikinci deprem tuz biber oldu. O depremden sonra zaten hepten psikolojimiz bozuldu. “Bitmeyecek mi?” dedik. İkinci şube ilk depremde yıkılmamıştı, ikinci de o da yıkıldı.

İlk 2-3 gün hiç kimse yoktu değil mi?
-Evet ekmek fırınları yoktu, marketler yoktu, bakkallar yoktu, kimse yoktu. İnanır mısınız 33’lük sularla, kazan kazan çorba yaptık insanlara dağıtmak için. Su yoktu çünkü. Ekmek yaptık. Biz üç işletme; Maraş Paça, Başkonuş Yaylası, Enfes Premium, sürekli yemek pişirdik. Tezgahımızda, depomuzda ne varsa onlarla. Bu dayanışma hepimize iyi geldi. Yardım ateşini de fitilledi. İhtiyaçlarımızı sosyal medyaya yazdık. Sadece biz, sosyal medya sayesinde 10 TIR yardım aldık. Bakliyatımız mı bitmek üzere, sosyal medyada paylaşıyorduk. Geliyordu. İlk 3 gün çorba verdik, sonra yemeğe döndürdük işi. Depomuzda ne varsa kullandık, dışarıdan gelenleri de kullandık. Et getiren oldu. Adam kasap mesela, eti ölecek biraz daha durursa. Getirdi, “Bunu da yapın!” dedi. Onu da yaptık.

Sizce, şu anda ne yapmak gerekiyor?
-Yardımlar kesinlikle devam etmeli. Yaşanan bu felaket unutulmamalı ama normalleşme de bir taraftan hızlanmalı. Maraş, göç alan bir şehir değil. Bir de bu yaşananlar yüzünden yüzde 60’larda, 70’lerde göç verdi. Kalifiyeli personelimiz dışarıya gitti. Tabii dönenler de var. Olması gereken de bu aslında. Pes etmeyeceğiz, vazgeçmeyeceğiz ve hep birlikte yeniden bölgeyi ayağa kaldıracağız…

YIKILAN ŞUBELERİMİ METRO TÜRKİYE’NİN BU PROJESİ SAYESİNDE KAZANDIĞIM SERMAYEYLE YENİDEN YAPACAĞIM. İLAÇ GİBİ GELDİ

Metro Türkiye’nin başlattığı, “Benim İşim, Benim Mutfağım” seferberliği için ne düşünüyorsunuz?
-Süper. Ellerine sağlık. Harika bir destek. Gıda yardımı da yapabilirlerdi. Yaptılar da. Ama bu çok daha değerli. Müthiş ince düşünülmüş bir şey. Belki ben, yıkılan şubelerimi Metro Türkiye’nin bu projesi sayesinde kazandığım sermayeyle yeniden yapacağım. İlaç gibi geldi. Hepimize can suyu olacak.1 hafta boyunca, oluşturduğumuz menüyü çıkarabilmek için neye ihtiyacımız varsa ücretsiz karşılıyorlar. Güneşli Metro’dan ne istersek alıp, istediğimiz gibi pişiriyoruz. İftar yemeğine katılacak olan şirketlerin ya da STK’ların bulunmasını da onlar gerçekleştiriyor. Biz kendi post cihazlarımızla geliyoruz, o kısma da müdahil olmuyorlar. Dahası 4 personelle geliyoruz. Kalacağımız yeri, uçağımızı da ayarlıyorlar. Gerçekten müthiş! Ne kadar teşekkür etsek az!

Yorum Bırak