Güneş Mutlu’nun MEHRY MU’sunun 5 kıtadaki büyük başarısı

Bugün o gün.
Yürünmeyen yollarda yürüyen kadınları yazdığım gün. Yaratıcılıklarıyla fark yaratan kadınları sizlerle tanıştırdığım gün. Güneş de onlardan biri. Güneş Mutlu. Bu ismi dikkat edin, adını daha çok duyacaksınız. Son on yıldır çanta sektörüne damgasını vurmuş genç bir kadın. Hikayesi olan nefis çantalar üretiyor. Ve 5 kıtada satılıyor. Her şeyi de kendi başına yaptı. Daha yeni havaalanı dükkanı açtı, başarılarının devamını dilerim…

Müthiş çantalar tasarlıyorsun. Çok çok tebrik ediyorum seni. Nasıl tanımlıyorsun onlara?
– “Ruhu olan çantalar” diyorum. Ve ulaşılabilir lüks.

Güzelmiş “ulaşılabilir lüks.” Açsana biraz…
-Lüksün kendisi, aslında ulaşılmazlığın getirdiği cazibeden doğan bir kavram. Ama ille de maddi ulaşılmazlık değil sözünü ettiğim; mevsiminde, güzel tadı olan domates yiyebilmek de bir lüks! Dolayısıyla benim “ulaşılabilir lüks” kavramım; arzuyu, tutkuyu, cazibeyi barındırıyor.

“Mehry Mu” çok akılda kalan, müzikal bir isim… Nereden çıktı?
-Farsça’ya bir gönül bağım var. Sebebini bilmiyorum, karmik bir bağ olabilir. Farsça’da Mehry, günışığı demek. “Mu” ise, soyadım Mutlu’nun ilk iki harfi.

Peki çanta maceran nasıl başladı?
-Hayalim uygun fiyatlı, kaliteli, Doğu- Batı sentezi çantalar yapmaktı. Hani bazı çantalar vardır, görür görmez aşık olursunuz. Ve kullanana gider sorarsınız, “Nereden aldın?” diye. Aldığınız cevap da şudur: “Anneannemindi!” ya da “Vintage bir dükkandan aldım!” Nostaljik, ama melankolik olmayan. Tanıdık hisler uyandıran ama modern ve yeni tasarımlar. Mehry Mu da böyle çantalar oldu…

Çantalar önce senin zihninde mi beliriyor?
-Kesinlikle öyle! Tasarım sürecimde, tanımlanması zor bir sihir var. Mehry Mu’yu başarıya taşımış tüm orijinal fikirler, bana bir hediye gibi ilhamla geldi. Fatma’nın eli sembolü, Hazeran dokusu, çuval kumaş üzerine nakış, çantaların içini ikat kumaşla kaplamak gibi… İlhamla gelen bu hediyeleri alıp, profesyonel bir koleksiyona dökmek ve pazarlamak da işin meşakkatli kısmı!

Fatima’nın eli mesela Mehry Mu’nun sembolü oldu…
-Evet. Oğlum Emir, 6 aylıkken geldi bu fikir aklıma. Bir e-ticaret sitem vardı. Orada en çok Fatma’nın eli sembollü takılar satmıştık. Kocaman Fatma’nın eli şeklinde pirinç metal kestirdim. Bunu, çanta üzerinde dümdüz yapıştırmak istemedim, biraz daha kimlikli bir tasarım olsun istedim. Marakeş’ten güzel bir fayans deseni buldum, Fatma’nın eli sembolünü de ortasına yerleştirdim. İşçiliği göstermek için kenarlarına el dikişi attırdım ve çantanın içini tekrar rengarenk ikatlarla kapladım. Adını da en yakın arkadaşım Rezzan’dan ilhamla “Rez bag” koydum. İlk olarak Midnight Express mağazasıyla anlaştık. Sonra Beymen istedi. Kısa sürede kategorimizde satış birincisi olduk. Sonra satış rekorları kırdık. Derken Mavi Jeans işbirliği ve Jo Malone’la tanışmam sayesinde başlayan Londra açılımıyla maceram devam etti.

Bir de Füreya kuşları var…
-Evet. Füreya’nın kuşlarını da çantalarıma kondurdum, hem de seramik kuşlardı. Pek güzel oldu. Ben çanta yaratma işine, duygusal bir yerden bakıyorum. Hani takılar vardır, gördüğünüzde kalbiniz hızlı atar. Mehry Mu çantalar da öyle olsun istiyorum. Aşkla, arzuyla takılsın, bir anlam yüklensin… Kullananın bir uzantısı haline gelsin. Annelerden kızlarına geçsin. Sanıyorum böyle olunca, tılsımlı tasarımlar ortaya çıkıyor.

HİKAYESİ OLAN ÇANTALAR

Peki neden çanta?
-Çünkü ben hep çanta sevdim. Bu işe başlarken de çanta pazarında bir boşluk gördüm. 10 sene içinde bu işi A’dan Z’ye öğrendiğimi düşünüyorum ama tabii ki öğrenme sürecim devam ediyor. En çok da çantalarımın hikayesini yaratmayı seviyorum.

MODADA YÜKSELEN DEĞER



Senin favori çanta markaların neler…
-Ben Fendi ekolündenim. Değişik malzemeler kullanıyorlar. Cesurlar. Ama çantanın fonksiyonunu bozmuyorlar. En önemlisi dişiler. Onun dışında, The Row ve Valentino’nun çanta yaklaşımlarını da seviyorum. Eskiden Birkin çok severdim. Ama Birkin’i, olması gerektiği gibi sadelikle kullanmayı bilen çok az insan var diye düşünüyorum.

“Kadınlar ve çantaları” ayrı bir tez konusu. Sen de psikoloji okudun. Nasıl açıklıyorsun bir kadının 100 bin liraya bir çanta almasını?
-Statü sahibiymiş gibi gözükmenin bir yolu. Ama tabii ki statü getirmiyor! 100 Birkin alandan sadece 10’u, markanın duruşunu, felsefesini ve temsil ettiği değeri kendine yakın hissettiği için alıyordur. Gerisi hava basmak için alıyordur. Unutmamak lazım ki Jane Birkin son derece sade ve bohem biri. O çantayı kullananların ağdalı stiliyle pek alakası yok. Ben şuna inanıyorum: önümüzdeki 10 yıl içerisinde tüketimdeki trendler çok ciddi şekilde değişecek. Değişmeye başladı bile. Bir kere insanlar artık tüketirken daha duyarlı. Etik değerleri, davranışları sorguluyorlar. Mehry Mu gibi bir çok marka çıktı, bu sayede bu paralar verilmeden de şık ve kaliteli giyinebiliyor insanlar. Statü algısı değişiyor. Parayı bastırıp almanın bir kıymeti kalmadı. Yeni markalar keşfetmek, daha uygun fiyata, daha orijinal gözükmek modada yükselen değer.

DÜNYANIN 5 KITASINDA SATILIYOR

Dünyanın 5 kıtasında satılıyor Mehry Mu. Avusturalya’da, Amerika’da, Afrika’da, Asya’da ve Avrupa’da var olmak nasıl bir duygu?
-Muhteşem! Çantalarım dünyayı geziyor ya, kendim geziyormuşum gibi heyecan duyuyorum. İtiraf etmeliyim ki, bu satış noktalarına girmek hiç de kolay olmadı. Örnegin Net-a-porter’ye girmek 3 senemizi aldı. Ama başardık.

”Bütün bunları tek başıma yaptım, aferin bana!” diyebiliyor musun?
-Artık evet. Eskiden kendime, “Aferin!” demek ayıp gibi gelirdi bana. Tabii ki her şey ekip işi. Ama ben ilk başladığımda, tek başımaydım. Zaman içinde büyüdük. Ekibi ve üreticileri toparlayan, birleştiren insan olduğum için kendime aferin demeyi hak ettiğimi düşünüyorum!

Arkanda bir aile desteği var mıydı?
-Yok hayır. Bununla da gurur duyuyorum. Ailemden sıfır finansal destek var! İlk günden beri bu böyle.
Bu da, bir şirket için paha biçilmez bir artı bana göre. Bolluk bereket içinde başlayıp yanlış kararlar verebilirdim. Büyümek için tek yol, sıkıntı çekmek, yokluklardan büyük fikirler çıkarmaktı. Şimdi büyüyoruz, bir tık daha büyük bir ölçekli şirket haline geldik. Buna rağmen hala çok temkinliyim. Hala çok mütevazı bir ofiste, küçük ama karınca gibi bir ekiple çalışıyorum. Önümüzdeki yıllarda büyümenin devam edebilmesi için finansman ihtiyaçları elbette olacak. Yatırımcılarla zaman zaman görüşüyoruz. Ama aklıma ve kalbime uymayan bir işe asla girmem.

BİZ KADINLAR SÜPER KAHRAMANLARIZ

Kadın girişimci olmanın zorlukları neler?
-Çok zor kadın girişimci olmak… Hem de çok! Ben şimdi anlıyorum klasik aile resminde anne neden çocuklarla, baba ise işte… İki çocuğum var, biri 10 yaşında, biri neredeyse 4 olacak. Onlarla, evin düzeni ve iş arasında bazen pinpon topu gibi sekiyorum. Aralarda da işimin doğası gereği, kreatif ve sosyal kalmaya da devam etmek zorundayım. Sporumu da aksatmamalı, kendime de bakmalıyım, iş seyahatlerimi de yapabilmeliyim. Bir de ben şanslıyım; eşim Türk ama İsveçli gibi bir adam. Karışmaz, sıkmaz, çocuklarla ilgilenir. Buna rağmen zor! İşte bu yüzden biz kadınlar, süper kahramanlarız diye düşünüyorum. Gerçi hayat böyle olunca, beynimdeki tüm hücreler harıl harıl çalışıyor, ruhumun da katmanları kat kat gelişiyor gibi hissediyorum. Yaşasın kadın olmak! Kadın girişimci olmak!

Kadın girişimcilere tavsiyelerin neler olur?
-En büyük tuzak, başarılı olduğumuz için suçluluk duymamız… Bu, genlerimize kodlanmış bir duygu. Aslında böylesine duygu dolu ve empati kurabilen varlıklar olduğumuz için, iş hayatına girdiğimizde, ortaya çıkardığımız işler farklı ve dolu dolu oluyor. Yeter ki duygularımız, mutluluğumuza, huzurumuza mal olmasın. Kısacası, kadınların hislerini yaşamaktan korkmasınlar, dişi taraflarını törpülemesinler ve suçluluk duygusu yüklü girdaplarda kaybolmasınlar!


HAVAALANI MAĞAZASI AÇTI

Şimdi de havaalanı mağazası açtın. Bu seni ne kadar heyecanlandırıyor?
-Çoook. Hiç bilmediğim perakendecilik sektörüne adım atmış olmak çok heyecan verici. Mehry Mu’yu ilk kurduğumda, Doğu ve Batı senteziyle kısıtlamıştım. Sonra baktım nereye gitsem, çantalarım uyum sağlıyor. Capri’ye gidiyorum, fayanslara uyuyor. Yunan adalarına gidiyorum, sanki Yunan esintileri var. Böyle böyle Mehry Mu’yu seyahatlerden esinlenmiş bir marka haline getirdim. DNA’nın en alt katmanında elbette mistik Doğu esintileri kaldı, ama üstüne hep bir seyahat kültürü, aşkı, arayışı ekledim. Hal böyle olunca, tüm dünyanın gelip geçtiği bir havaalanında olmak çok cazip geldi!

HUZURSUZLUKTAN DOĞAN YARATICILIK

Kişiliğini nasıl tanımlarsın?
-Utangaçım. Ama benim utangaçlığım biraz farklı. Hem içime kapanığım, hem de dışa dönük. İnsan ilişkilerim kuvvetli, sosyal olmayı çok seviyorum, ama bir o kadar da içimden beslenmeye ihtiyaç duyuyorum ve çekingenim. Tabii bu dualiteler içinde yaşamak zor bir şey. Her zaman çok huzurlu bir insan değilim. Ama bunun faydası da, bu huzursuzluktan doğan ateşli yaratıcılık ve hep ilerlemek isteği…

KARDEŞİMİ BİR DENİZ KAZASINDA KAYBETTİM

96’da bir deniz kazasında kardeşini kaybettin. Hayatını nasıl etkiledi?
-Ben 16 yaşımdaydım, kız kardeşim Zeynep 13… Tabii ki hayatım alt üst oldu. Birbirini ölümüne seven, her gününü beraber geçiren, gelişme çağındaki iki kız kardeştik. İlişkimiz, olgunluğuna ulaşamadan bir anda bitti ve ben geride kaldım. Eksik kaldım. Yarım kaldım. Bu konuda yalan söylemeyeceğim. Ben bu acıyı hala çok derinden yaşıyorum ve hissediyorum. Ama yanımda olanı da, olmayanı da aşkla sevebilen bir insan olarak yoluma devam edebildiğim için şükrediyorum. Eskiden bu konuda asla konuşamazdım, hatta soranlara ‘Tek çocuğum’ derdim. Şimdi rahatlıkla konuşuyorum ve kayıp yaşamış insanlarla ilgili henüz fikir aşamasında olan bir iyilik projem de var.

Psikoloji okumaya seni yönelten neydi?
-Robert Kolej’de okudum Zeynep’in kaybıyla okul hayatında çok bocaladım. Ama Lise 3’de psikoloji dersinin müfredata girmesiyle hayatım değişti. Sonrasında Amerika’da üniversitede psikoloji okudum. Hiçbir zaman terapist olmak istemedim, bu eğitimi kendime bir altyapı ve de dünyayı anlamama yarayan bir lens olarak düşündüm.

Psikoloji okumasan, bu kadar güzel çantalar tasarlayabilir miydin?
-Çantalarımla bir şekilde yine de buluşurduk ama tabii ki eğitimimin, çantalara kimlik oluşturmada katkısını inkar edemem.

Yorum Bırak