Emine Bulut bir seferberliğin başlangıcı olmalı!

KİME sorsanız kadına şiddete karşı. Kime sorsanız birer birer katledilen kadınlar için yas tutuyor, isyan ediyor, sokaklara çıkmak istiyor, “İmza mı toplasak, yürüyüş mü yapsak?” diyor. Herkes öfkeli, herkes sinirli… Ama cinayetler de durmuyor! Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, dünkü konuşmamızda İstanbul Sözleşmesi’nden söz etti. Türkiye’nin imza attığı ve 2014’te yürürlüğe giren bu sözleşmenin hakkıyla uygulanması gerekiyor. Canan Güllü ancak bu şekilde cinayetlerin önüne geçilebileceğini söylüyor. Çünkü bu sözleşme, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği, istismar, şiddet, tecavüz ve cinayet konusunda bir “zihniyet dönüşümü”nü öngörüyor.

Siz Kadın Dernekleri Federasyonu olarak şehir şehir dolaşıp İstanbul Sözleşmesi’ni mi anlatıyorsunuz?
Aynen öyle! Yaklaşık 40 ilde barolarla işbirliği yapmaya başladık. Ve şehirlerde bulunan kamu kurumlarıyla “koordinasyon kurulları” oluşturduk. Belediyeler, kolluk kuvvetleri, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet, Aile Bakanlığı’nın teşkilatları birlikte yan yana yani… Sivil toplum örgütlerine müracaat eden şiddet mağduru kadınlarından hepsini haberdar ediyoruz. Amaç, Aile Bakanlığı’nda daha çabuk hareket kabiliyeti sağlanması, hâkimleri bilinçlendirme, avukatlarla hâkimler arasında diyalog oluşturma… Herkesi telefonun WhatsApp bölümünde bir grup haline getirdik. Mesela Aydın’da bir vaka meydana geldiğinde, herkesin aynı anda haberi oluyor. Olay yerine müdahale, mağdura yardım, ev açma, sığınma evine koyma, kolluk kuvvetlerine götürebilme gibi gereken bütün prosedürlerin çok kısa bir sürede, resmi evraka bağlı olmadan gerçekleştirebiliyoruz. Bizim için de çok büyük kolaylık. Arkadaşlarımız da mahalle mahalle dolaşıp şiddet mağdurları kadınları bilinçlendiriyor, nereye nasıl müracaat etmeleri gerektiğini anlatıyor. Biliyorsunuz, bir acil yardım hattımız da var bizim. O telefon numarasını da yaygınlaştırarak İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerinin yerine getirilmesini sağlıyoruz.

TEHDİT ALIYORUZ AMA MÜCADELEYE DEVAM

Siz de tehdit alıyorsunuz. Akit türü gazetelerde görüyorum ben, saldırıyorlar size… Neden ‘aile’yi yıkmaya çalıştığınızı düşünüyorlar da şiddeti önlemeye çalıştığınızı anlamıyorlar?Bilsek… Akıl sır erecek bir şey değil! Çok uzun zamandır bizi de hedefe koydular. Mor Çatı ve bizim federasyonu bir nevi düşman ilan ettiler. Adımız, “aile düşmanları”na, “ahlaksız kadınlar”a çıktı. Bizi akıllarınca aşağılamaya, yıpratmaya, korkutmaya, yıldırmaya çalışıyorlar. Çok da önemi yok. Çünkü öldürülen kadınları hiçe sayarak, kendi egemenliklerini sürdürmek isteyen tarikat ve din düşmanları bunlar. Bunlar dindar değil, din taciri. Evet, tehdit alıyoruz. Korkmuyor muyuz? Korkuyoruz. Ama biz mücadelemize devam ediyoruz. Çünkü bildiğimiz ve yaptığımız en doğru iş bu. Bunun için çok uzun yıllardır çalışıyoruz. Bir kadının bugün canının yanması beni üç kat daha fazla üzüyor herkesten. Çünkü ben biliyorum ki o kadını kurtarabilirdik, o kadın yaşayabilirdi! Herkesin açık ve net şunu bilmesi gerekiyor: Birbiri ardına katledilen kadınların hayat garantisi İstanbul Sözleşmesi. Tam anlamıyla uygulansa, bu ülkede kadınlar ölmez!

“İstanbul Sözleşmesi, TC Anayasası’nın 90. maddesi uyarınca kanun hükmündedir!” diyorsunuz. Ama bir de bu sözleşmenin kaldırılmasını isteyenler var. E, Anayasa’yı hiçe saymış olmuyorlar mı?
Elbette oluyorlar! Devletin imzaladığı bir sözleşmeye karşı cephe oluşturmak, onun aleyhinde propaganda yapmak aslında suç. Bizim de Cumhurbaşkanına seslenmemiz o yüzden. Biz hep teşekkür ettik AKP hükümetine bu sözleşmeye imza attığı için. Şimdi de bu sözleşmeye karşı cephe oluşturanlara ses vermesini istiyoruz. Bu sözleşme yürürlükte kalmalı ve uygulanmalı. Cumhurbaşkanı’nın da “Ben bu ülkenin lideri olarak, kadın vatandaşlarımın ölümüne karşı mücadelemi devam ettireceğim!” demesini istiyoruz.

FARKINDALIĞI ARTTIRDI

Bu iktidar kadın meselesine gereken ihtimamı neden göstermiyor?
Açık ve net olalım. Kadın meselesi, bu iktidarın çok ön plana çıkmasını istediği bir mesele değil. Çünkü güçlenen kadın, üzerinde egemenlik kuracağınız kadın olmaz. Niye siz Meclis’te “boşanma komisyonu” kurmak istersiniz? Boşanma oranlarını düşürmek için! Allah aşkına, niye boşanma oranlarını düşürmeye çalışıyorsunuz? Evde şiddet varsa, huzursuzluk varsa, o aile, “kutsal aile” sayılabilir mi? Kadın dayağı yesin otursun! Ayrıca aile kutsal değildir. Aile, iki kişinin mutlu olduğu bir ortamdır. Kutsamanın bir anlamı yoktur. Buradaki mesaj şu: “Biz kadını mal gibi görüyoruz, birey olarak görmüyoruz! Birey olarak görmediğimiz kadının da sorunlarını bir tarafa bırakıyoruz. Kendisi çırpınsın, ne istiyorsa yapsın!” Boşanma komisyonu kurulduğunda n’aptı komisyon? “Şikâyetçi kadının karakola, adliyeye gideceği saatleri, mesai saatlerinin dışına atalım!” diye bir öneri getirdi. Ne demek bu! Kadın şikâyet edemesin, otursun oturduğu yerde… Kadın şiddet dergâhında kalsın diye “arabuluculuk” ve “uzlaşma” gibi anlamsız şeyler öneriyorlar. İstanbul Sözleşmesi bunları kabul etmiyor mesela. Diyor ki, “Şiddet mağduru kadına, kesinlikle uzlaşma ve arabuluculuk müessesi uygulanamaz!” Şu an bazı boşanma dosyalarında hâkim uzlaşmaya gönderiyor. Uzlaşmaya gönderilen iki vakamız var mesela İzmir’de. Birinde bıçakla yaralanmış kadın, ikincisinde yüzüne kezzap atılmış. Hangi uzlaşmadan söz ediyorlar! Size kezzap atmış biriyle barışmanızı istiyorlar. Tabii ki sonu da felaket oluyor! Cinayet oluyor!

Bu konuda baskı oluşturmak için ne yapmak lazım?
Çok acı bu söyleyeceğim ama Emine Bulut’un ölümü bu konudaki farkındalığı arttırdı. Evet, Emine Bulut vahşice bir cinayete kurban gitti. Hepimiz kahrolduk, o videoyu çeken kişiyi eleştirdik ama hepimizin farkındalığını da arttırdı. Eğer o video olmasaydı, bizim için eski eşi tarafından öldürülmüş sıradan bir kadın vakası olarak kalacaktı. Oysa ki vahşet görüntüleri hepimizi derinden yaraladı. Günlerdir medya bu konuda yayın yapıyor. Hiç yapmadığı kadar yayın yaptı ve siyaset üstü yaptı. Bu çok önemli, altını önemle çizmek istiyorum. Çünkü kadına karşı şiddet, siyaset üstü incelenmesi ve çözüme ulaştırılması gereken bir mevzu. Şu saatten sonra bence hükümet de gerekli mekanizmaları daha iyi çalıştıracaktır.

Yorum Bırak