GÜLBEN ERGEN

Şöhret, dolabımda asılı bir elbiseymiş meğer

Ben kendi doÄŸrularımın peÅŸindeyim. Kimse benim doÄŸrularımı kabul etmek zorunda olmadığı gibi, beni yargılama hakkına da sahip deÄŸil. Kendi doÄŸrularımla bir ömür oluÅŸturdum. Aval aval bakmadım yaÅŸamımda olan insanlara. Bana ne anlatmaya geldiklerini anlamaya çalıştım. Vazifesi biten gitti, bitmeyenler hâlâ hayatımda…” Bu satırlar, Gülben Ergen’in kitabından.
Kitabın adı ‘Öğrendim ki…’ Ben çok sevdim.
Helal olsun Gülben’e, bir hayalini daha gerçekleÅŸtirdi!
Bence inanılmaz yapıcı bir kadın.

AYSEARMAN_GULBENERGEN_Fotograf_FethiKaraduman 4
Üç evlat annesi, üstelik çok iyi bir anne, ilgili, bilgili, komik, tatlı. Aynı zamanda bir star, konser de veriyor, klibini de çekiyor. Åžarkıları hit oluyor. Televizyon programı da yapıyor. Sosyal medya fenomeni, Instagram’ı ve Twitter’ı en iyi kullanan ünlülerden biri. Bir taraftan da ‘Çocuklar Gülsün Diye’ adlı bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleÅŸtiriyor, Türkiye’nin her yerinde anaokulları açıyor, 81 ilde de açacak…
Ben inanıyorum yapar! O selülitli fotoğrafı çekildiği yazdan
bu yana muhteşem vücutlu bir kadına dönüştü.
Yeter ki Gülben, bir şeyi kafasına koymasın!
Boşanma, her insan için bir travmadır ama o,
bir şekilde bunun da üstesinden geldi,
yaşadıklarını çok iyi yönetti.
Olayı hiç çirkinleştirmeden boşandı.
Bir süre sonra da hiç magazinleştirmeden
yeni sevgilisiyle evlendi.
Bir sürü tabuyu yıkıyor çaktırmadan.
Yani sadece o öğrenmiyor, bize de öğretiyor!
Ben onu çok seviyorum ve takdir ediyorum,
yolun hep açık olsun Gülben

G1

Yaşasın! Kitabın çıktı. Tebrik ederim. Ben çok sevdim, sahici ve samimi buldum. Kendinle dalga geçtiğin yerlere özellikle bayıldım..

-Teşekkür ederim. Peşinen söyleyeyim, çırak yazarım, herhangi bir yazarlık iddiam yok. Ben kendimi yazdım ve kendim gibi yazdım. Eğer beğenilirse ve samimiyeti geçerse ne mutlu bana.

Nereden esti?

-İnsanlar sürekli, “Onu nasıl, n’aptınız? Bunu nasıl yaptınız? Nasıl bu kadar güçlü olabiliyorsunuz?” diye soruyorlardı. Ya yolda çeviriyorlar ya da Instagram’dan soru yaÄŸmuruna tutuyorlardı. Çünkü benim hikâyemde boÅŸanma da var, kayıpla sonuçlanan bir ilk hamilelik de… Bir sürü olumsuz ÅŸey var yani. Ama ben sürekli pozitif mesajlar veren biriyim, hayatımdaki acıları da anlatmıyorum. O yüzden de “Bu gülüş sahte mi? Sen, oynuyor musun?  Gerçekten samimi misin? Neden acılarını belli etmiyorsun” gibi sorularla da karşılaÅŸtım, hâlâ karşılaşıyorum. Ben aÄŸlak bir tip deÄŸilim. Ama bu, acı çekmiyorum anlamına gelmiyor. Bu kitapla, beni merak edenlere biraz daha kendimi anlatıyorum, kalbimi açıyorum. Ve onlarla hayattan öğrendiklerimi paylaşıyorum.

Hadi biraz da o öğrendiklerinden söz edelim. “Şöhret, dolabında asılı bir elbiseymiÅŸ.” Öyle mi?

-Aynen öyle! Buraya gelinceye kadar herhangi bir anneydim. Ama röportaj ve fotoÄŸraf çekimi var ya, üzerime o şöhret elbisesini giymem birkaç saniyemi aldı. Sürekli o normal kadınla, ünlü kadın arasında metamorfoz yaşıyorum. Çekim mi var, kameranın ışığını görmemle farklı bir kadına dönüşüyorum. Ama sonra şöhret elbisemi çıkarıp, dolaba asıyorum…

AYSEARMAN_GULBENERGEN_Fotograf_FethiKaraduman 3 slayt
Evde o ünlü kadından eser yok yani… 

-Yok tabii. OÄŸlanların zaten Gülben Ergen’i ciddiye aldıkları da yok! Varsa yoksa anneleri. Arada soruyorlar: “Anne, neden yolda herkes seninle fotoÄŸraf çektiriyor?” “İşte dizi-mizi, televizyon programı, ÅŸarkılar filan” diyorum. “Ha tamam” diyorlar ama yine de garipsiyorlar. Çünkü ben onların Köle İsaura anneleriyim, onlarla koÅŸturan, yerlerde oyunlar oynayan, hayaller kuran, birlikte kahkaha attıkları anneleri…

Peki şöhreti eskiden de mi böyle algılıyordun?

-Dalga mı geçiyorsun! Bir zamanlar hiç televizyon programı yapmasam da, ertesi gün, “Kim birinci olmuÅŸ?” diye reyting listelerine bakan bir kadındım. Ama son senelerde önceliklerim fazlasıyla deÄŸiÅŸti. Tamam, Dalai Lama elbisesi giymedim henüz, yaptığım ÅŸarkıyı 10 milyon kiÅŸi indirince tabii ki hoÅŸuma gidiyor. Ama hayatımın önceliÄŸi bu deÄŸil.

Şöhretini tamamen dolaba asıp, kocan ve çocuklarınla Bodrum’da filan yaÅŸayabilir misin?

-Yok o kadar deÄŸil! DoÄŸruya doÄŸru. Leman Sam olmama bir 20 sene daha var!

Hayat, inatçı bir öğretmen…” demiÅŸsin. Bu inatçı öğretmenden ne öğrendin?

-Oooo bir sürü ÅŸey! Mesela öğreninceye kadar aynı dersin hep önüne geleceÄŸini öğrendim. ReddettiÄŸim, “Ben mi? Asla!” dediÄŸim her ÅŸeyi yalayıp yutmak zorunda kalacağımı öğrendim. “Asla yapmam!” dediÄŸim hiçbir ÅŸey yok ÅŸu anda. Artık büyük konuÅŸmuyorum! “Alahım sen bilirsin” diyorum. Mesela eskiden, “OÄŸullarım küpe mi takacak? Ay hayır! Erkek çocuk küpe takmamalı” derdim, sinir olduÄŸum bir ÅŸeydi.

Åžimdi?

-Takmıyorlar ama isterlerse takabilirler. Hayat bana yargılamamayı öğretti. Çocuklarımın ayrı birer birey olduklarını öğretti. Saçlarının yanlarını kazıtan çocuklar görünce, “Bu ne ya! Bunların anneleri hiç mi bir ÅŸey söylemiyor?” derdim. Åžimdi demiyorum. Biliyorum ki, çocukta bir ÅŸeyi çok bastırırsam, dayatırsam, baÅŸka bir yerden fışkıracak. Hepimize öyle olmadı mı? Neyi bastırdıysak hayatımızda, baÅŸka bir yerden bir uçuk, bir iltihap olarak pırtladı. Bize geri döndü. Ya da daha kötü ÅŸeyler oldu. O yüzden artık büyük konuÅŸmayı bıraktım.

G2

BaÅŸka?

-MeÄŸer şöhret ayrı, beÄŸeni ayrı, itibar ayrı, tanınmak ayrı kavramlarmış. Bir katil de ünlü, ben de ünlüyüm, Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk da ünlü, bir sapık da yeri gelince ünlü olabiliyor. Yani neymiÅŸ? Ünlü olmak her zaman makbul bir ÅŸey deÄŸilmiÅŸ! Önemli olan itibarmış. Sonra geliÅŸmek, hep ama hep geliÅŸmek… Benimle ilgili herkes dilediÄŸi her ÅŸeyi söyleyebilir ama bir yerde hakkımı teslim etmek gerekir. Ben, baÅŸladığım yerden ileri gitmek için, öğrenmek için hep çabaladım. Hâlâ çabalıyorum. Kendimi aÅŸmak istiyorum.

Neden peki? 

-Çünkü geçen seneki kendim olmamayı seviyorum. Kendimi beğenmemeyi de seviyorum. Annem de beni beğenmiyor galiba, o yüzden kendimi ona da beğendirmeye çalışıyorum.

Kendini çalışıyorsun aslında sen…

-Evet, kendimi çalışıyorum! Ve ben, her ÅŸeye yetiÅŸmeye çalışıyorum. Çünkü hayatın zorluklarına dair, bu ülkede yaÅŸanan kadın ÅŸiddetine dair, Ankara’da olup bitenlere dair, ekonomiye dair bir fikri olmalı insanın. Tabii bu konularda doktora yapmadım ama kendimi geliÅŸtirmeye çalışıyorum. Okuyorum, okudukça eksikliklerimi görüyorum. Ne kadar az olduÄŸumu fark ediyorum. ÇoÄŸalmaya çalışıyorum.

G5EVLİLİK BİR MERTEBE DEĞİL

“Evlilik bir ÅŸirket deÄŸil” diyorsun…

– Evet, iÅŸin içinde menfaat varsa, para varsa, ben böyle bir evliliÄŸe inanmam. Ne bitirdiÄŸim ne de ÅŸimdi yaÅŸadığım evliliÄŸimde bu tür ÅŸeyler benim için söz konusu bile olmadı. Bizim toplumumuzda kızlar, evliliÄŸi bir ‘mertebe’ olarak görüyorlar. Bu fena. Televizyondaki evlilik programları da çok acıklı. Kızlar oraya tek sıra dizilip, “Evinin tapusu var mı? Kaç para maaÅŸ alıyorsun?” gibi sorular soruyorlar. Maddi ÅŸartlar kafalarına uyarsa, evliliÄŸi kabul ediyorlar. Bunu üzücü buluyorum. Evlenmek bir mertebe deÄŸil, olmamalı. Bütün bunların sebebi de ekonomik özgürlüğe sahip olamamak ve eÄŸitim eksikliÄŸi. Zengin koca aramaya baÅŸladın mı iÅŸ ÅŸirket evliliÄŸine giriyor. Hiç özenilecek bir ÅŸey deÄŸil. Çünkü bedelini ödetiyorlar sonra.

ERHAN’IN YANINDA OLDUÄžUM GİBİYİM 

Erhan’ı bize nasıl anlatırsın?

-Erhan bana ve hayatıma çok baÅŸka bir yerden bakabiliyor. MesleÄŸi habercilik olduÄŸu için farklı bir objektifliÄŸi var. Bazen de abilik yapıyor bana. “Böyle bir laf ettin, bak başına ÅŸunlar, ÅŸunlar gelecek!” diyor. O sakin ve kontrollü, tüm bu şöhret dünyasının çok dışında, bu da bizi çok rahatlatıyor.

Onunla en çok ne yapmayı seviyorsun?

– Biz onunla çok güzel yürüyoruz. Çok güzel sohbet ediyoruz. Çok güzel dertleÅŸiyoruz. BaÅŸkalarını çok güzel kaynatıyoruz. Hayatlarımızı masaya yatırıyoruz. Erhan’ın bana hayatta sunduÄŸu en büyük lüks, ben onun yanında olduÄŸum gibiyim. Hiç frene basmıyorum. Oysa bu benim normal yaÅŸamımda çok yapmak zorunda olduÄŸum bir ÅŸey. Ben bir de Erhan’ın yanında çok istediÄŸim gibi anneyim. Bu da önemli. Çok önde bir annelik yaşıyorum. Gülüyor o halime, bir sürü halime gülüyor.

ge C600 TAKSİ PLAKAM VARMIŞ! YOK ARTIK DAHA NELER

“Senin için sahiciliÄŸi oynuyor ama çok baÅŸarılı oynuyor” diyenler var…

-Hiç bu kadar sahici birisini görmediler çünkü. O yüzden öyle düşünüyorlar. Ama kızmıyorum onlara. Taksi plakaları gibi. Ne alakaysa, nasıl bir ÅŸehir efsanesiyse bir türlü peÅŸimi bırakmadı. Kimseyi de bir tek taksi plakam bile olmadığına inandıramadım. Artık gülüyorum. Ne zaman taksiye binsem, “Abla beni almadın iÅŸe, oysa biz seni çok severiz!” diyorlar.

Ama güzel uydurulmuş efsane. Bir de zekice.

-İyi de ben sordurdum bir taksi plakası kaç para diye. İnanılmaz paralar söz konusuymuş! 600 tane taksi plakam olduğunu söylüyorlar! Delirmişler! Üstelik benim kafam paraya basmaz. Yakın çevrem çok iyi bilir. Ben kim, taksi plakası kim?

Gerçek olmaktan başka çare yok

‘Gerçek’ olmaktan baÅŸka çare yok bu meslekte. Öbürünün türevlerinden çok var. O yüzden şöhret dolapta asılı bir elbise. O elbiseyi alıp giymek çok da zor deÄŸil. Şöhret olunabiliyor ve o elbise giyilebiliyor. Ama ona kandığın zaman kafayı yeme ihtimalin var!

Çocukları uyuttuktan sonra parmak uçlarında yan apartmana geçiş

Erhan’la evliliÄŸin için, “Biz artık sevgili olamazdık, aile olmalıydık. Bir sene de bekledik” diyorsun. Çoluk-çocuk olunca, sevgili olunamıyor mu? 

-Olunuyor tabii! Biz de gayet sevgiliyiz… Ama insanın üç oÄŸlu olunca bazı ÅŸeylere dikkat etmesi gerekiyor. Erhan’ı tanımadan önce de oÄŸlanlara, babalarıyla yaÅŸadıklarımızı anlatırken hep bir ‘aile’ lafı vardı aÄŸzımda. Sonra Erhan’la tanıştık. Birtakım soru iÅŸaretleri belirdi kafamda. Ne olacak? Nasıl olacak? Kim kimde kalacak? O bizim evde mi kalacak? Nasıl olacak? Ne anlatacağım ben çocuklara?

Ne anlattın?

-“Biz aile olmaya karar verdik! Daha kalabalık, daha neÅŸeli olacağız” dedim, “Kayra da bizimle olacak, daha da çok eÄŸleneceÄŸiz!” Sonra da “Biz bu pazar evleniyoruz” dedim. Pazartesi günü döndük eve, çocukları yine ben okula bıraktım. Ondan sonra da hayat öyle devam etti. Üç erkek çocuÄŸunun psikolojisi benim için çok önemli. Erhan’la evlenmeden geçirdiÄŸimiz o bir senelik süreçte hep bunun provalarını yaptık. Bize yemeÄŸe gelmesi, birlikte yemeÄŸe çıkmamız, gülüp eÄŸlenmemiz, yatış saatinde onun gitmesi, bizim evde kalmaması.

Senin yaşadığın apartmanın yanında daire tutmuştu değil mi Erhan? Çözüm buydu. Akşamları orada kalıyordu. Peki hâlâ duruyor mu o ev? 

-Evet, o daire duruyor! Ama bitecek, az kaldı. Çocuklar çok önemli çünkü. Erhan sağ olsun bunu anlıyor ve kabul ediyor.

Çocuklar uyuduktan sonra, parmak uçlarında yan apartmana gidiyorsun yani. RomantikmiÅŸ de…

-(Gülüyor) Kapatalım bu konuyu!

Erhan abi veya Kayra’nın babası

Oğlanların hepsi âşık mı sana?

-Evet. Başka aşklar da var ama beni de çok seviyorlar!

Seni Erhan’dan kıskanıyorlar mı? 

-Hayır çünkü o, ‘Kayra’nın babası.’ Onun öyle bir ismi var.

‘Kayranın babası’ ve biz aile olduk. ‘Annemin kocası, sevgilisi ya da hayat arkadaşı’ deÄŸil yani…

-Yok hayır. Elbette bunu bilecek akıldalar ama belki ‘Kayra’ın babası’ ya da ‘Erhan Abi’ daha çok iÅŸlerine geliyor. “Sizin babanız, aslanlar gibi Mustafa ErdoÄŸan. Erhan da ÅŸahane bir dost. Bana söyleyemeyeceÄŸiniz bir ÅŸey varsa Erhan’a söyleyebilirsiniz!” diyorum. Onunla futbolla ve sporla ilgili konuÅŸtukları ÅŸeyler var. Ama babaları da hep hayatlarında. Hafta sonları gidiyorlar, görüşüyorlar. Kayra da onların yaşıtı olduÄŸu için bu iÅŸimizi çok kolaylaÅŸtırdı.

Hepsini hayatımdan eledim

– Beni aÅŸağı çekecek hiçbir ÅŸeyi hayatımda barındırmıyorum. Televizyonda kan akıyorsa anında kanalı deÄŸiÅŸtiriyorum. Negatif ortamlardan uzak duruyorum. Bilmem kimin selüliti, o, onun kocasıylaymış, o evliyken onunla beraber olmuÅŸ filan mı konuÅŸuluyor, ben hemen uzuyorum. Çünkü enerjim çekiliyor. Yaratıcılığım, neÅŸem gidiyor. Çok iyi tanıyorum beni aÅŸağı çekecek insanları. Hiç o ortamlarda bulunmuyorum. Eledim hepsini hayatımdan.

MİNİBÜSE BİNDİM TARABYA’DA İNDİM, 2 LİRA 

Geçen gün minibüse binmiÅŸsin ve fotoÄŸrafını sosyal medyada paylaÅŸmışsın… Bu, halkla iliÅŸkiler manevrası mıydı?

-Yok ya. Yürüyüş yapıyordum. Geberdim ve çok yoruldum. Serhat Bey’i aradım. “Yukarıdayım Gülben Hanım, Etiler’den ineceÄŸim. Bir 15-20 dakikayı bulur” dedi. Ter içindeydim. Bindim minibüse. Tarabya’da bizim Serpil’in önünde indim, 2 lira. Mis gibi minibüstü. Kimse de tanımadı. Herkes kendiyle meÅŸguldü. Kendi fotoÄŸrafımı kendim çektim, Instagram’a koyuverdim. Minibüsler benim yabancım deÄŸil. ÖğrenciliÄŸim boyunca okula minibüsle gittim geldim.

İYİ Kİ ÇOCUKLARIMIN BABASI O

Eski koca Mustafa ErdoÄŸan her ÅŸeyin neresinde?

-Eski koca, çok asil, çok vakur, çok baÅŸarılı ve çok iyi bir baba. Çok memnunum ondan, iyi ki var. Ay bu “Çok memnunum ondan” lafından bozulabilir, daha güzel bir ÅŸey söyleyeyim: İyi ki çocuklarımın babası o. Çok olgun, çok olması gerektiÄŸi gibi!
G3
Kitabındaki kendinle dalga geçme halin çok sempatik. Bu, bir taktik mi, böyle misin gerçekten?

-Öyleyim tabii. ÅžaÅŸkın hallerim var. Ben çok akıllı gibi görünürüm, oysa deÄŸilim. Benim pratik zekâm ve organize yeteneÄŸim iyidir. Tık tık tık, onu öyle yapalım, bunu böyle yapalım, oÄŸlanlardan biri futbol okuluna, diÄŸeri basketbol okuluna, öbürü kitap okumaya, ben oraya, o buraya, diÄŸerinin çıkışında onu alıp, 11’de eve dönülecek, öğlene mercimek çorbası yaparım, sen tavuÄŸu haÅŸla, akÅŸama da çıtır tavuk yaparız!” Zınk diye günü organize edebiliyorum ama bu pratik zekâdan, akıldan deÄŸil.

Hayatta ne bekliyorsun? 

-Şu var olan düzen devam etsin, daha ne isterim?

Mustafa’yla anne-baba olarak boÅŸanmadık!

Arkana bakarak ileri doÄŸru yürüyemezsin!” diye yazmışsın…

-Evet, arkana bakarsan düşersin! GeçmiÅŸ, geçmiÅŸte kalıyor. GeçmiÅŸe takılıp kalırsan, “Bu beni tüketti, bana bunu dedi, kalbimi kırdı, şöyle üzdü...”lerle ileriye gitmek hiçbir ÅŸekilde mümkün deÄŸil. Ben bunlara takılırsam, bittim. O yüzden ben hep ileriye bakıyorum.

Kitap ÅŸahane ama korunaklı durduÄŸun yerler var…

– Evet, bazı yerlerde bunu yaÅŸadım. BoÅŸanmayı anlatırken mesela. Kırgınlıklarımı çok fazla anlatmamaya özen gösterdim. Çünkü ÅŸimdi her ÅŸey çok yolunda. Yıl 2015. BahsettiÄŸim ÅŸey, 3-4 yıl öncesi. O bölümleri daha kısa kesmeye çalıştım çünkü ben evlendiÄŸim kadar, boÅŸandığımın da çok arkasında duruyorum. Ben de boÅŸanmış bir anne-babanın çocuÄŸuyum. Bizim okul davetlerimiz, sünnetlerimiz, düğünlerimiz, derneklerimiz, niÅŸanlarımız, okul gösterilerimiz, doÄŸum günlerimiz olacak. Dolayısıyla yüz yüze bakacağız. Çocuklar için bu ÅŸart. Kendinden vazgeçmek böyle bir ÅŸey. Ben ayrıldığı halde birbirini yiyen çiftler de tanıyorum. Çocuklar tırnaklarını yiyor. O eller hep ağızda, tikleri var. E yazık. Anne-baba itiÅŸmesinden etkileniyorlar. Ben oÄŸullarımın en az zayiatla atlatmasını istedim. “Biz karı koca olarak boÅŸandık anne-baba olarak boÅŸanmadık!” dedim.

Tasavvufta Şems yolunu seçtim

Hayattaki her ÅŸey karşına bir nedenle çıkar” diyorsun. Biraz da aslında tasavvuf yolunu seçtiÄŸini söylüyorsun… Bu ayrıma ne zaman geldin?

-İkizlerde çok sorunlu bir hamilelik yaÅŸadım. Dört ay yattım. Tam o dönemde Elif Åžafak’ın ‘AÅŸk’ kitabı çıktı. Oradaki 40 kural benim hayatımı çok etkiledi. Hele ÅŸu kural: “Düzenim bozulur, hayatım altüst olur diye endiÅŸe etme. Ne biliyorsun hayatının altının üstünden daha güzel olmayacağını?” Bu, Åžems’in bir lafı. Ben tasavvufta Mevlana’ya gönül verdim ama Åžems’in yolunu ve öğretilerini seçtim. Mevlana çok yumuÅŸak, çok dingin bir din adamı. Åžems ise çok hoyrat ve sert. Onun söylemleri ve öğretileri çok farklı. O kitap beni tasavvufa çok yaklaÅŸtırdı. Sonra da Cemalnur Hanım’ı tanıdım ve çok daha baÅŸka dostluklar da kurdum hayatımda. İslamiyet’e tasavvuf üzerinden bakıp, Kuran-ı Kerim’i, Hz. Muhammed’i tasavvuf üzerinden biliyor, tanıyor ve inanıyor olmak kolaylaÅŸtırıyor. Kuran’ı Kerim’de de “KolaylaÅŸtırın!” diyor zaten. Yani bugün bize parmak sallayan, “Günah! Umreye gittiniz. Bu omuz dekoltesinden utanmıyor musunuz!” diye konuÅŸanlar aslında kendini yakıyor. Bizi yargıladılar ya, bitti. Onların müebbeti var tasavvuf yolunda. Herkes, kendinden sorumlu. O benimle Allah ile aramda. Sen giremezsin, karışma, yargılama!

Tarif ettiÄŸim adam Erhan’dı

G4Her şeyin karşına çıkmasının bir sebebi varsa sence Erhan neden çıktı?

-Ben hem Erhan’ı bekliyordum hem de tarif ediyordum. “İyi bir insan olsun. Åžefkatli olsun. Baba olsun. İyi bir baba olsun ki beni anlayabilsin!” diyordum. Ben Mustafa’yla boÅŸandım diye evliliÄŸe küsmedim, evlilik düşmanı olmadım. Bayılırım aileye. Biz aile olduk Erhan’la…

Konuşurken hep böyle şefkatli bir baba tarif ediyorsun. Sizin ilişkinizde hiç mi tutku yok?

-O görevi sana veriyoruz. Sen o iÅŸi çok güzel yapıyorsun. O yüzden seni devamlı like’lıyoruz.

Oğulların olduğu için mi dikkatlisin?

-Galiba. Erkek çocuk annesi ayrımından nefret ediyorum. Kızı, erkeği olmaz ama çekiniyorum işte. Bazen kendimi korumaya alıyorum.

Kitapta da öyle yerler var. Annenle babanın ayrılığını anlatıyorsun. Ölen abiden söz ediyorsun. Ama yeteri kadar detaya girmiyorsun…

-Çünkü annem kızar!

Babanın alkol sorunu olduÄŸunu öğreniyoruz mesela ama hoop geçiÅŸtiriliyor…

-E dedim ya, geçmişe bakarak ileriye gidilmez. Babamın içkisi yüzünden ben içkiyi sevemedim. Fakat oraları deşmek istemedim. Çünkü güzel anılarım yok.

Yorum Bırak

five × 4 =