Gerekçe: ‘Bağırsaydı, cinsel saldırı olacaktı!’ Ama BAĞIRMAMIŞ

Boyunuz devrilsin!
Bu haber için dosyayı incelerken, avukat Tuğçe Alper Kurt’la röportaj yaparken aklımdan geçen cümle buydu…
Boyunuz devrilsin!
Gerçekten öyle.
Allah sizi bildiği gibi yapsın.
Aslında “Geberin!” demek de içimden geliyor ama beddua etmek iyi bir şey değil ama artık gerçekten inanılır gibi değil, dayanılır gibi değil…
Bunlar, insan değil!!!
İsyan etmemek de mümkün değil.
Mahkemenin hak ettikleri cezayı vermemesi de akıl alır gibi değil.
Sinem 22 yaşında. Ama zekâ yaşı 11-12. Yüzde 50 zekâ geriliği var. Bütün yaşadığı çevre de bunu biliyor. Ama 5 aşağılık adam, onu kandırıp camiye götürüyor, evlerine götürüyor, bilmem nereye götürüyor ve cinsel istismarda bulunuyor. Ve bu durum, Sinem, 16 haftalık gebeyken ortaya çıkıyor. 5 adamdan birinin bebeğin yüzde 99.9 babası olduğu DNA raporlarıyla kanıtlanıyor. Bu adamlar, zaman mefhumu bile olmayan bu genç kıza cinsel istismarda bulunmuş olmalarına rağmen serbestler…
Gerekçe de ne biliyor musunuz?
Sinem bağırmamış!!!
El insaf!
Neyin ne olduğunu bilmeyen, zihinsel engelli bir kızdan söz ediyoruz.
Benim yine aklımda o iki kelime:
Boyunuz devrilsin!
Avukatı Tuğçe Alper Kurt’a sordum…

– Müvekkiliniz Sinem’in yaşadığı felaket nedir?
Sinem Şahin, herkes tarafından zihinsel engelli olduğu bilinen biri. Aynı mahallede yaşayan 5 erkek tarafından cinsel istismara uğradı. Bu cinsel saldırılardan birinin sonucunda, gebe kaldı. Gebeliğini bile, kendisi değil, annesi fark etti. Adli mercilerce sonlandırıldı. Sanıklardan şikâyetçi oldu. Ama mahkeme bu sanıkları serbest bıraktı!

– Ben doğru mu anlıyorum: Sinem 22 yaşında ama zekâ yaşı 11-12…
Evet.
– Ve 5 erkek ona, cinsel istismarda bulunuyor. Tecavüz ediyor yani! Onların kim olduğu da biliniyor. Ama ceza alan yok. Beşi de serbest…
Doğru, olan bu!

– Peki nasıl olabiliyor böyle bir şey?
Adli Tıp’ın vermiş olduğu rapor var, “Maruz kaldığı eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilir” diye. Hal böyle olunca da, mahkeme reşit, normal birey gibi kabul etti Sinem’i…

– İyi de, siz, yüzde 50 engelli diyorsunuz?
Evet. Zihinsel engeli oldukça ciddi bir durumda. 5 dakika bile konuşsanız, hemen anlayabilirsiniz. Yeğenleriyle oturup evcilik oynayan bir çocuktan bahsediyoruz. Bu arada dosyada, Adli Tıp raporları dışında Sinem’in 3 farklı raporu daha var. Üçünde de, ‘ruhen kendini savunamayacağı’ belirtilmiş. Yani, ‘maruz kaldığı eylemi anlayamaz’ deniyor.

– Ya hamilelik? O nasıl ortaya çıkıyor?
Annesi, adet olmadığını fark ediyor ve soruyor. Sinem de, “Evet, olmuyorum” diyor. Hastaneye gidiyorlar ve orada ortaya çıkıyor ki, hamile. Sinem, olan biteni annesi-babasına değil, ablasına anlatıyor, “Benimle zorla birlikte oldular” diyor.

– Kimmiş o adamlar?
Bu 5 sanık da (Fatih, Ali, Ahmet, Mustafa, Burhan) Sinem’in yaşadığı mahalleden komşuları. Tüm mahalle gibi onlar da Sinem’in rahatsız olduğunu biliyorlar. Sinem bakkala giderken, çöp dökerken karşılaştığı insanlar. Buradan gelen tanışıklıklar ve kısa konuşmalar var…

– Peki Sinem’in rızası söz konusu olabilir mi?
Rızası olduğunu düşünmek güç. Çünkü eylemin idrakı ve sonucuyla ilgili fikri olmadığı o kadar belli ki. İdrak edebilse, buna aklı eren bir genç kadın olsa, zaten önlemini alabilir ve gebe kalmazdı diye düşünüyorum.

– “Zihinsel engelli birinin rızası” diye bir şey söz konusu mu?
Hayır. Kendisine vasi atanan birinin rızası, hukuken geçerli bir rıza değildir, olamaz! Zaten Medeni Kanun’umuz, bu kişiler kendi başlarına eylem ve iştiraklerde bulunmasın, hukuken sorumluluk altına girmesinler diye vasi atanmasını gerekli görür. Sinem’in vasisi, mahkeme kararıyla annesi olarak tayin edildi…

– Doktora muayeneye götürüldüğünde gebeliği kaç haftalıkmış?
16 haftalık.

– “Sinem’in zaman kavramı yok” diyorsunuz, bu ne demek?
Günü, ayı, yılı karıştırıyor demek. Sinem sadece üstümüze giydiğimiz kıyafetlerden ve havanın sıcaklığından anlayarak mevsimleri bilebiliyor. 2018 yılının mart ayında olduğumuzu, günlerden hangisinde olduğumuzu, 2 hafta öncesinde neler olduğunu bilemiyor. 2 hafta önce olan bir şeyi olay olarak sorsanız hatırlayabilir ama “Ne zamandı?” derseniz duraksar ve ille de bir cevap almak için zorladığınız anda, “2 yıl önce” diyebilir.

– Dava dosyasında, Sinem, tek tek kimin, ona ne yaptığını anlatıyor. Hep, “Rızam yoktu, benimle zorla birlikte oldu” diyor. Peki bunun adı cinsel saldırı değil mi?
Evet öyle. Cinsel saldırı ya da toplumdaki bilinen adıyla tecavüz…

– Peki sanıklar neden ceza almıyor?
Mahkeme, Sinem’e bağırıp bağırmadığını, kurtulmak için bir şey yapıp yapmadığını sorduğunda, Sinem bağırmadığını söyledi. Neden bağırmadığı sorulduğunda da, “Bilmiyorum” dedi ve tüm bunları oldukça safça söyledi. Sinem’in bağırmayışı, ‘rızayla cinsel ilişki’ gibi bir kisveye sokularak, ‘bağırsaydı, cinsel saldırı diyecektik ama bağırmamış’ gibi mantık dışı bir gerekçeyle sanıklara beraat hükmü verildi…

– Bu aşağılık istismarcıların ceza almaması, bütün zihinsel engellilere bu tür rezalet suçların işlenebilmesi anlamına gelmiyor mu?
Gelmez olur mu? Dahası, bu tip suçların işlenebilmesini kolaylaştırıyor. Bizim dosyamızda üzücü olan, zihinsel engelli bir bireyden, açıkça faydalanılma durumu olduğu halde, maalesef mahkemenin bunu göz ardı ederek “Ama bağırmamış!” gibi bir gerekçeyle sanıklara ceza vermemesi…

GERÇEKTEN GADDARCA!

Bu derecede zihinsel geriliği olan bir insanın, fiili anladığı bile şüpheliyken, bir de bağırmasını beklemek gerçekten gaddarca!
Sağduyu yok, vicdan yok, muhakeme yok!

– Çocukları ve engellileri koruyamadıktan sonra, kimleri koruyacağız?
İşte biz, bunu düşünen, aklında küçücük de olsa soru işareti kalan bir mahkeme istiyoruz! Mahkemenin dosyadaki çelişkiyi gidermek için yaptığı hiçbir şey olmadı. Sağduyu yok, vicdan yok, muhakeme yok! Şu anda uygulamada, Adli Tıp raporunun üzerinde bir rapor olmasa da, bu raporlar da birer takdiri delildir. Yani hâkimi bağlamaz. Hâkim isterse, kendi gözlemine göre de karar verebilir ki bu dosyada benim ısrarım üzerine ilk celsede tutanağa hâkimin gözlemi geçti.

O da şu şekildeydi: “Mağdurun, konuştukça anlam ve cümle bütünlüğünü, zaman mefhumunu ve sebep-sonuç ilişkisini kaybettiği gözlemlenmiştir.” Ama dava devam ederken, heyet değişikliği yaşadık. Yeni gelen başkan, Adli Tıp raporlarına göre karar vermeyi tercih etti. Vicdani kanaatinin bu olduğuna inanmak istemiyorum…

Yorum Bırak