Engellere meydan okuyan Nurdeniz ve iki gözü Kara

Huzurlarınızda muhteşem bi rol model Nurdeniz Tunçer.

Görme engelinin, kendisini sınırlandırmasına izin vermeyen, konfor alanına sıkışıp kalmayan, adrenalin tutkunu bir avukat. Aynı zamanda Türkiye’de engelli haklarına yönelik sivil toplum çalışmaları yürütüyor Nurdeniz. Veee Rehber Köpekler Derneği’nin de kurucu başkanı.

Güneş gibi… Işık saçıyor Nurdeniz. Görme engelli olduğunu unutuyorsunuz, aklınıza bile gelmiyor onunla konuşurken. İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi mezunu. Fiili olarak avukatlık yapıyor, duruşmalara giriyor. Aynı zamanda sosyal hayatta da çok aktif. Buz pateni ve kayak yapıyor, binicilikle ilgileniyor. Flamenko öğrendi. Birkaç ay önce yamaç paraşütü bile yaptı!!! Tüm bunları rehber köpeği Kara’yla yapıyor.

“Bir rehber köpek bir hayat değiştirebilir” diyor ve görme engellilerin bu destekle ne kadar olağanüstü işler başarabileceklerini kanıtlıyor Nurdeniz Tunçer.

Kara ise dünya tatlısı bir rehber köpek. Onunla yolları, İngiltere Büyükelçisi’nin eşi Maggie Moore’la tanışmasıyla kesişiyor. Bu da hayatının dönüm noktası oluyor.

Nurdeniz “iki gözüm, can yoldaşım” dediği Kara’yla tiyatrodan sinemaya, metrodan konsere, mahkemeden sokağa, yani hayatın her noktasında. “Bir hayat var ve ben onu dibine kadar yaşamak istiyorum!” diyor.

Nurdeniz’le Kasım ayı ortalarında uzun soluklu bir röportaj yaptım. Toparlayıp yayınlamam şimdiyi buldu… Hayatı, can yoldaşı “Kara” ve Rehber Köpekler Derneği’yle ilgili bitmez tükenmez sorularıma sabırla cevap verdiği için çook teşekkür ederim.  Keyifli okumalar.

NURDENİZ’İ DURDURABİLENE AŞK OLSUN!

Müthişsin Nurdeniz! Görme engelinin, sana engel olmasına izin vermedin. Hukuk okudun. Fiilen avukatlık yapıyorsun. Hayat dolusun. Hiperaktifsin. Her an, yeni bir şeyler öğreniyorsun ve kendini geliştiriyorsun. Seni durdurabilene aşk olsun! Türkiye’de engelli haklarına yönelik sivil toplum çalışmaları yürütüyorsun. Aynı zamanda Rehber Köpekler Derneği’nin kurucu başkanısın. Öncelikle seni çok tebrik ediyorum…
-Çok teşekkürler.

Nasıl bir şey bu!? Ben gören halimle, senin bu yaptıklarının yarısını yapamıyorum. Tüm bunları yapacak gücü ve cesareti nereden buluyorsun?
-İnsanları, toplumu ve kendimi seviyorum. Bir hayat var ve ben onu dibine kadar yaşamak istiyorum!

MEYDAN OKUMAYI VE ADRENALİNİ SEVİYORUM

Peki bütün bunların altında yatan ne?
– Konfor alanları beni sıkıyor. Meydan okumayı ve adrenalini seviyorum. Yeni heyecanlara yelken açmak, en büyük tutkum. Gözlerimin görmemesi de buna engel değil!

Sen, engellerin kafada olduğunu gösterip, engellilerin neler yapabileceğini mi kanıtlamaya çalışıyorsun?
-Ben aslında, mutluluğun peşinden koşup, istediğim gibi yaşıyorum. Bunu yaparken, bundan sonraki nesillerin de rahat etmesi için çabalamış oluyorum. Yani bir taşla iki kuş vuruyorum. Bu, benim en büyük motivasyonlarımdan biri.

Sana, “engelli” demek bile zor! İnsan, sana üzülemiyor. Acıma filan da hissetmiyor. Sadece hayranlık duyuyor…
-Hahaha teşekkür ederim. Ben her şeyin olumlu noktasını alıp, negatifleri silen bir yapıya sahibim. Hayata böyle bakıyorum. Daima bardağın dolu tarafını görüyorum.

ENGELLER DE YOLUN BİR PARÇASI ANCAK BUNU EĞİTİMLE FIRSATA ÇEVİRMEK BİZİM ELİMİZDE

2017 yılında, Sabancı Vakfı tarafından “Fark Yaratanlar”dan biri olarak seçildin. “The Most Innovative Women in 2020” (Dünyanın En Yenilikçi Kadınları) listesinin, “Kadın Liderler & Yenilikçi Çözümler” kategorisinde, rol model kadın olarak seçildin… Türkiye’de İngiliz Ticaret Odası ve İsviçre Ticaret Odası üyesisin. Pek çok uluslararası kurumun yanı sıra üniversite, yabancı elçilikler, STK’lar ve TV programlarında aktif konuşmacı olarak görev alıyorsun. Tüm bunlar senin için ne ifade ediyor?
– Her alanda, “Ben varım!” demek, hayatın içinde olmak hoşuma gidiyor. Ben, mutluluğumun ve hayallerimin peşinden koşuyorum çünkü bu ruhumu besliyor. Engeller de yolun bir parçası ancak bunu eğitimle, fırsata çevirmek bizim elimizde. Bu yüzden kendime yatırım yapmayı da ihmal etmiyorum. Ben, buna “beyin fabrikası” diyorum. Beyin fabrikası daima üretmeli. Motive olup, ilerlemenin yolu buradan geçiyor. Maslak Rotary Kulübü Başkanlığı görevini de üstlendim mesele. Dünyadaki ilk rehber köpekli, görme engelli kadın başkanım.

AİLEM HEP “ÜSTESİNDEN GELEBİLİRSİN!”, “YAPABİLİRSİN!” DEDİ. BANA HEP İNANDILAR

Nasıl bir aileye doğdun?
– Hayatı, mücadeleyi, seyahat etmeyi, macerayı seven bir aileye doğdum. Doya doya yaşadığım muhteşem bir çocukluk geçirdim. Annem sağ gözüm, babam sol gözüm, canlarım onlar benim.

Engelleri aşabilmende ailenin payı ne kadar?
-Çoook. Ailem hep bana inandı. İstediğim zaman yanımda oldular. İstediğim zaman gizli kahramanlarım oldular. Her zaman “Üstesinden gelebilirsin!”, “Yapabilirsin!” dediler. O kadar önemli bir şey ki bu.

Görme sorunu yaşadığın nasıl fark edildi?
-Bir hafta içinde, çok ani gelişti. Sürekli göz kontrolüne gidiyorduk. Babam, eczacı olduğu için hemen fark etti. Ankara, İzmir, İstanbul başta olmak üzere Amerika, İngiltere ve Almanya gibi farklı yerlerde bunun çaresini aramayı sürdürdük.

Neden kaynaklanıyormuş peki?
-Her ülkede farklı bir neden söylendi. Kullandığım bir ilaç veya Sarı Nokta Hastalığı gibi farklı bir sebepten dolayı bu rahatsızlığın tetiklenmiş olabileceğini anlattılar. “Kesin şu yüzden” diyemediler. Ama hiç şey durduramadı.

Hangi okullara gittin?
-Afyon Atatürk İkokulu… Ortaokul ve lisede İstanbul Moda Özel BEM Lisesi. Sonrasında ise İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi. Gözü görenlerden hep daha çok çalışmam icap etti. Olsun, ben severim çalışmayı, üretmeyi, yeni şeyler öğrenmeyi. Her yaz bir sonraki senenin derslerine hazırlanırdım. Herkes bir çalışırken, ben beş çalıştım. Çalışkanlığımla elde ettiğimi söyleyebilirim pek çok şeyi. Çok çalışırım ama çok da gezerim!

NURDENİZ HAYIR’I TANIMAZ!

Hayallerinin peşinden koştun, avukat oldun! Peki sana devam etme gücü veren neydi? Nurdeniz’in kitabında yazmaz mı vazgeçmek, pes etmek…
-Hahahaha Nurdeniz ”hayır”ı tanımaz! Doğru bu! Her şeyin, bir yapılabilirliği vardır. Okul süreci, kendimi ispatlamam, az gören ya da göremeyen birinin nadir olması, tabii ki farklılık yarattı. Ama ben bu farklılığı fırsata ve eğlenceye çevirdim. Bunu, bir adım öne geçmek için fırsat bildim. Ben herkesten farklıydım, farklı bir şeyler yapıyordum. Bu da benim gücümü ve motivasyonumu artırıyordu. Avukatlık ve farklı girişimlerim oldu. Hepsinden çok keyif aldım. Her yaptığımdan bir şey öğrendim. Benim hayat amacım: Öğrenmek. Öğrendikçe güçlüyüm, öğrendikçe büyüyorum, öğrendikçe gelişiyorum ve üretiyorum. Kişisel yatırımları severim.
Görme engelin yüzünden, kariyerinde fırsat eşitsizlikleri yaşadın mı?
-Elbette. Az ücret alma ya da insanların ilk anda tereddüt yaşaması gibi. Ama şimdi, hepsi geride kaldı, benim için maceraydı. Bunları teker teker aşmak, aslında işi de daha güzel hale getiriyor.

GÖREN VE GÖRMEYEN GENÇLERİN İSTİHDAMI İÇİN ÇOK ÇABA HARCADIM

Hayatındaki olumsuzlukları nasıl pozitife çevirdin peki…
-Emeksiz yemek olmaz! Benim felsefem bu oldu. Her şey, insanlar içindir. Her kötü gördüğümüz şeyin, iyi bir yanı da vardır. Her sıkıntının ardından çok güzel ferahlıklar gelir. Ben de her zorlandığım şeyin ardından en güzelini gerçekleştiririm.

Yabancı dilini geliştirmek için ABD’ye gittin. Hukuk İngilizcesi kurslarına katıldın. Şimdilerde İspanyolca’ya sardın. Dur durak yok mu sende?
-Yok valla! Durmayı sevmem! Sosyal yaşamımda çok hareketliyim. Nerede hareket, orada bereket! Farklı kültürler tanımaya, yeni insanlarla tanışmaya bayılırım. Küçük büyük demem, herkesten bir şey öğrenirim. Çevreme de faydalı olmaya çalışırım, uzun bir süre, gönüllü İngilizce dersleri verdim, gören veya görmeyen gençlerin istihdamı için çok çaba harcadım.

İNGİLTERE BÜYÜKELÇİSİ’NİN EŞİ MAGGİE MOORE’LA TANIŞMAM HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI

Türkiye’ye döndüğünde, avukatlık yaparken yolun, İngiltere Büyükelçisi’nin eşi Maggie Moore’la ve rehber köpeği Star’la kesişiyor…
-Evet. İşte o tanışma, bir mucize! Hayatımda ilk defa, benimle aynı sorunu yaşayan, gören ama görmeyen, hayatı seven ve durmadan üreten biriyle karşılaşmıştım. Sonra Maggie Moore’la birlikte 2014’te Rehber Köpekler Derneği’ni kurduk. O günden beridir de derneği başkanlığını yürütüyorum.

Bu derneğin görme engelli bireyler için önemini senden dinleyelim…
-Yapabilirliği göstermek istiyoruz. Rehber köpekler olsun, olmasın, biz yaşamın her noktasındayız. Ama sosyal hayata katılım çok önemli. Görme engellilerin en büyük çabası, sosyal hayattaki yalnızlıklarını bertaraf etmek. Rehber köpek, bunu daha güvenilir daha heyecanlı ve mutlu olarak yapmanı sağlıyor. Kendinizi güvende hissederseniz, çok daha fazla ilerliyorsunuz. Ben rehber köpeğim Kara’dan sonra, gönüllüğümü çok daha artırdım. Hatta hayatımı ikiye böldüm, bir tarafta işlerim, bir tarafta dernek. Dernek benim aşkım, özel hayatım, çocuğum. İş ise yaşamda üretebilmenin, kendi paramı kazanmanın zevkine vardığım farklı bir olay.

REHBER KÖPEKLER DERNEĞİ’NİN KURULUŞ SÜRECİNDE, “YAPAMAZSIN”, “OLMAZ”, “TÜRKİYE’DE MÜMKÜN DEĞİL!” GİBİ BİRÇOK İTİRAZLA KARŞILAŞTIK. AMA ALDIRMADIK

Rehber Köpekler Derneği’ni Türkiye’de kurmak kolay mı oldu, zor mu?
-Hayatta hiçbir şey kolay olmuyor! Derneğin kuruluş sürecinde de “Yapamazsın”, “Olmaz”, “Türkiye’de mümkün değil!” gibi bir çok itirazla karşılaştık. Ama kabuğumuzu kırmamız gerekiyordu, biz de kırdık. Kendimi bir ıstakoz gibi tanımlıyorum. Istakozlar, yumuşak canlılardır ama kabukları serttir. Kabuklarını kırdıkça büyürler. O yüzden ben de her aşamada kabuğumu kırdığımı ve bu döngüyü devam ettirip, hedefime ulaştığımı düşünüyorum.

EN GÜVENDİĞİNİZ VARLIK OLUYOR!

Rehber köpekler görme engellilerin hayatlarını nasıl değiştirebilir…
-Rehber köpek, en yakın arkadaşınız, en güvendiğiniz varlık oluyor. Muhteşem bir takım oyunu! Hayatınızı düzene soktuğunuzda, onunla birlikte kimseye bağımlı olmadan, tüm engelleri aşabiliyorsunuz. İstediğiniz gibi arabadan eşyaları alıp, evinize çıkabiliyorsunuz veya markete gidip istediğiniz şekilde hareket edebiliyorsunuz. Onunla birlikte güvenli hareket etmek gibisi yok. Bazen gören insanlar için çok kolay olan şeyler, bizim için zor olabiliyor. Rehber köpeğim Kara’yla bunları atlatmak, o sevgi ve saygı inanılmaz. Keşke bütün ilişkiler böyle sevgi ve saygı içinde, sorumluluklarını bilerek olsa. Hayat çok daha güzel olurdu.

Peki Batı ülkelerinde çok uzun yıllardan beri var olan rehber köpek sistemini oturtmak için neler yapmak gerekiyor?
-Buradaki öncelikli ihtiyaç, gönüllüler, gönüllü aileler ve köpek bağışı. Tabii ki finansal desteklere ve farkındalığa da ihtiyaç var. Yerel yönetimlerin desteğiyle çok daha fazla gelişeceğine inanıyorum.

Kara, hayatını nasıl değiştirdi?
-Tamamen değiştirdi! Kara benim dünyam! Aramızda muhteşem bir arkadaşlık var. İyi günde-kötü günde hep yanımda, hiç beni yargılamıyor. Onun da kalbi, benim için çarpıyor. Beni güvenle yürütmek, engellerden korumak için çırpınıyor. 7/24 benimle. Sevgiye doyamıyoruz. Hayat, onunla başka güzel. İyi ki hayatıma Kara girdi! Bağımsızlığımın ve mutluluğumun en büyük kaynaklarından biri.

KARA, BENİM İKİ GÖZÜM…. KARA, BENİM KALBİM!

Sana gelinceye kadar nasıl eğitimlerden geçti?
-Önce 8 haftalıkken gönüllü aileye verildi. 15 aylıkken 3 aylığına İngiltere’ye gitti ve yoğun bir eğitim aldı. Şu an 7 buçuk yaşında ve benim elim, kolum, kalbim.

Sistemi, hepimizin anlayabileceği gibi anlatır mısın? Rehber köpekler nasıl seçiliyor? Rehber köpekleri yetiştiren gönüllü aileler nasıl seçiliyor?
-Öncelikle, yavru rehber köpek adayları, 8 haftalıkken alınıyor. Ardından, köpeğin eğitime uygun olup olmadığının anlaşılması için bazı testler yapılıyor. Örneğin; ani seslerden ürkmüyorsa veya eğitmen, yavruyu avucunda ters yatırdığında, aniden ters tepki vermiyorsa, uysal ve eğitime uygun kabul ediliyor. Sonrasında gönüllü bakıcı ailesinin yanına verilen aday köpekler, temel konuları öğreniyor. Eğitmenler iki haftada bir, aileleri ziyaret ederek belli yönlendirmeler yapıyor. Evde başka bir evcil hayvan olması bu hayvanlar da uyumlu oldukları sürece sorun değil, hatta eğitimler için daha faydalı oluyor. Yavru, gönüllü aile yanında ne kadar sosyalse, rehber köpek eğitimi o kadar kolay oluyor. Bu yüzden aday köpeğin sosyalleşmesi önemli. Gönüllü bakıcı aile yanındaki eğitimi biten köpekler, rehber köpek hareketlilik eğitmeniyle birlikte yaşamaya başlıyor ve rehberlik etmeyi öğreniyor. 3-6 ay süren bu eğitimde, eğitmenle birlikte toplu ulaşım araçlarına biniyor. Sinemaya, tiyatroya, restoranlara gidiyorlar. Özetle, kısa bir süre de olsa, yaşamı birlikte deneyimlemiş oluyorlar. Son aşamada ise köpekler, uygun görme engellilerle eşleştiriliyor. Bu süreç yaklaşık 3-6 hafta kadar sürüyor. Burada boy, günlük yaşantı, toplu ulaşım kullanma sıklığı, yaşanan çevre, ses tonu, engel durumu gibi birçok kriter bulunuyor. Bu dönemde görme engelli bireye, köpeğin bakımı anlatılıyor ve köpeği nasıl yönlendireceği öğretiliyor. Köpeğe, görme engelli bireyin evinin çevresi ve rutin rotaları öğretiliyor. Tüm bu sürecin sonunda, rehber köpeğimiz göreve başlıyor.

İLİŞKİMİZDEN ETKİLENEN PEK ÇOK GÖNÜLLÜ BAKICI AİLE OLDU

Peki gönüllü aileler, neden kabul ediyorlar böyle bir şeyi? Bir sene sonra o rehber köpeklerden ayrılacaklar…
– “Emekle bağış yapmak” olarak düşünülebilir. Müthiş bir duygu bu. Dahası, tamamen gönüllü olarak yapıyorlar. Karşılıksız. Ama o rehber köpeklerin, bir insanın gözü olacağını biliyorlar. Bu motivasyon onları etkiliyor. Kara’yla ilişkimizden etkilenen çok gönüllü bakıcı aile oldu. Tabii ki her köpek, bu mesleği yapmak üzere hazır olmuyor. Ama hazır olanlar, gerçekten hayatı değiştiriyor.

OKUL KURUYORUZ, BUNU BAŞARDIĞIMIZDA, ÇOK DAHA FAZLA REHBER KÖPEK EĞİTİLEBİLECEK!

Türkiye’de Kara gibi kaç rehber köpek var?
– Derneğe bağlı 7 rehber köpek var ama yurt dışından gelenlerle 10 tane. Evet, henüz az. Amaç zaten sayılarını artırabilmek. Her köpeğin maliyeti o kadar yüksek ki. Elenenler de oluyor. Çok köpek yetiştiriliyor, bazıları meslek değiştirip, terapi köpeği oluyor ve farklı şekilde hayatlara dokunuyor. Bizim 6 tane de terapi köpeğimiz var.

“MERDİVENİ BUL”, “KAPIYI BUL” DİYORUM, BULUYOR

Rehber köpeklerin sayılarını artırabilmek için neler yapmak lazım?
-Eğitmen sayısını artırmak gerek. Erişilebilirlik Yasası’nın çıkması gerek. Okul kuruyoruz, bunu başardığımızda, çok daha fazla rehber köpek eğitilebilecek.

Kara, seninle mi uyuyor?
-Evet. Kara’yla aynı odayı paylaşıyoruz. Oda arkadaşımın horlaması bile beni mutlu ediyor!

Bir gününüz nasıl geçiyor? Her yere seninle mi geliyor?
-Evet. Bir keresinde pandemide aşı için hastaneye gitmiştim, ağabeyimin koluna girdiğimde ona, “Kara” dediğimi hatırlıyorum. O kadar birbirimize alışmışız ki, kolum boşta kalıyor, bir yanım yokmuş gibi hissediyorum. Duruşmalarda bile benimle mahkeme salonunda. Aklınıza gelebilecek her yerde birlikteyiz!

Sen, “Kara beni kapıya götür” diyorsun. Götürüyor. “Asansörü bul” diyorsun, buluyor. Kuaföre gidiyorsunuz, “Hadi Kara, beni götür” diyorsun. Götürüyor. Nasıl oluyor bu?
-Köpeğinizi rutine alıştırıyorsunuz. Kelimelerden nereye gideceğini anlayabiliyor. Yeter ki, rutini olsun. Farklı yerlere gittiğimizdeyse “Merdiveni bul”, “Kapıyı bul” gibi temel komutlarla, nereye giderseniz gidin, bu bağlamda size yardımcı oluyor. Ama tabii rutin olduğu zaman; banka, kuaför gibi klasik yerlerimize çok daha rahat götürüyor.

KARA’NIN YAKITI SEVGİ!

Ona hep iltifat ediyorsun. “Harikasın Kara!” diyorsun, “Olağanüstüsün!” diyorsun. Anlıyor mu? Bu laflar onu motive mi ediyor?
-Kara’nın yakıtı sevgi. O sevgiyi hissetmeden çalışmıyor. İltifat ettiğimde konsantrasyonu oluyor, kanatlanıp uçuyor. Özel ilgi bekliyor, şımarmayı seviyor, hak ediyor da.

Aşık oldum ikinizin ilişkisine! O senin bodyguard’ın, hayat ortağın, her şeyin…. Seni de çok seviyor. Tasması boynundayken hep mesaide mi? Hep senin iyiliğin için mi uğraşıyor? Hep seni koruyor mu?
-Evet, Kara çok sevecen, sevgiye doymayan bir çocuk! Tasmasını çıkardığımda, başkası sevse bile, tek gözüyle beni kontrol ediyor. Hatta, birkaç defa denedim, hareket ettim, hemen arkamdan geldi. O benim gölgem, koruyucu meleğim, çocuğum, en yakın arkadaşım ve sırdaşım! Görmeyen birini hiç konuşmadan yönlendirmek, ona yardımcı olmak mucize gibi. Onun aklına, vicdanına, kalbine hayranım.

SESİM KISILDIĞINDA VEYA ÜZÜLDÜĞÜMDE HEMEN BENİ TESELLİ ETMEK ÜZERE DİZİME KAFASINI KOYUYOR YA DA PATİSİNİ ATIYOR

Peki diyelim ki, sokakta yürüyorsunuz, bir kedi geliyor… Ya da bir çocuk… N’apıyor? Ya da seni uyarması gereken bir şeyde, nasıl uyarıyor?
-Aramızda özel bir dil var.Köpek görünce duruyor, kedide “miyk” gibi bir ses çıkarıyor. Tanıdığımız bir çocuğu gördüğü zaman, hemen yere yatıp çocuğun onu sevmesi için göbeğini açıveriyor. Aramızda büyülü bir dil var, birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Sesim kısıldığında veya üzüldüğümde, hemen beni teselli etmek üzere dizime kafasını koyuyor ya da patisini atıyor. Sadece yaşanır, bu sevgiyi anlatmak mümkün değil!

KARA HAVLAMAZ, HUYSUZLUK NEDİR BİLMEZ! ADLİYE, KAMU KURUMLARI, VALİLİK, SİGORTA, UÇAK… HER YERDE BENİMLE

Kara’nın, havladığı, huysuzluk yaptığı olmuyor mu?
-Asla! Kara’nın kitabında yazmaz öyle şeyler. Hayatımın her alanında Kara var. Benimle her yere geliyor. Adliye, kamu kurumları, valilik, sigorta, uçak… Bir avukatın, bir insanın gidebileceği her yerde, o da benimle…

Peki gündelik hayatta insanların tepkisi nasıl oluyor? Hiç “Kusura bakmayın, köpek giremez!” diyen olmuyor mu?
-Farkındalık, başlangıca göre inanılmaz arttı! Tabii ki benim görme engelli olduğumu ilk başta anlamayıp, “Evcil hayvan almıyoruz!” diyen olabiliyor. Ama açıkladıktan sonra giriyoruz. Her zaman bu açıklamalar olacak. Ama beni yormuyor, rahatsız etmiyor. Çünkü, Türkiye’de bir ilki başlattım. Bunu yaparken de her şeyi göze almıştım. O kadar muhteşem bir şey ki görme engellilerin gözü oluyor bu rehber köpekler. Her gün, “İyi ki ben bu işe girmişim!” diyorum. Keşke Türkiye’deki bütün görme engellilerin bir Kara’sı olabilse…

ÜZERİNDE, “SAHİBİM GÖRMÜYOR. BEN ONA REHBERLİK YAPIYORUM” YAZIYOR

Üzerinde “Lütfen bana dokunmayın. Sahibim görmüyor. Ben ona rehberlik yapıyorum” notu var. Buna rağmen sevmeye çalışan oluyor mu?
-Ben buna engel olamıyorum! Belki de olmak istemiyorum, bilemiyorum. Ama herkes Kara’nın amcası, teyzesi, halası, ablası. “Dokunmayın yazıyor, görüyorum ama bana baktı!” deyip sevenler oluyor. Kara, herkes onu sevsin istiyor, bakışlarıyla tahrik ediyor. Tabii ki görüntüsünden korkan da oluyor ama seven sayısı o kadar fazla ki. Ben buna engel olmuyorum. Dediğim gibi belki de engel olmak istemiyorum.

REHBER KÖPEK BEKLEME LİSTESİNDE ŞU AN YAKLAŞIK 250 KİŞİ VAR

Peki rehber köpek sahibi olmak isteyenler n’apacak? Bir sıra var ve beklemeleri mi gerekiyor?
-Rehber köpek sahibi olmak isteyenler, derneğimizle iletişime geçiyor. Onlardan engel durumu, sağlık durumu, günlük yaşantı ve fiziksel özelliklerle ilgili bilgiler alınıp, sisteme kaydediliyor. Köpeklerin eğitimi tamamlandıkça, bu listeden uygun olabilecek adaylarla görüşmeler yapılıyor. En doğru adayın belirlenebilmesi için 5-6 görüşme gerçekleşiyor. Bekleme listesinde şu an yaklaşık 250 kişi var.

Rehber Köpekler Derneği olarak siz, kâr amacı gütmeyen bir derneksiniz. İnsanlar, size köpek bağışlıyor. Aralarından uygun olanlar seçiliyor. O köpekler, bir yıllığına gönüllü ailelere veriliyor ve rehber köpek olarak yetiştiriliyor. Sonra görme engellilerle eşleştiriliyor, uygun olduğu takdirde, ücretsiz olarak veriliyor. Ortalama, 10 buçuk yıl hizmet veriyorlar. Mama ve veterinerlik hizmetleri de derneğiniz tarafından karşılanıyor. Doğru anlamışım di mi?
-Evet. Tam da bu! Hedefimiz, bunun sürdürülebilir hale gelmesi için okul kurmak, eğitmen yetiştirmek. Projeler üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyoruz, bunlar zaman alan şeyler. Ama zamanla iyi olacağını biliyoruz. Nestlé Purina PetCare de kuruluşundan bu yana derneğimizin en büyük destekçisi. 2015 yılından bu yana, mama sponsorluğumuzu üstleniyor. Mama bağışı dışında da pek çok alanda destekçimiz. Bu da inanılmaz kıymetli. İyi ki birlikte çalışıyoruz! Purina gibi bir partnerin desteğini hissetmek motivasyonumuzu artırıyor.

Rehber köpekler, görme engellilerin gözü, yol arkadaşı, her şeyi… Bu kadar önemli olmalarına rağmen Türkiye’de sayıları neden az?
-Çünkü Batı ülkelerinde çok uzun yıllardır yerleşmiş olan bu sistem, bizde henüz yeni. Ailelerin eğitimi, köpeklerin yetişmesi çok zaman alan şeyler. Bir çocuk yetiştirir gibi düşünün. Başta kolay olmuyor. Her şey zaman zaman alıyor. Bir eğitmen yılda en fazla 10 köpek yetiştirebiliyor.

Eğitmen konusunda da destek alıyorsunuz yanılmıyorsam…
-Evet Birleşik Krallık’tan ve Avrupa’dan destek alıyoruz. Eğitmenlik de gönüllülük isteyen bir iş. Hem insanları hem köpekleri seven, adanmış ve idealist kişiler olmalı eğitmenler. Türkiye’de sayıları şimdilik az, artması için uğraşıyoruz. Aynı şekilde gönüllü ailelerin de artması gerekiyor.

Bir köpek, ne kadar sürede rehber köpek olabiliyor?
-Yaklaşık 2 yılda. Yavruyken başlayan eğitimi, önce gönüllü bakıcı aile, daha sonra rehber köpek hareketlilik eğitmeninin yanında devam ediyor. Son aşamada, görme engelli bireyle eşleşme eğitimi gerçekleşiyor. Tüm bu eğitimler titizlikle yürütülüyor.

FARKINDALIĞIN VE GÖNÜLLÜ BAKICI AİLELERİN ARTMASI ÇOK ÖNEMLİ. BU KONUDA MUTLAKA BİR KAMUOYU BİLİNCİ
YARATILMASI GEREKİYOR

Rehber köpeklerin artması için, bizler ne yapabiliriz?
-Farkındalığın artması, gönüllü bakıcı ailelerin artması çok önemli. Bu konuda mutlaka bir kamuoyu bilinci olması gerekiyor. Biz de bunun için var gücümüzle çalışıyoruz. Bir yıl yuvasını açan gönüllü aileler, emeğini ve sevgisini bağışlıyor. Bu sevgiyi, parayla satın alamıyorsunuz. Dünyanın her yerinde ilk olarak, okullarda yapılmaya çalışılmış. Ama başarılı olunamamış. Yani gönüllü ailelerin sevgisi ve ilgisi paha biçilemez değerde.

Herkes gönüllü aile olabilir mi? Yoksa kriterleri var mı?
-Köpeğin, evde dört saatten fazla yalnız kalmaması ve sosyalleştirilmesi önemli. Tabii eğitmenin yönlendirmelerine de harfiyen uyulması ve veteriner takiplerinin yapılması gerekiyor. Bir köpeğin sorumluluğunu alabilecek herkes, gönüllü bakıcı aile olabilir.

KARA’YI BEN TUVALETE GÖTÜRÜYORUM, BAKIMIN BEN YAPIYORUM, KULAĞINI BEN TEMİZLİYORUM…

Kara’yı senin tuvalete götürdüğün, senin taradığın, kulağını temizlediğin doğru mu?
-Elbette! Kara benim köpeğim, tabii ki bunları yapacağım. Onu gezdirmek, ihtiyaçlarını gidermek, kulağını temizlemek bile keyifli. Bazen kendim yemek yemeyi bile unutuyorum ama Kara’nın yemeğini veya ihtiyaçlarını asla unutmuyorum. Nasıl ki o benim sorumluluğumu alıyor, ben de onun sorumluluğunu alıyorum.

Rehber Köpekler Okulu ne zaman hayata geçer? Ne tür adımlar attınız?
-Avcılar Belediyesi’yle bunun üzerine çalışıyoruz. Çok kısa zamanda olacağını düşünüyoruz.

Sen, “Görememe konusu, aciz, arabesk bir yerden ele alınıyor. Biz bunu değiştirmek için varız ve buradayız! Ötekileştirilmeden toplumda yer almamız lâzım! Ben çalışan bir kadınım, avukatlık bürom var, makyaj yapıyorum, toplu taşıma kullanıyorum. Bu ülkeden aldığım eğitimi, bu ülkeye geri veriyorum. Toplumun da bizi böyle görmesi lazım” diyorsun… Çok da haklısın ama görme engelliler hala çoğunlukla call center’larda iş bulabiliyor. Bunu algıyı değiştirebilmek için neler yapmamız lazım?
-Yaşamak istediğim toplumu inşa etmek için sonsuz bir çaba harcıyorum. Bana ulaşanların işe yerleşmesine yardımcı oluyorum. Yapabildiklerimi gösteriyorum ki insanlar görme engellilere güvensin, inansın. Maggie’yle tanışana kadar görme engelimle ilgili konuşmazdım veya pek paylaşmazdım. Sonrasında bu paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu, insanlara güç verdiğini, yapabilirlik duygusunu pekiştirdiğini fark ettim. Bu, utanmamız gereken bir şey veya bir hastalık da değil. Tam tersine, bir nevi yeteneklerini keşfedebileceğin bir fırsat! Hayat hep güzel, görme engelli olsan da güzel… Hele Kara gibi şahane dostlarla, daha da güzel!!!

Yorum Bırak

11 − ten =