Profesör Sevil Atasoy, yeni kitabı ve televizyon programıyla huzurlarınızda… Dikkat! Mutfaktan katil çıkabilir! Canı isterse sizi baştan çıkarır, isterse başka bir âleme yolcu eder!

O, Profesör Sevil Atasoy. Adli Tıp konusunda uzman. Hocaların hocası. Saygın. Bilgili, donanımlı. Ve ölümüne çalışkan. Uykusunda bile çalışıyor! Düşünün bu (Çürük Elmalar ve Masum Mahkumlar), 9. kitabı. Aynı anda üniversitede bölüm kuruyor, ders veriyor, televizyon programı yapıyor ve işiyle ilgili dünyayı geziyor. Çünkü ülkeler, onun uzmanlığına ihtiyaç duyuyorlar ve davet ediyorlar. “Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu” üyesi. Dünyada, Türkiye’den çok daha meşhur yani. Ben hep çok sevdim. Çünkü analitik, net, açık ve direkt. “Dan dan dan” ne düşünüyorsa söylüyor. Yakaladım, sordum…



Vayyyy, işte karşımda Sevil Atasoy… Sizdeki enerji kimse de yok! Bir taraftan, dünyanın dört bir yanına yaptığınız mesleki seyahatler, bir taraftan üniversitede hocalık, bir taraftan yeni kitap, bir taraftan da TLC’deki yeni program… Hadi sırayla sormaya başlıyorum. Pek çok program yaptınız bugüne kadar, yakında başlayacak bu programın diğerlerinden farkı ne?
-Ciddi bir farkı var. Amerika Birleşik Devletleri’nde çözümü, yıllar, hatta on yıllar almış, gazetelerde defalarca manşet olmuş, TV programlarında tartışılmış, kimi yakın zamanda sonuca ulaşmış, kimi hala tartışılan vakalarla ilgili bir program bu. Cinayetler, intiharlar, kazalar… Benim, her bir bölümün içine girerek yorum yapmamı istediler.

Sizi nasıl buldular?
-Sanırım dünyada, Türkiye’de olduğumdan daha meşhurum! Hele Amerikan ve Avrupa kriminalcileri arasında. Birçoğunu şahsen tanırım. 1980’lerden başlayarak profesyonel derneklere de üyeyim…

Ne kadar heyecanlısınız?
-Epey. Ama ben öyleyim. Defalarca anlattığım lisans derslerine girerken bile heyecanlanırım. Tıpkı yüzlerce kez oynadığı halde sahneye çıkan bir tiyatro oyuncusu gibi…

Siz, bir “delil avcısısı”nız. “Delil avcısı” tam olarak ne demek?
– “Delil Avcısı”, “Ben yaptım!”, “Ben gördüm” ya da “O yaptı” diyenlere itibar etmeyen, yani gördüğüne, duyduğuna inanmayan; bir suçu, mutlaka delillendirmeye çalışan, haksız mahkumiyetlerin ancak böyle önlenebileceğine inananları tanımlayan bir kavram. 2005-2010 arasındaki Hürriyet Pazar ekinde yazdığım sayfanın da adıydı bu. Kanat Atkaya’yla Ertuğrul Özkök’ün birlikte buldukları bir isim.

En önemli organı beyni midir, vicdanı mı “delil avcısı”nın?
– Bu kavramda, “vicdan” yoktur. Sadece “akıl, analitik düşünce” ve “nedensellik ilişkisi kurabilme” vardır.

Siz, işinizde ne kadar iyisiniz? En iyisi misiniz…
-“En iyi” diye bir şey yok! “Dünyanın en iyisi” de yok. Ama şu kadarını söyleyebilirim; benim mesleğimde olup da, bildiklerini benim gibi, farklı formatlarda, geniş kitlelerle paylaşan bugüne kadar olmadı…

Mesleğinizde, geçtiğimiz yüzyılın sihirli deyneği “parmak izi”ydi…
-Aynen öyle! Şimdilerde DNA analizleri! Ama şöyle bir sorun var, teknoloji geliştikçe, hata yapma oranı da arttı…

Nasıl yani?
-Bugün parmak izi karşılaştırmalarında, hata yapılabildiğini biliyoruz. Ama DNA’nın, bir yerden, başka yere “gezdiğini”, hatta cinayet silahı üzerinde bulunan DNA’nın, gerçek katile değil de, daha önce onu tutmuş birine ait olabileceğini de biliyoruz! Ya da aynı çamaşır makinesinde yıkanan kirli bir çamaşırdan, temiz olanına DNA transferi olabileceğini… Dolayısıyla, günümüzde, sonuçların yorumlanması çok büyük önem taşır oldu. Polis, savcı, yargıç ve avukatların bu sorunlardan haberdar olması gerekiyor.

Bizim ülkemizde, kriminal laboratuvarlarının durumu ne…
-Neredeyse tamamının teknolojik alt yapısı iyi. Çalışanların tamamı olmasa bile, çoğu iyi eğitimli. Ama ne yazık ki, “olay yeri inceleme”de hata var. Hala ikrar ve ithamlar önem taşıyor. Bilimin ışığı, daha güçlü yanmalı. Bunun çaresi de sürekli eğitim.

“Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu” üyesisiniz aynı zamanda. 2022’ye kadar da göreviniz devam edecek. O yüzden çok farklı coğrafyalara gidiyorsunuz, Botsvana, Katar, Moritanya, Madagaskar gibi… Orada işlenen suçların, bizimkilerden farkı ne? Coğrafyaya göre, suç ve suçluluk oranı değişiyor mu?
-Kimi suçlar vardır, birinin canına kıymak gibi, dünyanın her coğrafyasında görülür, her coğrafyada da suçtur. Ama motif, yani “neden öldürdüğü” farklılaşır. Kimi ülkede, intikam, kimisinde kıskançlık, kimisinde uyuşturucu, kimisinde para, sık rastlanan motiftir. Bizde olan aile içi şiddet, kadın cinayetleri ya da çocuğun cinsel istismarı henüz Afrika’nın ya da Orta Asya ülkelerinin önceliği değil…

En son neredeydiniz?
-Madagaskar’da. Yakın zamanda Zimbabve’ye gideceğim. Madagaskar’ın fakirliği, insanın içini acıtıyor. Rüşvetle mücadele etmeye çalışsalar da, henüz pek başarılı değiller. Yaygın biçimde esrar kullanıyorlar ve bunu önleyecek maddi imkanları bulunmuyor.

O ülkelerde hiç tedirginlik yaşadığınız olmuyor mu?
-Birleşmiş Milletler adına misyona gidebilmek için özel bir eğitimden geçmek gerekiyor. Gittiğimiz ülkede karşılaşabileceğimiz tehlikelerde ne yapacağımızı öğreniyoruz. Otelin hangi odasında kalacağımızdan, içinde bulunduğumuz aracın kaçırılmasına kadar değişik senaryolarla çalıştırıyorlar. Dolayısıyla, tedirgin olmuyoruz, ama çok dikkatli oluyoruz…

ÇÜRÜK ELMALAR VE MASUM MAHKUMLAR

Yeni kitabınız da çıktı. Tebrikler. Yine pek çok farklı vaka ve analizleriniz var. Bu, 9. kitap değil mi?
-Evet öyle.“Çürük Elmalar ve Masum Mahkumlar”da, -adından da anlaşılabileceği gibi- iyi sandıklarımızın kötü, suçlu sandıklarımızın da masum çıktığı soruşturmaları yazdım. Bunun yanı sıra, seri katillere âşık olan kadınlardan, hastaları öldüren hemşirelere, tek böcek yüzünden kaldırılan idam cezasına, Katar’ın görme engelli şarkıcılarına varıncaya kadar az bilinen gerçekleri de… Kısacası otuz iki kısım tekmili birden!

Kitabınızdan anlıyoruz ki, suçla mücadelenin olmazsa olmazı DNA Bankaları. TÜrkiye’nin niye yok?
-Evet, yasal bir DNA bankamız, ne yazık ki bulunmuyor. Oysa, suçların çok büyük bir bölümü, suçluların az bir kısmı tarafından işlenir. Yani bir kere suç işleyenin, yeniden suç işleme ihtimali yüksek! Aynı kişinin işlediği suçlardan birini aydınlatırsanız, diğerlerini de aydınlatırsınız. Dolayısıyla, faili meçhullerin sayısı azalır.

DNA Bankamızın olmaması maliyet yüzünden mi, politik bir tercih mi?
-Aslında her hükümet, bu bankanın öneminin farkında, ama bir türlü, ideal bir yapıda karar verilemedi. Kimden örnek alınacak, nerede ve nasıl çalışılacak, bilgi kimin kontrolünde olacak, ne zaman silinecek ve daha birçok ayrıntısı var. Kanaatimce, her mahkûmdan alınması şart. En azından cezasını çekip salıverilmeden önce…

Habire kocası ölüp yeniden evlenenlere dikkat etmeli!

Niye kadınlardan seri katil çıkmıyor?
-Kadınlardan seri katil olmaz diye bir şey yok. Mesela habire kocası ölüp, yeniden evlenenlere dikkat etmeli! Bir de kadınların, eşlerini, sevgililerini ya da aileden birini cinayete azmettirmesi var ki, göz ardı etmeye gelmez… Erkeklere bir çift sözüm var: Mutfağı kimin kontrol ettiği önemlidir! Çünkü o, yemeklere istediğini katmak gibi, olağanüstü bir gücün sahibidir! Canı isterse sizi baştan çıkartır, isterse başka bir aleme yolcu eder. Kısacası, “Biraz tuz, biraz biber” demekle yetinmez. Nitekim, yazılı tarihin ilk kadın seri katili de, Roma İmparatoru Claudius’un dördüncü karısı Genç Agrippina, mutfaktan çıkmıştır!

İdam edilecekler dahil 349 mahkuma “Pardon, suçsuzmuşsunuz!” dediler

“Çürük Elma” ve “Masum Mahkûm” oranı ne kadar dünyada? Bir başka deyişle, içeridekilerin ne kadar aslında suçsuz…
-“Çürük elmalar”ın sayısı bilinmiyor. Ama “Masum mahkumlar” hakkında yaklaşık bir fikrimiz var, o da sadece Amerika için. Eyaletten eyalete değişiyor gerçi. Kiminde yüzde 2, kiminde yüzde 10. Kısacası, yaklaşık 2.3 milyon mahkumdan, 46 ila 230 bin arası masum. Son 25 yılda, geride kalan biyolojik delilin DNA analizi sayesinde, 349 kişiye “Pardon!” dediler. Bunlardan 20’si idama mahkûm edilmişti! Ne yazık ki, her zaman biyolojik delil de bulunmuyor!

“Delil eken” polislerden de söz ediyorsunuz kitapta. Bu ne demek?
-Şüphelinin aleyhine, daha güçlü bir delil oluşturmak amacıyla sahtekarlık yapan görevliler var. Resmen delil ekiyorlar!

KATİLLERE AŞIK OLAN KADINLAR

Kitapta enteresan bir yer daha var… Suçlulara, katillere aşık olan kadınlar! Onları, hapishanelerden çıkarıyorlar, kaçırıyorlar… Ne bu? Aşk mı? Bu kadınların motivasyonu nedir?
-Evet, bazı kadınlar, çok sayıda masumun canına kıymış katillere gönül veriyorlar. Onları kaçırıyorlar, hayatlarını mahkumlarla birleştiriyorlar. Değişik nedenleri var. Kötü bir adamı, sevgiyle, “iyileştirme umudu” gibi “kurtarıcı fantezileri” kurmak, ünlü olmak, gazete manşetlerinde yer almak, gücü ve vahşeti paylaşmak ama ondan zarar görmemek…

Yaşanan “kadın kıyımı” için hiçbir şey yapmıyoruz!

Ülkede “kadın kıyımı” yaşanıyor! Siz bu konuda ne diyeceksiniz?
-Doğrudur, ne yazık ki “kadın kıyımı” yaşanıyor! Ve biz, bunu önlemek için aslında hiçbir şey yapmıyoruz. Çünkü yapmak için, riski, çok önceden fark edebilmek, erkeğe ve kadına psikolojik ve sosyal destek, ayrıca ciddi miktarda mali kaynak gerek. Evden uzaklaştırma, elektronik kelepçe ya da hapis çözüm değil yani…

Hayvanlara eziyet eden bir çocuğun, ileride şiddet eğilimleri olacağını söyleyebilir miyiz?
-Evet kesinlikle! Hayvan öldürenin mutlaka insan öldüreceği söylenemez ama hemen her seri katilin geçmişinde hayvana eziyet var! Kedileri boğma, köpek yavrularını canlı olarak toprağa gömme, civcivlerin boynunu kopartma gibi davranışlar sergileyen çocukların, mutlaka profesyonel desteğe ihtiyacı var. Aile, umursamazsa bile, bakkalın, kasabın, komşunun dikkatli olması gerekiyor.

UYKUMDA BİLE ÇALIŞIYORUM

Siz, günün kaç saati yazıyorsunuz, çiziyorsunuz? Gün, kaç saat olsa size yeter…
-Sanırım, uykumda bile çalışıyorum! Çünkü başucumda defter kalem var, sabah fark ediyorum ki, gece boyunca karanlıkta bazı sözcükler yazmış oluyorum… Neden yazdığımı anlamam biraz zaman alsa da, işe yarıyor. Kötü tabii, ama bu saatten sonra vaz geçmeye çalışmıyorum doğrusu…

Adli Bilimler Lisans bölümü 50 yıllık rüyamızdı… Açıldı!

Üsküdar Üniversitesi bünyesinde, Türkiye’nin ilk “adli bilimler lisans bölümü”nü açtınız. Gençler acayip ilgi gösteriyor, size de rol modey alıyor…
-Ah, açma şansını yakaladığımız Adli Bilimler lisans bölümü, 80’lerden bu yana gördüğümüz bir rüya! Gerçi bu alanda, yüksek lisans ve doktora eğitimini 1982’den beri veriyorduk ama 50 yıldır dünyanın pek çok ülkesinde yürütülen adli bilimler lisansını açmaya bir türlü cesaret edememiştik. Aradan geçen yıllarda, bu eğitimi verebilecek kadrolar yetişti…

Nasıl bir fayda sağlayacak…
– Mezunlar, öncelikli olarak kriminalistiğin, balistik, belge inceleme, DNA analizleri, olay yeri inceleme, bilişim delilleri gibi değişik alanlarında, resmi ve özel kurumlarda çalışabilecek ve bilirkişilik yapabilecek. Uygulama yaptırmadan lisans eğitimi olamaz. Üsküdar Üniversitesi yönetimi olağanüstü donanımlı laboratuvarlar kurdu. Tarih, rektörümüz Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın ve bize cesaret veren YÖK üyesi Prof. Dr. Zeliha Koçak Tu​fan’ın, mesleğe katkısını yazacaktır.

Birlikte çalıştığım öğretim üyeleri Yeniden aşık olmamı “kurtuluş” olarak görüyarlar… Ama böyle bir şansları yok!

Okan Bayaülgen’in kayınvalidesi olacak mısınız, yoksa arkadaşınız olarak kalmasını mı tercih eder misiniz?
-Okan Bayülgen, zekasına, nezaketine, meslek bilgisine hayran olduğum, çok şey öğrendiğim eski bir dost. Kızım Selin Atasoy’la da uzunca bir süredir iş ilişkileri bulunuyor, başarılarını ilgiyle izliyorum. Özel hayatlarının nereye evrileceği konusundaysa fikir yürütmek her ikisine de saygısızlık olur.
Kızınızın aşk hayatı iyi, sizinki nasıl peki… Bu kadar kriminal vaka arasında aşka vaktiniz var mı?
-Açıkçası, birlikte çalıştığım öğretim üyeleri, çok çalıştığım, onları da çalıştırdığım için yeniden âşık olmamı “kurtuluş” olarak görüyorlar! Ancak böyle bir şansları yok!

Yorum

  1. Türkiye de ne kadar ünlü bilmem ama benim çok saygı duyduğum,gıpta ile baktığım bir hanımefendi.

Yorum Bırak