Etrafımdaki herkes sıfır yağ oranı!

PAZAR başlayan Şeyma Subaşı röportajı bugün de devam ediyor. Spordan ve modadan girdik, çevresindeki herkesin incecik ve sıfır yağ oranına sahip olmasından çıktık…

– Nasıl bir hayatın var?

Hiperaktif! Yerimde duramıyorum. Özellikle yabancı arkadaşlarım, “Şeyma, sen normal değilsin! Enerji fazlan var!” diyorlar.

– Kızın da bir orada, bir burada…

Offf bayılıyor o! Melisa şu an 5 yaşında ama kaç ülke gezdiğini anlatamam. Uyumlu, çok neşeli bir çocuk. “Seyahat” de, çantasını hazırlasın.

– Sosyal medyanı sen mi idare ediyorsun?

Tabii ki. Kimseye bırakmam. Başkası idare ederse o gerçeklik olmaz. En çok gurur duyduğum şey de hiçbir strateji gütmemiş olmam. Marka oldum ama kendiliğinden oldum.

GÜNDE SADECE BİR SAAT SPOR YAPIYORUM

– Günde kaç saat spor yapıyorsun?

1! Hiçbir zaman bir saati aşmaz. 1 saat 5 dakika bile yapmam.

– Niye?

E çok fazla spor yapmak da çok kötü. Haftanın 5 günü, 1 saat yapıyorsan tamamdır. 5 gün ağır terlemeli spor da iyi değil. Ben bir gün kardiyo yapıyorum, bir gün pilates. Şu son bir-iki aydır sadece pilates yapıyorum, çünkü zayıfım. Vücudumda yağ yok. İnce ve daha uzun kas sevdiğim için de pilates ağırlıklı çalışıyorum.

– Biz şimdi mesela buraya pide ısmarlasak, yer misin?

Elbette, ne sandın! Bayağı yiyorum ben. Saat 04.00’da Nutella’lı pizza yiyorum. Canım hamburger istiyorsa da yiyorum. Ama bir gün bunları yiyorsam, öbür gün mutlaka dengeliyorum. Sabah avokado ve katı yumurta yiyorum. Öğlen daha fazla koşuyorum terlemek için. Sonra küçük bir tavuklu kinoa salatası, akşam da bir çorba falan.

ŞİMDİKİ GENÇ JENERASYONDA ‘KÖTÜ FİZİK’ DİYE BİR ŞEY YOK

– Şişmanlarsan biter misin?

Şimdi şöyle bir durum var: Benim bulunduğum ortamlarda ve şimdiki genç jenerasyonda “kötü fizik” diye bir şey yok. Ama gerçekten yok. “Arkadaşlarının hepsi ince olmak zorunda mı?” filan diyorlar. Valla hepsi ince. Durum bu. Sıfır yağ oranı! Belki sosyal medyanın baskısı, belki insanlar bilinçlendiği için, bilmiyorum sebebini ama herkes ince. E ben de öyleyim.

– Ama bu da çok görsel bir şey! Ve saçma… Ve yorucu…

Doğru! Ama gerçek bu. Yurtdışında mesela -orada çok eğlendiğim ve bulunduğum için söylüyorum- Tulum’da, İbiza’da dünya güzeli herkes. İncecikler. İnceciği de geçtim, hepsi manken zaten. Hokka bir burun, şahane tenler ve görüntüleri de kusursuz…

– Bunlar içki içiyor, nasıl böyleler?

Valla hiç yemek yemiyorlar! Böyle bir gençlik var. Yemeyen gençlik. Ama tabii enerjileri yok! Güzel ama enerjisizler. Benim arkadaşlarımın bana söylediği, “Seni onların hepsinden ayıran şey enerjin!”

KADINLAR AYAK PARMAĞIMIN ÇOK TARAKLI OLMASIYLA BİLE İLGİLİLER

– Kadınlar en çok senin bedeninle mi ilgili?

Valla her şeyimle ilgililer. Ayak parmağımın çok taraklı olmasına kadar…

– Mücevher tasarım işine el attın bir de…

Evet. Ama son derece amatörüm. Kendi sevdiğim ve en çok kullandığım tasarımları uyarladık. Son on yılın en çok ilgi çeken modelleri olmuş. Hoşuma gitti tabii.

– Seni kim giydiriyor?

Hiçbir zaman beni biri giydirmedi. Ama beğendiğim modacılar var. Raisa&Vanessa’ya bayılıyorum. Davetimçokelbisemyok kızları muhteşem. Gurur duyuyorum kendi arkadaşlarımın başarısıyla…

– Senden de iyi modacı olur. Neden bu sektöre girmiyorsun?

Yok ya, başkasını giydirmek istemiyorum. Karşındakini anlamak, yönlendirmek çok zor. Şimdilik kafem ve sosyal medyamla mutluyum…

İKİ BUÇUK YIL ÖLME HAKKINIZ YOK!

TEŞVİKİYE Camisi’nde tadilat var. Betûl Mardin de meraklı kadın, ne zaman bitecek diye telefon açıyor.

Telefona çıkan imam gayet esprili ve tatlı biri, 90 yaşındaki Betûl Hanım’ı da çok seviyor. “Tadilat devam ediyor” diyor, sonra dünyanın en güzel şeyini söylüyor…

“Epey de sürecek. İki buçuk yıl ölme hakkınız yok, ona göre…”

Bunu Betûl Hanım gülerek anlattı bana, çok hoşuma gitti, sizinle de paylaşmak istedim…

Yorum Bırak