DUMRUL ALÇICI

Bu trajedi kimin hatası? Bebekler karıştı, anne öldü


(Pazar)

KADIKOY-SIFA-8

Hastanede bebeğinin karışması bütün kadınların kâbusudur.

DoÄŸurduÄŸun çocuk yerine, kucağına bir baÅŸkasının konulması. Ama bu çaÄŸda ancak filmlerde olur zannederiz. DeÄŸil mi? DeÄŸil iÅŸte! Bu ülkede insanın başına her ÅŸey geliyor. Duygu ve Dumrul’un da geldi. AtaÅŸehir Kadıköy Åžifa Hastanesi’nde, aynı gün doÄŸum yapan bir baÅŸka çiftle bebekleri karıştı. HemÅŸire, bebekleri annelerinin yanına götürürken yanlış pusetlere koydu. O loÄŸusa anneler de, 24 saat kendilerinin olmayan bebekleri emzirdiler, baktılar. Zannediyorsanız ki bu ‘küçük yanlışlığı’ hastane fark ediyor. Yanılıyorsunuz! Annelerden biri, çocuÄŸun göğsünde diÄŸer annenin adını görüyor, o zaman anlıyor. Kameralara bakılıyor, evet gerçekten de bebekler yanlış pusetlere konuyor. Sonra tabii DNA testi yapılıyor. Hastane, olay büyümeden kapansın gitsin diye hemÅŸirenin iÅŸine son veriyor. Bir hastanedeki, ‘doÄŸum organizasyonsuzluÄŸu’ndan hemÅŸirelerin sorumlu tutulması da ilk defa görülüyor! Bakanlık da soruÅŸturma açmış durumda. Ben Kadıköy Åžifa’daki bir doktora, “Bu bir rezillik, böyle bir ÅŸey nasıl olabilir!” dediÄŸimde, “Ne var ki çok bilinen bir hastanede de üç yıl önce oldu. Eve yanlış bebekler yollandı!” dedi.

KADIKOY-SIFA-3Benim aklım almıyor bazı ÅŸeyleri. Hele böylesine bir saçmalığı hiç! Ne var ki iÅŸler bu kadarla kalmıyor. Çok daha fenası, çok daha acısı yaÅŸanıyor. O annelerden biri hayatını kaybediyor. Ve o minik bebek ortada kalıyor. 32 yaşındaki avukat Duygu Alçıcı, ailesinin iddiasına göre ihmal yüzünden ölüyor. Doktorun ve hastanenin ihmali. Aile, ‘ihmal suretiyle kasten adam öldürmeye teÅŸebbüs’ten dava açtı. GebeliÄŸi boyunca Duygu’ya üç kere tahlil yapılıyor, her seferinde de trombosit sayımı 150 binin altında çıkıyor. Ailenin iddiası, doktorun bunu ciddiye almamış olması. Aileyi de uyarmamış olması. İşin kötüsü, doÄŸumdan sonra trombosit 20 bine düşüyor. Birtakım tedaviler uygulanıyor ve doktoru Birgül Karakoç, H.E.L.L.P diye bir hastalık teÅŸhisi koyuyor, oysa Duygu’nun yakınları ve baÅŸka hekimler eldeki bulgulara bakıp, bunun TTP olduÄŸunu söylüyorlar. Onların iddiasına göre tanı yanlış kondu. Ve Duygu, tedavi edilebilecek bir hastalık yüzünden pisi pisine hayatını kaybetti. En son hastaneye geldiÄŸinde trombositi 6 bine düşmüş. Ve ardından beyin kanaması geçiriyor. Ne acı ki, bebeÄŸini doÄŸurduktan yirmi gün sonra hayata gözlerini yumuyor. Olay yargıda, ihmal ve suç varsa, suçluların cezasını bulması dileÄŸiyle… Dr. Birgül Karakoç, iddiaları kabul etmiyor. Ben ailenin fertleriyle ve olayı bizzat yaÅŸamış hasta yakını doktorlarla da konuÅŸtum. O bebeÄŸe ÅŸimdi babası Dumrul bakıyor. Kendini Mert’e adayacağından ve onu çok iyi yetiÅŸtireceÄŸinden eminim. Ama keÅŸke Duygu da yaÅŸasaydı. EÅŸi ve bebeÄŸiyle birlikte mutlu olsaydı…

KADIKOY-SIFA-11

Başınız sağ olsun. Yaşadığınız korkunç bir şey!

-Teşekkür ederim.

Eşinizi 32 yaşında doğum sonrasında kaybettiniz. Ve aile olarak hastaneyle doktora dava açtınız. Sizce eşiniz hastanenin ve doktorun ihmali yüzünden mi öldü?

-Ben öyle olduğuna inanıyorum. Büyük bir ihmal söz konusu. Yargıya da bu yüzden başvurduk. Bizim de isteğimiz gerçeklerin ortaya çıkması. Konuştuğumuz hekimler, benzer olayların yaşandığını fakat doğru zamanda doğru müdahaleyle hastaların kurtarılabildiğini anlatıyorlar. Olan oldu, benim karım öldü. 27 günlük bebeğimizle baş başa kaldım. Acım büyük. İçimde bir delik var sanki. Hâlâ şoktayım. Bütün bunlar sanki bizim değil de bir başkasının başına gelmiş gibi. 32 yaşındaki gencecik güzel karımı toprağa verdim ben. Onu geri getiremem ama hastanenin ya da doktorun bir hatası varsa, bunu bütün kamuoyu bilsin, öğrensin isterim.

Başkalarının da canı yanmasın diye mi?

-Aynen öyle! Biz bu insanlara canımızı emanet ediyoruz. İhmal var mı, yok mu? Gerekli testler yapılmış mı, yapılmamış mı? Hastane kadrosunda eksiklik var mı, yok mu? Yeni doÄŸan bebeÄŸimizi baÅŸkasının bebeÄŸiyle karıştıran bir hastaneden söz ediyoruz. Allah aÅŸkına böyle bir hatayı yapabilen bir hastaneden baÅŸka hatalar da beklemez misiniz? Nitekim aynı hastaneye birkaç gün önce bir tiyatro oyuncusu, “Hastayım” diye gidiyor, “Bir ÅŸeyin yok!” diye eve gönderiyorlar, meÄŸer kalp krizi geçiriyormuÅŸ, anlamamışlar, adam da vefat etmiÅŸ.

KADIKOY-SIFA-9

Başkasının çocuğunu sünnet ettirecektik

Siz Duygu’yla nerede, nasıl tanıştınız?

-Bir iş toplantısında. Bize danışmanlık veren hukuk firmasında çalışıyordu. Bize bakan kişinin ayrılmasından sonra avukatımız oldu.

Nesinden etkilendiniz?

-GüzelliÄŸin ötesinde bir çekiciliÄŸi vardı. Hem bu yüzyılın insanıydı hem de eski zaman kadınları gibi duruydu. Sevecen ve cana yakındı. Görür görmez, “İşte evleneceÄŸim kadın!” dedim. Åžanslıydım çünkü o da beni beÄŸenmiÅŸti.

Ne zaman evlendiniz?

-Bir buçuk yıl sevgililikten sonra. Benim annem de avukattı. Duygu’yla tanışmamdan hemen sonra vefat etti. Büyük bir travma yaÅŸadım. Bana inanılmaz destek oldu Duygu. AÅŸk da böyle bir ÅŸey, bir sürü duygunun yanında, bir yol arkadaÅŸlığı. Ben o zaman anladım Duygu benim için doÄŸru kadındı. Dört yıl bütün dünyayı dolaÅŸtık, sonra çocuk sahibi olmaya karar verdik.

KADIKOY-SIFA-1

Nasıl bir hamilelik geçirdi?

-Çok rahat. Üç hafta kalana kadar iÅŸine devam etti. Sosyal yaÅŸantısından da geri kalmadı. Evin bahçesinde yürürken şöyle dediÄŸimizi hatırlıyorum: “Daha ne kadar güzel bir hayatımız olabilir ki? İstediÄŸimiz her ÅŸeye sahibiz!” Şükrettik birlikte. Oysa nereden bilebilirdik ki başımıza bir trombosit belası çıkacak.

Nedir bu trombosit meselesi? Ve ne zaman gündeme geldi?

-Biz de bilmiyorduk. DoÄŸumun ertesi günü odaya gelen hemÅŸireler, “Duygu Hanım’ın bir testi düşük çıktı, ona kan bulmamız lazım!” dediler. İkimizin de kan grubu aynı, ben verdim. Döndüğümde kuzenim Ozan Tönyü gelmiÅŸti. O da hekim. Trombosit meselesini bize o izah etti. HamileliÄŸi boyunca üç kere trombosit ölçümü yapılmış, hepsi de normalin altında çıkmış. Ama hiçbir zaman bir hematolog görüşü alınmamış.

Kadıköy Åžifa Hastanesi’ni seçmenizin özel bir sebebi var mıydı?

-Biz hastaneyi deÄŸil, doktoru seçtik. Kadınlar, jinekologlarını kolay kolay deÄŸiÅŸtiremiyorlar. Duygu da “Birgül Karakoç’la doÄŸuracağı” diye ısrar etti. Eskiden baÅŸka bir hastanede çalışıyormuÅŸ, sonra Kadıköy Åžifa’ya geçmiÅŸ.

İlk ne zaman huzursuz oldunuz?

-HamileliÄŸinin 39.5’inci haftasında, Birgül Hanım, “BeÅŸ gün sonra gelin, 40’ıncı haftanız 15 Eylül’de doluyor” dedi. Bana biraz garip geldi, çünkü sanki Duygu’nun doÄŸumunu kendi programına uydurmaya çalışıyordu. Ertesi sabah da kanaması baÅŸladı. Sabah aramamıza raÄŸmen Birgül Hanım bizi öğleden sonra sezaryene aldı, hiçbir tahlil yapmadan. Sonunda bebeÄŸimiz Mert dünyaya geldi. AÄŸladık mutluluktan. Ameliyathaneden çıktıktan sonra kardeÅŸi Ömer’i gördüm, “BebeÄŸi aÅŸağı götürdüler!” dedim, “Sen hiç merak etme. Annem ve babam orada!” dedi. Gerçekten gitmiÅŸler, orada Mert’i görüntülemiÅŸler. Sonra hepimiz yukarıya çıktık, Duygu da geldi. Ve bebeÄŸimiz getirildi. Kafasında kukuleta vardı ve giydirmiÅŸlerdi. 24 saat boyunca o bebeÄŸi kendimizin zannettik. MeÄŸer deÄŸilmiÅŸ!

Nasıl yani?

-Bebekleri karıştırmışlar! Bizim oğlumuzu, başka odaya gidecek olan çocuğun pusetine koymuşlar, haliyle bebekler karışmış. Bebeklerin künyeleri var ama giysilerinin içinde, ayak bileklerinde. Bizim Mert kel bebekti, odaya gelen sanki biraz saçlı ve esmerdi. Ama insanın aklına gelir mi? Böyle bir şey ancak filmlerde olur!

Peki bebeklerin karıştığı nasıl anlaşıldı?

-Öbür aile, bizim bebeÄŸi yıkamaya götürürken, çocuÄŸun göğsünde Duygu Alçıcı yazdığını görüyor. Yara bandının üzerine yazıp yapıştırmışlar. Allah’tan o gün ürolog hastaneye gelmedi, yoksa biz baÅŸkasının çocuÄŸunu sünnet ettirecektik.

Peki siz nasıl öğrendiniz?

-Beni bebek odasına çağırdılar. “Herhalde sünnet için konuÅŸacaklar” dedim. Baktım, bebek odasında aÄŸlayan bir anne baba. Ve yan yana iki bebek. Ve hemÅŸireler. Birden panikledim, sandım ki çocuklarda bulaşıcı hastalık filan var. “Ne oldu?” dedim. “Bebekler karışmış” dediler: “Biz kamerada tespit ettik. Åžimdi sizlere doÄŸru bebekleri vereceÄŸiz!” O an Duygu geldi aklıma. Ben ona bunu nasıl anlatacağım? 24 saattir baÅŸkasının çocuÄŸunu emziriyor. “OÄŸlumuzun resmi” diye fotoÄŸraflar yolladı. Düşününce ürktüm, nasıl karşılayacak bu olayı, nasıl algılayacak? Ama çaresiz gittim Duygu’yu çağırdım. Ve anlattım durumu. O da aÄŸlamaya baÅŸladı. “Ben sizin oÄŸlunuza çok iyi baktım, siz de bizimkine baktınız mı?” dedi. Tüm bunlar yaÅŸanırken ne bir hastane yetkilisi ne bir doktor vardı. Bunlar Duygu’yu çok üzdü. Bir taraftan da hastane, bu bebek karıştırma iÅŸi basına yansımasın istediÄŸi için bizi bir an evvel göndermeye çalıştı. O arada CerrahpaÅŸa’da Göğüs Hastalıkları Bölüm BaÅŸkanı Profesör Sabriye Demirci geldi. Duygu’nun en az bir hafta daha hastanede kalması gerektiÄŸini, durumunun iyi olmadığını söyledi. Bir gün daha kaldık. Pazartesi çıkarken ne bir kan sayımı ne de baÅŸka bir ÅŸey, öylece gönderdiler bizi.

97cfcKADIKOY-SIFA-7-KAPAKEve gidince n’oldu?

-Duygu yorgundu ama neÅŸeliydi. Kucağında bebeÄŸi evine geldiÄŸi için mutluydu. Bu arada ÅŸiddetli bir ishali vardı. Herhangi bir tedavi de verilmedi. Hastaneden çıkarken, “PerÅŸembe muayeneye gelin!” dediler. Biz de dedik ki “Salı zaten çocuÄŸu kontrole getireceÄŸiz, muayeneyi de o gün yaparsanız!” Birgül Hanım da “Hayır, gerek yok. Çok erken!” dedi. Belki muayene etseydi Duygu’nun vahametini görecekti, karım da ölmeyecekti.

Peki perÅŸembe?

-ÇocuÄŸu alıp emziremeyecek kadar ishaldi. Bir de feci başı aÄŸrıyordu. “İshal için bir önlem alın lütfen!” dedik. İşte o zaman, “Bazı testler istiyorum” dedi Birgül Hanım. Gidip kan verdik. Hastaneden çıktık, korse almak istiyordu Duygu, bir eczaneye girdik. “Kendimi iyi hissetmiyorum, eve dönelim” dedi. “Tamam” dedim. Ama ilaçları alırken telefon geldi “Hemen hastaneye gelin” dediler. Apar topar gittik.

Neden çağırmışlar?

-Trombosit 6 bine düşmüş de ondan! Ölüm sınırıymış. Ben aÅŸağıdaki kayıt iÅŸlemlerini yaptırdıktan sonra yukarı çıktım, baktım Duygu koridorda oturmuÅŸ tek başına aÄŸlıyordu. Ne bir sandalye ne bir sedye! “N’oldu?” dedim, “Bu akÅŸam da burada yatıracaklar beni!” dedi. “Tamam sorun deÄŸil” dedim, “Ben gider Mert’i alır gelirim! Beslenme saatini kaçırmasın. Daha beÅŸ günlük!” Dahiliyeciyi bekliyoruz. Dahiliyeci hematoloÄŸu arıyor. İlk defa hematolog lafı orada çıktı! Ama ulaşılamıyor. Sonra bulundu. “Ben gelmeden sakın bir ÅŸey yapmayın!” dedi. Ben hastaneden ayrıldım Mert’i getirmek için. Döndüğümde Duygu kötüleÅŸmiÅŸti zaten, ateÅŸlenmiÅŸ, havale geçiriyor gibiydi. Yanında hemÅŸire ve hastabakıcıdan baÅŸka kimse yoktu. Bence o sırada, o hastanede bir akıl tutulması yaÅŸandı. Hastanenin kendi doktorları bile ortada yoktu. Duygu, otururken birden bire bilincini kaybetti. Tam o sırada doktorlar geldi. Birgül Hanım, “YoÄŸun Bakım’a gönderin” dedi. Tomografi çekilince beyin kanaması geçirdiÄŸi anlaşıldı. Ve sonra uyutuldu. O günlerdir beklenen hematolog da o zaman geldi. DoÄŸumun ertesi günü gelmiÅŸ olsaydı bütün bunlar başımıza gelmeyecekti.

Bitti mi yani? Başka bir şey yapmadılar mı?

-Başından beri, “Burada mı kalsın, baÅŸka yere mi gitsin?” diye konuÅŸuyorlardı aralarında, biraz ilerideki Memorial’a naklettiler. Onlarda bu plazmaferez makinesi varmış. SaÄŸ olsunlar hemen ameliyata aldılar. Ama ne çare, geç kalınmıştı, 20 gün sonra hayatını kaybetti. Uçtu, gitti…

OZAN TANYU

Uzm.Dr. Ozan Tanyü (Radyolog)

Kader deÄŸil hatalar zincirinin sonucu

Sizce Duygu, göz göre göre mi öldü?

-Bence, gözler göre göre öldü! Bir deÄŸil, birden fazla göz. “Tıpta hastalık yoktur, hasta vardır” diye bir tabir mevcut. Yani siz her vakayı kendi içinde deÄŸerlendirmek zorundasınız. Bir artı bir, bazen iki etmiyor. Bu olay nasıl oldu derseniz, ben Tanrı’ya inanan bir kiÅŸi olarak, “Kader” diyemiyorum. Hatalar zincirinin sonucu diyorum. Ben bir tıp adamı olarak pek çok hata görüyorum.

Birincisinden baÅŸlayalım…

-İlki doÄŸum öncesi hatalar. Elimde Duygu’ya ait üç kan tahlili var. Üçünde de trombositler 150 binin altında. Hatta ilk tahlil de iyi bir yerde yapılmış. Altına parantez açmışlar: “Trombosit sayısı, peliferik yayma incelemesiyle kontrol edilmiÅŸtir.” Oradaki laborant bile bunun ciddi düzeyde düşük olduÄŸunu fark edip, ayrıca makinenin dışında alıp, yayma yaparak, tek tek incelemiÅŸ. Ocak ayında yapılan bir tespit bu. Hamile olduktan sonraki ilk testi. Bir sonrakindeyse, kan sayımı yapılıyor ama trombosit kontrol edilmiyor.

Bunlar kimin kontrolünde olmalıydı?

-Tabii ki doktoru Birgül Hanım’ın! DoÄŸum öncesi süreç iyi takip edilmemiÅŸ. Evet, hamilelikte düşük trombositle seyreden vakalar var ama üç testte de düşükse, ciddiye alınmalıydı. Hastaya da hasta yakınlarına da bilgi verilmeliydi. 21 bin trombositle hastayı sezaryenden çıkarıyorsunuz. Sabaha kadar hiçbir ÅŸey yapmıyorsunuz. Sabahleyin tekrar kontrol ediliyor, 26 bine çıkmış. O birkaç gün içinde yan etkileri olabilecek tedaviler uyguluyor. Ama hiçbir hematolog gelip Duygu’yu görmüyor. Sonra dahiliyeci olduÄŸunu söyleyen biri geliyor ve diyor ki, “Sizde ‘Helpp’ diye bir hastalık var. DoÄŸum sonrası trombositleri yıkan ama sonra tedaviyle tekrar düzelen bir ÅŸey! Biz bunun için hematolog görüşünü isteyeceÄŸiz ve siz çıkmadan önce bunu gerçekleÅŸtireceÄŸiz” diyor. EÅŸimle biz oradaydık, kulaklarımızla duyduk. Ama o hematolog Duygu’yu hiçbir zaman görmedi. Taburcu edilmemesi gerekirken ettiler. PerÅŸembe günü çağırdıklarında hâlâ bir hematolog görmüyor. Tahlil için kan alıp eve gönderiyorlar. Tahlil sonuçları çıkınca da apar topar geri çağırıyorlar, çünkü trombosit 6 bine inmiÅŸ. Ölüm sınırı.

Beyin kanamasını ne zaman geçiriyor?

– Saat iki gibi hastaneye geliyor. İki ile beÅŸ arasında hiçbir müdahale yapılmıyor. Konsültasyona çağırdıkları hoca diyor ki “Ben gelene kadar hastaya bir ÅŸey yapmayın.” Saat altı gibi geliyor. Ama zaten saat beÅŸte beyin kanaması gerçekleÅŸmiÅŸ. O sırada acilen kanın temizlenmesi lazım. O da plazmaferez denilen bir makineyle oluyor. 50 metre ileride bunu yapabilen bir hastane var: Memorial. Ama basiretleri baÄŸlanıyor, kararlar geç alınıyor. 5-6 faktör bir araya geliyor ve kaçınılmaz son gerçekleÅŸiyor!

Doğru tetkik ve müdahaleyle yaşıyor olabilirdi.

-Kesinlikle! Ben doktorunun sorumluluklarını yerine getirmediğini düşünüyorum.

 

BIRGUL-KARAKOC

Kadıköy Şifa Ataşehir Hastanesi Kadın Doğum Uzmanı Dr. Birgül Karakoç

Suçlamaları reddediyorum!

Hakkınızdaki suçlamalara ne diyeceksiniz?

-Reddediyorum. Aile, olan biteni sadece kendi cephesinden anlatıyor. Tahlil ve tetkikleri yapmadığım doğru değil. Gebelik süresince üç kez yapıldı. Evet, trombosit, hepsinde 150 binin altında çıktı. Ama Adli Tıp da zaten söyleyecektir, gebelik farklıdır, biz ancak 100 binin altına düşünce patolojik olarak değerlendiririz.

Ama hematolog görüşü de almamışsınız…

-Evet, almadım. Çünkü bizim hastanemizde 24 saat süreli hematolog yok. Ama hastayı dahiliyeci gördü, o da, “HematoloÄŸun görmesi gerekiyor” demedi. Bana haksızlık yapılıyor benimle ilgili bir olay deÄŸil yani. Evet, 20 bin trombositle sezaryen yaptım ama yapmam gerekiyordu, bebek ölüyordu çünkü. PerÅŸembe günü geldiÄŸindeyse trombositi 6 bine düşmüştü ama ben çağırdığım için geldi. Size anlatılanlar doÄŸru deÄŸil yani.

Sonuçta 32 yaşında bir kadın öldü!

-Evet. İnanın ben de üzgünüm, 7 yıldır tanıyordum Duygu’yu. Benim için de kolay deÄŸil. Ama bu bir hastalık. Beyin kanaması olmayabilirdi. En son görülen ÅŸeydi. Ama oldu. Hastalığı, atipik seyretti. Tüm bu detaylar yargı süresinde deÄŸerlendirilecek zaten.

Siz hiç sorumluluğunuzun olmadığını mı söylemeye çalışıyorsunuz?

-Bakın olayda herkes sorumlu, annesi de babası da. Duygu’nun mevcut durumu tespit edildiÄŸinde, “Bizim burada hematoluÄŸumuz yok. İsterseniz sizi hematoloÄŸu olan bir yere gönderelim” dedim. “Bizim sigortamız burayı karşılıyor. BaÅŸka yere gitmeyeceÄŸiz” dediler. Ama bundan hiç söz etmiyorlar. Kendi hataları da var yani.

Bebekler  nasıl karıştı? Bebek karıştırma olayına ne diyeceksiniz peki? Böyle bir rezalet olabilir mi?

-Karıştırılan, bebeklerin kimlikleri değil. Sadece pusetlerdeki bebekler, yanlış odalara götürülüyor, o kadar. Zaten 24 saat sonra fark ediliyor ve düzeltiliyor. Bu yanlışlığı yapan hemşirenin işine son verildi. Oluyor bu tür şeyler. Üç yıl önce çok ünlü bir hastanede de benzer bir olay oldu. Yanlış bebek, yanlış eve gönderildi, gerçek bir hafta sonra anlaşıldı.

Böyle bir şeyin özrü olabilir mi?

-Tamam, bunun özrü yok. Hastaneyi savunmuyorum ama prosedürlerin tamamı uygulanmış vaziyette, ortada hemşire hanımın yaptığı bir hata var. Olay bundan ibaret.

PINAR-SEYMEN

Doç. Dr. Pınar Seymen (İç hastalıkları)

Mutlaka bir hematoloji görüşü alınmalıydı

Siz bir hekim olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Duygu’ya yanlış tanı konulmuÅŸ. ‘Helpp sendromu’ denmiÅŸ ve iÅŸ bu noktalara gelmiÅŸ. Oysa hastalığı TTP. Tedavisi de plazmaferez dediÄŸimiz bir tedavi. Yani kanın filtre edilmesi. Kanın sıvı kısmı temizlenseydi bu iÅŸ çözülebilirdi.

Peki sizce sorumluluk kimde?

-Tabii ki kadın doÄŸum hekiminde. Onun ‘helpp sendromu’ diye yönlendirmesi var. Hastanede dahiliye hekimi de bakmış, o da helpp olarak kabul etmiÅŸ. Mutlaka bir hematoloji görüşünün alınması gerekiyordu, alınmamış. Trombositi 84 binken taburcu edilmesi de bence çok riskli. Zincirleme hatalar var. İhmal var, özensizlik var.

Her hamile kadında yapılması gereken aslında çok basit testler miydi bunlar?

-Tabii basit bir kan sayımı… KeÅŸke daha dikkatli olunsaydı. En baÅŸtan bir hematoloji konsültasyonu istenseydi ve doÄŸru düzgün tanı konup, ona göre tedavi edilebilseydi… O zaman Duygu bugün yaşıyor olurdu.

Sizce bu olayda kim ceza almalı?

-Ben bir yargı mensubu değilim ama burada en baştan beri olan ihmal araştırılmalı. Bir doktorun, uzmanlık alanı olmadığı konuda karar vermesi yanlış.

Peki çocuk karıştırmak?

-Kabul edilemeyecek bir ÅŸey bu çaÄŸda! Hem de İstanbul’un ortasında. İnanılır gibi deÄŸil.

Yorum Bırak

five − 2 =