GÜLMEK, zorlandığımız her şeyi, daha baş edilebilir hale getiriyor

Hepimizin sosyal medya komiği, kendine… İyi ki varlar… Şahaneler… Komik, yaratıcı ve çok iyi gözlemciler! Benim de güldüğüm pek çok kişi var. “Var Böyle Tipler” onlardan biri. Eski makyaj, yeni hijyen fenomeni Kübra’ın “EvdeKal” videosuna öldüm mesela. 4 kere mi ne izledim. Hep güldüm, hep güldüm, 8 Mart videosu da efsoydu! Fırından her çıkan videosuna atlıyorum. Kıvanç Talu’nun hayranıyım kısaca. Yakaladım, sordum.

(Aman diyeyim, fotoğrafları, karantina öncesinde çekmiştik ama röportaj yeni!)

Çok gülüyorum ben senin “Var Böyle Tipler”ine… Gerçekten şahanee… Ve metinler nefisss… Kocaman bir alkış sana! Nasıl doğdu bu konsept?
-Ne güzel bunları duymak. Çok teşekkürler. Güldürüyorsa, işe yarıyor demektir. Bu konsept, aslında, çok “düşeş” bir şekilde doğdu. Ben arkadaşlarımla dalga geçmek için, böyle videolar yapıp, gönderiyordum. Sonra, “Ya başkasına da yaptıysan, onu da atsana izleyelim!” demeye başladılar. Ben de bu mesaj trafiğine maruz kalmamak için, videoları tek bir yere yüklemeye karar verdim. Bir gecede, 5 dakika içinde, Insatgram’da “Var Böyle Tipler”i yarattım. Bu kadar ilgi göreceğini asla tahmin etmiyordum. Takipçi sayım bir milyonu aştı. Gerçekten şaşırdım.

Tam olarak ne yapmaya çalışıyorsun?
-Aslında ben yaptığım şeye, “komedi hayratı” diyorum.

Nasıl yani?
-Yani kendince sürekli akıp giden bir güldürü içeriği. İhtiyacı olan istediği kadar alabilir. Bu, bir hayrat. Çünkü ne kimseye bulaşıyor ne de kendini göze sokmaya çalışıyor. Bir köşede akıyor öylece. Tam da bu yaklaşım sayesinde sanırım, bugüne kadar hep güzel geri dönüşler aldım. Seçtiğim yol, aslında insanlara ayna tutmak. Benim tiplemelerimde, insanlar kendilerini de buluyorlar. Ve gülüyorlar. Ayna tutan taraf olmayı seviyorum. Pek çok şey öğreniyorum, ayrıca ben de çok eğleniyorum.

TEKNOLOJİ, MİZAHIMIN ANA MERKEZİ. KENDİME ÖZEL YAZILIM YAPTIRDIM, ONU KULLANIYORUM

Teknoloji, senin mizahında ne kadar yer tutuyor?
-Mizahımın ana merkezi aslında. Çünkü fotoğraflara yüzümü yerleştiriyorum ve o fotoğraftaki kişiye bürünüyorum. Bunu yapabilmek için, tabi ki teknolojik bir sistem gerekiyor. Ben ilk başlarda farklı uygulamalar kullanarak bunu kendim yapmaya çalışıyordum. Sonrasında bunu daha kaliteli bir şekilde sunabilmek için, kendi özel yazılımımı yaptırdım ve şu anda onu kullanıyorum.

YÜZÜMDE FAZLADAN İKİ KAS NOKTASI VAR BENİM. YÜZÜM GÖZÜM HEMEN BİR EV HANIMINA VEYA FLÖRTÖZ BİR ADAMA DÖNÜŞEBİLİYOR…

Suratın komik mi senin? Kimin yüzünün içine girsen komik oluyor… Neye bağlıyorsun bunu?
-Yüzümde, normal insanlara göre fazladan 2 tane kas noktası daha var benim. Bu, biraz garip bir şey ama doğru… Sağ olsun, o fazladan kaslar, koluma birer altın bilezik oldu resmen. Bir yandan da kendimi, o fotoğraflardaki insanın suratında gördüğümde, çok hızlı bir şekilde kimlik değişimi yaşıyorum. Bu, aslında altta yatan sinsi bir psikolojik bozukluk mudur bilmem! Ama bu, çoklu kişilikli durumlar sayesinde, yüzüm gözüm hemen bir ev hanımına veya flörtöz bir adama dönüşebiliyor.

Geyik mi? Gerçek mi? Yüzündeki o fazladan iki kas da neyin nesi?
– Gerçek gerçek. Yani yepyeni kimsede olmayan uzaylı kası değil tabi.. Normalde olan 2 noktadaki kas daha geniş ve daha güçlü. Bunun bilimsel terimini bilmiyorum ama Latince baya havalı isimleri vardı. Dolayısıyla oraları çok daha etkili kullanabiliyorum.

Kim fark etti? Teşhisi koyan kim yani…
– Bir başka rahatsızlığım için gittiğim bir kas ve sinir hastalıkları uzmanı fark etmişti. Bu tip örnekler varmış bolca. Bi fazladan organ durumum var sanırım… Mesela dalağım da 2 tane..

Yüzünün neresinde tam olarak?
– Biri çenemdeki kaslarda diğeri göz çevremdeki kaslarda.

Nasıl bi avantaj sağlıyor?
– Anladığım kadarıyla oraları daha rahat ve daha kontrollü kullanabilmene yarıyor. Oralar daha güçlü yani.

5 DAKİKADA BEŞİKTAŞ YA DA IZDIRAP ŞOV

O tiplemeler, konuşmalar aklına nasıl geliyor? Hemen çekiyor musun gelince? Nasıl bir süreç o?
-Orada yol, ikiye ayrılıyor. Biri “5 dakikada Beşiktaş.” Diğeri, “Istırap Show”. Yani bazen karşıma bir fotoğraf ve hikayesi çıkıyor. Karakteri, derdi, tasası, o kadar net bir şekilde belli ki, konuşmaya başladığım anda, patır kütür dökülüyor kelimeler. Bazen de zor oluyor. O zaman işte, “Istırap Show” başlıyor. “Öyle mi desem?” / “Yok şöyle mi anlatsam?” / “Amaaan bu fotoğraf hiç uymadı buna” gibi gibi uhrevi dertler peşinde bir bakıyorum saatler geçmiş. Ama gün sonunda bir şekilde başarıyorum.

BUGÜNE KADAR DA SOLD-OUT OLMAYAN BİR STAND-UP GÖSTERİM OLMADI! (UTANAN MAYMUN EMOJİSİ)

Peki stand- up gösterilerin? İlgi acayipmiş öyle duydum…
-Evet. Stand-up gösterileri, karantina günleri başlayana kadar süper gidiyordu! Sahnede olmak tabi bambaşka bir durum. Orada sadece yüz göz değil, tüm vücut olarak varım. Ki öylesi daha kolay. Yine bizi, bize anlatıyorum sahnede de ama yüz yüze olduğumuz için her şey çok daha komik ve çok daha eğlenceli geçiyor. Ayrıca aralarda sahneden bazı karakterlerimi Skype’la arayıp, görüntülü olarak röportaj yapıyorum. Esas şamata o zaman başlıyor! Yaklaşık 1 sene oldu gösterilere başlayalı ve bugüne kadar da sold-out olmayan bir gösterim olmadı. Bu ilgi ve merak beni gerçekten çok mutlu ediyor. İnanıyorum ki bu zor günleri atlattığımızda, tekrar bir araya gelip, altımıza kaçırana kadar güleceğiz hep birlikte…

CORONA GÜNLERİ, KAYGAN BİR ZEMİN. ESPRİ YAPARKEN SAĞLAM BİR EMPATİYLE HAREKET ETMEK GEREKİYOR…

Corona günleri mizahını nasıl buluyorsun?
-Kaygan bir zemin. Yani zekice davranmak gerekiyor.. Daha doğrusu, çok sağlam bir empatiyle hareket etmek gerekiyor. İnsanların umuda ve neşeye ihtiyacı var. Ancak bunu verirken de kantarın topuzunu kaçırmamak gerekiyor. Bir yandan, savaşılan çok ciddi bir hastalık var ortada. Komedi yaparken bazı acı gerçekleri göz ardı edersen; her şey, eline yüzüne bulaşabilir diye düşünüyorum.

Çok haklısın. Ama yaratıcı şeylere denk geliyorum… Böyle midir? Zor dönemlerde daha iyi şeyler mi çıkar?
-Zor dönemlerin insan yaratıcılığını kamçıladığı kesin. Çünkü öyle anlarda, umudu da kendi içinde aramaya başlıyorsun, gücü de, eğlenceyi de… Her şeyi önce kendi çekmecelerinde arıyorsun. İnsanların içinde farkında bile olmadıkları “saykodelik” bir hazine olduğunu düşünüyorum. O hazine sandığını bi açabildin mi, işte o zaman çok daha farklı birine dönüşüyorsun. Ha bunları böyle, “Şimdi kalkıp birbirimize sarılalım” lafları eden kişisel gelişim uzmanları gibi söylemiyorum. Ben sadece kendimce baktığımda gördüklerimi söylüyorum. Mesela tuvalette de insanın aklına çok yaratıcı şeyler geliyor. Maksat kendi kendine kalabilmek sanırım.

Sen nelere gülersin?
-Direkt olarak “Şuna çok gülerim” diye bir cevabı yok bende. Ha genelleyecek olursam, Türk insanına çok gülüyorum. Bir şekilde olaylara, birbirimize ve daha pek çok şeye, o kadar farklı yerlerden yaklaşıyoruz ki. Elime dev bir popcorn alıp Türkiye’yi günlerce, haftalarca izleyebilirim.

BİZİ, BU HALET-İ RUHİYE’DEN ÇEKİP ÇIKARABİLECEK TEK ŞEY GÜLMEK!

Gülmek neden iyidir?
-Gülmek iyi çünkü zorlandığımız her şeyi daha baş edilebilir bir hale getiriyor. Bundan daha büyük bir lüks olabilir mi? Dünya üzerinde yaşayan tüm insanlar olarak, gülmeye, mutlu olmaya en çok ihtiyacımız olduğu bir dönemde doğmuşuz diye düşünüyorum. Çünkü her gün öyle şeyler yaşanıyor ki, yani evrenin “normal”i bu olamaz. Olmamalı! Kesin birkaç yüzyıl önce bir şeyleri kaçırdık, ben ona yanıyorum. Bizi, bu halet-i ruhiye’den çekip çıkarabilen tek şey de gülmek, bana sorarsan.

BU SÜREÇTE, “İNSANLARI EVLERİNDE TUTMAYA ÇALIŞMAK” MİSYONU KISMINI ÜSTLENDİM KENDİ KENDİME

Senin açından durum ne? “Çok da cılkını çıkarmayayım, insanlar hayatlarını kaybediyor, aman sınırı aşmayayım espri yaparken” dediğin oluyor mu?
-Ben açıkçası bu süreçte, “insanları evlerinde tutmaya çalışmak” misyonu, kısmını üstlendim kendi kendime. Bunun için de hemen hemen 2 günde bir, farklı farklı içeriklerle insanları güldürmeye, eğlendirmeye çalışıyorum. Canlı yayında bilgi yarışmaları düzenliyorum. Bir modacı kılığına girip, ev kombinlerini yorumluyorum. “Evden fotoğraf atın, sizin kılığınıza gireyim” diyorum. Böyle böyle şeylerle, evde geçirdikleri süreyi bir nebze olsun çekilebilir kılmaya çalışıyorum.

14 YILDIR REKLAMCIYIM

Tiplemelerinin gözlemleri çok sağlam. Hep bu kadar iyi bir gözlemci miydin?
-Sanırım o gözlem hep vardı. Ancak bazı şeyler de DNA’mda varmış. O az önce bahsettiğim kendi çekmecelerimi açtıkça buluyorum ben de. Mesela ben hayatımda hiçbir altın gününde vs. bulunmadım. Ancak altın günü yapan kadın videosu yapmaya oturduğumda, bir bakıyorum ki “Aaa ben yıllardır içimde bir yerde biraz da o kadınmışım zaten!” Böyle böyle çok hikaye var.

Nerede, ne zaman bu kadar biriktirdin?
-Bu birikimde esas mesleğimin rolü tabi ki çok büyük. Ben 14 senedir reklamcıyım. Bu 14 sene içerisinde, akla gelebilecek tüm hedef kitlelere, satılabilecek her şeyi satmaya çalıştım. E tabi haliyle, artık tabiri caizse, insanların ciğerini bilir bir hale geliyorsunuz.
Yaptığın işte püf noktası ne?
-Kendini, karşındakinin yerine koyabilmek! Gözlemin, bir tık ötesi yani. Gözlem de görebildiğin kadarını anlatabilirsin. Ama aslında o kadınların içinde çok acayip fırtınalar kopuyor veya o adamların gizli saklısında çok komik hikayeler de yatıyor. Kendini o kişi olarak görebilmeye başlayabilirsen, ooooo işte o zaman iş, bir şova dönüşüyor!

OYUNCU OLMAK İSTİYORUM

Hikayen ne? Nasıl çıktın? Seni keşfeden biri var mı?
-“Var Böyle Tipler”i keşfeden biri yok aslında. Zaman içerisinde büyüye büyüye, kendi kendine bu noktaya geldi. Ha yalan yok, ünlü isimlerin ilgileri ve paylaşımları, bu büyümeyi tabi ki hızlandırdı. Ancak hikayemin altında, “Bizim de elimizden şu saygıdeğer abimiz tutmuştu!” gibi bir şey yatmıyor.

Nasıl bir gelecek hayal ediyorsun kendine?
-Ya sanırım ben oyuncu olmak istiyorum. Böyle söyleyince, biraz Yeşilçam’daki kötü adamların eline düşen masum karakter gibi oldu ama, o alanda güzel şeyler yapabileceğimi hissediyorum. Bir yandan da stand-up gösterilerimi büyütmek istiyorum. İnsanlarla birlikte gülmek müthiş bir duygu çünkü!

BİZ TÜRKLER İNANILMAZ YARATICIYIZ… ANKARA’DA BALKONA ÇIKIP PAVYON KURMAK NE DEMEK?!

Hangi milletler bu Corona günlerinde daha yaratıcı sence?
-Ben Türkiye’nin bu konuda açık ara bayrak tuttuğunu düşünüyorum. Ya Ankara’da balkona pavyon kurmak ne demek ya? İtalyan’lar hep bir ağızdan umut veren şarkılar söyleyip, birbirlerine el sallarlarken, bizde “Haaaydi goçlaaaaaaaaaar kıvır çevir döktüüüüeeeer” diye oyun havaları yankılanıyordu. Muhteşem bir milletiz gerçekten tüm samimiyetimle söylüyorum.

KİME GÜLÜYORSANIZ, SIKI SIKI TUTUN KAYBOLUP GİTMESİNE İZİN VERMEYİN

Pek çok Instagram fenomeni var, komedyen olarak… Sence şansları var mı? Kimler yürür gider, kimler kaybolur gider?
-Varlar ve iyi ki de varlar bence. Her kitlenin alıcısı da farklı. Ona gülen, bana gülmüyor, bana gülen ona gülmüyor. Bu, bir sorun değil ama… Yeter ki hepimize yetecek kadar komedi olsun… Ki var da. Bu yüzden ben diyorum ki, kime gülüyorsanız onu sıkı sıkı tutun, kaybolup gitmesine izin vermeyin!

Yorum

  1. Bayılıyorum röportajlarınıza ilgiyle takip ediyorum, hepsini mutlaka okuyorum Ailenize hayat terzınızı, enerjiniz, çok farklı olaylara bakışınız, sizi siz yapan herşenizi seviyorum. Teşekkür ederim emekleriniz için.İyi ki varsınız Ayşe Hanı, ayrıca enerjinize de kocaman maşallah ❤️

  2. Ayse iyiki varsın 🙂

Yorum Bırak