Adana’yı seviyorum
Mami’yi uzun zamandır bu kadar heyecanlı görmemiÅŸtim.
-
Adının Adana’yla bütünleÅŸen bir eylemde geçmesi onu inanılmaz mutlu etti. Farklı milletlerden dokuz yabancı gelinle, ‘Adanalı Gelinler’ isimli projede yer aldı. ‘Yabancı’ lafın geliÅŸi. Yabancı filan deÄŸiller, onlar artık Adanalılardan daha Adanalılar! Tam bir yıl sürdü bu proje. Hem hayat hikâyeleri yazıldı hem de yüzlerce fotoÄŸraf çekildi. Projeyi hayata geçiren Altınoran Düşünce ve Sanat Platformu. BaÅŸkanı Haluk Uygur, annemin fotoÄŸraflarını çeken Pelin EmrahoÄŸlu ve projeye katkısı olan bütün herkesi kutluyorum. Annemin ve diÄŸer gelinlerin fotoÄŸrafları ‘Adana’yı seviyorum!’ sloganıyla ÅŸu an bütün Adana’yı süslüyor. Onlarla gurur duyuyoruz. Biz hem Adana’yı hem de onları çok seviyoruz.
HALUK UYGUR
Onlar hepimizden daha Adanalılar
Altınoran Düşünce ve Sanat Platformu ne amaçla kuruldu?
-Adana’da yıllardan beri var olan sanat geleneÄŸini ileriye taşımak, yeni YaÅŸar Kemaller, Orhan Kemaller, yeni Åžahin Kaygunlar, Yılmaz Güneyler çıkarmak için bir sanat eÄŸitim alanı oluÅŸturmak, kentte sanat ve kültür alanları oluÅŸturmak için lobi yapmak üzere kuruldu.
ÅžahaneymiÅŸ!
-Evet. Adana’yı sanat ve kültür alanında dünyanın tanıdığı bir merkez yapmak için çalışıyoruz. Bunun da iki yolu var. Birincisi, kentin deÄŸerlerine sahip çıkmak ve onları ölümsüzleÅŸtirmek. İkincisiyse sanatı, sanat disiplinlerine bölmeden herkesin algılayabileceÄŸi bir olgu haline getirmek.
Şimdiye kadar neler yaptınız?
-Adana’daki üç müzede, bir sanat parkı ve bir kültür merkezinde emeÄŸimiz var. 50’den fazla kitapta izimizi görebilirsiniz… Evet, Adana’yla ilgili 50 civarında kitap çıkardınız. İnsanın yaÅŸadığı ÅŸehre sahip çıkması ancak böyle olur! Çok tebrik ediyorum sizi. Åžimdi sırada ‘Adana’nın Gelinleri Projesi’ var…
Bu proje nasıl doğdu?
-Fikir babası, ÅŸu an SaÄŸlık Bakanlığı MüsteÅŸar Yardımcısı Hüseyin Çelik. Biz de geliÅŸtirdik. Son 50 yıl içinde, dünyanın çeÅŸitli ülkelerinden ama zorlu ÅŸartlardan geçerek Adana’ya evlilik yoluyla gelmiÅŸ, geldikten sonra bizden daha Adanalı olmuÅŸ ve Adana’da bazı ilkleri baÅŸarmış kadınları anlatmak istedik. Dışarıdan görünenin aksine Adana, yemeniz-içmeniz, kıyafetiniz, eÄŸlencenizle kimsenin diÄŸerine karışmadığı dünyanın en özgür kentlerinden biri. ‘Adana’nın Gelinleri Projesi’nin vermek istediÄŸi mesajlardan biri bu. İkincisi, yurtdışından gelmelerine raÄŸmen ilk bale okulunu açmak, üniversitede grafik-tasarım bölümü kurmak, içme suyunun saÄŸlıklı olması için yapılan iÅŸlere katkı saÄŸlamak, spor eÄŸitimiyle ilgili hiç olmayan kitaplar hazırlamak, dil okulları kurmak gibi birçok ilki baÅŸarabilen kadınlardan yola çıkarak, kentimizde kadınların ne kadar baÅŸarılı olabildiklerini anlatmayı hedefledik. En önemlisiyse, günümüzde savaÅŸların nedeni olarak gösterilen ‘Medeniyetler Çatışması’ olgusuna itiraz ederek, medeniyetlerin çatışmayacağını, uygarlıkların barışabileceÄŸini, bu kadınların geldiÄŸi kültürle, Adana kültürünün buluÅŸması temelinde anlatmaya çalıştık. Bu buluÅŸmadan doÄŸan daha ‘yüksek kültür’e iÅŸaret ederek yapmaya çalıştık bunu. Ne mutlu ki projedeki yabancı gelinlerden biri de annem.
Hayatını inanılmaz güzel bir şekilde kaleme almışsınız. Nasıl bir çalışma sistematiği izlediniz?
-Bu konuda Pelin’le çalıştık. Anneniz Veronika Arman doÄŸduÄŸu andan itibaren öyküsünü anlattı. İpuçlarından ruh halini analiz etmeye çalıştık. Bir CV yerine, canlı, yaÅŸayan bir hayat öyküsü aktarmak istedik. Pelin de bu arada yüzlerce fotoÄŸraf çekti. Projeyle bir yıldır uÄŸraşıyorsunuz. Finale geldiniz.
Nasıl hissediyorsunuz?
– Çok heyecanlıyız, çok gururluyuz.
Bir de sergi ayağı var…
-Evet, 15 fotoÄŸrafçı çalıştı. Sadece üçü erkek diÄŸerleri kadın. Yine tam bir yıl. Bir de gelinlerin hepsinin güzel bir Adana görüntüsü önünde fotoÄŸraflarının olmasını arzuladık. Çünkü ADSİAD ile birlikte Portakal ÇiçeÄŸi karnavalında tüm Adana billboard’larını, ‘Adana’yı Seviyorum’ sloganıyla doldurmak, bu fotoÄŸrafları orada kullanmak istiyorduk. Nitekim ÅŸimdi her yer bizim gelinlerin sloganıyla süslü…
Adanalı gelinlerin ortak özellikleri ne?
-Hepsinin öyküsü farklı, zor ÅŸartlardan gelenler de var. Mesela İran Devrimi’ni yaÅŸayan, DoÄŸu Almanya’dan kaçan, babası EOKA tarafından “Vur!” emriyle aranan, ÇavuÅŸesku otoritesinden kurtulan… Ama hepsi Adana’ya geldiklerinde açılmış kucakları ve barışı hissetmiÅŸler. Onları ‘yabancı’ diye kimse dışlamamış.
Hepsi Adana’yı benimsemiÅŸ mi?
-Ellen SaÄŸol, “Biz Adanalıyık, deel mi Mahmut!” diyor kocasına. Hanife Uygur da öyle. Anette CoÅŸkun da. Ana Maria Günsel de. Gillian AkdaÄŸ da. Karen Demirkıran da. Nadiya Esen de. Claudia Üzelgeçici de…
Nasıl bu kadar özverili çalıştınız?
-Adana ve sanat sevdası diyelim. Kimi, yelkenliye sevdalanır parasını ona harcar. Bizim sevdamız da bu işte!
Â
PELİN EMRAHOĞLU
Annenizden öğrendiğim en önemli şey ASLA PES ETME!
Annemle bu yolculuğa çıkmak nasıldı?
-İlk tanıştığımız günden itibaren yüksek enerjisine, yaÅŸam dolu olmasına hayran kaldım. “Bu hafta sonu fotoÄŸraf çekelim mi?” diye sorduÄŸumda benden önce hazır ve heyecanlıydı. Yol arkadaşım deli dolu, yaÅŸamı seven biri. Daha ne olsun?
Ondan neler öğrendin?
– Hiçbir ÅŸartta pes etmemek gerektiÄŸini, mutlaka çıkar bir yol olacağını… Kendi kendine yeten hali, çok net bir insan olması, çalışmayı çok sevmesi ve disiplini beni büyüledi. Bir de enfes pasta tarifleri!