Dünya’da bir sonraki pandemi Kuraklık… Bu durumdan en çok etkilenecek coğrafya da Orta Doğu ve Türkiye

“Hayata İyi Bakarız” röportaj serimiz tüm hızıyla devam ediyooooo…
.
Bu bölümde konuğum, Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Utku Perktaş
.
.

Dünya’da bir sonraki pandeminin kuraklık olacağı söyleniyor. Kuraklık ve kaynakların tükenme krizi kapımızda!!! Utku Perktaş Hoca, bu durumdan en çok etkilenecek coğrafyanın Orta Doğu ve Türkiye olacağının altını çiziyor.
.
Utku Hoca, kaybettiğimiz canlıları, yok olan türleri asla geri kazanamayızı vurguluyor ama biraz olsun umut da veriyor. İstersek ve bugün harekete geçersek doğaya verdiğimiz zararı, belli ölçüde telafi edebileceğimizi belirtiyor.

.
İşte bu noktada Hayata İyi Bakarız Ekolojik Okuryazarlık Projesi daha da önem kazanıyor. Çünkü yaşadığımız gezegenin geleceğini garantiye almalıyız. Tükenmek üzere olan kaynakları, gelecek nesillere güvenle bırakmak zorundayız. Bunun yolu da bilinçlenmeden ve eğitimden geçiyor.

.

Milli Eğitim Bakanlığı ve Hayat Holding’in hayata geçirdikleri proje, geleceğimiz olan çocukları, ekolojik okuryazarlık konusunda bilinçlendiriyor. 10 ilde 300 devlet okulunda başlayan eğitimler önümüzdeki yıl, kapsamını genişleterek devam edecek.
.

Utku Hoca da çocukların ekolojiyi öğrenmeye nereden başlayacağı konusunda değerli bilgilerle bu sosyal projenin içeriğine katkı sağlıyor. Kendisine verdiği değerli bilgiler için çok ama çok teşekkür ederim…


.

Bir sonraki bölümde konuklarım; Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Pınar Bayhan ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nden Doç. Dr. Bengisu Koyuncu olacak.

BU SORUNLARI, İLKÖĞRETİME, BİLİMSEL BİR İÇERİKLE ULAŞTIRMAK, YAŞADIĞIMIZ GEZEGENİN GELECEĞİNİ GARANTİYE ALMAK İÇİN ÖNEMLİ BİR ADIM. O YÜZDEN, “HAYATA İYİ BAKARIZ” DEĞERLİ BİR SOSYAL PROJE

Çevreye duyarlı nesiller yetiştirmek için Hayat Holding ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından çok anlamlı bir proje gerçekleştirildi: ‘Hayata İyi Bakarız.’ 10 ilde 300 pilot okulda, ilkokul 3. ve 4. sınıflara ekolojik okuryazarlık dersleri veriliyor. Siz de bu eğitimin içeriğini hazırlayan danışma kurulundasınız. Neler hissediyorsunuz?
-İçinde olduğumuz dönem, “Krizler Çağı” olarak tanımlanıyor. İki büyük krizi deneyimliyoruz: Biyoçeşitlilik ve İklim Krizleri. Canlılar yok oluyor, ne yazık ki pek farkında değiliz. Ben de bu yok oluşların önüne geçmek için adım atmak isteyen bir bilimci, akademisyen ve sorumlu bir vatandaşım. Ve bu sorunları, ilköğretime, bilimsel bir içerikle ulaştırmak, yaşadığımız gezegenin geleceğini garantiye almak için önemli bir adım. Bu nedenle cidden heyecanlıyım. Değerli bir proje. Kriz Çağı’nda, geç kalmış olsak da çok doğru bir adım atıldı!

Siz, bu sosyal projeye nasıl dahil oldunuz?
-‘Yetkin Report’ web sitesinde, biyoçeşitlilik, çevre ve iklim değişimi üzerine yazılar yazıyorum. Ulaşabildiğim her kesimde, bu anlamda bir farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Bu projeden haberdar olunca, projeyi öneren kurumun da bilinçli bir adım attığını görünce, dahil olmak konusunda hiç tereddüt yaşamadım. Açıkçası, belli ölçüde hayalim de gerçekleşmiş olacaktı. Çocuklara, bu tür bilgileri ulaştırmak için adım atmak, gezegenimiz ve ülkemiz için çok kıymetli bir eylem.

Hocam, “Hayata İyi Bakarız” dediğimizde ne anlamalıyız?
-Biyoçeşitlilik, yaşamın çeşitliliği olarak tanımlanabilir. Esasen 3.8 milyar yıllık bir dünya mirası. Bu mirasa ne kadar çok sahip çıkarsak, yaşadığımız gezegenin geleceğini de o kadar garantiye alırız. Hayata iyi bakmak, bu mirası korumak için adım atmak demek. Başka bir perspektiften, sürdürülebilir bir gelecek için biyoçeşitlilik ve iklim krizlerine karşı farkındalık yaratmak, önlem almak demek. Çocuklara iklim değişimi ve krizi hakkında doğru bilgileri vererek, 2050, 2080 ve 2100 yıllarında yaşayacağımız, yıkıcı hava olaylarının önüne geçmek demek. Yani gezegenin geleceğini belli ölçüde garantiye almak demek. Zira doğal kaynaklarımız sınırlı. Krizler Çağı’nda, ‘Hayata İyi Bakarak’ tükenen bu kaynakları, gelecek nesillere güvenle bırakmak zorundayız.

Türkiye olarak, kuraklıktan en çok etkilenecek ülkelerden biri miyiz?
-Evet, kesinlikle. Orta Doğu coğrafyası, eşitsizliklerin çok derin olduğu bir coğrafya. Bunun bir sebebi, bu coğrafyanın periyodik aralıklarla ekolojik kırılganlık yaşıyor olması. Bu, geçmişten günümüze gerçekleşen bir durum. Bugün küresel ısınmaya bağlı olarak iklim değişimi ve insan nüfus artışına bağlı olarak yaşadığımız gezegendeki habitatların tahrip edilmesi, Orta Doğu ve Türkiye için de geçerli bir sorun. Bizim ülkemizde de habitatları, insan faaliyetleri sonucu kaybediyoruz, hem de çok hızlı bir şekilde. Bunun maliyetiyse tatlı su kaynaklarının tehlikeye girmesi, hatta tükenmesi. Dünya’da bir sonraki pandeminin kuraklık olacağı söyleniyor. Bu durumdan en çok etkilenecek coğrafya da Orta Doğu ve Türkiye.

Ekolojik okuryazarlık derken neyi kastediyorsunuz? Çocuklara ne öğretiyorsunuz? Hangi yetilerini kazandırmayı hedefliyorsunuz?
-Bu soruya kısaca cevap vermek isterim. Çocukların, çevremizde bizim gibi yaşayan canlı bileşenlerden haberdar olmasını sağlamak istiyoruz. Yani, onlara biyoçeşitlilik algısını yerleştirmeyi amaçlıyoruz. Böylece çevrelerinden haberdar olacaklar. Ayrıca çevrelerinde yaşayan bizim gibi canlı türler hakkında bilgi sahibi olurken, çevredeki değişimleri de izlemeye başlayacaklar. Bu yetiyi, çocuk yaşta kazandırmak, ilerleyen yaşlarda, çevrelerinde gerçekleşen değişimler konusunda, çok daha farkında olacak şekilde bir bakış açısı yakalamalarını sağlayacak. Böylece 3.8 milyar yıllık dünya mirasına sahip çıkabilecekler.

İlkokul 3. ve 4. sınıfların seçilme nedeni nedir?
-Çocuklara bu bilgileri verebilmek için en uygun yaş aralığını belirlememiz gerekiyordu. Okuryazar seviyede olmaları ve müfredatlarında bazı konuları kavramsal olarak bilmeleri nedeniyle bu yaş aralığına odaklandık.

“Biyoçeşitlilik”, “İklim ve iklim değişimi”, “Ekolojik okuryazarlık” ve “Doğal kaynaklar ve sürdürülebilirlik” başlıklı konuları, oyun ve görsel aktivitelerle zenginleştirilmiş müfredata uygun içeriklerle çocuklara aktarıyorsunuz. Amacınız, çocuklara doğayla uyumlu yaşamayı öğretmek mi?
-Evet, kesinlikle doğaya uyumlu, çevresindeki canlıların farkında, yeri geldiğinde bir kuş türünün, bir böcek türünün gözünden dünyaya bakabilen çocuklar yetiştirmeyi hedefliyoruz. Çünkü çevresindeki canlı bileşenlerle empati kurabilen nesiller yetiştirmek, yaşadığımız gezegenin geleceğini garantiye almak için çok önemli.

Anadolu Parsı, Akkaşlı Çinte, Likya Orkidesi gibi nesli tükenmeye yüz tutmuş canlı türlerini de çocuklarla tanıştırıyorsunuz… Türkiye’deki biyoçeşitlilik ne durumda?
-Türkiye, biyoçeşitlilik bakımından yaşadığımız gezegendeki nadir coğrafyalardan biri. Dünya’daki üç biyoçeşitlilik sıcak noktasının kesiştiği yer. Yani, bizim coğrafyamıza özgü türler çok fazla. Bunları endemik türler olarak tanımlıyoruz. Mesela; Türkiye’de yaklaşık 4 bin endemik bitki türü var. Bu nedenle çocukların, coğrafyamızda yaşayan farklı türlerle tanışması çok önemli. Zira mevcut biyolojik zenginliğimizi algılamalarını hedefliyoruz.

Dünya’yı kaç canlı türüyle paylaşıyoruz? Ve şehirlerde yaşayan insanlar bunun ne kadar farkında?
-Bugün, yaşadığımız gezegende bilimsel metodolojiyle tanımlanmış, isim verilmiş ve yaşam ağacında kendine yer bulmuş, yani resmi olarak literatüre girmiş, yaklaşık 2 milyon tür var. Bu, bilinen sayı. Eğer bilim insanları bugün tüm çabalarını ortaya koyup, çalışırlarsa bu sayının yaklaşık 8.7 milyona çıkabileceği de belirtiliyor. Hatta bu sayı, 12 milyona çıkabilir bile deniyor. Çoğu türü, bu çağda tanımadan kaybediyoruz. Şehirde yaşayan bizler, çoğumuz bunun çok da farkında değiliz, benim gözlemlerim böyle. Bu çeşitliliğin farkında olan kısım cidden azınlıkta…

Hocam, doğaya verdiğimiz zararı telafi edebilecek miyiz?
-Bu soruya olumlu cevap vermek istiyorum. İstersek, durdurmak için bugün adım atarsak, elbette belli ölçüde telafi edebiliriz. Ancak şu da var; kaybettiğimiz canlıları, yok olan türleri asla geri kazanamayız. Bu türler, çok meşakkatli bir evrim süreci sonucu ortaya çıktılar. İşte bu nedenle kaybettiğimiz canlıları geri kazanmamız imkânsız. Biyoçeşitlilik krizini “kriz” yapan asıl sebep de bu… Tam da bu yüzden, ‘Hayata İyi Bakarız’ başlığı altında, iklim krizi ve biyoçeşitlilik konusunda farkındalığı artırmaya çalışıyoruz. Çünkü bu gezegenimizin geleceği için çok çok önemli…

Yorum Bırak