Hayat yolculuğunu seyahat tutkusuyla birleştiren modern bir seyyah: Şebnem Akarsu


Şebnem Akarsu, “İçimdeki Yolcu”nun yazarı. Göz atın, nefis bir kitap. Şu an piyasada. Ve baskı üzerine baskı yapıyor. Şebnem, eskilerde, Citibank’ta yönetici, şimdilerde ise modern seyyah. Sacred7 Travel’ın da kurucu ortağı.

Şebnem Akarsu ve ortağı Ayşe Kaynarcalı, iki nevi şahsına münhasır kadın. Ben de onlara yollara düştüm, Hindistan’da iki ayrı seyahat yaptım. İşlerini tutkuyla yapan, “yol” aşığı bu iki kadın, kesinlikle tanımaya ve takip etmeye değer. Şebnem’in kitabının şerefine, onunla mini bir röportaj yaptım…

Şebnem’cim, tebrik ederim. Kitabın sıcacık. İnsanı hemen içine alıyor. Kolay okunuyor. En güzelli de hayaller kurdurtuyor…
– Çok teşekkür ederim, ne güzel sözler! İçinde yollar olan bir kitap, doğmak için, kendine, yolların durduğu zamanı seçti. Ben de hiç ses etmedim ve akışa bıraktım, “Sen nasıl istersen öyle olsun!” dedim.

Sen, benim için bir seyyahsın… Modern seyyah… Hayat yolculuğunu, seyahat tutkusuyla birleştiren bir kadınsın… Seni ne kadar özgür kılıyor “yollarda olmak”?
– Valla, yollarda olduğumda, kaçıp uzaklaşıp gidiyormuş ya da bulunduğum kafesi bırakıp uçuyormuş gibi hissetmiyorum. Hissettiğim en büyük özgürlük, daha büyük bir “varoluş”un izdüşümünü, her seferinde, başka başka yerlerde ve hallerde ama en nihayetinde tek bir “hakikat” etrafında defalarca görebilme ve deneyimleme şansına sahip olmam. Ben çıktığım “yol”un hakkını verebilmeye çalışıyorum. Her çeşit insana, yalan yanlış tüm ezberlerime doğru “yol”a çıkıyor olmak müthiş bir duygu. Gerçek özgürlük, benim için işte bunu hissedebilmek!

Seni şair etmiş yollar…
-(Gülüyor) İstesen de istemesen de çok şey öğretiyor! Kendi çemberindeyken; acını, mutluluğunu, aşkını, başarını, gücünü, hastalığını, “eşsiz” zannediyorsun. Yola çıktığında ve “yol”da olduğunda, “büyük resme” bakmayı öğreniyorsun. Durduğu ve yürüdüğü yol, yalnız kendi yolu olanın, varış noktası, bence “tek yönlü çıkmaz sokak.” Kendinle kafayı bozmayıp, kendi dışındakine de kafa yorduğun sürece; o “yol”, senin, başı-sonu belli ömrünle sınırlı kalmayacak. Belki yürek izleri bırakabileceksin… Aslolan da bu dünyaya yürek izlerini bırakabilmek değil mi?

BU YAŞADIKLARIMIZ DA GEÇECEK… HER ŞEY GİBİ!

Corona olmasaydı, pek çok yolculuğum olacaktı: Vietnam, Kamboçya, Kuzey Tayland, Phuket, Mısır, Japonya ve Peru- Machu Picchu… Ama şimdi “Ah oralarda olmak vardı!” diye iç geçirmiyorum. Ne zaman gidebileceğimi de bilmiyorum. “Keşke olsaydı” yerine, “henüz olmadı” diyorum. Kesin olarak bildiğim tek bir gerçeklik var: Bu yaşadıklarımız da geçecek! Her şey gibi… İyi gibi… Kötü gibi… Var oluşun bin bir hali gibi… Geçecek… “Karantinada bakın nelerin farkına vardım?” gibi kocaman laflarım yok benim. Vardığım yerlerdeyim. Anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyorum. Ve yaşamaya devam ediyorum. Hepsi bu.

“BENİM İÇİN YOLLAR, HİÇ BİTMEYECEK “HAYAT YAPBOZ”UMUN PARÇALARINI TAMAMLAMAYA ÇALIŞMAK; HİÇ TAMAMLANMAYACAK KENDİ “İÇ YAPBOZ”UMUN PARÇALARINA DA BİR BİR KAVUŞMAK GİBİ…”

İçinde taşıdığın yol birikimlerinin, ne zaman, nerede, nasıl ve hangi kırılma noktalarına sebep olacağını ve bu noktaların seni nereye götüreceğini bilemiyorsun. Ama yola devam ettikçe, tüm bu noktaların yeryüzünde bir yerlerde, birbirlerine bağlandıklarını ve kendi içlerindeki arayışa cevap olarak “gerçek anlamları”na kavuştuklarını görüyorsun.”

Sen, iyi okullarda okuyup, iyi bir kariyer yapıp, havalı unvanlara sahip bir bankacıyken, yolunu değiştiren bir kadınsın…
-Evet. İyi ki de öyle yapmışım! İnsan, tutundukları kadar, vazgeçebildikleriyle de var. Meğer 15 sene boyunca, kimlikler, etiketler, terfiler, hedefler, gerçekleştirmeler, ödüller, yurtdışı proje deneyimleriyle, kendi fanusumu yaratmışım. Etrafını da kalın bir ego zırhıyla kaplamışım. O fanustan kafamı çıkarmak, kendime ördüğüm kozadan sıyrılmak hiç de kolay olmadı. Çok sağlam tokatlar yedim. Ama sonunda başardım…

Seni en çok tetikleyen ne oldu?
– Babamı kaybettim. Boşandım. Sonra yeniden aşık oldum. Aile genetik riskim yüzünden, iki göğsümü aldırdım… Bunların hepsi, üç sene içinde oldu. Sonra fark ettim ki, hayat kısa ve bizler gerçekten istediğimiz şeylerin peşinden koşmalıyız, gerekirse hayatımızı toptan değiştirmeliyiz…

Kurumsal hayatı bırakacağını söylediğinde, ailenin tepkisi ne oldu?
– Annem en çok destek verenlerden biri oldu. Canım annem. Amazon kadınım. Naif ve duyarlı ruhum. Hayatı boyunca, altı kez kanser teşhisi kondu, son ikisine “Ölümcül olabilir!” dendi. Her seferinde, “Benim daha zamanım gelmedi” deyip, hastalığı atlattı. Ne olursa olsun, “yol”a devam edebilmenin en güçlü örneği oldu, annem benim için. Bir başka destekçim daha vardı. O da o zaman 10 yaşında olan kızım. “Seninle çok gurur duyuyorum anneciğim, çıktığın yoldan hiç korkma ben hep yanındayım!” dedi, bana. Ailem ve birkaç can dostum dışında, çevremdeki herkes, delirdiğimi düşündü! “Yaşadığı acılardan kafayı yedi! Ama kısa zamanda kendini toplayıp ait olduğu yere geri dönecektir” dediler. Ama dönmedim.

HEM “KENDİM OLMAYI” SEÇTİM HEM DE “BEN” DEMEKTEN VAZGEÇMEYİ

Sen, aslında “kendini” seçtin, “kendin olmayı…”
-Evet. Hem “kendim” olmayı hem de “ben” demekten vazgeçmeyi seçtim… Ama bunu içselleştirip, hayata geçirebilmek kolay olmadı. O kadar çok kimlik yüklemişim ki kendime, gerçekte kim olduğumu unutmuşum. Gücümü ve varlığımı, bankacılıkla sürdürdüğüme inanarak, yıllarımı geçirmişim. O zehri akıtmak ve tamamen boşaltabilmek epey zamanımı aldı…

Sonra bankadan ayrıldın ve Sacred7 Travel’ı kurdun…
– Doğru. Ortağım Ayşe’yle, bankada, aynı ekipte çalıştık yıllarca. Birbirimizi iyi tanıyorduk. Ben istifa ettikten kısa bir süre sonra o da ayrıldı. Birlikte kurduk. Bu sene, 10. yılımız. İki kadın girişimcinin kurduğu bu marka, 10 yılda, binlerce kadının birlikte seyahat ettiği bir şirket haline geldi. Ve işe bak ki, kadın gezginlerimizin sayısı, erkek gezginlerimizden daha fazla! “Kadının kadına yoldaşlığının” vazgeçilmez zenginliğini hissedebilmek de bizim hayat şansımız bence. Anadolu’da ve dünyanın birçok yerinde butik, konsept ve temalı programlar düzenliyoruz. Türkiye’nin en iyi rehber ve danışmanlarıyla çalışıyoruz. Saffet Emre Tonguç gibi, Elif Çamlıkaya gibi… Biz, kendi gelenek, görenekleri ve ritüelleri olan bir kabile gibiyiz!

Sen, bu kitabı nasıl tanımlarsın? Bir seyahat kitabı değil, bir kişisel gelişim kitabı da değil…
-Evet. “Kişisel gelişim kitapları”ndaki hap bilgiler, uygulamalar bu kitapta bulunmuyor. Bir seyahat kitabı da değil. Hiç sona ermeyecek bir yolculuğun kitabı bu! Gelişmekten, değişmekten, dönüşmekten ne anladığını ve ne anlamak istediğini, yolcunun kendisine bırakıyor. Bu kitap özünde; hayatın, o şehirde ya da bu ülkede edinilen deneyimlerle, anılarla, aydınlanmalarla değil, “yol”da kalarak değişip yaşanabileceğini savunuyor.

“Yol”, senin dünyanı aydınlatıyor… Peki, sence herkes için geçerli mi bu?
-Tabii ki hayır. Son zamanlarda ne yazık ki, “Gittiği yere tik atma gezginliği” hakim. Hayata çentik atmak ise başka bir şey… Benim dünyamı aydınlatan, sadece yollar olmadı, o yollarda karşılaştığım insanlar da oldu. Doğurmadan anne oldum mesela yollarda, ben. Mardin’de iki kızım var. Biri Ayşe’m, Mardin Fen Lisesi’nde okuyor, bilim kadını olmak istiyor. Onun hikayesi de kitapta var…

BEKLE BENİ HİNDİSTAN… SANA DÖNECEĞİM!

Seni en çok etkileyen ülke…
-Açık arayla Hindistan… “Hindistan, kendini yavaştan sevdirir” derler, ben ilk görüşte aşık oldum! Vuruldum. Çarpıldım. Her gittiğimde de sanki ilk defa görüyormuş gibi yaşadım her anı. Bunda deneyimli Hindistan rehberimiz Elif Çamlıkaya’nın büyük etkisi var tabii. Türkiye’nin Hindistan konusundaki duayeni o. Bir de Etiyopya’dan çok etkiledim. Çocuklarla gittik hem de. Herkes delirdiğimizi düşündü! Ama oğlumuz ve kızımızın üzerinde inanılmaz olumlu etkileri oldu. Biliyorum ki bu “yol”u hiç unutmayacaklar…

YENİ NORMALDE

  • Seyahat süreleri kısalacak
  • Ekolojik ve doğa içindeki programlar ön planda olacak
  • Gezip görmekten ziyade, ev kiralama ya da butik otellerde konaklama tercih edilecek
  • Tekne kiralama ve deniz seyahatleri revaçta olacak

Corona’dan sonra, “yol”larda olmak nasıl değişecek?
-“Uçağa binip de dünyanın bir ucuna giderim” anlayışının bir süre gündem dışı olacağı aşikar.
Genel olarak, “Kısa mesafelerde ve en fazla kendi memleketimde yol alırım!” anlayışı geçerli olacak. Turizm, dünyada, alt üst olan sektörler arasında ilk sırada. Bu, uzun bir süre de böyle devam edecek. Biz de buna uygun olarak, koruma önlemlerini almış olduğundan emin olduğumuz butik otellerde, çok özel programlar hazırladık.

“Yol”larda olmak açısından “yeni normal” ne olacak?
– Seyahatlerin süreleri kısalacak. Ekolojik ve doğa içindeki programlar ön planda olacak. Gidilmek istenen yerlerde, en azından bir süre daha gezmek, görmek, keşfetmek duygusunu yaşamaktan ziyade, butik otellerde konaklama revaçta olacak. Kısa çevre gezileri, villa ya da ev kiralama, az sayıda arkadaşlarla ya da sadece aile içinde tekne kiralayarak deniz seyahatleri tercih edilecek gibi duruyor.

Yorum Bırak